CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 28 Şubat sürecinde okuldan atılan öğretmen Sultan Kara’yı dün ziyaret etti. Kara, HaberTürk yazarı Nihal Bengisu Karaca'ya konuştu.
Kara sorulara şu yanıtları verdi:
-Sultan Hanım bildiğim kadarıyla Sayın Kemal Kılıçdaroğlu danışmanları aracılığıyla ziyaret talebinde bulundu, siz de kabul ettiniz, samimiyetinize binaen direkt soracağım, neden siz?
28 Şubat süreci benim 16 aylık öğretmenlik dönemime denk geldi ancak 1987 yılından beri gazetecilik yapıyorum. Dolayısıyla siyasilerle tanışıklığım, görüşmelerim hep olmuştur.
Bu minvalde Sayın Kılıçdaroğlu’nun bir süre önce basına da yansımış olan “helalleşme” çağrısı sonrası, danışmanları aracılığı ile bu çağrı bana da ulaştı.
28 Şubat’ta öğretmenlik mesleğinden men edilip süreç ihraçla sonuçlandıktan sonra, her yıl dönümünde basın yayın organlarında beyanatlarım yer almıştı. O yüzden bu süreçte yapılan araştırmalarda sanırım ismim daha çok ön planda oldu ve bana ulaşıldı.
'Bana doğru bir adım atıldı, ben de karşılık verdim'
-Kılıçdaroğlu’nun ziyareti ile ilgili talep geldiğinde ‘evet ben bu teklifi kabul etmeliyim’ demenizi sağlayan duygu ya da düşünce neydi?
Öncelikle süreçle helalleşmek üzere yola çıkan Sayın Kılıçdaroğlu’na 28 Şubat’ta gerçekten biz ne yaşadık, bize ne yaşatıldı, inandığımız değerler üzerinden nasıl bir muamele ile karşılaştık ve gerçekten neler hissettik ? Bize bunları yapanların gerçek niyetleri ne idi ve neyle karşılaştık gibi konuların ilk ağızdan anlatılmasını ve kendilerinin de samimi bir şekilde bunu duyması, dinlemesi gerektiğini düşündüm.
Ve nitekim öyle de oldu. Kendisine anlattım. Yaşadığımız linci anlattım, inancımız gereği örttüğümüz başörtüsü bahane edilerek nasıl Cumhuriyet düşmanı ilan edildiğimizi anlattım, başımız örtülü iken İstiklal Marşı okumamıza dahi izin verilmediğini anlattım, öğrencilerin önünde nasıl rencide edildiğimizi, neredeyse her hafta üzerimize salınan kalabalık müfettiş topluluklarını, o müfettişlerin insani olmayan tavırlarını anlattım. Kısacası 28 Şubat’ta biz başörtülü öğretmenlere yaşatılan ve hiçbir insani hak ve özgürlüğe sağdıramadığımız uygulamaları anlattım.
Neticede 28 Şubat özelinde bana doğru bir adım atıldı ve ben de bu adıma karşılık verdim.
'Çok fazla üzüntü duyduğunu gördüm'
-Anlattınız, peki ‘duyulduğunuzu’ hissettiniz mi?
Kendisi beni dikkatle dinledi. Zaman zaman duygulandı, zaman zaman beden dili ile çok fazla üzüntü duyduğunu gördüm.
Bu ziyareti kabul etme nedenim de bir bakıma buydu. Konuyu siyaset üstü olarak gördüğünü ve mutlaka toplumun bu manada barışması gerektiğini, yapılan hataların tamir olması gerektiğini söylemesi bana bu noktada çok yapıcı geldi. Bana göre bu kabul çok önemli.
Çünkü o dönemde bizlere yapılan ve kamudan ihraç edilmemizle sonuçlanan bu süreçte yapılanların hata olduğunun kabulü ve bundan dolayı bir helalleşme çağrısı sadece benim için değil, sadece 28 Şubatla ilgili değil, bu toplumun yaşadığı tüm travmalarla ilgili de çok anlamlı.
Birlikte yaşayabilmek adına, farklılıklarımızı, ideolojik ayrılıklarımızı bilerek ama bunların üzerine inşa edeceğimiz bir kardeşliğe, bir dostluğa ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum. Bu da ancak yaraları sararak, hatalarımızı görerek, bu hatalar üzerinden siyasi, ideolojik vb çıkar heveslerine kapılmayarak mümkün olacaktır.
O yüzden siyaset üstü olarak değerlendirdiğim “helalleşme” çağrısına olumlu yanıt verdim. İlanihaye sürmesini istemediğim bu öfkenin, bu haksızlığa uğramış olma duygusunun artık nihayete ermesi gerektiğini düşünüyordum. Bunun yolu da, 28 Şubat’ta bize yaşatılanların yanlışlığının kabulünden, hata olduğunun kabulünden geçip, bunların bir daha yaşanmaması adına adım atılmasıydı. Bugün bize doğru atılmış olan bu adıma ben de karşılık vermiş oldum.
'Oldukça samimi bulduk kendilerini'
-Söz konusu buluşma bir kahvaltı buluşması olarak gerçekleşti, gördüğüm kadarıyla iki kızınız anneniz ve eşiniz vardı, nelerden bahsettiniz, böyle uzun sessizlikler, ‘daha daha nasılsınız’lar oldu mu ?
İşin doğrusu kendilerini evimizde ağırlamaktan mutlu oldum. Bir siyasetçinin siyaset dışı yüzünü görmek de hem benim adıma hem çocuklarım adına önemliydi.
Oldukça samimi bulduk kendilerini, kahvaltıda ağırladık. Takip ettiğim kadarı ile kendileri mütevazi bir hayat sürüyor , o yüzden ‘hay Allah kahvaltı olur mu şimdi?” gibi bir endişeye kapılmamak da iyi geldi.
Soframızda yaklaşık 1.5 saat sohbet ettik. Benim gibi on binlerin yaşadıklarını anlattım. Helalleşme çağrısının toplum üzerindeki karşılığı konusundaki görüşlerimi dile getirdim.
Bol çay içtiğimiz, yöresel lezzetlerimizi tattırma imkanı bulduğumuz, bol sohbetli, mütevazi, bir o kadar da sıcak geçen bir ziyaret oldu.
Evde yaşlı annemiz vardı, Sayın Kılıçdaroğlu ve eşi elini öptü, karşılıklı hal hatır sordular.
Ayrıca ziyarette bazı hususlara dikkat edilmiş olması beni ayrıca sevindirdi.