Siz hiç pazar arabasıyla sınır kapısının geçildiğini gördünüz mü?
Ben gördüm.
Kurban Bayramı'nı ailemle geçirmek için memleketim Rize'ye gidince bir günlüğüne Gürcistan'ın Karadeniz kıyısındaki Batum şehrini gezmeye karar verdik. 13 Temmuz'da eşim ve arkadaşlarımla Sarp Sınır Kapısı'na vardık. Sınır, kimlik kartıyla geçilebildiği için çabucak Türkiye tarafındaki pasaport kontrol noktasına ulaştık. Pasaport noktasından sonra gördüğüm manzara beni şoka uğrattı.
Her bir Gürcü vatandaş Türkiye'den aldığı sıvı yağ kutuları, çay, makarna ve deterjan paketleriyle ülkesine dönüyor. Ellerinde torba torba gıda malzemeleri ve temizlik ürünleri var.
Bebek bisküvisi kutusunda sigara
Kadın tuvaleti ise olağanüstü bir hazırlığa sahne oluyor.
Gürcü kadınlar, içine birden çok paketin sığabildiği bebek bisküvisi kutularına free-shop'tan aldıkları sigara paketlerini diziyor. Arta kalanlarını iç çamaşırlarına dolduruyorlar. İhtimal, sınırı geçtikten sonra sigaraları satacaklar.
Valizler lavaboda ve yerde açılıyor; makarna, pirinç ve peynir paketleri, salçalar ve yoğurt kutuları valizlere tıkıştırılıyor. Gürcüler Türkiye gümrüğünü bu şekilde geçiyor. Temel mutfak ihtiyaçları karşılandığı veya kaçakçılığın boyutu küçük çaplı kaldığı için olan bitene ses çıkarılmıyor.
Gürcistan'ın pasaport kontrol bölgesine uzanan koridorda ise Gürcü erkekler Türkiye tarafından aldıkları sigaraları kutularından çıkararak, göğüslere dolduruluyor, giysilerine yerleştiriyor.
Bu manzara, öyle gizli saklı da değil.
Ulu orta yapılıyor.
Gürcü bir kadının tıka basa doldurduğu pazar arabasıyla pasaport sırası beklediğini o gün Sarp Sınır Kapısı'nda gördüm.
Harahura!
Yanlış anlaşılmak istemem.
Gürcüler komşumuz.
Türkiye'de milyonlarca Gürcü yaşıyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ailesi de Batum'dan Rize'ye göçmüş Gürcülerden.
Sarp Sınır Kapısı açıldıktan sonra aile olduk, komşu olduk, ahbap olduk.
Her gün binlerce Türk ve Gürcü sınırı geçip dönüyor.
Ülkelerinde yoksulluk ve hatta açlık sınırında yaşayan Gürcülerin mutfak ve temizlik ihtiyaçlarını, daha ucuz olduğu için Türkiye'den karşılamalarını doğal görüyorum. Gürcistan'ın emekçilerini, fukaralarını ve çaresizlerini asla eleştirmiyorum. AK Parti'nin işbilmez, liyakatsiz ve partizan kadrolarını suçluyorum.
Çünkü Türk Lirası, yalnızca Dolar ve Euro değil, Gürcü Lari'si karşısında bile değer kaybetti.
İki yıl önce 1 Lari, 2 TL ediyordu.
Şu an 1 Lari, 6 TL'ye denk.
Gürcüler TL için artık "Harahura" ifadesini kullanıyor.
İşe yaramaz demek.
Çöp!
Gürcülerin yerini Afganlar alıyor
1990'lı yılların başından beri Artvin, Rize ve Trabzon'da çay toplayan Gürcüler TL'de yaşanan olağanüstü değer kaybından ötürü Doğu Karadeniz'e uğramaz oldu.
Sarp'ta karşılaştığım Merabi, Rize'de yarıcılık yaptığını vurguluyor.
Merabi, bir günlük çay toplama yevmiyesinin 450-500 TL olduğunu vurguluyor.
