Kuran ayetiyle “bakara-makara” diye açıkça alay eden Egemen Bağış’ı büyükelçi olarak atayanlar, “Cumhurbaşkanı denince bize Allah gibi geliyor” diyerek şirkin dibine vuran Tolga Ağar’ı Elazığ’dan milletvekili seçenler ayakkabısıyla yanlışlıkla seccadeye bastı diye Kılıçdaroğlu’nu İslam düşmanı olmakla suçluyor.
Güler misin, ağlar mısın!
Herkes görüyor ve biliyor ki…
Dinin izzeti iktidarın umurunda değil.
Aksi olsa…
Kılıçdaroğlu “Üzgünüm” dediği halde sırf seçimde birkaç puan öne geçmek için halkı çatıştırma pahasına seccade provokasyonunu sürdürmezlerdi. Hey siz, gözü dönmüş partizanlar Allah’ın ardına kadar açtığı tövbe kapısını kimden aldığınız yetkiyle kapatmaya çalışıyorsunuz?
Bügün itibariyle seccade, namaz kılmak için gereken bir nesne olmaktan çıkıp Erdoğan’ın elinde pankarta ve seçim afişine döndü.
Ha Sıffın’da, savaş meydanında Hazreti Ali’nin askerlerini hile ile alt etmek için kanlı mızrakların ucuna asılmış Kuran sayfaları; ha Bağcılar’da, miting meydanında sallanan seccade.
Arada fark görüyor musunuz?
İFTARI İSTANBUL PLATFORMU DÜZENLEDİ
Peki, nasıl oldu?
Nasıl oldu da Kılıçdaroğlu, dişine kan değen yırtıcı kurt misali, Ramazan’da muhalifleri dinsizlikle suçlayabilmek için bir fotoğraf arayanlara bu pozu verdi?
2 Nisan akşamına dönelim.
Milli Görüş’ün önde gelenlerinden, eski Adalet Bakanı İsmail Müftüoğlu’nun 2006 yılında kurduğu ve milliyetçi-muhafazakar bürokratlar ve siyasetçilerin toplandığı İstanbul Platformu bu yıl Ataşehir’deki bir et lokantasında iftar organize etti. Müftüoğlu’nun yaptığı davete Kılıçdaroğlu olumlu yanıt verdi.
Oruçlar açıldıktan sonra akşam namazını kılmak isteyenler için lokanta sahibinin ofisine iki seccade serildi. Herkes art arda namaz kıldığı için seccade kaldırılmayıp öylece bırakıldı.
Müftüoğlu, iftar sonunda Kılıçdaroğlu’nu ofiste kahve içmeye çağırdı. Arkalarından CHP milletvekili adayları ve İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu geldi. İçeride, korumalar dahil 11 kişi vardı.
Sırasıyla Düzce milletvekili adayı Azade Ay, İstanbul adayı Ali Acar ve Erzurum adayı Cavit Kılıç, Kılıçdaroğlu ile konuşup fotoğraf çektirdi. Üç aday fotoğrafları sosyal medyada paylaşınca kriz patlak verdi.
AY: YERDE BIRAKILACAĞINI HİÇ DÜŞÜNMEDİM
Dün üç milletvekili adayını aradım.
O anı kendilerinden dinledim.
Azade Ay, şöyle diyor:
“Kemal Bey iftardan sonra ofise geçti. Biz de girdik, konuştuk. ‘Resim çektirelim’ dedik.‘Paylaşabilir miyim’ diye izin istedim. İzin verdiler. Yerde seccadeyi görmedim. Burası ofis. Kimin aklına gelebilir? Bizim kültürümüzde, evde de olsa namaz kılınınca seccade kaldırılır. Seccadenin yerde bırakılacağını düşünmedim. Sonradan dikkat ettim, seccadeyle halının desenleri birbirine yakın. Farklı olsa fark edilirdi.”
Ay, konuşurken yere bakmadığını ifade ediyor.
Şöyle devam ediyor:
“Konuşurken genel başkanıma bakıyorum. Nereye bakacağım? Odadaki objelere bakamam ki. Siz olsanız, genel başkanla tanışırken bakar mısınız sağa sola?”
Doğrusu, ben de bakmazdım.
ACAR: ANTİKACI GİBİYDİ, LOŞTU
Azade Ay’dan sonra Gergerliler Federasyonu Başkanı da olan Avukat Ali Acar, Kılıçdaroğlu ile fotoğraf çektirdi.
Acar, şunları söylüyor:
“Ortam antika halı satan yer gibiydi. Loştu. Herkes ayaktaydı. Yüz yüze konuşuyoruz. Yere bakmadım. Mekanda namazı andıran bir tablo yoktu. Ayakla basılan mekanda namaz kılındığı aklımın ucundan geçmez. Bizim evlere ayakkabıyla girmediğimiz halde kilimin üstüne seccade seriyoruz. Ben niyazlı ve oruçlu biriyim, kim bunu kabul edebilir? Mütedeyyin insanlar olarak hiç hak etmiyoruz.”
