Gelecek Partisi Sözcüsü Serkan Özcan, gündeme ilişkin partisinin görüş ve önerilerini paylaştığı konuşmasında, Merkez Bankası Başkanı Prof. Dr. Şahap Kavcıoğlu’nun Brezilya çıkışından MHP lideri Bahçeli’nin ‘bölücü kebapçılar’ açıklamasına, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın market hamlesinden çiftçilerin mağduriyetine kadar gündemdeki birçok konuyu ele aldı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın market alışverişi sonrası "Tarım Kredi Kooperatiflerine verdiğimiz talimatlar var. Tabii süratle 500 metrekareden olmak üzere, Türkiye genelinde ilk etapta bin kadar bu tür marketlerin yapılması talimatını verdik'' sözlerini eleştiren Özcan, ''Dar gelirlinin enflasyonu toza dumana katmışken Sayın Cumhurbaşkanı hâlâ devlet 1000 market açtığında enflasyonun düşeceğini sanıyor. Halbuki fiyatların bu hale gelmesinin ana sebebi hükümetin bile isteye enflasyonla mücadele etmemesi. Sorun fahiş fiyat değil sorun enflasyon'' dedi.
'Erdoğan'a göre hiçbir sorun yok'
“Bu kadar yetki karşısında sıfır sorumluluğu kime bahşetseniz memnun olur zaten” diye sözlerine başlayan Özcan, şöyle konuştu:
“Sayın Cumhurbaşkanının bu sistemden memnuniyetini ifade eden cümlelerle çınladı geçtiğimiz günlerde. Hiç şaşırmıyoruz doğrusu. Ona sorsanız ülkede hiçbir sorun yok! Onu dinlerseniz ülke, uzaya fırlatılmış füze misali uçuşa geçmiş halde. Ne yurt sorunu var, ne de Kürt sorunu. Ne insan hakları sorunu var, ne adalet sorunu. Ne ekonomi sorunu var, ne de konut ve barınma sorunu. Ne faiz sorunu var ne de enflasyon. Ne fikir özgürlüğü sorun artık, ne de dış politika. Ona kalsa, mağdur hak aramasın, yoksul hesap sormasın.”
Karaman'a 'kurtlu bulgur' yanıtı
İlahiyatçı Hayrettin Karaman’ın geçtiğimiz günlerde “Zaruret halinde kurtlu bulgur da yenilebilir” sözlerine sert bir şekilde karşılık veren Gelecek Partisi Sözcüsü, şunları kaydetti:
“Ya ‘kurtlu bulgur’ fetvaları yayınlayan kanaat önderlerine ne demeli? Bulgur kurtlanmış ama iktidara zarar vermemek için bunları konuşmamalıymışız! Belediye başkanı, pervasızca torpille işçi aldığından mı bahsetmiş, Konuşma! Şirketin CEO’su Kaz Dağlarını nasıl yağmalayacağını mı anlatmış, ne gam. Gübrenin tonu 2000 liradan 6000 liraya çıkmış, Yanlış politikalar tarımı mı vurmuş kimin umurunda. Suçla marketçiyi, bas depoyu bitsin gitsin. Müteahhitin vergisini affet, konsorsiyumların kira ödemelerini ötele ertele, 35 milyar yıllık ödemesini tıkır tıkır eline say. Çiftçiye ise yılda sadece 22 milyar lirayı reva gör. Sonra baktın fiyatlar alabora olmuş, bas ithalatı gitsin. İthalat da gelsin dönüp üreticiyi ve çiftçiyi bir kez daha vursun. Öğrenci yurt, barınak problemi için eylem yapsın. AK Partili vatandaşlara da seslenen Özcan, şunları söyledi: “Sorarım sizlere; Bu “Kurtlu Bulgur Edebiyatı” sizleri tatmin ediyor mu? Kalbinizi ferahlatıyor, sizi huzura erdiriyor mu? Üstelik bu “bulgur”dan kasıt nedir hiç düşündünüz mü? Yıllarca vesayete karşı mücadele veren sizler, 90’ların vesayetçileriyle girilen bu işbirliğini onaylıyor musunuz? Sistemi tıkayan, kuvvetler ayrılığını yok eden, şeffaflık ve denetimi ortadan kaldıran, hukuk ve özgürlük tanımaz, kuralları kendine yontup, yozlaşmayı normalleştiren bu sürece, “kurtlu” ama “ölmemek için katlanmak gerek” diyor musunuz? Şimdi çıkıp birileri “kurtlu bulgura tahammül edin” diyor. Bulgur bir kurtlanmaya görsün. O kurtlar sadece bulguru değil, bütün mutfağı, hatta evi sarıyor.”
