Faiz indirimi kimseye yaramadı

TCMB politika faizini yüzde 9’a indirdiği halde TL mevduat faizi yüzde 25, tüketici kredisi faizi yüzde 30, ticaret kredisi faizi yüzde 18-19 civarında. İş dünyası bankaların kredi vermediklerinden şikayet ederken, bankalar da TCMB’nin TL mevduat baskısı nedeniyle köşeye sıkışmış durumda. Kredi almak isteyen vatandaşlar ise yüzde 30 faizin yanı sıra 250 bin lira gibi limitlerle karşılaşıyor

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) bu ay politika faizini Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın direktifleri doğrultusunda tek haneye yani yüzde 9’a indirdi ancak bu düşük faiz beklendiği gibi piyasalara bir rahatlama getirmedi. Faiz indirimlerinin başladığı Eylül 2021'den bu yana düşeceğine yüzde 19.58'den yüzde 85.51'e yükselen enflasyon Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Faiz sebep, enflasyon sonuçtur” tezini çürütürken, yüzde 9’a inen faize rağmen TL mevduat faizi yüzde 25, tüketici kredisi faizi yüzde 30, ticaret kredisi faizi yüzde 18-19 civarında seyrediyor. İş dünyası sürekli getirilen makro ihtiyati tedbirler ve negatif reel faiz oranları nedeniyle bankaların kredi vermediklerinden şikayet ederken, bankalar da TCMB’nin getirdiği toplam mevduat içinde TL mevduatın payını yüzde 50’nin üstüne çıkaramazlarsa zorunlu karşılıklarına uygulanacak komisyon oranının yüzde 3’ten yüzde 8’e çıkarılması nedeniyle köşeye sıkışmış durumdalar. Kredi almak isteyen vatandaşlar ise yüzde 30 faizin yanı sıra örneğin konutta 250 bin lira gibi limitlerle karşılaşıyorlar.

‘Politika faizi politikacı faizi haline geldi’

Başkent Üniversitesi Uluslararası Finans ve Bankacılık Bölüm Başkanı Prof. Dr. Şenol Babuşcu politika faizinin artık politikacı faizi haline geldiğini belirterek, “Para politikası etkisizleştirilmiştir. Politika faizi 4 ayda yüzde 14’ten yüzde 9’a indiği halde piyasalar olumlu veya olumsuz hiçbir tepki vermiyor” dedi. Yüzde 85,51 enflasyon olduğu halde politika faizinin yüzde 9’a indirildiği bir ülkede piyasaların tepki vermemesi çok doğal. Politika faizi yüzde 9 olduğu halde TL mevduat faizi yüzde 25-26 civarında seyrediyor” dedi. Babuşcu TCMB’nin son getirdiği TL mevduat yaptırımı nedeniyle bankaların döviz mevduatında faiz oranını düşürmeye başladıklarını belirterek, “Bankacılar, bu düzenleme nedeniyle dövizin yastık altına kayacağını düşünüyorlar” diye konuştu.

İktidarın ekonomi politikalarının sürdürülebilir olmadığını belirten Babuşçu, şunları söyledi:

“İktidar yeni bir ekonomi modeli denediklerini söylüyor. Eğer dışardan para girişini sağlayabilirlerse seçime kadar yani 7 aylık süreçte bu modeli devam ettirebilirler. Bu 7 aylık süreçte Türkiye’nin her ay 10 milyar doları kuru sabit tutabilmek için piyasaya sürmesi gerekecek. Bunu sağlayabilirlerse bu modeli devam ettireceklerdir. Fakat sağlayamazlarsa döviz kurunda veya faizlerde ciddi bir sıçrama olacaktır.”

