Yerel yönetimlerin yetkisini kullanabilmesi adına hayati bir nitelik taşıyan kritik başvuruya ilişikin Anayasa Mahkemesi önünden açıklamalarda bulunan CHP Grup Başkanvekili Engin Altay şu açıklamalarda bulundu:
'Yürütme Anayasa'ya aykırı iş yapmaya devam ediyor'
"Meclis'ten geçen kanunların neredeyse tamamında Anayasa'ya bir aykırılık bulmak mümkün değil. Bu konuda Yürütme'yi çok uyardık fakat ısrarla ve inatla Anayasa'ya aykırı iş yapmaya devam ediyorlar.
Bugün burada olmamızın sebebi; ormanlarımız ve ormanlarımızın içindeki bitki örtüsü ve hayvanlar, kıyılarımız ve kıyılarımızdan yararlanma hakkına sahip 84 milyon, meralarımız ve bu meralarımızdan yararlanma hakkına sahip köylüler, çiftçiler ve hayvanlar. Bugün bunun için Anayasa Mahkemesi'ndeyiz.
'Talan ve rant uygulaması'
Temmuz ve ağustos ayında Türkiye büyük bir felaket yaşadı. Yangınlar ve sellerle uğraştık. AK Parti de ikinci felaketi, halkın ve turizmcilerin sorunlarını bir kenara bırakıp; talan ve rant uygulamasına kararlılıkla devam etmekte gösterdi."
'Yanan ormanlara bir kazma dahi vurursanız gök kubbeyi başınıza yıkacağız'
Mahkemeye giderken CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile görüşen Altay, 'Kendisinin bana söylediğini size söylemek istiyorum' diyerek Kılıçdaroğlu'nun sözlerini paylaştı:
"Önce şunu herkes bilsin. Türkiye, hükümet, kültür bakanı ve orman bakanı bilsin: Yanan ormanlara eğer bir kazma dahi vurursanız gök kubbeyi başınıza yıkacağız ve size o alanı dar edeceğiz. Ormanları kendi haline bırakın doğa kendini yenileyecektir. Siz uzak durun yeter."
Bu yasayla ormanlar ek adamın insafına teslim edildi
18 Temmuz'da ormanların, meraların ve kıyıların yağmalanmasına yasal zemin hazırlayan kanun teklifinin TBMM'de yasalaştığını hatırlatan Altay sözlerine şöyle devam etti:
"Teklifin adı Turizmi Teşvik Kanunu ama bu teflikle turizmin teşvik edilmesi şöyle dursun; ormanlar, meralar ve kıyılar tek adam zihniyetine, tek adamın insafına ve inisiyatifine teslim ve terk edildi. Bunu kabul etmemiz mümkün değil. Cumhuriyet Halk Partisi olarak; her zaman halkın, devletin ve ülkenin menfaatine aykırı bulduğumuz her kanunu ve her cumhurbaşkanı kararnamesini yüce mahkemeye taşımak bizim vatandaştan aldığımız kutlu bir görevdir. Bunu yapmaya devam edeceğiz. Buraya sık gelmemiz her konuda şikayet eden bir mantı değildir. Buraya gelmemizin sebebi AK Parti'nin ve Cumhur İttifakı'nın hukuku küçümseyen ve hukuku aşağılayan tavrıdır.
'26 maddelik kanunun 15 maddesine itiraz'
7334 sayılı Turizmi Teşvik Kanunu ve Bazı Kanunlarda Düzenleme Yapılması Hakkındaki kanun 26 madde. Biz bunun 15 maddesini yüksek mahkemeye teslim ettik."
'Bu kanunla, kıyılarda ve turizm bölgelerinde yetkiler Saray'a devrediliyor'
Bu kanunda turizmi teşvik yok. Ormanları, meraları ve kıyıları tek adama devir var. Yerel yönetiminlerin yetkilerini, özellikle kıyılarda ve turizm bölgelerindeki yetkilerini Saray'a devretme var. Biz bunun için buradayız.