'Kebapçılar millet önünde hesap versin'
MHP lideri Bahçeli’nin partisinin grup toplantısında kebapçıları ‘bölücü’ olarak nitelendirmesine de değinen Serkan Özcan şöyle devam etti:
“Madem ki vesayetin küçük ortağı böyle ferman buyurmuş, ibret-i alem için, milletin önünde hesap versin bu kebapçılar!” dedi. Özcan, sözlerine şöyle devam etti: “Bu arada, bizler de buradan hem emniyet teşkilatını, hem de savcılarımızı bu kebapçılara karşı harekete geçmeye davet ediyoruz. Onlara sorsan, ülkede terörist kılığında kebapçılar var. İşçi kılığına girip greve giden, köylü kılığına girip yol kesen, öğrenci kılığına girip fitne eken isyancılar var. Bir gün soğancı-patatesçi terörist, diğer gün marketçi, kebapçı bölücü, hain. Ne güzel memleket değil mi? Siz sağ biz selamet.”
'Trump'a ağzınızı açamaz, Biden'dan randevu alamaz'
İktidarı dış politikada “İçeriye aslan, dışarıya kedi” olarak nitelendiren Özcan eleştirilerine şöyle devam etti:
“Bu işkence iddiaları neyin nesi? Ya çıplak aramalar, karakolda dayak ve infazlar. Ya uzun tutukluluklar? Hala iddianameleri hazırlanmamış sanıklar, masumiyet karinesinden istifade edemeyen on binler. Takipsizlik almış ama işlerine iade olmamış, özlük haklarından mahrum olmuş, sivil ölümlere terkedilmiş KHK’lılar. İşte ülkeyi bu hale getirince, ancak eski günleri yad etmekle yetinirsiniz. İçeriye aslan, dışarıya kedi kesilmek zorunda kalırsınız. Trump’tan “aptal olma” azarı işitip ağzınızı açamaz, Biden’dan randevu bekler alamaz. Tepenize bombalar yağdıran, arkanızdan türlü iş çeviren Putin ile görüşmeye, yanınıza bir tane bakan almadan yalnız gidersiniz."
'O eski vesayetçileri geri getiren siz değil misiniz?'
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ortaya attığı yeni anayasa tartışmalarına ilişkin değerlendirmede bulunan Serkan Özcan, şu ifadeleri kullandı:
“Muhalefete cevap yetiştireceğim diye, eski parlamenter sistemi vesayet yapısı ilan edenlere bakar mısınız? Doğrudur, eski sistemde vesayet yapıları vardı. Onlar bir bir aşılmış, daha özgürlükçü bir yola girilmişti. 15 Temmuz’dan sonra yepyeni bir anayasa yapma imkanı da vardı.
Lakin kurduğunuz bu ucube sistemle, o eski vesayetçileri geri getiren de sizler değil misiniz? Ne anayasası yapacaksınız? Ucube sistemin gücüne güç katmaktan başka ne tür icraat kabiliyetiniz kaldı? Seçim sistemini lehinize çevirmeye çalışmaktan başka, hangi hinlik kaldı ki yapmadığınız veya yapamadığınız? Nasıl olup da bu ülkeyi özgürleştirici yasalar yapacaksınız? Kendiniz özgür müsünüz ki, ülkeyi de özgürleştireceksiniz? Ağzını açana baskı kurduğunuz yargının sopasını göstereceksiniz.