‘Ekonomi yönetimi faiz konusunda algı oluşturmaya çalışıyor’

Finansal danışman ve DEVA Partisi Genel Merkez Yönetim Kurulu Üyesi Ömer Rıfat Gencal da ekonomi yönetiminin politika faizini indirerek faizlerin düşeceği ve faiz giderlerinin azalacağı konusunda bir algı oluşturmaya çalıştığını belirterek, “Günümüz siyasetinin en çok kullanılan yöntemi olan ‘hakikatin önemsizleştirilmesi’ konusunda başarı elde etmeye çalışan ekonomi yönetimi maalesef gerçeklerin er veya geç bir gün ortaya çıkma gibi kötü bir huyu olduğunu atlıyor. Üstelik bu gerçekler ortaya çıkmak için de o kadar uzun süre beklemiyorlar” dedi. Gencal’ın mesajları şöyle:

Kaynak: TCMB

  • Grafikte ticari kredi faizlerinin yüzde 30’lu seviyelerden yüzde 16.5’li seviyelere düştüğünü ve Sayın Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati’nin söylediği gibi tek haneye gittiğini düşünebilirsiniz.
  • Ama gerçek ve rasyonellik onu göstermemektedir. Enflasyonun resmi rakamlarda yüzde 85 olduğu fakat hakikatte yüzde 120’lerin üzerinde bir hayat pahalılığı yaşandığı gün gibi ortadayken, tasarruf sahibi yüzde 15’li faiz oranlarından TL mevduat yapmaya hiç niyetli değilken, TCMB’nin döviz mevduatları için bankalara uygulamak üzere çıkarttığı düzenlemeden kaçabilmek için bankaların TL mevduatlara yüzde 25-30’lu faizler vererek TL tasarruflarını kısa sürede olsa cazip kılmak istediği son derece açıktır.
  • Özel sermayeli bankalar kâr amacı ile kurulmuş işletmelerdir. Stratejik olarak birkaç bankanın belirli bir süre büyüme hedefi veya likidite koşullarını sağlamak için belki ters fiyatlama yaparak mevduata kredilerin üzerinde bir faiz vermesi söz konusu olabilir ama bu grafikte görüldüğü gibi tüm bankacılık sisteminin böyle bir ters spread ile fiyatlama yaparak zarar etmesi söz konusu değildir.
  • Ticari kredi faizlerinin düşüş nedeni TCMB’nin yaptığı düzenlemeler sebebiyledir. Bu düzenleme bankalara TCMB’nin referans oranının 1.4 katı üzerinde faizle kredi vermeleri durumunda yüzde 20, 1.8 katı üzerinde faizle kredi vermeleri durumunda yüzde 90 uzun vadeli (5-10 yıl) devlet tahvili alma zorunluluğu getirmektedir.
  • Ekonomideki belirsizliklerin ve makro ekonomik büyüklüklerdeki kötüleşmenin bu kadar yoğun olduğu ve dengesizlikler nedeniyle her an faizlerin veya kur seviyesinin kontrolden çıkmasının büyük ihtimal dahilinde olduğu bu ortamda, bankalar da kredileri 3 aydan daha uzun vadede verememektedirler. Verilen kredilerin faizleri TCMB’nin sınırlamalarına uygun gibi görünmekle beraber arka planda mevcut maliyetlerini karşılama ve bu riskleri de hesabı katarak kârlılık sağlayacak uygulamalarla verilen kredilerin faizlerini yukarı çekecek yollar bulmaktadırlar.

‘Toplumun tüm kesimi bu yıkımdan nasibini alır’

  • Bu uygulamaların ilk başladığı dönemlerde, “Her fonksiyon manipüle edilebilir” sözünü haklı çıkarırcasına, bu kredi uygulamalarında da bankalar oldukça yaratıcı ürünlerle kredi faizlerini artırmayı başardılar. Bunun yanında TCMB yapılan her uygulamayı engellemek adına yeni düzenlemelere giderek bu yolları kapatmayı denedi. Fakat yeni bir yol yine bulundu ve bulunmaya da devam ediyor.
  • Piyasanın ve ekonominin dengelerini akıl ve bilimin gösterdiği yol dışında zorlama uygulamalarla devam ettirmeye çalıştığınız, her geçen gün dengeleri daha da bozduğunuzun bilincinde olmanız gerekir. Çünkü denge noktasından uzaklaşıldığı her an fiyatların doğru olup olmadığı konusunda kafasında soru işareti olan kişilerin sayısı artmaya ve piyasaya kaynak arzı sunmaktan geri çekilmeye başlarlar.

Sonuç olarak, denge noktasına ulaşılması büyük bir yıkım ile söz konusu olur ve toplumun tüm kesimleri bu yıkımdan nasibini alır.

