Geçen cumartesi günü iki polis, İyi Parti İstanbul İl Başkanı Buğra Kavuncu’nun evine geldi ve kritik bir bildirimde bulundu.
Meğer Tekirdağ’da yakalanan bir PKK’lı, Kavuncu’nun örgütün suikast listesinde olduğunu söylemiş.
Tebligat şu şekilde:
“Tekirdağ Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Soruşturma Bürosu’nun 30 Haziran 2022 tarih ve 2022/119429 sayılı soruşturma evrakında gizli tanığın Tekirdağ İl Emniyet Müdürlüğü’nde vermiş olduğu beyanlarında PKK içerisinde faaliyet yürüten şahıslarla ilgili çeşitli beyanların yanı sıra PKK/KCK terör örgütü tarafından saldırı yapılacağı konusunda beyan olan isimlerden Kavuncu’nun can güvenliği ile ilgili olarak…”
Bu yazıyla Kavuncu’ya, ulaşabileceği üç telefon numarası verildi. Koruma talebi için valiliğe başvurması gerektiği belirtildi.
Neyse ki Kavuncu’nun bir yakın koruması var.
Fakat polislerin korumadan haberi yok.
Olmaması da doğal.
Çünkü…
Kavuncu’nun iki koruması, “Terör örgütlerinin hedefi durumunda olduğuna dair herhangi bir bilgi ve belgeye rastlanılmadı” ve “Hedef kaydı yoktur” denilerek, iki buçuk yıl önce geri çekildi ve sokak ortasında yumruklandığı halde verilmedi. Koruması, Kavuncu’nun açtığı dava sonucunda ve mahkeme kararıyla dört ay önce iade edildi.
İktidara var, muhalefete yok
Normalde Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde grubu olan partilerin İstanbul il başkanlarına koruma atanır. İl binası önünde polis noktası kurulur. Çünkü partiler hem terör örgütlerinin, hem çıkar şebekelerinin, hem de bireysel saldırganların hedefindedir.
Bu, AK Parti için de böyle, MHP için de.
CHP için ise zaman zaman.
İyi Parti’ye gelirsek…
İstanbul İl Başkanı Buğra Kavuncu, 22 Aralık 2018’de seçildikten sonra koruma için başvurdu. İstanbul Valiliği İl Koruma Komisyonu, iki koruma verdi.
İçişleri Bakanlığı Merkez Koruma Komisyonu, 11 Kasım 2019’da korumaları geri çekti. Karar bir gün sonra tebliğ edildi.
Kavuncu, karara şu şerhi düştü:
“Gerekçe bildirilmeden tebligat yapılmıştır. Başıma geleceklerden İçişleri Bakanlığı sorumludur.”
Hedef değilmiş!
Kavuncu’nun avukatı Alper Akdoğan, 25 Ağustos 2020’de İstanbul Valiliği’ne başvurarak, koruma istedi. “Müvekkilim siyasi pozisyonu gereği üstlenmiş olduğu görev sürekli ve açık tehditlere müsait durumdadır” diye yazdı.
İl Koruma Komisyonu, 10 Eylül 2020’de koruma talebini reddetti.
Gerekçe olarak Terörle Mücadele Şubesi’nin “Terör örgütlerinin hedefi durumunda olduğuna dair bir bilgi ve belgeye rastlanılmadı” şeklindeki yazısı ile İstihbarat ve Asayiş şubelerinin “Hedef kaydı yoktur” bilgisi gösterildi.
İYİ Parti’den ayrılan Gaziantep Milletvekili Ümit Özdağ, 19 Ekim 2020’de katıldığı TV yayınında Kavuncu’yu FETÖ’cü ilan etti. Kavuncu, her gün yüzlerce tehdit aldı. FETÖ suçlamasıyla açılan soruşturmada kovuşturmaya yer olmadığına hükmedilse de olan olmuştu artık.
Kavuncu, 30 Ekim 2020’de ikinci kez koruma istedi.
Talebi yine reddedildi.
Avukatı 2 Aralık 2020’de bir daha başvurdu.
Şunları yazdı:
“İlk talebimizden bugüne müvekkilin tanınırlığı daha da artmış, maruz kaldığı hakaret, tehlike ve tehditler günden güne ciddileşmiştir.”
Merkez Koruma Komisyonu, talebin 2021 yılı Ocak ayı içerisinde değerlendirilmesini istedi. Gel gör ki değerlendirme yapılmadı.
Kavuncu, 10 Haziran 2021’de bir daha başvurdu.
İstanbul Emniyeti, koruma talebinin 12 Nisan 2021’de reddedildiğini bildirdi.
Dava sürerken yumruk yedi
Kavuncu, koruma verilmemesi yönündeki bu kararın yürütmesinin durdurulması ve iptali için 28 Temmuz 2021’de İstanbul 6. İdare Mahkemesi’nde dava açtı.
Dilekçede şöyle denildi:
“Suç örgütü yöneticilerine koruma tahsis edilmiş iken, demokratik yollarla İstanbul’dan 800 bin kişinin oyunu almış partinin il başkanına tahsis edilmemesi, takdir hakkının kötüye kullanılmasıdır.”
İstanbul Emniyeti tarafından 13 Eylül 2021’de yapılan savunmada Kavuncu’nun “terör örgütlerinin hedefi olduğuna dair bilgi ve belge rastlanılmamıştır” denildi.
