CHP Grup Başkanvekili Engin Özkoç, dün infaz koruma memurlarını taşıyan aracın geçişi sırasında bugün de TÜGVA binasının yanında meydana gelen patlamalarla ilgili konuştu.
CHP Grup Başkanvekili Engin Özkoç, TBMM’de basın toplantısı düzenledi. Engin Özkoç’un konuşmasından öne çıkanlar şöyle:
'Kemal Kılıçdaroğlu ışıklarını yakıp huzur içinde hayatına devam edebilir miydi?'
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ana muhalefet partisi lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun evinin elektrikleri kesildi. Nedeni ne? Kemal Kılıçdaroğlu, elektrik parasını ödemedi. Ödeyemediği için mi? Hayır. Peki böyle bir şeyi Kemal Kılıçdaroğlu neden yaptı? Çünkü siyaset yaptığı ve çok sevdiği ülkesinde 3 buçuk milyon abonenin elektriği, borçları yüzünden kesildi. Peki o, o insanlar karanlıktayken bu konuyu en etkin biçimde gündeme taşımadan evinin bütün ışıklarını yakıp, rahat rahat huzur içinde hayatına devam edebilir miydi? Tıpkı saraydakiler gibi bin odalı saraylarının ışığını yakıp, şatafatlı hayatlarına devam ettikleri gibi, bunu Kemal Kılıçdaroğlu yapabilir miydi? Yapamazdı. O tüm Türkiye’nin dikkatini buraya çekmek ve bu konuda mağdur olan insanların mağduriyetini gidermek için bir eylem gerçekleştirdi. Ve bunun sonucunda Kemal Kılıçdaroğlu’nun elektriğini kestiler. Yapmaları gereken şuydu. ‘Biz buna neden olan faktörleri ortadan kaldıralım, milletimize yüzümüzü dönelim, insanlarımız neden elektrik faturalarını ödeyemez duruma geldiler, biz ülkeyi neden bu kadar kötü yönettik ve ülkemizde yaşayan insanlarımızı neden karanlığa mahkum ettik’ diye kendilerine sorup çare arasalardı, bunu yapmazlardı. Ama onların derdi çare değil. Onlar bildiklerini okumaya devam ediyor. Bizim derdimiz ise milletimiz. Biz ise Kemal Kılıçdaroğlu’nun yaptığı gibi söz konusu mağduriyetimiz ne olursa olsun ne ile karşılaşırsak karşılayalım milletimizin sesi olmaya devam edeceğiz. Sayın Kılıçdaroğlu, bu akşam bu konu ile ilgili kendisi kendi evinde bir video ile seslenerek, Türkiye’ye gerçekleri bir kere daha ifade edecek.
'Türkiye’yi ayrıştırdı, kamplara böldü'
Gerçekten, Türkiye bu duruma nasıl geldi? İnsanlar Recep Tayip Erdoğan’a inandılar. Dediler ki, ‘evet bu doğru bir adam, dürüst bir adam, bu sözünün arkasında durur, Türkiye’de onun söyledikleri gerçekleşirse o zaman Türkiye refah içerisinde olur, oyumuzu buna verelim’ dediler. Aradan 20 yıl geçti, gerçekten böyle mi oldu? Bakın, Recep Tayyip Erdoğan, ‘Türkiye hazır hedef 2023’ diye bir rapor yayınladı. Bakalım söyledikleri bu süre içerisinde gerçekleşti mi? ‘Ben Türkiye hayal ediyorum, öyle bir Türkiye ki yeni bir anayasa ile ileri bir demokrasiye kavuşmuş Türkiye.’ Türkiye tüm dünya ülkeleri arasında en otoriter ülke olarak tanımlanıyor. Maalesef tek bir kişinin iki dudağı arasından geçen her şey Cumhurbaşkanlığı kararnamesi olarak yürürlüğe gidiyor. Peki bu söylediği gerçekleşti mi? Hayır. ‘Bir Türkiye hayal ediyorum bu gök kubbe altında kardeşliğini pekiştirmiş.’ Sonradan bu dediğinin üstüne şöyle dedi, ‘ben kindar bir nesil istiyorum’ dedi. Doktorlara ‘defolun gidin buradan’ dedi. Memurları, öğretmenleri aşağıladı; dediğini yaptı mı gerçekten? Hayır, tam tersini yaptı. Türkiye’yi ayrıştırdı, kamplara böldü. ‘Bir Türkiye hayal ediyorum, milleti devletinden razı, vatandaşları mutlu, müreffeh ve özgür.’ Gerçekten Türkiye, şu anda 2023’ün arefesinde vatandaşları müreffeh mi? 3 buçuk milyon kişinin elektriği kesildiği için ana muhalefet partisi başkanı ‘ben elektrik paramı ödemem, bunu düzeltin’ diyor, onun da elektriği kesiliyor. Yarısını gerçekleştirebilmiş mi? Gerçekten böyle mi olmuş? Böyle bir Türkiye mi hayal ediyordu Recep Tayyip Erdoğan?
'Bu millete gerçekten yapmak istediğiniz bu mu?'
Hiçbir hayalini gerçekleştiremedi şimdi yeni hedef koydu. 2053. Yazıklar olsun. Bu millete gerçekten yapmak istediğiniz bu mu? Bu gerçekleşmeyince ne olur, seçim nasıl kazanılır, hangi yollara başvurulur? Millet İttifakı söz konusu ise onu fitne, fesat ile paramparça etmek gerekir, yalanlarla Türkiye’yi yönetmek gerekir, bir kaos ortamına Türkiye’yi sürüklemek gerekir. Eğer böyle yaparlarsa Cumhur İttifakı otururlar birlikte, beraberce koltuklarını sağlamlaştırmaya çalışırlar. Birbirlerine 93 gül hediye ederler. ‘Ben seni çok seviyorum, ne yaparsan yap senin yanındayım’ derler. Millet bırak gül görebilmeyi millet birbirinin yüzüne, aileler birbirlerinin yüzüne hasret kaldılar.
