AK Parti Erzurum Milletvekili Zehra Taşkesenlioğlu’nun haklı olduğu tek bir nokta var, o da şu: Öfkeli anlarının eşi Ünsal Ban tarafından gizlice kaydedilmesi.
Bunu ne karı-koca hukukuna…
Ne de insan haysiyetine sığdırabiliyorum.
Zaten Taşkesenlioğlu, Sedat Peker’in yayınladığı görüntülerde, Ban tarafından takip ettirildiğini, arabasına ‘AirTag’ adlı elektronik takip cihazının konduğunu söylüyor.
‘Adımı ve ailemi kullanarak usulsüzlük yaptı’
Taşkesenlioğlu, görüntüler yayınlanınca suskunluğunu bozarak yazılı bir açıklama yaptı. Açıklamada, “Başım açık şekilde Ünsal Ban tarafından gizli çekilen görüntülerim kişisel ve aile mahremiyeti hiçe sayılarak, milyonlara servis edilmiştir” diyor.
Görüntüde, Ban ile aralarında geçen diyaloglara ilişkin şu bilgileri veriyor:
“Tartışma sırasında Ban’ın ailesi ve çevresinin uzun dönemdir benim ve ailemin adını kullanarak, yaptığı usulsüzlüklere gösterdiğim ve artık son noktaya gelen tepkim…”
Taşkesenlioğlu, eşinin ne türden usulsüzlükler yaptığını ilişkin ayrıntıya girmiyor. Bir milletvekili olarak konuşması, seçmenlerine hesap vermesi gerekirken susuyor.
Halbuki boşanma davası dilekçesinde Ban’ı, kendisinin politik konumunu, yani milletvekili nüfuzunu kullanarak, borsada hisse alım satımı yapmakla, ücret karşılığı danışmanlık hizmeti vermekle suçluyor.
Ancak kendisine ait olan Maya Araştırma Danışmanlık Eğitim Organizasyon Ticaret Limited Şirketi’ni 2019’da Ban’ın ağabeyi Ünal’a ve ardından şoförü Ahmet Karakaş’a devrettiğini saklıyor. Çünkü Maya’nın Ban tarafından borsada danışmanlık için kullanıldığını biliyor.
Aynı tarihte, ağabeyi Ali Fuat Taşkesenlioğlu da Sermaye Piyasa Kurulu (SPK) Başkanı olduğu için bu suç ortaklığına hiç değinmiyor.
Bu yüzden mi görüntülerde eşine, “İkiniz para kazanacaksınız diye beni yakıyorsunuz! Lanet olsun size de kazandığınız paraya da!” diye isyan etti?
İkinci kişi kim?
Ağabeyi Ali Fuat Taşkesenlioğlu mu?
Erzurum’da ne görüştüler?
Zehra Hanım, eşini Taşkesenlioğlu ailesinin adını kullanmakla suçluyor.
Ağabeyini kastediyor.
Borsacı Mine Tozlu Sineren’in Halk TV’de yaptığı açıklamalara ise yanıt vermekten kaçınıyor.
Halbuki Sineren, hisse arttırımı sorununu çözmek için 2018’de Erzurum’un Hınıs ilçesine giderek, Taşkesenlioğlu ile bir kahvehanede görüştüğünü öne sürüyor. Görüşmede Taşkesenlioğlu’nun “Ağabeyimle konuşacağım” dediğini iddia ediyor. Sineren, rüşvet trafiğinden söz ediyor.
Bu da gösteriyor ki Taşkesenlioğlu’nun milletvekilli nüfuzunu, yalnızca eşi kullanmamış. Taşkesenlioğlu’nun kendisi de ağabeyinin yönettiği SPK’da nüfuzuna başvurmuş.
Taşkesenlioğlu, Sineren ile görüştü mü?
Ve niçin?
‘Danışmanlık’ vermek için mi?
Nakit 2.5 milyon dolar
Taşkesenlioğlu, boşanma davası dilekçesinde, eski eşine nakit olarak verdiği 2.5 milyon dolara açıklık getirmiyor.
Bu serveti nasıl edindi?
Tarih, 2019’du ve Cumhurbaşkanı Erdoğan, o yıl iki kez dolar bozdurma çağrısı yaptığı halde Taşkesenlioğlu, hangi gerekçeyle dövizde kaldı?
İBB'den 14 ihale
Sedat Peker, önceki gün attığı tweetlerde Taşkesenlioğlu’na ait Maya adlı şirket için şu ifadeleri kullanmıştı:
“O tarihlerde AK Parti’de olan İstanbul Büyükşehir Belediyesi başta olmak üzere diğer AK Parti belediyelerine iş yapmışlar.”
İddiayı İBB’ye sordum.
Peker’in haklı olduğu anlaşıldı.
Milletvekillerinin ticari faaliyet göstermesinde yasal engel yok. Ancak aldıkları yüksek maaş, para pul işlerine bulaşmamalarını gerektirmez mi?
Taşkesenlioğlu’na göre hayır!
Milletvekili olduktan sonra bile elini AK Partili belediyelerden çekmemiş.
Maya, 2013 yılından 2017’ye kadar İBB’den tam 14 ihale aldı. ‘Davranış ve İş Geliştirme’, ‘Kurumsal Reorganizasyon’, ‘İş Hayatında İmaj Yönetimi ve Profesyonellik’, ‘Şoförlük’, ‘Saygı Kuralları’ eğitimleri ile bir toplantının organizasyonunu gerçekleştirdi.
Dördü Taşkesenlioğlu milletvekiliyken verildi.
Maya, toplam 1.575.797 TL kazandı.
