Altı yıl önce yaptığı bazı sosyal medya paylaşımları ve üretilen sahte içerikler delil kabul edilerek hakkında açılan davaya ilişkin olarak konuşan CHP İstanbul İl Başkanı Dr. Canan Kaftancıoğlu, "Suçum çok büyük! Cumhurbaşkanına hakaret etmişim, kamu görevlisine hakaret etmişim, halkı kin ve nefrete teşvik etmişim! Ben Türkiye Cumhuriyeti'ni aşağılamam. Çünkü ben Atatürk’ün kurduğu partide görevliyim. Ve o koltuklarda oturanların o makamları aşağılamasınlar diye onları uyarma sorumluluğum var" dedi. Kaftancıoğlu, "Eleştirmezsem siyaset yapmamın bir anlamı kalmaz" diye konuştu.
Halk TV'de Medya Mahallesi programında Ayşenur Arslan'ın sorularını yanıtlayan Kaftancıoğlu'nun açıklamalarından satır başları şöyle:
"Ne sorun olursa olsun eğer siz merkeze vatandaşı koyup da sorunu çözmeye odaklı mekanizmalar oluşturursanız bu sorunların çözülmemesi için hiçbir engel olmaz."
"İnsanlar Suriyelileri işsizliğin sorumlusu olarak görüyorlar ki haklı. Diğer tarafta da iki kuruşa çalışıp hayatını dam ettiremeyen Suriyeliler var. Bunu bir iç siyasi mesele olarak görmeyip bütüncül olacak bu sorunu, Suriye'nin iç sorunlarının çözülmesine vesile olarak burada yaşayan Suriyelilerin memeleketlerine dönme yolunun önünü açmaları gerekiyor. Kavga ederek değil. Bu sorun çok daha büyüyerek devam edecek. Mahallelerde kavgaları görüyoruz. Sorunlar her geçen gün derinleşiyor."
"Suriyeliler ülkelerin kendi içinde yürüteceği politikalarla baştan sona bütüncül bir şekilde ele alınması gerekir. Baştan bu durumun böyle yakıcı sonuçları olacağı ön görülmeliydi."
"İster Türk ister Suriyeli olsun, ne olursa olsun, hangi sorunları yaşıyorsa yaşasın parası olanların bir şekilde işini gördüğü, parası olmayanların mağdur olduğu bir sistem bu sorunun ana maddelerinden biri. Bu sistem bizi bu hale getiriyor."
"Neden yargılanıyorsunuz? Çünkü o kaybetti biz kazandık o yüzden yargılanıyorum. Memlekette üstünlerin hukukunun hüküm sürdüğü bir sistem var. Yargı bağımsızlığı yok. Türkiye’de yargıya güven dipte olduğu bir dönemde yaşıyoruz. Neden yargılandığım kısmı o kadar aşikar ki!"
"SUÇUM ÇOK BÜYÜK"
"Ne hikmetse 23 Haziran’dan önce birilerini aklına gelmiş tweetlerim soruşturulmuş, sonra o dosya rafa konulmuş. Ne zaman ki 31 Mart seçimlerine gelirken yine bu dosya birilerinin aklına gelmiş. Seçim ertelenir ertelenmez dosya sürece konulmuş. 13 Ocak’taki haliyle bir ek bile yapılmadan jet hızıyla 5 günde kabule dilmiş. Ne hikmetse ilk duruşmada savunma istememe rağmen kabul edilmedi, sonra da hâkim kendi kararından vazgeçerek 18 Temmuz’a dava günü verildi. Suçum çok büyük, Cumhurbaşkanına hakaret etmişim, kamu görevlisine hakaret etmişim, halkı kin ve nefrete teşvik etmişim, bunları 6 yıl önce attığım tweetlerle yapmışım. Ben Türkiye Cumhuriyeti'ni aşağılamam. Çünkü ben Atatürk’ün kurduğu partide görevliyim. O koltuklarda oturanlar da o makamları aşağılamasınlar diye bunu yapanları uyarma sorumluluğum var. Benim babam yıllarca Anadolu’nun bir köyünde kamu görevlisi yapmış biri. Kamu görevlerini kötüye kullanarak halkın üç kuruşunu çalan insanları ifade etmek durumundayım ben. Ben eleştirmezsem o zaman siyaset yapmamın bir anlamı kalmaz. 6-7 yıl öncesinde de yazdım, o günün koşullarında eleştirdiğim ve eleştirmem gereken durumları cımbızla seçip, bağlamından koparıp sundular. Ben bir yaşam hakkı savunucusuyum. Suçu ne olursa olsun herkesin yargılanma hakkı vardır. Ne olursa olsun siz 3 kadını Avrupa’nın merkezince vahşice öldürüyorsanız ben bunu kınamak zorundayım. Bu kişilerin suçu ne olursa olsun bunu yapmak zorundayım. Ne olursa olsun sen o kişileri yargılamak zorundasın.
15 Temmuz’da köprüde boğazı kesilen askerleri eleştirmişim. Neden eleştirmeyeyim. Tutarsınız yargılarsınız cezalandırırsınız. Hiç kimsenin hiç kimsenin yaşam hakkını elinden alma hakkı yoktur."
"Bu bir ceza değil, cezalandırma davası. Siz düşünce özgürlüğü çerçevesinde bunları yargılayamazsınız."
"(Suruç anmasında polis müdahalesine Kaftancıoğlu'ndan tepki) Üstünlerin hukuku böyle devam ettiği sürece şu içimizi acıtan ve bundan sonra da acıtmaya devam edecek görüntülerin önüne geçemeyeceğiz. Bunlar yaşanmasın diye mücadele edenler de hukuk sopasıyla cezalandırılıyor. Yakınlarını anmak isteyenlere yapılanlar, devlet eliyle yapılan bir halka adeta eziyettir."
"(CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu hakkında hazırlanan fezleke) Doğru söyleyeni eskiden dokuz köyden kovuyorlardı şimdi fezleke hazırlıyorlar. Üstünlerin hukukunun geldi noktanı bir sonucu bu."
“(AKP çöküş döneminde mi?) Bu tespite katılmamak mümkün değil. Araştırmalarımıza göre iktidarın vatandaşla arasında korkunç bir mesafe koyduğunu gördük. İktidar gerçeklikten öyle koptu kendi gerçekliğinden de koptu. Bu kopuş da istemsiz değil. O gücün verdiği bir takım imkanlarla kibre sahip olur kendilerini ulaşılmaz bir yerde konumlandırarak insanlara tahakküm uygulayarak istediklerini yaptırarak koptular. Tehditlerle insanları susturacağını sanan, insanları değerleri üzerinden tutabileceğini zanneden, istismar edecek noktaya geldiler. İstismar edilen vatandaş değerleri üzerinden istismar edildiğini gördü. Vatandaş ‘sen enim inancımı sorgulayamazsın, benim inancım üzerinden bana iaşe yapamazsın’ dedi. Bir dönem bunu başardılar, inanları bu şekilde etkilemeyi başardılar. Ama insanlar bu gelinen noktada ‘Sen beni suistimal edemezsin. Kendi geleceğin için bizi kullanıyorsun, buna izin vereceğiz’ dedi.
"Sorunların kavramlarla çözülmeyeceğine insanlardanım. Demokratik çatısı altında bir arada gelen ortak hak arayışında yan yana gelebilen insanların ortaya çıkardığı bir durum. Bu gelecekte de Kürt sorunu gibi birçok sorunun çözümünü sağlayacaktır."