'Türkiye’nin geleceği ile ilgili beka sorunu yaratır'
Şimdi ne oluyor. Dün bir patlama gerçekleşti, Bursa’da. İnfaz memuru arkadaşlarımızdan bir tanesi şehit düştü. Bugün TÜGVA’nın önünde el bombası tekrar patlatıldı. Ne yapmaya çalışıyorsunuz? Soylu’ya soruyorum. Sen muhalefete laf yetiştirmeye, sarayın tetikçiliğini yapmaya çalışacağına; ‘Türkiye’de terör bitti’ dediydin ya, bu terör olayları ile ilgili kendi istihbaratını, emniyetini, jandarmanı harekete geçirip bunların önüne geçsene. Türkiye tekrar, tıpkı 7 Haziran seçimlerinden sonra beş ayda 1 Kasım seçimine kadar, sürüklendiği terör kaos ortamına tekrar mı sürüklenmek istiyor? Türkiye’de tekrar bombalar mı patlayacak? Masum insanlar mı öldürülecek? Bunun ardından olağanüstü bir hâl yaratılıp, bir kaos ortamı mı çıkarılacak? Beklenti bu mu? Bu faillerin derhal yakalanmasını istiyoruz. O bombayı koyan bir kadın olduğu tespit edilmiş, derhal o kişi kimse ve arkasında kimler varsa bulun ve görevinizi yapın. Sarayın tetikçiliğini değil, İçişleri Bakanlığı’nı yapın. Uyuşturucu boranlarıyla, kara para aklayanlarla kol kola dolaşmayı bırakın görevinizi yapın. Aksi takdirde buna göz yummak, Türkiye’yi böyle bir ortam içine sürüklemek, buna göz yummak; Türkiye’nin geleceği ile ilgili beka sorunu yaratır. Bu sorunu yaratan Cumhur İttifakı olur.
'Bu dolar kafasıdır'
İsrail ile ekonomik ilişkiler başkadır, Filistin meselesi bizim için başkadır. İsrail ile ilişkini sürdürebilirsin ama Filistin meselesinde dik duracaksın. ‘One minute’ deyip de sonra kabadayılık yaptıktan sonra ‘ben bunu Sayın Peres için söylemedim moderatör için söyledim’ diye kıvırmayacaksın. Ne yapacaksın? Dik duracaksın, sözünün arkasında duracaksın. Türkiye Cumhuriyeti’nin egemenlik ve hukuk hakkından dolar için vazgeçmeyeceksin. Bu kafa ne kafasıdır? Dolar kafasıdır.
'Ülke nüfusu kadar göçmeni haksız hukuksuz tutmak başka bir şeydir'
Sığınmacıları bir gün, ‘buradan göndermeyeceğiz’; yarın da ‘göndermenin yollarını arıyoruz’ diyerek lafını yemek de başkadır. Söz konusu sana verdikleri dolarla ‘milyonlarca sığınmacıyı Türkiye’de tut bizim ülkemize gönderme’ dedi zaman dolara sarılmak millete arkana dönmek, bir ülke nüfusu kadar göçmeni haksız hukuksuz tutmak başka bir şeydir. Tayyip Erdoğan bu dolar kafasından kurtulamadığı müddetçe hayallerini gerçekleştiremez.
'Gerçek yüzünüzü gösterin'
Genç bir gazeteci İbrahim Haskoloğlu. Bana da göndermiş, sizin kimliğiniz ile ilgili bilgileri deşifre ediyorlar, diye. Başkalarına da göndermiş. Devlet kurumlarını da bilgilendirmiş. İletişim Başkanlığı’ndan Emniyet Müdürlüğü’ne kadar bildirmiş. Her yerde durumu bilgilendirmiş. ‘Kişisel veriler ele geçiriliyor ve kullanılıyor’ demiş. Önce devlete karşı olan sorumluluğunu yerine getirmiş. Kendi mesleğine olan saygısı var. Gazetecilik saygısı var. Onu da yerine getirmiş kimseden ses çıkmayınca, bunu kamuoyuna duyurmuş ve derhal tutuklanmış. Tutuklayın. Konuşan doktorlar olursa tutuklayın. EYT’liler olursa tutuklayın. Milletvekillerini tutuklayın, yazarları, gençleri tutuklayın. Boğaziçi Üniversitesi’ndeki öğrencileri tutuklayın. Doğruyu söyleyen muhabirleri tutuklayın. Televizyonların ekranlarını karartın. İnsanlara parmağınızı sallayın. Yolda, bu ekonomik koşulları eleştiren vatandaşı tutuklayın. Onları, hatta zindanlara atın. Türkiye otoriter bir rejimle yönetilmeyecekti ya. Gerçek yüzünüzü gösterin, göstermeye devam edin. Biz biliyoruz millet de öğrendi. Demokratik olarak ülkeyi kaosa sürüklemeden bir an önce sandık gelsin.”
Özkoç, açıklamalarının ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı.
AYM’nin seçim mevzuatındaki değişikliği esastan görüşmeye karar vermesi üzerine gelen soruya Özkoç, “AYM seçim yasası ile ilgili başvurduğumuz maddelerle esastan görüşmeye devam etti. Çünkü çok haklıyız. Bir tek talebimiz var. Hakimlerle ilgili kuralar çekilmeden önce, bir an önce bu başvurumuzu netleştirme ve karara bağlamaları gerektiğini ifade ediyoruz. Çünkü haklı olduğumuz davada geç kalmak istemiyoruz” dedi.