İyi Parti lideri Meral Akşener, 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı'nda Samsun'daydı. Akşener, Atatürk'ün 19 Mayıs 1919'da Bandırma Vapuru'ndan inerek, ayak bastığı Tütün İskelesi'nde binlerce taraftarına seslendi.
Akşener, şöyle konuştu:
"Bugün o ilk adımın bize bağışladığı sorumluluğun, o güzelliğin bizim önümüzde ışık tuttuğu bir anda iktidar yürüyüşünü başlatıyoruz. Bizimle yürümeye hazır mısınız? Kazanacak mıyız? Allah beni sizlere karşı mahcup etmesin."
Akşener, izdihamdan ötürü Tütün İskelesi'nden meydana kadar güçlükle ilerleyebildi. İyi Partili İlkadım Belediyesi'nin sahne kurduğu meydanda ikinci kez konuştu. Ardından Atatürk Anıtı'nı ve İlkadım Belediyesi'ni ziyaret etti.
Akşener'in Samsun'a çıkışı, AK Parti'nin kurulduğu günden beri güçlü olduğu Orta ve Doğu Karadeniz'de muhalefetin el yükselttiğini kanıtlıyor. Nitekim Akşener'in açıkladığı bir seçim anketinde Cumhur İttifakı'nın Samsun'da yüzde 46'ya gerilediği, Millet İttifakı'nın yüzde 42'ye yükseldiği, güçlerin denk hale geldiği görülüyor.
İyi Parti'nin iktidar propagandasından ötürü HDP ile ilişkilendirilerek yuhalandığı ya da kurmaca protestolara uğradığı günler geride kaldı. Tam tersine Karadeniz'de kararsızların ilk adresi haline geliyor.
Akşener, Samsun'da gündeme ilişkin sorularımızı yanıtladı.
Geçmişte SADAT kamplarından söz etmiştiniz. Kılıçdaroğlu, geçen SADAT'ın kapısında açıklama yaptı. Ne düşünüyorsunuz?
SADAT'la ilgili fotoğraflar gelmişti Konya ve Tokat'ta var olan kamplara dair. Bunu ilan ettim. Suç duyurusunda bulunuldu. İfadeye gittim. Bir deşifreydi yaptığım, devletin kayıtlarına girecek şekilde. Daha sonra Kılıçdaroğlu'nun SADAT'a gidişi var. Kendisine gelen bilgiler var. Kemal Bey'le görüşmediğim için bilmiyorum o bilgi nedir, ne değildir. Ama bana gösterilen, fotoğraflardı. Fotoğrafları paylaştığınız zaman hangi kurumdan çıktığı belli olacağı için...
Neydi o fotoğraflar?
Kamplardaki çalışmalara dair fotoğraflar.
"Bunlar SADAT'ın kampı" diye mi ulaştırıldı?
İnsanların eğitildiği kamp görüntüleriydi. Hangi kurumdan olduğu belli olacağı için almadım ama gördüm. Savcıya söyledim. Bir süre bu konu kapandı. Türkiye için korku unsuru olmadı. Şimdi Kemal Bey "Elimde bilgiler var" (diyor), ciddiye alınması gereken bir durum bu. Dikkatle takip ediyorum.
SADAT seçim güvenliğini tehdit eden bir yapı mı?
Benim fotoğraflarını gördüğüm kamplar kapandı. Ama Kemal Bey'in ortaya koyduğu endişe, bizzat kapısına gidişini ciddiye almak lazım geldiğini düşünüyorum. Ciddiye alması gerekenler de Türkiye'nin güvenliğinden sorumlu birimler. Birimlerin başındaki kim? Siyasiler. Türkiye'de tek adam sistemi olduğu için de cumhurbaşkanının etrafa çemkirmek yerine iddiaları ciddiye alması lazım. Ama asıl olan, İstanbul seçimi örnek, oturduğu yerden kalkmamak için, Anadolu'da 'cirleklik' denir, cirleklik yapan bir yapı burası. Maalesef AK Parti'nin iktidarında bunları yaşadık. Millet İttifakı açısından hadiseye bakıldığında, sandık güvenliğini o kadar önemsiyoruz ki, komisyon kurduk. SADAT'ı, KADAT'ı, MADAT'ı... Bunlar olabilir. Esas mesele, bizlerin hassasiyeti, ciddiyeti ve birbirimizle olan uyumudur. Cirleklik olur ama onu ortadan kaldıracak sandık koruma sisteminiz olması gerekir.