Bu arada, şirketin AK Partili Zeytinburnu Belediyesi’nden çok sayıda ihale aldığı anlatılıyor.
En büyük günah…
Taşkesenlioğlu’nun örtülü bir kadın olarak başı açık bir şekilde görüntülerinin yayınlanmasına yönelik itirazına hak veriyorum. Bu hem kadına yönelik şiddet, hem de inanç ve ibadet hakkına saldırı sayılır.
Peki, bütün bu görüntüde, en büyük günah Taşkesenlioğlu’nun saçlarının görünmesi mi?
Milletvekiline halkı temsil etmesi için sağlanan nüfuzun servet edinmek amacıyla kullanılması günah değil mi? Bu nüfuza dayanarak, borsada ücretli danışmanlık vermek ve belediyelerde ihale kovalamak, kul hakkına girmek sayılmaz mı? Kul hakkına girmek mi daha büyük bir günah, saçların görünmesi mi?
Rüşvetten değil, Peker’e görüntü göndermekten…
Eski Türk Hava Kurumu Üniversitesi Rektörü olan Ünsal Ban, dün Yunanistan’a kaçmak üzere geldiği Muğla’nın Milas ilçesinde gözaltına alındı.
Ne rektörken para karşılığı diploma vermek iddiasından…
Ne Ali Fuat Taşkesenlioğlu’nun SPK başkanlığı sırasında borsada danışmanlık yaptığı için…
Ne rüşvetten…
Ne de usulsüzlükten ötürü yargılandığı davalar çerçevesinde…
Ban, yalnızca eşinin görüntülerini gizlice çekerek, Sedat Peker’e verdiği için tehdit ve şantajdan yakalandı
Şimdi tüm iktidar ve aparatları Ban’ın yolsuzluğa bulaşmış biri olduğunu yazıyor. Ancak Ban’ın 2011-2015 yılları arasında THK Üniversitesi’nde rektör olarak atandığı, ayda 100 bin TL maaş aldığı, iddiaya göre diploma dağıttığı söylenmiyor. Ban’ın 2015’te AK Parti’den milletvekili aday adayı olduğu da geçiştiriliyor.
İyi de Taşkesenlioğlu, ne kadar AK Partili ise…
Ban da o kadar AK Partili değil mi!
THK Üniversitesi’nden yapılan açıklamaya göre Ban hakkında dokuz ceza, dokuz tazminat davası devam ediyor.
Dokuz ceza davasının altısı Taşkesenlioğlu ile evliyken iddianameye dönüştü. Taşkesenlioğlu eşinin neyle suçlandığını hiç merak etmedi mi? Eve gelen evrakları okumadı mı?
Ban, sahibi olduğu Mengen ve Dentak adlı iki şirketini bu süre içerisinde ağabeyi ve şoförünün üzerine geçirdi. Taşkesenlioğlu Ailesi’nin nüfuzunu kullanarak, borsada hisse alıp sattı ve danışmanlık yaptı. Yurt dışında şirketler kurdu. Lüks bir tekne ile eski eşinin üzerine taşınmazlar aldı.
Taşkesenlioğlu, geçen 18 Ağustos'ta boşanma davasını açmasaydı kimse Ban’ın ziline basamayacaktı.
Sedat Peker’in tweetlerini okumakla ve Mine Tozlu Sineren’in açıklamalarını izlemekle yetinen yargı, rüşvet iddialarını dinlemek için değil, eşinin görüntülerini gizlice çekip yaymaktan ötürü Ban’ı gözaltına aldı.
Neyse ki Gülşen var da ‘bağımsız’ Türk yargısı adalet görevini yerine getiriyor.
Ya Gülşen de olmasaydı?
Gülşen siyaseten tutuklandı, siyaseten bırakıldı
Gülşen, dört ay önceki konserde orkestra üyesiyle şakalaşırken “İmam hatipte okumuş. Sapıklığı oradan geliyor” dedi diye geçen perşembe halkı kin ve düşmanlığa tahrikten tutuklandı.
Kararda Gülşen’in “Konuşmasına ilişkin video kaydının birçok hesap ve grup tarafından olumsuz yorumlar ile birçok defa paylaşıldığına dair rapor” ile adli kontrol hükümlerinin yetersiz kalacağı, gerekçe olarak gösterildi.
Kuşkusuz bu, siyasi bir karar.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ile çoğu AK Partili imam-hatiplerden mezun olduğu; AK Parti, imam-hatiplerle arasında bağ kurduğu için Gülşen’in şakası siyasi suç kapsamına sokuldu. AK Partili bakan ve siyasetçilerin, Ak-trollerin, trol imamların, kimi tarikat ve cemaatlerin baskısı üzerine gerçekleşen bu tutuklama, Türkiye ve dünyada alay konusu oldu.
Gülşen, dün tahliye edildi.
İstanbul 27. Asliye Ceza Mahkemesi, Gülşen’i şu gerekçelerle bıraktı:
“Kaçma ve delilleri karartma şüphesini bulunmayışı, bakmakla mükellef olduğu yaşı küçük çocuğunun bulunması, alması muhtemel cezaya ilişkin infaz koşulları…”
Haklı olarak soracaksınız.
“Üç gün önce yetersiz kalan adli kontrol tedbiri ne değişti ki üç gün sonra yeterli oldu?”
Siyasi hava değişti!
Gülşen, üç gün önce siyaseten tutuklamıştı.
Üç gün sonra siyaseten tahliye edildi.
Avukatı Emek Emre’nin verdiği bilgiye göre Gülşen’e elektronik kelepçe takılmadı. Gülşen, İstanbul’daki evinde kalacak. Emre, adli kontrolün de kaldırılmasını beklediklerini ifade ediyor.