Oysaki yazıdan 23 gün önce, 20 Ağustos 2021’de, Kavuncu, Halk TV’nin çıkışında yumruklu saldırıya uğradı.
Neyse ki yalnızca yumruk atıldı.
Vurulabilirdi de.
Mahkeme: Can güvenliği tehlikesi var
İstanbul 6. İdare Mahkemesi, 12 Ocak 2022’de Kavuncu’yu haklı buldu ve işlemi iptal etti.
Kararda şöyle denildi:
“Kavuncu’nun üst düzey siyasetçi kapsamında olduğu, davacıya saldırıda bulunulduğu ve kamuoyunda takip edildiği gözetildiğinde, can güvenliği tehlikesi bulunan kişi kapsamında değerlendirilmemesi yönündeki idarenin takdirinin ölçülü kullanılmadığı, hukuka aykırılık bulunduğu sonucuna ulaşılmıştır.”
Valilik karara itiraz etti.
İstanbul Bölge İdare Mahkemesi 9. İdari Dava Dairesi 5 Nisan’da itirazı reddetti.
İçişleri Bakanlığı’nın muhalif bir partinin il başkanı hakkında adil ve hakkaniyete uygun davranmadığı kayda geçirilmiş oldu.
Gereği yapıldı mı?
Ne mümkün!
İki hafta geçtiği halde koruma tahsis edilmedi. Kavuncu’nun telefon trafiğine girişmesi dava açacağını söylemesi üzerine koruma verildi.
İl binasında polis yok
Suikast ihbarı üzerine Kavuncu’nun avukatı geçen pazartesi günü valiliğe başvurarak, il başkanlığında polis ekiplerinin bulundurulmasını, yakın koruma sayısının artırılmasını istedi.
En acil olan, il başkanlığında polis noktası.
Kavuncu’ya göre…
Diğer partilerde polis ekipleri görev yaptığı ve kendileri başvurdukları halde verilmiyor.
Bu arada CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’na verilen koruma ise Kurban Bayramı tatilinde geri çekildi. Şu an Kaftancıoğlu’nu partisinin ekibi koruyor.
Vaktiyle Sedat Peker’e bile tahsis edilen, hatta onunla yurtdışına çıkmasına izin verilen polis koruması; biri tweetlerinden ötürü ‘vurulacak kadın’ haline getirilen, diğeri sokak ortasında güpegündüz yumruklanan muhalif iki il başkanından esirgeniyorsa…
Bu, koruma tedbirinin can ve mal emniyetine göre değil, siyasete göre uygulandığını gösteriyor.
Kızının evi aranırken, Göktaş asansörle kaçmış
Adı MİT başkanlığına anılan Emekli Albay Levent Göktaş, Necip Hablemitoğlu suikastine ilişkin 8 Haziran’dan beri firari.
Soruşturma makamlarına yakın bir kaynak, “Hablemitoğlu neden öldürüldü?” sorusuna şu yanıtı veriyor:
“FETÖ hakkındaki ‘Köstebek’ adlı kitabın basılmaması, örgütün MİT ve Emniyet yapılanmasına dair diğer çalışmalarının önlenmesi.”
Kaynak, üç öbek şüpheliden söz ediyor.
İddiasına göre birinci grupta eski MİT’çi Enver Altaylı ile FETÖ Türkiye imamı Mustafa Özcan yer alıyor.
İkinci grupta suikasti organize ettiği öne sürülen Göktaş ve emekli Binbaşı Fikret Emek var. Nuri Gökhan Bozkır ve Tarkan Mumcuoğlu’nun suikasti gerçekleştirdiği savunuluyor.
8 Haziran’da operasyon için düğmeye basılıyor.
Polis ekipleri, Göktaş’ı gözaltına almak için Sarıyer’deki kızının oturduğu daireye operasyon düzenliyor. Göktaş, dairede bulunamıyor. Aynı binada bir başka dairede olduğu ve operasyon sırasında kaçtığı ileri sürülüyor.
Kaynağım şöyle diyor:
“Diğerleri sabah saat 06.00-06.30 arasında alınırken, Göktaş’a saat 07.30’da gidiliyor. Operasyon devam ederken adam asansörden inip gidiyor. Belki polisle aynı asansörü kullanıyorlar. Yani polisin çıktığı asansörle aşağıya iniyor. Siz bir yere operasyon yapıyorsanız, dış kapıyı tutmaz mısınız? Belli ki tutmamışlar. Sızma şüphesi var.”
Göktaş, o gün öğle saatlerinde Kıraça Holding’e gidiyor. Sonradan yapılan araştırmada holdingde hiç güvenlik kamerası olmadığı öğreniliyor.
Ardından lüks bir araç tutarak, Antalya’ya gidiyor. Araç içerisinde ceketli olduğu görülüyor. Bu şehirde emekli bir polisin evinde kalıyor. Altı aylığına kiraladığı villada kalmıyor.
Yakalanacağını anladığı için İstanbul’a dönüyor. Bu kez kameraya şapka ve sırt çantasıyla takılıyor. Polislerin elinden son anda kaçıyor. İstanbul'a döndükten sonra hiç haber alınamıyor.
İddialar da çok ciddi, kuşkular da.
Göktaş’a önceden baskın haberi verildi mi?
Eve bir saat geç gidildi mi?
Birileri tarafından korunduğu için mi hala yakalanamadı?