Başarabilecek misiniz?
Başaracağız. Çünkü bakın, İstanbul örneği şu: 13500 fark yapıldı. Keşke milli iradeye el uzatılmasaydı. Islak imzalı tutanaklar olmamış olsaydı 13500 oyu berhava edeceklerdi. Söylemeye çalıştığım o. Ne SADAT'ı, ne MADAT'ı, ne KADAT'ı... Elbette birşeyler yapmaya çalışabilirler ama sandık başındaki irade bunları ortadan kaldırır. İstanbul'dan öyle bir tecrübemiz var ki ıslak imzalar her bir sandığın başından alındığı zaman bunu başaracağız.
Ukrayna, Türkiye'den silah almak için SADAT'a başvurmuş. SADAT da izin için Milli Savunma Bakanlığı'nın kapısını çalmış.
Milli Savunma Bakanlığı ne yapmış?
Henüz yanıt gelmemiş.
İşte, asıl mesele bu. Kurumsal sistemleri darmaduman olan yapıda bunlar olur. ABD ve Rusya'nın paralı asker şirketleri var. SADAT ile ilgili temel sorun şu: Kimse tevatürün dışında birşey bilmiyor. Paralı asker sevk eden yapı mıdır? Türkiye'den mi silah alabiliyorlar, dünyanın başka yerinden mi? Bunun Türkiye'deki hukuka göre karşılığı nedir? Bunun cevaplarının verilmesi lazım.
Türki cumhuriyetlerde üretilen silahları Afrika'da satıyorlar.
Türkiye'de hukuki karşılığı nedir? Onu söylemeye çalışıyorum. Silah şirketi mi, bilinmeyen kısmı bu. Şirketin ne olduğu bilindiği takdirde sorun yok. Biz beş müteahhiti eleştiriyoruz. "Beşli Çete" diyoruz. Onlarla ilgili kayrılmalar, yandaş olmanın getirdiği tuhaf ihaleler sonucu iş almaları, vergilerin bir kalemde silinebilmesi gibi birçok konuda... Bunu kim yapıyor? İktidar yapıyor. Bizim için bu eylemlerin eleştirilmesi esastır. SADAT'ın kurucusu (Emekli Korgeneral Adnan Tanrıverdi) Saray'da danışmandı. Böyle irtibatların olamaz.
Atatürk Havalimanı tartışması sürüyor. Cumhurbaşkanı, "Pistleri kullanabiliriz" diyereki tavır değiştirdi. Siz nasıl bakıyorsunuz?
Toplumsal itiraz sebep oldu. Bizim gençlik kollarımız gece gitti ve basın açıklaması yaptı. Manidar adımlar atıyorlar hep. Şimdi de 19 Mayıs öncesi orayı yıkmaya kalkışıyorsunuz. Bir probleme 15 problem ekliyorsunuz. Bunu milletimiz, cumhuriyet değerlerine meydan okuma olarak gördü. Bizim belediye meclis üyemiz Ali Kıdık'ın iddiası şuydu: Bir bölümü millet bahçesi haline getirilebilir ama havalimanı olmaktan çıkarıldığı dakikadan itibaren çeşitli dostlara ev, villa ve AVM yapma hakkı doğar.
Ne olmalı?
Beni niye o havalimanın ortadan kaldırıldığını hiç anlayamadım ki zaten. O zaman niye Erdoğan kullanıyor? Niçin bakanlar inip çıkıyor? Öbür havalimanının seçildiği yerle ilgili çok sorun çıktı. Çok uzak... Proje yapılmasına kimse karşı değil. İstanbul taşıyamıyordur, bir havalimanı daha yaparsınız. Bir birime 10 birim para harcandı. Bunlar niye hesaplanmaz? Bilimden uzaklaştığınız ve kayırmaya yöneldiğiniz zaman böyle oluyor.
Erdoğan'dan Cahit Özkan'a fırça: Şahsi ikbalini düşünüyorsun
AK Parti'nin Merkez Yürütme Kurulu, dün Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın başkanlığında toplandığında, gündem maddelerinden biri de Grup Başkanvekili Cahit Özkan'ın kriz yaratan açıklamalarıydı. Geçen hafta Armağan Çağlayan'ın Youtube kanalına çıkan Özkan, "Birleşik Arap Emirlikleri baktı ki Türkiye'ye diz çöktüremiyor. O zaman teslim oldu" deyince AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, bu sözlerin partiyi bağlamadığını açıkladı.
