CHP’nin İstanbul Maltepe’de düzenlediği “Milletin Sesi” mitinginde önce CHP yöneticileri, CHP’li Büyükşehir Belediye başkanları, İstanbul’un CHP’li ilçe belediye başkanları, CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu halkı selamladı. Daha sonra, Gezi şehitlerinin aileleri ve Gezi Parkı davasında haklarında mahkumiyet kararı verilen tutukluların aileleri adına tutuklu Tayfun Kahraman’ın eşi Meriç Kahraman, halka seslendi. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, yurttaşların konuşmasını, eşi Selvi Kılıçdaroğlu ile birlikte halkın arasında dinledi.
'20-25 lira o ezik domatesi de atmıyorlar artık, onu da toplayamıyoruz'
Daha sonra kürsü vatandaşlara bırakıldı. Atık kağıt toplayıcısı Nusret Güllü şunları söyledi:
“Okumuşluğum olmadığından herhangi bir hata yaparsam hepinizden özür dilerim. Şirinevler’de 25 senedir ikamet ediyoruz, önce davul zurna çalıyorduk o bitti, şimdi çekçek çekiyoruz onu da elimizden aldılar, davulu da elimizden aldılar, ekmek bırakmadılar. Pazarlardan artıkları toplayarak onlarla geçiniyorduk. Şimdi domates oldu 20-25 lira o ezik domatesi de atmıyorlar artık, onu da toplayamıyoruz.
Geçen gün kadın ayakkabısıyla geziyordum bunu da (terlik) çöpün dibinde buldum, bununla geziyorum. Bizim yapacağımız hiçbir şey kalmadı artık ‘dur’ demenin zamanı geldi. Herkese teşekkür ediyorum.”
'Bir ekmek 5 lira biz bunu alamıyoruz'
65 yaşında çalışmak zorunda kalarak bulaşıkçılık yapan Nazife Canoğlu ise şöyle konuştu:
“Cümleten hoş geldiniz, saygıyla önünüzde eğiliyorum. 3 dakikanızı alacağım beni affedin bağışlayın. On senedir her şeyim bitti, şu anda herkes denizde yüzüyor; benim gibiler karaya, kuma vurdu. Neden diye sormuyoruz? Biz koyun gibi bir milletiz, affedersiniz ırk ayrımı yapmıyorum, hiç kimseye yapmadım, bu yaşıma getirdi annem babam beni. Hepinizi seviyorum fakat 2 senedir bana gelen yardımlarla ayakta duruyorum. Benim eşim, tek bir emekli 3 bin lira maaşı var, bin 600 lirası kira, bin lirası faturalar, geri kalanı siz hesap edin nasıl geçineceğimi, bana sorun. Benim her iki kalçamda platin var, ama beni idama da götürseler aynı laflarımı, bütün başımıza gelenleri söyleyeceğim.
Önce Türk vatandaşının halini hatırını soracak bir devlet istiyoruz biz, istediğimiz bu. Biz garibanların bizi sormasını, kapımızın çalınmasını istiyoruz. Biz nasıl oya koşuyorsak aynı vaziyet bize koşmasını bekliyoruz. Biz gerektiği kadar bütün hizmetlerimizi zaten yapıyoruz ama bu sene tamamen karaya vurmuş durumdayım, artık burama kadar geldi, yeter diyorum bir ekmek 5 lira biz bunu alamıyoruz. Bir kilo unu alamıyoruz, akşamdan sabaha zam olur mu? Ben bütün hükümetleri yaşadım. Ama hiçbir zaman böyle bir zam, pahalılık görmedim.
Makarnaya hasretsem Türkiye’de yaşamam gerekiyor, yeter hep yabancılar yabancılar; hiçbir zaman ırk ayrımı yapmıyorum ama şunu demek istiyorum; gelin doğru yolumuzu kendimiz bulalım. Kendi hakkımızı lütfen kendimiz arayalım, biz bunları başa getiriyorsak onlar da bizim hakkımızı korusunlar. Şu mikrofonu ben 20 senedir bekliyordum. Kendi yolumuzu kendimiz çizelim.”
'Vatandaş 15 liralık kıyma istiyor'
Kasap Fatih Uludağ şunları belirtti:
“Yaklaşım 20 yıldır kasap mesleğini yapıyorum, 20 yıldır en kötü zamanını geçiriyorum. Benim çıraklık zammında ihtiyacı olan insanlar dükkâna geldiğinde bize ustalarımız dedi ki; ‘İhtiyaç sahipleri geri çevirme.’ Ama şu zamanda ihtiyaç sahibine bir parça et veremiyoruz çünkü tezgahımıza koyduğumuz etten kar edeceğiz derken bir sonraki eti zamlı alıp zarar ediyoruz.
Elektriği çok fazla harcıyoruz, büyük dolaplar kullanıyoruz. 8 bin lira, 10 bin lira elektrik faturası ödeyen insanlar var. Biz istiyoruz ki uygun et verelim ama gel gör ki vatandaş evine et sokamıyor. İki gün öncesine kadar vatandaşın biri 15 liralık kıyma istiyor yemek yapacağım diye, 15 liralık kıyma 100 gram, 100 gramlık kıyma ile 4 kişilik aile yemek yapacak. Bir dolma biberi doldurmayacak kıyma ile 4 kişi yemek yiyecek. Bırakın kırmızı eti tavuk almakta zorlanıyor insanlar. Şu anda çorbalık kemikler reyonlarda yerini aldı satın alamayan insanlar en azından tadı geçsin yemeğe diyorlar.”
'8 yaşındaki çocuğumla markete gidemiyorum'
Ev işçisi Muazzez Süngü şöyle konuştu:
“Diyarbakırlı 5 kişilik bir ailede büyüdüm, 16 senedir İstanbul’da yaşıyorum, eşim apartman görevlisi, iki tane çocuğumuz var. Eşime yardımcı olabilmek için eve katkım olsun diye yarı zamanlı ev işçiliği yapıyorum. Aynı zamanda ben bir anneyim, çocuklarımın okumasını ve daha iyi yaşamasını istiyorum. Her geçen gün bu umudum azalıyor. Çocuklarımızı nasıl okutacağız diye düşünürken şimdi acaba çocuklarımızın karnını nasıl doyuracağız, diye düşünüyoruz. Hayat şartları gitgide zorlaşıyor. Ben 8 yaşındaki çocuğumla markete gidemiyorum olur da çocuğum bir şey görür alamam diye, o üzülürse ben de üzülürüm diye. Beni tüm annelerin anlayacağını düşünüyorum, anneleri bu hale getiren sistem utansın.
'İnanın faşizm kaybedecek halklar kazanacak'
20 yıllık torna ustası olduğunu belirten Abdullah Korkunç ise şunları söyledi:
“Yaklaşık üç aydır işsizim, düne kadar aileme çocuklarıma iyi bir gelecek kurmanın hayali içindeydim. Ama on güne kadar çocuğum benden karpuz istedi, yarım karpuz aldım. Hayatımda ilk defa böyle bir şey yaşadım. Bu, baba için çok ağır bir şey. Bizlere bu hayatı mahkum eden insanlara lanet olsun diyorum. Gittiğim bütün firmalar yabancı uyruklu insanları çalıştırıyor. 20 yıllık ustayım bana asgari ücreti layık görüyorlar. Emeğimizi, ustalığımızı değersizleştiriyorlar, bu çok ağır bir şey kendi ülkemizde yabancı oldu. İnanın faşizm kaybedecek halklar kazanacak.”