'Bütün ormanlarımızı bir kapısı gören bir yaklaşım var'
Mesela; Kültür Turizm Koruma Geliştirme bölgelerinin yer ve sınırları cumhurbaşkanlığı tarafından belirlenecek. Turizm merkezleri tanımına orman vasfına sahip araziler eklendi. Yani bütün ormanlarımızı bir kapısı, rant aracı gören bir yaklaşım var.
'Ormanlar turizm merkezi ilan edilemez'
Bütün ormanlar turizm merkezi ilan edilemez. Kültür ve turizm geliştirme bölgelerinin cumhurbaşkanı tarafından tek başına değerlendirilmesi, ilan edilmesi kabul edilemez.
Merkezi idare işi gücü bıraktı; kıyılardaki şezlong ve çadırla uğraşacak. Şezlong ve çadır kurmak artık Saray'dan ve Saray'ın memuru olan kültür turizm bakanı tarafından tayin ve tespit edilecek. Kıyılardaki belediyelerimizin bütün denetim, yönlendirme ve uygulama yetkileri, bu kanunla Kültür ve Turizm Bakanlığına devrediliyor.
'Üç değerimize üç kuruş para için el konulmuştur'
Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlere günübirlik tesis kurma hakkı cumhurbaşkanına devrediliyor. Kıyılar herkesindir. Cumhurbaşkanı, 'Bir sahilde tesis kurulabilir' diyecek ve 5'li çeteden biri ve başka bir turizmci işletebilir.
Meraları hayvancılığa kapatıp turizme açacak ve ormanları doğal hayattan koparacak.
Kıyılarımıza, meralarımıza ve ormanlarıma; üç değerimize üç kuruş para için el konulmuştur.
'Kültür ve turizm koruma geliştirme bölgelerinin' planlarını yapma ve tadil etme yetkisin de Kültür ve Turizm Bakanlığı'na veriliyor. Yani kıyı bandındaki bütün belediyelerin bu bölgelerde plan yapma yetkisi de cumhurbaşkanının şahsına veriliyor.
Turizm bölgesi belirleme yetkisi de cumhurbaşkanına veriliyor. Böylece sayın cumhurbaşkanı eşine, dostuna, 5'li çeteye ve bu çeteye girememiş daha alt kategorideki müteahhitlere kıyıları peşkeş çekecek.
Bir 'kültür ve turizm koruma geliştirme bölgelerinin' tamamını tek bir yatırıcıya tahsis etme yetkisi veriliyor. Mesela cumhurbaşkanı Saros Körfezi'nin tamamını bir tüzel kişiliğe devredebilecek, kullanım amaçlı.
Orman vasfına sahip arazilerde günübirlik geçici tesislerde ÇED raporu aranması da yine cumhurbaşkanının iki dudağının arasında.
Yabancı bayraklı ticari büyük yatlara Türk karasularında ticaret imtiyaz veriliyor. Yani 815 sayılı Kabotaj Kanunu rafa kaldırılıyor. Bu tam manasıyla bir ihanettir, kuruluşa ve kurtuluşa ihanet, kuruluş ve kurtuluşun mimarlarına saygısızlık. Yaptırımlar var, yani para cezasını kim belirleyecek, kim uygulayacak, bunu da Kültür Bakanı tayin edecek.
Yüce Mahkemenin, iş yükünün yoğunluğunu bilmekle beraber bu çok hassas konuda bir an önce hızlı bir karar almasını da kamuoyu üzerinden talep ediyoruz.
Ormanlarımız, kıyılarımız, meralarımız rant kapısı olarak görülemez. Ormanlarımız, kıyılarımız, meralarımız hepimizindir, insanlarındır. Sadece insanların değildir, hayvanlarındır, bütün canlılarındır. Dünyayı tek başımıza kullanmıyoruz. Meraların, köylülerin elinden alınmasına yol açan, kıyıların insanların hakkı olmasını engelleyen, ormanları rant kapısı ve turizm kapısı gören anlayışa karşı olduğumuzu, bu karşılığımızın Anayasanın birden çok maddesinde ifadesini bulduğu bilinciyle Yüksek Mahkemeye başvurumuzu yaptık. CHP olarak Anayasayı, hukuku, insan haklarını, doğa haklarını koruma konusundaki kararlılığımızı sürdüreceğiz."