Fatih Camisi cuma günü Cumhuriyet tarihinin en büyük kalabalıklarından birine şahit oldu. On binlerce müridi ve seveni İsmailağa Tarikatı'nın Şeyhi Mahmut Ustaosmanoğlu'nu uğurlamak için cami ve çevresinde toplandı.
Bu cenaze, kitleselliği kadar...
Mahmut Efendi'nin halifesinin ilan edilme biçimi itibariyle de Cumhuriyet tarihinde bir ilk.
Mahmut Efendi'nin oğlu Ahmet Ustaosmanoğlu, cenaze namazını kıldırmadan önce mikrofonu aldı. "En çok sorulan sorulardan birisi, efendi hazretlerimiz kendisinden sonra kimi yerine bırakacak sorusu idi" dedi. Babasının, kendi yerine dünürü Hasan Kılıç'ı temsilci ve cemaatin başı olarak vasiyet ettiğini açıkladı.
Tekke ve Zaviyeler Kanunu'na göre hali hazırda tarikat faaliyeti ve şeyhlik iddiasında bulunmak yasakken, bu yasağı uygulaması gereken Cumhurbaşkanı Erdoğan ve İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun huzurunda şeyh ataması yapıldı.
İsmailağa'nın 37. şeyhi
Aslında İsmailağa'nın resmî kararı cenazeden bir gün sonra alındı ve internet sitelerinde yayınlandı. Duyuruda 'Cübbeli Ahmet' lakaplı Ahmet Mahmut Ünlü, Ahmet Ustaosmanoğlu ve Hasan Kılıç'ın da aralarında olduğu yedi kişilik İstişare Heyeti'nin cemaatin meselelerini görüştüğü belirtiliyor.
Görüşme sonunda alınan karara göre...
Mahmut Efendi'nin 2003 yılında dokuz hocayı toplayarak, "Ben yaşlılığım sebebiyle bedeni takatten düşüyorum. Şayet emr-i hak vaki olursa yerime Hasan Kılıç Hoca Efendi’yi, ona da yardımcı olarak Mustafa Bilici Hoca Efendi’yi bırakıyorum" dediği belirtiliyor. Kararda, "Bundan sonra, tarikatımızın 37. halkası (şeyhi) Hasan Kılıç Hoca Efendi’dir" deniyor.
Duyuruyu yapan, Ustaosmanoğlu Ailesi'nin egemen olduğu İsmailağa Camii İlim ve Hizmet Vakfı.
Yani, İsmailağa'nın iki merkezinden biri.
Şeyh Hasan Kılıç, Mahmut Efendi'nin sadece halifesi değil, dünürü de.
Mahmut Efendi'nin oğlu olan Ahmet Ustaosmanoğlu'nun kayınpederi.
Sanki şeyh atanmıyor da aile arasında söz kesiliyor.
Muhaliflerin videosu dolaşımda
Mahmut Efendi'nin bakımını üstlenen bacanağı Muhammed Keskin'in lideri olduğu, İsmailağa'nın ikinci merkezi sayılan Beykoz Çavuşbaşı'ndaki Marifet Derneği ise Kılıç'ın şeyhliğini tanıdığını henüz açıklamadı. Marifet'çiler suskun. Ustaosmanoğlu'nun eşinin Kılıç'a karşı olduğu ileri sürülüyor.
Post kavgasının Mahmut Efendi'nin cenazesi kaldırıldıktan hemen sonra başladığı vurgulanıyor. Örneğin Kılıç karşıtları, Mahmut Efendi'ye ait 2007 yılındaki bir videoyu dolaşıma soktu. Bu görüntüde Cübbeli Ahmet, hastane yatağındaki Mahmut Efendi'ye, kendisinden sonra kimin şeyh olacağını ima ederek, "Yazıya dökelim" diyor. Mahmut Efendi'nin "Nasip neyse o olur" dediği ve hiç kimseyi tayin etmediği savunuluyor.
'Ya sonra' endişesi
Hasan Kılıç, kağıt üzerinde şeyh ilan edilse de gerçekte Mahmut Efendi'nin vekili ve cemaatin ağabeyi olarak görülüyor.
Asıl "Ya Hasan Kılıç'tan sonra" endişesi git gide büyüyor.
Akla gelen isim, Ahmet Ustaosmanoğlu.
İsmailağa, Kılıç'tan sonraki şeyhini seçerken istişareye başvurmazsa bir 'ihvanın' ifadesiyle söyleyeyim, tarikatta çıngar çıkabilir. Çünkü Mahmut Efendi'nin oğlu Ahmet’i işaret etmediği savunuluyor.
Ahmet Ustaosmanoğlu'nun tarikata bağlı vakıf ve derneklerde yönetici olması da eleştiriliyor.
Reformist damat
Şu günlerde İsmailağa'da bir isim daha öne çıkıyor: Mahmut Eren.
Eren, Ahmet Ustaosmanoğlu'nun damadı.
Genç bir tefsir hocası.