Özkan için, kum saati tersine döndü.
İstifası istendi.
Özkan, direnişe geçti.
Beyaz TV'ye çıkıp imaj düzeltmeye çalıştı.
Olmadı.
Ömer Çelik'le çekilmiş bir fotoğrafını "Sıkı dostlar arasına kimse giremez" notuyla, Erdoğan ile olan fotoğrafını da bir şiirle birlikte Twitter'da paylaştı.
Çabaları sonuç vermedi.
Erdoğan, MYK üyelerinin huzurunda Özkan'ı fırçalayarak, şunları söyledi:
"Bizi yoruyorsun. Bizi dinlemiyorsun. Saçma sapan programlara çıkıyorsun. Şahsi ikbalini düşünüyorsun. Bu işi parti için değil, şahsi ikbalin için yapıyorsun!"
Bu sözler üzerine herkesi buz kesti.
Erdoğan, Grup Başkanvekili İsmet Yılmaz'a döndü.
"Ne yapalım?" diye sordu.
Yılmaz, "Krizimiz var. Bundan sonra Cahit Bey kürsüye çıktığında partinin mi, yoksa Cahit Bey'in görüşü mü sorarlar" dedi.
Erdoğan "Yani?" diye sordu.
Yılmaz, "İstifasını istemek zorundayız" diye devam etti.
Erdoğan, "Kimi öneriyorsunuz?" diye ekledi.
Yılmaz da Yılmaz Tunç'un adını verdi.
MYK oybirliğiyle kabul etti.
Erdoğan öğrenci affı için çalışmalara başlandığını açıklayan Grup Başkanvekili Emin Akbaşoğlu'nu da "Bitmemiş ve netleşmemiş işleri duyurmayın" diye fırçaladı.
Bu arada AK Partili kaynaklar Cahit Özkan ile ilgili rahatsızlığın öteden beri var olduğunu ifade etti.
Soylu'dan İmamoğlu'na 'ahmak' davası
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, 31 Mart 2019'daki seçimleri iptal eden Yüksek Seçim Kurulu üyelerine ahmak dediği iddiasıyla hakaretten İstanbul Anadolu 7. Asliye Ceza Mahkemesi'nde yargılanıyor.
20 Nisan'daki son duruşmada savcı, hapis cezası verilmesini ve siyasi yasak konmasını istiyor. Karar duruşması 1 Haziran'da.
İmamoğlu, bu sözü İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'ya yönelik söylediğini anlatmıştı. Soylu da 1 Nisan'da İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı'na başvurarak, hakaret suçundan şikayetçi oldu.
Dilekçede, İmamoğlu'nun geçmişte "Belli bir şahsı hedef almadım" diye bir savunma yaptığı ifade edilerek, "Şüpheli, suçtan kurtulmak için bu kez şikayetimize konu ifadeyi müvekkilim için kullandığını beyan ederek kişilik haklarına saldırmıştır" dedi.
İmamoğlu'nun avukatı Kemal Polat da 13 Mayıs'ta verdiği yanıtında, İBB Başkanı'nın 2019'da Fransa'da yapılan Avrupa Konseyi Yerel ve Bölgesel Yönetimler Kongresi'nde, seçimlerin iptalini eleştirdiğini hatırlattı. Soylu'nun da 4 Kasım 2019'da "Avrupa Parlamentosu'na gidip Türkiye'yi şikayet eden ahmaka söylüyorum, bunun bedelini bu millet sana ödetecek" diyerek, İmamoğlu'nu suçladığını söyledi.
İmamoğlu'nu bu ifadeye karşılık ahmak ifadesini Soylu için kullandığını iddia ederek o günlerde "İmamoğlu'ndan Soylu'ya yanıt" başlıklı haberlerin yapıldığını söyledi.
Polat, dilekçesinde, Soylu'nun kullandığı 'ahmak' ifadesinin de soruşturma kapsamına alınarak, birlikte değerlendirilmesini istedi. Dilekçede, "Karşılık olarak söylenmiş sözlerin mahkemece değerlendirilerek, yaptırıma başlanıp başlanmayacağının hüküm altına alınması gerekmektedir" dedi.