Bazıları toplanan kilo başı çalışıyor. Her kiloda 2 TL alınıyor.
Merabi'ye şu soruyu yönelttim:
- Çay toplamak için Türkiye'ye gelen Gürcülerin sayısı geçen yıla göre arttı mı, azaldı mı?
Şöyle yanıt verdi:
"Geçen seneye göre azdır. Geçen sene aldığımız para 150-200 Lari'ye denk geliyordu. Bu sene 100-150 Lari ediyor. Sabah 4'te kalkıyoruz, çayı alım yerinde satıyoruz. Cumartesi-pazar yok. Böyle devam ederse gelen olmaz."
Merabi, serbest dolaşım hakkından ötürü Gürcülerin çalışmak için Avrupa ülkelerine gittiğini anlatıyor.
Çayları ya Afganlar topluyor ya da Türkler.
Türkiye'yi Gürcistan'ın ucuzluk cennetine çeviren, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Faiz sebeptir, enflasyon sonuç" şeklindeki tezinin tüm akıl ve bilim dışılığına rağmen uygulanmasıdır. Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati'nin deyimiyle "TL'nin ineceği yer kalmadı." Doları baskılamak için Merkez Bankası'nın 128 milyon doları iç edildi. Kur Korumalı Mevduat ile milyonlardan milyonerlere servet aktarıldı.
Artan enflasyona bağlı olarak alım gücü her saat dakika düşüyor. Asgari ücretteki artış, ilan edildikten sonra zamlarla geri alınıyor. Ev sahibi olmak, şehir merkezinde kiralık ev bulmak ve tatile gitmek artık bir hayal.
Tatil derken...
Buna Gürcistan da dahil.
Rize: Reis'e bağlı, reisçilere kızgın
Bir haftalık Kurban Bayramı tatilini Rize, Trabzon ve kısmen Hopa'da geçirdim. Yedi günlük tatil sırasında yüzlerce hemşerimin yanı sıra DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve eski AK Parti Rize Milletvekili Hasan Karal ile CHP İl Başkanı Saltuk Deniz ve AK Parti İl Başkan Yardımcısı Reşit Hapeloğlu ile görüştüm.
Rize, hemşerisi olması itibariyle Cumhurbaşkanı Erdoğan'a bağlılığı ve sevgisini hala koruyor. Eleştiriler AK Parti teşkilatlarına, yani 'Reisçilere' yöneltiliyor. Belediye Başkanı Rahmi Metin hariç, seçilmişler yerden yere vuruluyor.
Rize'de üç milletvekilinden ikisini AK Parti'nin kazanacağına kesin gözüyle bakılıyor. Millet İttifakı'nın çıkaracağı Cumhurbaşkanı adayının estireceği rüzgara, şehirde belirlenecek ortak adaya bağlı olarak muhalefet üçüncü milletvekilini alabilir.
Cumhur İttifakı'nın akıllıca bir hamle yaparak, artık oyun ittifak partileri arasında dağıtılmasını sonlandırması Rize'deki AK Partililere rahat bir soluk aldırdı. Bu düzenleme geçmiş olmasaydı muhalefetin bir milletvekili cepteydi.
Cumhurbaşkanlığı adaylığına gelince...
Erdoğan'ın cumhurbaşkanlığından alacağı oy, Cumhur İttifakı'nın üzerinde çıkacaktır. Yani cumhurbaşkanlığı seçiminde Erdoğan'ı tercih edenler MHP'ye ve Yeniden Refah'a oy kullanabilir. Ya da boş oy atabilir.
Rize sokağı, Reis'in karşısında Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş'ı istiyor. Yavaş'ın adı telaffuz edildiğinde AK Parti ve MHP'ye oy vermiş olanlar da "Neden olmasın?" diyor. Yavaş, Rize'de Erdoğan'ı zorlayabilecek bir sempatiye sahip. Bu da milliyetçi-muhafazakar kimliğinden, HDP'ye olan mesafesinden geliyor