Dünyanın her tarafında siyasetçiye eleştiri, -ağır bile olsa- tahammül sınırlarında görülüp, yasalar buna göre yapılırken, Sayın Erdoğan, hem sorumsuz, hem de eleştirilmez olacak. Bir de sorulunca bu tabloyu inkar edecek. Peki Türkiye’nin insan hakları karnesini nasıl inkar edeceksiniz! Hukuki güvenilirlik endeksinde 107.sıraya gerilemesini neyle açıklayacaksınız? Siz inkar etseniz bile, bu gerçekler hep yüzünüze vurulmayacak mı? Risk priminize yansımayacak mı? Derecelendirme kuruluşları bunları raporlarında yazmayacaklar mı? Siz de kapı kapı dolaşıp borç isterken, dünyanın en pahalı faizine razı olmayacak mısınız? Sonra da çıkıp ortalığa, “faiz lobisi var” diye yaygara yapıyorsunuz.
'Brezilya'nın Merkez Bankası bizdeki gibi siyasetin emir kulu da değil'
Merkez Bankası Başkanı Şahap Kavcıoğlu’nun Türkiye’nin risk priminin Brezilya’dan daha yüksek olmasıyla ilgili “Anlam veremiyorum” sözlerini değerlendiren Özcan, şunları kaydetti:
“Bu koalisyon iktidarının başımıza sardığı en büyük belalardan biri, ehliyet liyakat fukarası iş bilmezlerin, ülkenin en önemli kurumlarının başına getirilmesidir. Telafi edilemeyen yanlış kararlar 84 milyonun kaderi haline gelmiştir. Baksanıza Sayın Başkan Türkiye'nin risk priminin gereksiz yüksek olduğuna inanıyormuş. Sokaklarında güvenlik riski bulunan Brezilya'ya göre, Türkiye'nin risk priminin daha yüksek olmasının haksızlık olduğunu düşünüyormuş.
Merkez Bankasına sadakatten başka hiçbir ölçüyle atanmamış olan başkan, daha “Kredi Temerrüt Takası” nedir onu bilmiyor. Maalesef bu kafadan faizle, kurla, enflasyonla mücadele etmesi bekleniyor. Zira, Brezilya'nın dış borç ödeme kapasitesini gösteren, rezerv yeterlilik oranı bizim tam üç katımız. Brezilya’da Merkez Bankasının itibarı da bizden yüksek. Üstelik bizdeki gibi siyasetin emir kulu da değil. İki hafta önce faizleri yüzde 1 yükseltti. Brezilya’nın risk primi 200 iken, bizim 420 puan. Rezervlerinin kısa vadeli dış borçlarını karşılama oranı da GSYH’sinin dış borca oranı da bizden kat be kat iyi."
'Enflasyon canavarının yükselmeye devam edecek'
Öte yandan Türkiye'nin enflasyon verilerine ilişkin değerlendirmelerde bulunan Özcan şunları söyledi:
“TÜİK, Eylül ayı Tüketici enflasyonunu aylık yüzde 1.25, üretici enflasyonu ise yüzde 1.55 olarak açıkladı. Böylece yıllık Tüketici enflasyonu yüzde 19.6, üretici enflasyonu ise yüzde 44 olarak gerçekleşti. Üretici ile Tüketici arasındaki farkın yüzde 25 olması, enflasyon canavarının yükselmeye devam edeceğini gösteriyor.
Türkiye yüzde 19,6 enflasyonla bile dünyada 193 ülke arasında, en yüksek enflasyonu olan 12. ülke sıralamasına yükseldi. Nüfusu 50 Milyonun üstünde olan ülkeler arasında enflasyonu en yüksek üçüncü ülke konumunda. Üstümüzde sadece İran ve Etiyopya var. Bu, ülkemiz adına utanç verici bir tablo. Enflasyondaki bu artış, devletin faiz ödemelerinde aşırı bir yükselişe neden oldu. 2017 yılına kadar faize ortalama 50 milyar öderken, bugün 190 milyar, gelecek dönem 240 milyar faiz ödemesi gerçekleşecek.”