İsmailağa'da kıdemli hocalar varken Ustaosmanoğlu'nun cenazesinde tezkiye denilen, ölen kişinin iyi bir Müslüman olduğuna dair konuşmayı Eren yaptı. TÜGVA'nın etkinliğine konuşmacı olarak çağrılan Eren, bazı hocalar tarafından tarikatta reformistlikle suçlanıyor. AK Parti ile yakın ilişkileri bulunan Eren'in bürokratlar ve siyasetçilerin katılması için kuralları esnetmeye taraftar olduğu ileri sürülüyor. Eren'in Ahde Vefa İlim ve Hizmet Derneği eliyle şehir şehir örgütlendiği savunuluyor.
Kılıç'tan sonra Ustaosmanoğlu posta geçerse yerini Mahmut Eren'e bırakacağı kaydediliyor. Bu ihtimalden söz edenler "İskenderpaşa gibi olmak istemiyoruz" diyor.
Cübbeli'ye cenaze yasakları
Eren öne çıkarken; Cübbeli Ahmet, İsmailağa'nın en medyatik yüzü olmasına rağmen kenara itildi. Bu hal, Mahmut Efendi'nin cenazesinde görünür oldu.
İsmailağa'da söylenenlere bakılırsa...
Cübbeli, Mahmut Efendi'nin cenazesinin yanına sokulmadı.
Cenaze yıkanırken su dökmesine izin verilmedi.
Protokolde dördüncü safta yer gösterildi.
Korumalar gelince Cübbeli, tabuta bile yaklaşamadı.
Kameralara ağlarken yakalandı.
Hocasının vefatına olduğu kadar İsmailağa'daki müstakbel yol ayrılığı için de gözyaşı döküyordu belki de. Çünkü Ahmet Ustaosmanoğlu'nun posta oturması halinde İsmailağa dağılabilir. Cübbeli Ahmet ve Marifet'çiler kendi İsmailağasını kurabilir.
CHP, Erdoğdu ve Torun'dan istifalarını istedi
CHP İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu ve eşi CHP Yüksek Disiplin Kurulu üyesi Tuba Torun'un ses kayıtları CHP'yi harekete geçirdi.
Parti Sözcüsü Faik Öztrak, dün Merkez Yürütme Kurulu toplantısı sonrası "Erdoğdu'nun kendisi ve partimiz açısından en doğru kararı vereceğine inanıyoruz" dedi.
Öğrendiğim kadarıyla bir genel başkan yardımcısı, dün Erdoğdu ve Torun'u arayarak, partiden istifa etmelerinin beklendiğini iletti.
Bir CHP yöneticisi, şöyle dedi:
"Kendileri bu açıklamadan sonra ne yapmaları gerektiğini anlamıştır. Anlamadılarsa başka şeyler devreye girer. Kendilerine açık açık söylenir. Erdoğdu'nun eski eşi kapı kapı dolaşıp anlatıyordu."
Ya o cam kapı, küçük A.'nın şah damarını kesseydi?
Avukat Selin Nakıboğlu Akın ile o tarihte sekiz yaşında olan kızı A., 22 Mayıs 2017 günü Teşvikiye’deki alışveriş merkezine gitti. ‘Imaginarium’ adlı oyuncak mağazasına girmek isteyen anne-kızı yetişkinler ve çocuklar için yapılan iki kapı karşıladı.
Akın, yetişkin kapısından geçerken çocuklar için tasarlanan 50 kilogram ağırlığındaki cam kapı kızının üzerine düştü. A.’nın boynundan omzuna kadar kızarıklık vardı. Doktor, “Şah damarına çok yakın bir noktadan darbe almış” dedi.
Akın cam kapının kırık olmasına rağmen önlem alınmadığını belirtti. Şirket anne-kızı suçlayarak “Çocuk kapısı arızalı olmasına, tamirat süreci devam etmesine, uyarı yazısı asılıp girişte önlem almasına rağmen A. kapıyı kullanmak istemiş ve talihsiz kaza yaşanmıştır” dedi.
Üç yetkiliye taksirle bir kişinin yaralanmasına yol açmaktan dava açıldı. İddianamede, kapının arızalı olduğunun bilindiği, giriş ve çıkışın yasaklanmadığı, A4 kağıdına yazı yazılıp asıldığı, başka bir tedbir alınmadığı belirtildi.
İstanbul 26. Asliye Ceza Mahkemesi'nde açılan dava 24 Haziran'da bitti. Üç sanığa 1500 TL para cezası verildi. Hükmün açıklanması ertelendi.
Avukat Akın, soruşturmanın uzun sürdüğünü ve yetkililerin sonradan dahil edildiğini belirterek şöyle diyor:
"İlla kızımızın sakatlanması ve ölmesi mi gerekiyor bu davanın ciddiye alınması için? Bu başta çocuklar olmak üzere herkesin can güvenliği açısından emsal bir mücadeledir. Çocuklara oyuncak satmak kolaydır ama can güvenliklerini korumak esas olmalı."