İki ülke 2021 yılında Sincan, Hong Kong, Tayvan ve Güney Çin Denizi ile ilgili meselelerde ve hatta demokrasinin nasıl tanımlanması gerektiği konusunda bile anlaşmazlıklar yaşadı.
Washington yönetiminin, Sincan ve Hong Kong'da insan hakları ve demokrasi konusundaki eleştirilerinin yanı sıra Çin'in egemenlik ihtilafı yaşadığı Tayvan ile askeri gerginlikte de Pekin'e karşı duruş sergilemesi dikkati çekti.
ABD'de yılın başında göreve gelen Başkan Joe Biden liderliğindeki Demokrat Parti hükümeti ile Pekin arasında bir yılda yaşananlar, önceki Başkan Donald Trump döneminde baş gösteren gerilimlerin aynı düzlemde süreceğinin işaretlerini verdi.
Sincan'da insan hakları ihlalleri
Çin'in Sincan Uygur Özerk Bölgesi'ndeki insan hakları ihlallerine ilişkin iddialar, bu yıl da ülkenin dış ilişkilerde en çok baskısını hissettiği konuların başında geldi.
Sincan'da Uygur Türkleri ve diğer azınlıkların "zorla çalıştırılması" yoluyla üretildiği iddia edilen malların ithalatının yasaklanmasını öngören tasarı, 23 Aralık'ta Başkan Biden'ın onayıyla yürürlüğe girdi.
Yasa, Temsilciler Meclisi'nde 14 Aralık'ta, Senato'da ise 16 Aralık'ta oy birliği ile kabul edildi.
ABD Ticaret Bakanlığı, Sincan'daki insan hakları ihlalleriyle bağlantıları olduğu gerekçesiyle Çin merkezli bazı biyoteknoloji ve gözetleme şirketleri ile bazı hükümet kuruluşlarını, Hazine Bakanlığı ise aralarında dron üreticisi DJI'nin de olduğu 8 Çinli teknoloji firmasını yaptırım listesine aldı.
Pekin'de yapılacak Olimpiyatlara boykot kararı
Beyaz Saray, Çin'in Sincan Uygur Özerk Bölgesi ve diğer bölgelerdeki "insan hakları ihlalleri" ve "insanlığa karşı suçlar" nedeniyle 2022'de Pekin'de düzenlenecek Kış Olimpiyatları'na diplomatik boykot uygulanacağını açıkladı.
Pekin ise ABD'nin tavrını, "sporun siyasallaştırılması" ve "siyasi manipülasyon" olarak niteleyerek kınadı.
ABD'nin boykot kararı ardından, Avusturalya, Kanada, İngiltere de Pekin'de düzenlenecek Olimpiyatlar için boykot kararı almış, Japonya da Japon hükümetini temsilen kabine delegasyonu ve üyesi gönderilmeyeceğini bildirmişti.
Hong Kong ve 5 Göz İttifakı ülkeleri
Hong Kong Özel İdare Bölgesi'nde geçen yıl çıkarılan Ulusal Güvenlik Yasasının ardından, bu yıl da seçim kanunlarında yapılan değişikliklerle bölgenin demokratik yönetim yapısına zarar verildiğine ilişkin eleştiriler, Pekin yönetiminin dış ilişkilerinde karşılaştığı sorunlardan oldu.
Hong Kong'un anayasası niteliğindeki Temel Yasa'nın 1'inci ve 2'nci ek maddelerinde 30 Mart'ta yapılan değişikliklerle yerel yasama organı niteliğindeki Yasama Meclisi'nin sandalye sayısı 70'ten 90'a çıkarılırken doğrudan seçimle belirlenen sandalye sayısı ise 35'ten 20'ye düşürüldü.
Ayrıca adaylık başvuru şartları, demokrasi yanlısı muhaliflerin aday olmalarını engelleyecek şekilde revize edildi.
Pekin yönetimi söz konusu değişikliklerin "Hong Kong'un vatanseverlerce yönetilmesi" ilkesi doğrultusunda yapıldığını savunurken değişikliklerin ardından 20 Aralık'ta yapılan ilk seçime katılım yüzde 30,2'de kaldı.
Neredeyse tamamı Pekin yanlısı adayların yarıştığı seçimin ardından ABD, İngiltere, Kanada, Avustralya ve Yeni Zelanda'nın oluşturduğu "5 Göz" İttifakı ülkeleri, G7 ve AB ülkeleri, yayımladıkları açıklamalarda "yeni seçim sistemiyle bölgede demokrasinin erozyona uğradığına" dair kaygılarını dile getirdi.
Tayvan krizi
Öte yandan bu yıl Tayvan Boğazı ve çevresi Pekin ile Taipei arasında askeri gerilimlere sahne oldu. Pekin'in, Halk Cumhuriyeti'nin kuruluşunun yıl dönümünün kutlandığı 1 Ekim ve izleyen günlerde Tayvan'ın hava savunma tanımla sahasının güneybatı bölümüne rekor sayıda uçakla girdi.
Tayvan Savunma Bakanlığı, 1 Ekim'de 38, 2 Ekim'de 39, 3 Ekim'de 16 ve 4 Ekim'de 56 savaş uçağının hava savunma tanımlama sahasına girdiğini bildirdi.