'Sorun fahiş değil, sorun enflasyon'
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Tarım Kredi Kooperatifine bin kadar yeni market açılması yönündeki talimatıyla ilgili olarak da konuşan Özcan şöyle devam etti:
“Sayın Cumhurbaşkanı hala devlet 1000 market açtığında enflasyonun düşeceğini savunuyor. Halbuki fiyatların bu hale gelmesinin sebebi, hükümetinin bile isteye enflasyonla mücadele etmemesi. Sorun fahiş fiyat değil, sorun enflasyon. Sayın Cumhurbaşkanının fotoğraf verdiği mağazalarda fiyatlar oldukça yüksek. Hatta üç harfli zincir marketlerden daha pahalı. Peki amaç halka alternatif yaratmak değil miydi?
Yani sayın Erdoğan halka şunu mu demek istiyor: “Fiyatlar daha pahalı bile olsa gelin şunları cezalandıralım, onlardan alıveriş yapmayın, bunlardan yapın” mı demek istiyor? Şakası bile güldürmüyor doğrusu. Sen, girdi maliyetlerini düşürmezsen, düzgün bir tarım politikası uygulamazsan, vatandaşın gelirini yükseltecek bir maliye ve para politikası yürütmezsen, market açıp piyasaya gereksiz müdahalelerle, o marketlerin ileride başımıza açacağı ek maliyetlerle, zararına satışlar ve bunların hazineye getireceği yüklerle, hangi çarkı döndürebileceğini zannediyorsun? Siz çocuk mu kandırıyorsunuz? Bu sözde seçim ekonomisinin, vatandaşı uyutabileceğini falan mı düşünüyorsunuz?
'Çiftçimiz ithalat rejimiyle terbiye ediliyor'
İktidara sorsanız çiftçiye pozitif ayrımcılık uygulanmakta. Güler misiniz ağlar mısınız? Sayıştay raporlarında geçtiği gibi, bunlar kooperatiflere verdikleri kredileri nasıl takip etmiyorlarsa, belli ki tarımda da aynı gaflet uykusundalar. Ne olup bittiğinden haberleri bile yok. Salgın döneminde hazine garantili işlerin firmalarının borç faizlerini silerek, adeta hibelerde bulunmadınız mı? Aynı dönemde haciz işlemlerini sürdürdüğünüz çiftçiye ne yaptınız peki? Kredi borçlarını yine krediyle öteleme dışında -sizin tabirinizle- nasıl bir kıyağınız oldu?
Siz daha geçen yıldan kalan desteklere ne olduğunu açıklamadınız. Ekim ayına girdik, hala belli başlı ürünlerde alım fiyatları açıklanmadı. Bu çiftçi ne ekip, ne biçecek, ne kadar ekecek, nasıl bugünden planlama yapacak? Çiftçinin enflasyonu yüzde 100-120’leri bulmuş, neyin kıyağından bahsediyorsunuz? Sulamada kullandığı elektrikteki artış yüzde 170’leri bulmuş, ayrımcılık bunun neresinde? Ya besiciler? Maliyetin altında üretim yapmaya mahkum edilmek, neyin pozitif ayrımcılığıdır?
Gübrenin tonu 2000 TL’den 6000 TL’ye çıkmış, gübrede ithalat seviyesi yüzde 90’ları aşmış, yerli üreticiden düşük fiyata yapılan devlet alımları, bazı ürünlerde yüzde 60-70’lere varan fahiş fiyatlarla ithal edilir olmuş. Elin çiftçisi ihya edilirken, bizim çiftçimiz ithalat rejimiyle terbiye edilir hale gelmiş. İş terbiyeyi de geçmiş, artık cezalandırmaya dönüşmüş, Sayın Bakan çıkmış hala, “çiftçinin kayırılmasından bahsediyor. Çiftçinin ürettiği ürünlerin fiyat artış ortalamaları, maliyeti oluşturan 3 kalemden, yani tohum, gübre ve ilaçtan önemli ölçüde düşük kalmış.''