Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın Gezi eylemleri döneminden itibaren “Türkiye’nin Soros’u” diyerek hedef aldığı Osman Kavala, 18 Ekim 2017’de Gaziantep’te gözaltına alınarak İstanbul’a götürülmüştü. Kavala, 1 Kasım 2017’de, Gezi Parkı eylemleri bağlamında “hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs” ve 15 Temmuz darbe girişimi kapsamında “anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs” suçlamalarıyla tutuklanmıştı.
Aradan geçen sekiz yıl boyunca çeşitli davalarda yargılanan Kavala, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) “derhal serbest bırakılmalı” kararına karşın hala cezaevinde tutuluyor.
KAVALA’DAN SEKİZİNCİ YIL MESAJI
Cezaevinden açıklama yayımlayan Osman Kavala, tutukluluğunun sekizinci yılına ilişkin şu ifadeleri kullandı:
“Bu ayın sonunda Silivri’de ikametimin sekizinci yılı tamamlanmış oldu. 2020 yılında ilk Gezi davası beraatle sonuçlanmıştı. Beraat kararında, 2019 yılındaki AİHM kararında olduğu gibi, beni herhangi bir suçla ilişkilendiren bulgu olmadığı ayrıntılı biçimde açıklanmıştı. Ancak beraat kararı bozuldu, iki yıl sonra da yeni bir delil ortaya konulmamasına rağmen, yargıçlar ‘vicdani kanaatlerine göre’ karar verdiklerini ifade ederek beni hayat boyu hapis cezasına, benimle birlikte yargılanan diğer sivil toplum aktivistlerini de on sekizer yıl hapis cezasına çarptırdılar.”
Kavala, açıklamasında yargı sürecindeki tutarsızlıklara da değindi:
“İlk Gezi davasının beraatle sonuçlanmasından beraat kararları bozulup mahkûmiyet kararları verilene kadar geçen iki yıllık sürede tutukluluğum casusluk suçlaması temelinde sürdürüldü. Ceza kanunumuzdaki bu suçun konusu olan devletin gizli bilgilerini nereden ve nasıl elde ettiğim belirtilmeden ve bu bilgilerin ne olduklarına dair hiçbir açıklama yapılmadan yasadaki tanımların dışında bir suç kurgulandı. Gezi davasından mahkûmiyet kararı verilince bu lekeleyici suçlama düşürüldü.”
“HUKUK VE İNSAN HAKLARINA İNANCIMI KORUYORUM”
Osman Kavala, mesajının sonunda umut vurgusu yaptı:
“Cezaevinde dokuzuncu yılıma girerken, temel hukuk kurallarına riayet eden, insan haklarına ve insan haysiyetine saygı gösteren anlayışın ülkemizde de egemen olacağına inanmaya devam ediyorum.”