Prof. Dr. Naci Görür, Kahramanmaraş'ın Pazarcık ilçesinde meydana gelen 7.7 ve 7.6 büyüklüğündeki depremlerin ardından HaberTürk TV'de Fatih Altaylı'nın Teke Tek programına katılarak açıklamalarda bulundu. Görür, "Ne AFAD ne de herhangi bir yerden bana bir talep geldi. Ben zannediyorum ki, onların nezdinde biz yaşamıyoruz. TBMM'de Deprem Araştırma Komisyonu kuruldu. Herkes çağrıldı bir ben ve Celal Şengör çağrılmadı. Ben siyasetle ilgilenmiyorum. Bilim adamlığının dürüstlüğü ve doğruluyla net konuşan insanlarız" dedi.
Kahramanmaraş depremiyle ilgili olarak Görür, "Ne yapacağımız belli. Deprem dirençli kentler yapmak zorundayız. Bundan sonra gelen hükümetlerin birinci önceliği yol, havalimanı olmamalı. Elbette onlar da yapılmalı. Ama birinci özelliği halkın can güvenliğini sağlayacak deprem dirençli kentler yapmak" ifadelerini kullandı.
Prof. Dr. Naci Görür, Erzincan, Bingöl, Karlıova arasındaki Yedisu fayına dikkat çekti.
Jeolog ve Bilim Akademisi üyesi Prof. Dr. Naci Görür, ayrıca Erzincan-Bingöl arasındaki fay hattındaki riske dikkat çekti. Doğu Anadolu Bölgesi'nde her zaman depremlerin görülebileceğini söyleyen Prof. Dr. Naci Görür, "Ama, en ağırlıklı olarak Erzincan, Bingöl, Karlıova arasında Yedisu fayının bulunduğu yer var. kuzey Anadolu fayı üzerinde. En son 1790'larda olmuş. Burası yakında kırılır. Bir tarih vermek doğru değil. Ancak çok beklemeyeceğimizi düşünüyorum" dedi.
Bilim Akademisi Üyesi Yer Bilimci Prof. Dr. Naci Görür, 11 Nisan 2022'de Zonguldak'ın Ereğli ilçesi açıklarında 4,4 büyüklüğündeki depremin ardından, "Doğu Anadolu Fayı üzerinde Erkenek, Çelikhan, Kahramanmaraş Türkoğlu yörelerinde bundan sonraki depremlerin oralarda olacağını düşünüyorum" değerlendirmesinde bulunmuştu.
Prof. Dr. Görür, Kahramanmaraş depreminden sonra sosyal medyadan yaptığı paylaşımda "Çok büyük bir deprem umarım zaiyatımız az olur. Bu depremin gelmekte olduğunu yerbilimciler olarak söyleye söyleye, yaza yaza dilimizde tüy bitti. Hiç kimse ne diyorsunuz diye tepki bile vermedi" demişti.
'Hiç mi ders almayız'
Prof. Dr. Görür'ün programdaki diğer açıklamaları şöyle:
"Deprem tarihine bakarak düşünüyorum. Osmanlı'ya gitmeye gerek olmadan. O zaman bina yoğunluğu ve insan az. 1939'dan bu yana alıyoruz. O deprem 7.9 diye düşünülüyor. Burada da 7.7. Orada biz 33 bin insan zayiat veriyoruz. Burada korkarım ki, rakamlar fazla olacak. 39'dan bu yana ders almış olsaydık. Jeolojinin, inşaat mühendisliğinin gelişmesi farklı. Biz ders almış olsaydık gerçekten, özellikle devlet olarak ve özellikle de millet olarak. Devletini ve hükümetlerini yöneten, onları gözeten, denetim altında tutabilen toplum bilincinde olsaydık, bu ülkeyi deprem dirençli hale getirebilirdik. 39, 42, 43, 44, 57, 67, 99, 2011, 2020, 2023. Gördünüz mü ne kadar deprem saydım. Yöneticilere sormazlar mı? Hiç mi ders almayız. Tarih ders alınsa bu kadar tekerrür etmez. Büyük ölçüde kabahati milletten çok yönetimlerde, yöneticilerde buluyorum. Bu ülkeyi yönetenler milletin can güvenliğini birinci derecede sağlamak zorundadırlar. Öncelikle bunu, birinci tercih olarak, tartışmasız bunu yapmak zorundadırlar.
