TBMM Genel Kurulu'ndaki bütçe görüşmelerinde konuşan Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, mesleki eğitimin Türkiye'nin hem iktisadi hem ahlaki omurgalarından biri olduğunu ifade etti. Tekin MESEM’e karşı tepkiyi 28 Şubat dönemine bağladı.
Çocuğu ucuz iş gücü olarak gören her türlü yaklaşımın hem “hukuken” hem de “vicdanen” kabul edilemez gördüklerini söyleyen Bakan Tekin, konuşmasında şu ifadeleri kullandı:
ÇOCUKLARIN KATLEDİLDİĞİ MESEM’E TEPKİYİ 28 ŞUBAT’A BAĞLADI
"Mesleki eğitim Türkiye'nin hem iktisadi hem ahlaki omurgalarından bir tanesidir. Hepimizin bildiği gibi bu alandaki pek çok tartışmanın arka planında 28 Şubat’la birlikte zihinlere yerleştirilen kırılmalar mevcut. Bir dönem katsayı uygulamalarıyla meslek liselerin, imam hatiplerin kapısını kapatan anlayış bugün başka kavramlar üzerinden aynı kurumsal yapıları yıpratmaya çalışıyor. O dönem gençlerimizi yükseköğretimden dışlayan bu zihniyet şimdi mesleki eğitimi bir sorun alanı gibi göstererek Türkiye'nin üretim damarını kesmeye çalışıyor.
‘ÇOCUĞA UCUZ İŞ GÜCÜ YAKLAŞIMI KABUL EDİLEMEZ’
Bizim son 20 yılda yaptığımız iş, bu tarihi kırılmayı onarmak, mesleki eğitimi yeniden itibar ve güven eksenine taşımaktır. MESEM, kökleri 1977'ye uzanan çıraklık eğitimini örgün eğitimin bir parçası haline getiren bir program türüdür. Ortaokul mezunu ve 14 yaşını doldurmuş gençlerimiz bir yandan zorunlu ortaöğretim sürecine devam ederken diğer yandan sigortalı, sözleşmeli bir biçimde usta öğretici ve öğretmen gözetiminde hem okulda hem işletmede beceri kazanmakta, devletin doğrudan sorumluluğu altında eğitim görmektedir. Bu uygulamayı yaparken Anayasa'mız, ulusal mevzuatımız, tarafı olduğumuz uluslararası sözleşmeler, ahlaki ilkelerimiz ve kültürümüz rehberimiz olmuştur. Bizler de her çocuğumuzun emanet olduğu bilinciyle hareket ediyoruz, onu ucuz iş gücü olarak gören her türlü yaklaşım bizim için hem hukuken hem de vicdanen kabul edilemezdir.”
11 AYDA 85 ÇOCUK İŞÇİ CİNAYETİ
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi (İSİG) tarafından aylık yayımlanan iş cinayeti raporlarına göre geçen yıl en az 71 bu yıl ise sadece ilk 11 ayda 85 çocuk işçi öldü. Son olarak geçtiğimiz kasım ayın içeren İSİG raporunda duruma ilişkin şu ifadeler kullanıldı:
“Türkiye’de çocuk işçiliği özellikle tarım sektörü merkezli olarak her zaman vardı. Ancak son on beş yıldaki politikalar (eğitim, yoksullaştırma vb.) çocuk işçiliğini kitleselleştirdiği gibi eksenini kırsaldan kentlere taşıdı. Artık kentlerin fabrikaları, atölyeleri, inşaatları, dükkanları ve AVM’lerinde yüzbinlerce çocuk işçi çırak ya da stajyer adıyla çalıştırılıyor. Sonuç ortada: 2024 yılında kayıt altına aldığımız 71 çocuk işçi ölümü en çok çocuk iş cinayetinin gerçekleştiği yıldı. Bu yıl Kasım ayı sonunda ise ölen çocuk işçi sayısı 85. Yaralanmalar, hastalıklar, fiziksel ve ruhsal şiddet sayılara dökülemeyecek düzeyde.”