Keban Barajı, Tunceli'nin Çemişgezek ilçesine bağlı Kırağaçlar köyünün bir kısmını sular altında bıraktı.
Köyde yaşayanlar da balıkçılık ve tatlı su ıstakozu olan kerevit avı ile geçimlerini sağlıyor. Tunceli merkeze en uzak köy olan Kırağaçlar'dan çıkan kerevitler Avrupa'ya ihraç ediliyor.
Köyde kerevit ile geçimini sağlayanlardan biri de Okan Aydın. Karadeniz Teknik Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi'ni bitiren Aydın, KPSS'nin ardından atanamadı.
Atanamayan Aydın, büyük kentlerdeki kölelik düzenine dönen işleri yapıp üstüne de sefalet ücretine mahkum kalmak istemedi.
Aydın, ortağı ve arkadaşı Sertaç Bulut'la haftada ortalama 400 kilo kerevit avlıyor.
Kerevitlerin 1980'de göle getirildiğini de belirten Aydın, "Atanamayınca baba mesleği olan balıkçılığa başlamayı düşündüm. 1980’de bu tatlı su ıstakozunun tohumu bu göle atıldı. 5 yıl sonra da bunun üretimine başlandı. Sabah erkenden köyde bunu yapan birçok arkadaşla tekne ile suya açılıyoruz. Herkesin bölgesi ayrı” dedi.
Kerevitlerin Hollanda'dan Irak'a kadar yolculuğunu Aydın şöyle anlattı:
“Ağları sulara atıyoruz. Attıktan sonra haftada iki gün şafakta geliyoruz ve ağlarımızla kerevitleri toplamaya başlıyoruz. Topladıktan sonra kafeslerde muhafaza ediyoruz. Suda ağdan gelen hepsini alamıyoruz. Yani 10 santim, diye bir sınır koyulmuş 28 gram. O boyutta olmayanı tekrardan yavrulasın, diye suya bırakıyoruz. Yaklaşık olarak haftada ortalama 300 kilo civarı çıkarıyorum. Avladıklarımızı müteahhide teslim ediyoruz. Müteahhidimiz de bunu canlı bir şekilde Isparta’ya götürüyor. Bu hayvan zaten öldükten sonra, yenilmiyor. Çünkü vücudunda kan olmadığı için erken kokuyor. O yüzden bu hayvan canlı bir şekilde fabrikaya gidip soğuk hava ile buzlanıp o şekilde Avrupa'ya ihraç ediliyor. Şu an Hollanda'ya, Irak’a ve birçok Avrupa ülkesine gönderiyoruz. Ondan önceki sezonlarda pandemi sürecinde Rusya’ya da gönderdik. Kilosu bizden çıkış fiyatı, biz üretici olduğumuz için 200 lira. Tabii ki bu farklı aşamalarda sürekli fiyat artıyor”
Aydın, asgari ücret çalışmak yerine köydeki işinden memnun olduğunu şu sözlerle anlattı:
“İl merkezine 140 kilometre mesafedeyiz. Dolayısıyla pazara biraz uzağız ve bu koşullarda üretim yapıyoruz. İnsan istedi mi, her şeyi başarıyor. Bu küçücük köyden Rusya'ya ya da Avrupa ülkelerine ihracat yapıyoruz. Yani hiçbir şey imkansız değil. Üniversite bittikten sonra bu işi yapacağım, diye kararlaştırdım, işe girdim. Gayet de memnunum. Yani baktığımız zaman metropollerde insanlar büyük şehirlerde çile çekiyor. Ulaşım ıstırap, her şey ıstırap. Doğanın içindeyiz. Doğal olan her şeyi tüketiyoruz. Balığı kendim şurada tutup, yiyorum. İnsanlar mesela metropolde saatlerce işe gitmek için sabah beşte uyanıyor”
Babasının köyü terk etmediği için memnun olan Aydın şöyle konuştu:
“Keban Barajı kurulunca 1975 yılında köyümüzün bir kısmı sular altında kalmış. Ondan sonra kimisi yurt dışına kimisi İstanbul, Adana ve Elazığ’a gitti. Kimisi ise buralarda kalıp suyun altında kalmayan bölgeye yeni evler yaparak yeni köy kurdu. Benim babam da köyde kaldı. Gayet de mutluyum, iyi ki de burada kalmışlar. Şu anda biz de Keban Barajı'nda faydalanıyoruz. Balıktan, kerevitten faydalanıyoruz. Köyde çok kişi balıkçılık yapıyor, ben başta yapmıyordum, Okan bana ‘Bu işi beraber yapalım’ deyince kabul ettim. Şu anda kerevite çıkıyoruz, akşamları balığa çıkıyoruz. Sabah 5’te kalkıp kahvaltımızı yapıp, tekneye gelene kadar saat 7’yi buluyor. Sonra ağlarımızı çekmeye başlıyoruz. Onların zaten belirli bir ölçüleri var. Arkadaşım Okan, ağ çekiyor. Ben ölçüm alıyorum. Bazen ben çekim yapıyorum, o ölçüm alıyor. Yani sabah 7’den akşam 4’e, 5’e kadar kerevitteyiz. Çalışıp güzel ve mutlu para kazanıyoruz”