4 Ekim'deki uçuşlar, Tayvan'ın kayıtlarını tutmaya başladığı Eylül 2020'den bu yana bir günde tespit ettiği en çok sayıda uçağın katıldığı "ihlal" oldu.
Çin devlet medyasında, uçuşların Tayvan'da hükümetteki Demokratik İlerleme Partisi'nin (DPP) bağımsızlık yanlısı eğilimlerine ve onu destekleyenlere verilen uyarı olduğu yorumlarına yer verildi.
ABD yönetimi söz konusu gerilimde Washigton'ın Tayvan konusundaki "stratejik belirsizlik" politikasına karşın Taipei'ye açık destek içeren mesajlar verdi. ABD Başkanı Biden ve Dışişleri Bakanı Anthony Blinken, Çin'in müdahale etmesi halinde "Tayvan'ı savunacaklarına" dair beyanlarda bulundu.
Çin, DPP iktidarını askeri baskı altına almanın yanı sıra diplomatik olarak tecrit etme çabalarını da sürdürdü. Pekin, Taipei'nin Dünya Sağlık Asamblesi ve diğer Birleşmiş Milletler toplantılarında temsil edilmesini bilfiil önlerken Tayvan'ı tanıyan az sayıdaki ülke ile diplomatik ilişki kurmaya yönelik adımlarını sürdürdü.
Tayvan ile resmi ilişkilerini 10 Aralık'ta kestiğini duyuran Orta Amerika ülkesi Nikaragua, diplomatik tanıma ilişkisini Pekin'e çeviren son ülke oldu.
QUAD ve AUKUS ittifakları
ABD'nin Hint Pasifik bölgesinde Japonya, Avusturalya ve Hindistan'ın dahil olduğu Dörtlü Güvenlik Diyalogu (QUAD) anlaşması ve İngiltere ile Avusturalya'nın nükleer denizaltı üretimi için destek sağlamaya yönelik üçlü güvenlik iş birliği AUKUS anlaşmasına öncülük etmesi, Çin tarafından bölgede kendisini stratejik açından çevrelemeye yönelik girişimler olarak yorumlandı.
Çin bu ittifaklara ve çevreleme girişimlerine karşı Pasifik'te Avustralya'ya karşı Yeni Zelanda ile Hint Okyanusu'nda Hindistan'a karşı Pakistan ile ayrıca küresel partner olarak Rusya ile ilişkilerini geliştirerek yanıt verdi.
Pekin, AB ile bozulan siyasi ilişkilerine karşı Almanya ile ekonomik ve siyasi bağlarını güçlendirmeye yönelik adımlar attı.
Çin, ABD'nin çekilmesinin ardından Taliban'ın iktidarı ele geçirdiği Afganistan'a olan ilgisini arttırdı. Afganistan'a dar bir sınır koridoruyla komşu olan ve buradaki istikrarsızlığın sınır bölgelerini etkilemesinden endişe eden Pekin, ülkede güvenliğin ve istikrarın sağlanması için bölge ülkeleri ile çok taraflı diplomatik çabalara aktif destek sağladı.
Demokrasi Zirvesi krizi
Son olarak ABD ile Çin arasında "demokrasi teorisi" çerçevesinde Soğuk Savaş yıllarının ideolojik kamplaşmalarını akıllara getiren tartışmalar yaşandı.
ABD'nin 9-10 Aralık'ta düzenlediği Başkan Joe Biden'ın dikkat çeken seçim vaatlerinden biri olan "Demokrasi Zirvesi" Çin tarafından eleştirildi. Pekin yönetimi, bu konuda yayımladığı raporlar ve yaptığı açıklamalarda kendi demokratik anlayışında ciddi eksikler olan ABD'nin bu konuda ahlaki otorite sayılamayacağını, Washington'ın demokrasiyi stratejik çıkarları için araç olarak kullandığını savundu.
Çin sözcüleri, tek parti iktidarına dayalı, genel oy hakkının bulunmadığı, serbest seçimlerin yapılmadığı kendi modelini, halk egemenliğinin kurumsal güvenceye alındığı "bütüncül süreç demokrasisi" olduğunu ileri sürdü.
Washington ile Pekin arasındaki gerilimlerin yeni yılda da uluslararası gündemde önemli yer tutması bekleniyor.
Çin, egemenlik ihtilafı yaşadığı Tayvan'ın ABD'nin düzenlediği demokrasi zirvesine çağırılmasına tepki göstermişti. Devlet Konseyi Tayvan İlişkileri Ofisi Sözcüsü Cı Fınglien, yaptığı açıklamada, Washington yönetiminin açıkladığı katılımcı listesinde Tayvan'ın yer almasını "hata" olarak niteleyerek, "ABD ile Ada arasındaki her türlü resmi temas biçimine karşı çıkıyoruz" dedi.
Beyaz Saray’ın "İnsan haklarına saygı, yolsuzlukla mücadele ve otoriterliğe karşı bir duruş" olarak tanımladığı zirveye Türkiye, Rusya, Çin, İran ve Macaristan davet edilmemişti.