'Maraş'taki depremi bekliyorduk'
Ülkemizde yer bilimleri camiası hem sismologlar, hem jeologlar hem yerbilimciler. Araştırmanın içinde olanlar. Literatürü takip eden insanlarımızın mutabakat sağladıkları bir konuydu. Maraş depremi bizim için gelmekte olduğunu bağıran depremdi. Sebebi de ilk kez Elazığ depremi olduğu zaman 6.8 başka arkadaşlarım da söylemiştir. Ben ilk kez kendi medyamda, yani Twitter attım hem de çıktığım televizyonlarda 'Doğu Anadolu fayı uyandı' diye. Doğu Anadolu Fayı ile Kuzey Anadolu Fayı Bingöl Karlıova'da birleşiyor. İki fay da doğrultu atımlı karakterli. Birbirine sürtünerek hareket ediyorlar. Elazığ fayı uyandı dedim ve dikkatli olmak lazım. Elazığ fayının bir anlamda kardeşi Kuzey Anadolu Fayı, bütün enerjisini 20. asırda boşalttı, Marmara hariç. Jeolojik dönemlerde, tarihi dönemlerde zincirleme depremler ürettiğini biliyoruz.
Doğu Anadolu Fayı'nda bir korkum olduğunu söyledim. Karlıova'dan başlayıp Akdeniz'e kıra kıra gidecek dedim. Doğu Anadolu'yu depreme boğup öyle enerjisini boşaltacak, dikkatli olalım dedim. Elazığ depremi, Maraş tarafına, Erkenek, Hatay tarafına enerji transfer etmiş olabilir. Mevcut biriken enerjiyi artırmış olabilir. Dolayısıyla deprem yaratabilir dedim. Bu uyarıyı ilk 2020'de yaptım. Her gün her ay ne zaman imkan olduysa söyledim. Bu ülkede gün geçmiyor ki, 4 veya 4'ün üzerinde deprem olmasın. Maraş'taki depremi bekliyorduk. Çok komplike düşünüp, bilim adamı pozlarına girmeye gerek yok. Doğrultu atımlı faylar enerjisini boşaltırken, yüzde 20'sini uca doğru enerjisini bir miktar gönderiyor. Oralarda en son deprem 1514. Çok fazla sene geçmiş. Enerji birikmiş, 'kırıldım, kırılacağım' noktasına gelmiştir. İşin esbab-ı mucibesi bu.
'Komisyona biz çağrılmadık'
Ne AFAD ne de herhangi bir yerden bana bir talep geldi. Ben zannediyorum ki, onların nezdinde yaşamıyoruz. TBMM'de Deprem Araştırma Komisyonu kuruldu. Herkes çağrıldı bir Celal Şengör bir Naci Görür çağrılmadı. Ben siyasetle ilgilenmiyorum. Bilim adamlığının dürüstlüğü ve doğruluyla net konuşan insanlarız. Ülkemize hizmetten öteye bir amacımız yok. 75-76 yaşına gelmiş bir adamım. Şimdi İstanbul'un depreme hazırlanması konusunda belediyede hizmet görüyorum. Türkiye Cumhuriyeti'nde hiçbir hükümetin doğru dürüst katkısı olmaya Marmara'yı tehdit eden dinamikleri ana hatlarıyla ortaya çıkarmış ekibin başındayım. Marmara depremi hakkında bu ülkede bilgilerin temel çalışmaları yapan ekibin karınca kaderince başkanlığını yapmışsam, bizi de bir kere dinle. Türkiye Cumhuriyeti'nin hükümetlerinden para çıkmadan böyle çalışmalar yaptık. Depremi konuşacaksan o adamların arasında ben de olmalıyım.
'Burada yaşayacaksak deprem dirençli kentleri konuşalım'
Türkiye'de çok değerli yer bilimciler var. Uluslararası nitelikte olanlardan var. Kimi meslektaşlarım medyaya çıkıyorlar. Sanki orada deprem oldu sorun bitti, enerji boşaldı diye konuşuyorlar. Bu işi bilmemekten, mekanizmayı bilmemekten geçiyor. Demek ki jeolojiyi yeterince bilmiyorlar. Bu deprem doğrultu atımlı fay sistemini üreten deprem. Her iki blok birbirlerine sürtünerek devam eder. Sürtünmenin en fazla olup hareketi engellediği yerde atım meydana gelir.