Acar, komplodan kuşkulanıyor.
Acar: “Kamera kayıtlarını bize vermezlerse bu bir komplodur. Eğer kameralarda iki kişi namaz kılmışsa yine kabulümüz. Ama namaz kılınıp kılınmadığına bakmak lazım.”
Cavit Kılıç da Kılıçdaroğlu ve CHP’ye komplo kurulduğunu savunuyor. “Kimse seccadeyi fark etmedi. Yer halıydı. Yüz yüze bakarken halıya bakmadık. Kılıçdaroğlu’na, CHP’ye ve Altılı Masa’ya komplo olduğunu düşünüyorum” diyor.
SECCADE KUTSAL DEĞİL
Daha sonra, ilahiyatçı Mustafa Öztürk’ü arayarak, seccadeye basmanın hükmünü sordum.
Seccade kutsal mıdır?
Ve seccadeye basmak günah mıdır?
Öztürk, “Seccadenin ibadeti ifa için bir eşya olmanın ötesinde bizatihi kendisinde taalluk eden bir kutsiyeti yok. Türk dindarlığının cami merkezli nesneler ve sembolleri abartılı kutsallaştırma anlayışının bir parçası” diyor.
Öztürk, şöyle devam ediyor:
“Şekil ve formaliteyi önceleyen dindarlık için, ahlaksızsındır, hırsızsındır, yolsuzsundur ve bunun bir önemi yoktur. Ama sakalın biçiminden, abdesti nasıl aldığından ve tesbihini çekip çekmediğinden ölçerler dindarlığını. O sakat dindarlık seccadeye bu anlamı yükler.”
Bir de tasavvuf dünyasının en popüler isimlerinden bir hocaya sordum.
Adını açıklamayacağım.
Hoca şöyle diyor:
“Kuran’da seccadeye özel bir vurgu yoktur ancak onsuz ibadet yapılamadığı için İslam nişanıdır. İslam nişanlarına hakaret için basılırsa bu küfür olur. Ancak Kılıçdaroğlu diyor ki ‘Kasıtlı yapmadım, üzgünüm.’ Adama ‘Kasıtlı yaptın, yalancısın’ diyemezsin. Bilmeden bastı diye haram ve günahtır denilemez. Din düşmanı diye yaklaşılamaz.”
CHP’NİN ÇIKARMASI GEREKEN DERS
Elbette iktidarın seccade provokasyonundan ilk dersi, CHP’nin çıkarması gerekiyor. Duyduğum kadarıyla Kılıçdaroğlu, odadayken, yanında danışmanları yoktu. Oysa Kılıçdaroğlu’ndan önce danışmanları içeri girmeli, o fotoğrafa mahal verilmemeliydi.
Hele ki Ramazan’a girilmişken, takiye ve hileyi inanç bellemiş bir iktidarın böyle bir fotoğraf aradığı biliniyorken, dikkatli olmalılardı. Şimdi Erdoğan’ın eline meydan meydan sergileyeceği bir seçim afişi verilmiş oldu.
Günlerdir o ve iktidar partisi mensupları “Seccadeyi çiğnediler” diye fırtına koparıyor.
Seccade, insan işi sonuçta.
Gün geliyor, Müslümanlar temiz toprakta da kartonun üzerinde de namaz kılıyor. Hiç kimse namazdan sonra çöpe atılan kartona kutsal diye bakmıyor.
Kaldı ki…
H.K.G.’NİN HAYATI ÇİĞNENİRKEN…
Hiranur Vakfı’nda, altı yaşında evlendirilen H.K.G.’nin hayatı bir seccadeden daha mı değersizdi? Seccadeye ayakkabıyla basıldı diye incinen kalbiniz henüz altı yaşındaki kız çocuğunun haysiyeti tarikat tekkelerinde ayaklar altında çiğnenirken, neden merhamete gelmedi?
Seccade kirlendiyse yıkanır ve temizlenir değil mi?
Peki, Ensar Vakfı’nın kaçak yurdunda tecavüze uğrayan imam - hatipli 10 erkek çocuğun kirletilen şerefini kim nasıl temizleyecek?
Yere serilen bir seccade…
Soma’da, Ermenek’te ve Ereğli’de “Fıtrat” diye, “Kader Planı” diye üç kuruş için ölüme gönderilen emekçilerin isli cenazelerini örter mi sanıyorsunuz?
Kahramanmaraş’ta, Adıyaman’da ve Hatay’da arama kurtarma ekipleri vaktinde gelmediği için enkaz altında yardım bekleyerek, donarak ve ilk yardım olmadığı için can verenlerin “imdat” çığlıklarını bastırabilir mi?
İktidar işlediği günahları seccadeyle örtebileceğini mi sanıyor?