‘Bankalar daha düşük maliyetle para toplayacak ama…’

Bankacılık uzmanı Erol Taşdelen de politika faizinin yüzde 9’a indirilmesinin bankaların daha düşük maliyetle para toplayacakları anlamına geldiğine dikkat çekerek, “Tasarruf mevduatlarının üçte biri kur korumalı mevduatta (KKM). Gösterge faiz yüzde 9'a düşünce, KKM’de maksimum faiz de yüzde 12'ye düştü. Bu mevduat tarafında bankalar daha düşük maliyetle para toplayacak anlamına gelir. Mevduat tarafında KKM'ye ses çıkarmayan bankalar ‘Bu yüzde 85,51 enflasyon ile yüzde 12'den para topluyoruz’ demezken devlet düşük faiz ile kredi vereceksin deyince koro halinde serbest piyasa ekonomisini hatırlatmaya başladılar. Her kesim kendi açısından yaklaşıyor olaylara” dedi.

‘CEO’ların uykuları kaçıyor’

Politika faizinin düşürülmesi tahvil fiyatlarını da etkileyeceği için devlet borçlanma faiz oranının da düşeceğini vurgulayan Taşdelen, “Bankalar eski yüksek faizle aldıkları tahvilleri şimdilik yüksek kâr yazıyor ama 2 gün sonra rüzgar tersine dönüp faizler arttığında yüzde 10'lardan aldıkları tahviller bankalara ciddi zarar yazacak. Bankalar bunu gördükleri için CEO'ların uykuları kaçıyor” diye konuştu.

‘Sadece faizle kredi kullanımı mümkün değil’

Taşdelen, politika faizinin piyasalarda pek karşılığının kalmadığına dikkat çekerek, şunları söyledi:

“Eskisi kadar da merak edilmiyor dikkat ederseniz. Piyasanın hissetmesi için banka faizlerine yansıması lazım. Merkez Bankası karşılıklar ile oynayarak banka ticari kredi faizlerini yüzde 22’lere çekmişti. Buna karşılık bankalar da karşılığında yatıracakları mevduat için kredilerin yüzde 25’lik kısmını bloke etmeye başladı. Bu uygulama medyaya yansıyınca TCMB bankaları uyardı; 3-4 banka dışında bunda ısrar eden kalmadı fakat bu sefer de limit tahsis ücreti, sigorta ve masrafsızlık paketi gibi komisyon maliyetleri ile müşterilerin karşısına çıkmaya başladı bankalar. Bir firmanın kaç tane dış ticaret paketi olur bir bankada. Örneğin bir kamu katılım bankası her ticari kredi için dış ticaret paketi kesmeye başladı. Şu an piyasada kamu bankaları dahil komisyon ödemeden sadece faiz ile kredi kullanımı mümkün değil. Üstelik politika faizinin iki katı faiz uygulanıyor. TCMB’nin bu haksız komisyon ve paketlerin önüne geçmesi gerekiyor. Faiz maliyetinin yarısı kadar komisyon alan bankalar var. Firma açısından maliyete bakmak lazım adı faiz olmuş, kâr payı olmuş, komisyon ücret olmuş, sonuçta hepsi finansal gider firma için. BDDK murakıplarının ve TCMB müfettişlerinin bu konuları raporlamaları iyi olur. TCMB bankalardan komisyon gelirleri raporlarını da istemeye başladı ama bunun içinde örneğin sigorta ve dış ticaret paketi, masrafsızlık paketi satışları gibi bilgileri bankalar bildirmiyor; oysa bunlar da firmalar için krediye bağlı maliyet sonuçta. Üzerine bir de ihracat taahhüdü isteniyor. TL kredi için ihracat taahhüttü mü olur? Oluyor işte! Firmanın ihracatı yok ise ticari kullanma şansı bu ortamda çok zor. İhracat yapması da yetmiyor net ihracatçı olması gerekiyor. Şu an banka kredi piyasasında tam bir kaos var. Bankaların kredi vermek isteyip de veremediği firmalar var mesela. Neymiş döviz varlıkları varmış firmanın. Firmanın akreditif ödemesi var ise dövizini bugünden ayarlaması nerede ise suç oldu. Bankaları firmalara karşı daha basiretli olmaya davet ediyorum. TCMB karşılıklar yaptırımını gevşetsin, bankalar da makul düzeyde maliyetler ile kredi versin. Zira mevcut durum sürdürülebilir değil.”

Ekonomi Haberleri