Depremi yöneten fay sol yönlü bir fay. Fayın asıl bloğu aşağıya güneye Hatay'a, Adana'ya doğru meydana geldi. Bu 4-5 metre gibi atım yaparsa, milyonlarca tonluk kütle güneyde bir yere bindiriyor. Orada şimdi anormal şekilde stres biriktirdi. O da muazzam bir basınç. Orada kırılmamış parçalar veya o fayın devamı olabilir. Kimi diyor ki, 'bir fayın diğer fayı tetiklemesi için geometrik ilişki olması lazım'. Bu doğru değil, değmesi şart değil. Bu tetikleme için büyük strese ihtiyaç yok. Depremi bir gerçek olarak kabul edelim. Bu ülkede ebediyen yaşayacaksak deprem dirençli kentleri nasıl yaparız onu konuşalım. Benim kendimi adadığım nokta bu. Halkın korkmasını anlıyorum, ben de korkuyorum.
'Siyasiler de benim konuşmamı istemiyorlar'
Sene 2023. Bilimin ve teknolojinin ne duruma geldiğini biliyoruz. Çocukluğumda televizyon icat edilmemişti. Şimde elimizdeki telefonla bütün dünya ile bilgi alışverişi yapabiliyoruz. Deprem hakkında bilinçlenmek, bunları öğrenmek, zayıf noktalarımızı belirlemek, bunu da bilim adamının ağzından duymak sizi korkutmak için değil, hakikati gerçeği bilin ki, bu korkunun kaynağını yok edelim. Siyasiler de benim konuşmamı istemiyorlar. Halkı doğru bilgilendirmek bizim derdimiz. Doğru işleri yapmak. Yöneticiden demokratik anlamda hesap sormak. Neyi yapıp, yapamayacağını talep etmek. Bunlar önemli. Bu duruma gelemezsek bu ülkeyi ebediyete taşıyamayız. Biz kimseyi korkutmak için burada değiliz. Ben 2020 senesinde Maraş'a dikkat edin, burada felaket geliyor dediğimde halkı mı korkutmak istiyordum? Ne oldu şimdi, binlerce kişi göçük altında. Ne yapacağımız belli. Deprem dirençli kentler yapmak zorundayız. Bundan sonra gelen hükümetler birinci önceliği yol, havalimanı olmamalı. Elbette onlar da yapılmalı. Ama birinci özelliği halkın can güvenliğini sağlayacak deprem dirençli kentler yapmak.
Deprem dirençli kentler yaratılabilir mi? Evet. Bakın Japonya, Kaliforniya, Meksika'ya. Çok basit. Kentin bileşenleri, yönetim, halk, altyapı, yapı stoku, çevre ve ekonomi. Bir kent bu altı parametrenin bir araya gelişiyle biz ona kent diyoruz. Bunları deprem dirençli hale getireceksin. Bazı alışkanlıklarımızdan vazgeçeğiz. Yönetimde biz alışagelmişiz, Osmanlı'dan dönemi vali, belediye başkanı kenti yönetiyorlar. Vali veya belediye başkanı afeti yönetecek bir kenti deprem dirençli hale getirebilecek karar mekanizmasını, gerekli altyapıyı hazırlayabilecek nitelikte mi, bilgide mi? Onun için eğitimden geçmesi lazım. Afet yönetimi, risk yönetimi nedir bunu bilecek. Bir vizyonu olacak. Bunu bilen yönetim ancak depremle ilgili, afet müdahalesi ile ilgili koordinasyon ve organizasyonu yapabilir. İkinci parametre halktır. Bir halk düşünün ki deprem kentinde yaşıyor. Oranın deprem kenti olduğunu bilmiyor. Bir kadercilik anlayışı ile depremi başka şeylere bağlıyor. Deprem öncesinde, sırasında, sonrasında ne yapacağını bilmiyor. Halkı deprem odaklı eğiteceksin. Halka deprem kültürü kazandıracaksın. İlkokuldan eğitimle, töre ile babadan anneden görerek, nakledilerek kazanılabilir. Böyle bir deprem kültürü olmalı. Deprem kültürü olan toplum canının çektiği gibi evini döşemez. Yatak odasına neyi nereye koyacağını bilir."