Selin Sayek Böke: Halkın zararına olan projeleri kamulaştıracağız
CHP Genel Sekreteri Selin Sayek Böke, özelleştirmeler ve Hazine’nin verdiği garantilerle kamunun sırtına büyük bir yük bindirildiğini vurgulayarak; CHP iktidarında bunların hepsinin kamulaştırılacağını söylemiş, sözleri büyük yankı uyandırmış, AKP'nin tepkisini çekmişti.
Selin Sayek Böke BirGün'e o açıklamanın detayları hakkında bilgi verdi.
Kamu kaynaklarının garantili kamu özel işbirliği projeleri ile aktarıldığı şirketlere yönelik “Özel sektör dediğiniz Türkiye’deki bütün kaynakları rantla yemiş olan 5 şirket. Ne müzakeresi yapacağız? Müzakere falan yok. ‘Bunlar artık kamunundur’ diyeceğiz ve devam edeceğiz” sözleriyle tartışma yaratan CHP Genel Sekreteri Selin Sayek Böke BirGün’e konuştu.
Aynı zamanda ekonomi doçenti olan Böke, “Elbette ve tabii ki kimsenin şirketini, atölyesini, tezgahını, otelini, dükkanını gidip de elinden alacak değiliz. Bunun konuşulması bile abesle iştigal. Biz halkın zararına iş yapılmasına izin vermeyeceğiz” dedi. Böke, şirketleri değil halkın zararına olan projelerin kamulaştırılacağının altını çizdi.
Geçtiğimiz hafta söylediğiniz iktidara geldiğinizde KÖİ projelerini kamulaştıracağınıza ilişkin sözleriniz tartışma yarattı. Genel olarak özel sektörde bir endişe oluştu, neyi, kimi kamulaştıracaksınız diye… Doğrudan soralım iktidara geldiğinizde şirketlere el mi koyacaksınız?
Bizim iktidarımızda tek bir şey gözeteceğiz o da kamu yararı, yani halkın yararı. İktidarın tersine biz yüzde 1’lik imtiyazlı kesimi değil yüzde 99’un, halkın ihtiyaçlarını gözeteceğiz. Kamunun kaynağı, halkın kaynağıdır. Bu kaynağın halk için kullanılması da iktidarların, devletlerin temel görevidir. Bugüne kadar kamu zararı yaratmış olan, halkı zarara uğratan tüm projeleri halkın yapacağız. Elbette ve tabii ki kimsenin şirketini, atölyesini, tezgahını, otelini, dükkanını gidip de elinden alacak değiliz. Bunun konuşulması bile abesle iştigal. Biz halkın zararına iş yapılmasına izin vermeyeceğiz. Öte yandan da üretenin, girişimcinin, emekçinin, yatırım yapanın yanında olacağız. Halkın kamunun zararına olmayan, ülkeye faydası olan herkesin yanında olacağız, kolaylaştırıcı olacağız. Dediğimiz çok açık.
Bunu biraz daha açabilir misiniz?
Aynen tekrarlıyorum: Bu iktidarın tercihleri en başından beri belli. Hukuk devletini yıktı. Sosyal devleti yıktı. Halkın temsilini yok etti. Yerine Saray düzenini kurdu. Bir aile şirketine dönüşen parti devletini kurdu. Tercihleri baştan beri aynı ve gittikçe de pervasızlaşıyor. Bir avuç kendisine yakın sermayeyi, halka ve tüm emekçi, girişimci, üretici, yatırımcı güçlere tercih ediyor. Yüzde 1’i, yüzde 99’a tercih ediyor. 83 milyona ait olan kaynaklarını, ülke kaynaklarını, varlıklarını bunlara aktarmasında görüyoruz bu tercihini. Kamu özel işbirliği projeleriyle yap işlet devret projeleriyle aktarıyor. Geçmediğimiz köprü projelerine verdiği Hazine garantileriyle aktarıyor. Şehir hastaneleri projelerine verdiği hasta garantileriyle kimsenin kullanmadığı havaalanlarına verdiği yolcu garantileriyle aktarıyor. Üstelik döviz bazlı garantilerle aktarıyor. Üstelik bunları hem projelerin yapımı için alınan kredi aşamasında yapıyor hem de işletme aşamasında yapıyor. Projelerin kazancını rantçı yandaş şirkete, o kazancın mali yükünü ise halkın omzuna bırakıyor.
Bakın sadece 2019 bütçesinde, üstelik kur daha bugünkü seviyesine yükselmemişken yapılan hesapla bu projelere, birkaç yandaş şirkete 19 milyar TL ödenme yapılması öngörülüyordu. Bu ödeme halkın cebinden, bizim bütçemizden yapılıyor. Üstelik bu projelere dair detayları da bilmiyoruz. Bu projelerle ilgili sözleşmelerde hükümet hangi maddelere imza attı? Soruyoruz, “ticari sır” denilerek bilgi verilmiyor. Halkın parasını harcıyorsun, ne ticari sırrı?
Yanıtlamamız gereken soru şu: Bunun devam etmesine izin verecek miyiz? Elbette vermeyeceğiz. Bu projeleri, bu çılgın proje diye lanse edilen “kamuya zarar projeleri”, her birini durduracağız. Yani bu projeleri halkın yapacağız.
Şirketleri herkes biliyor
Hangi projeler bunlar?
Bu projelerin neler olduğu belli. Kimler tarafından yürütüldüğü belli. Bunlar öyle yüzlerce şirkete ait projeler değil, hepi topu 4-5 şirkete ait projeler… Bunu da herkes biliyor.
Dünya Bankası’nın her yıl ülkelerin devlet ve özel sektör yatırımlarını, projelerini ve taahhütlerini raporlaştırdığı ve tüm dünyanın bilgisine sunulan verilerine bile girmiş durumda.
Bakın hizmete giren şehir hastaneleri için işletmeci şirketlere ödemelerinin tamamen başlayacağı 2022 yılında mesela Hazine’den 21,9 milyar TL çıkacak. Uzmanlar elde olan veriler ışığında buzdağının görünen kısmının dahi ne kadar büyük olduğunu hesaplıyorlar. Mesela şehir hastanelerine 25 yıllık toplam ödeme 81,2 milyar dolar olacağı öngörülüyor.
Sırf bir köprüye yapılan ödemeye bakın. Yavuz Sultan Selim Köprüsü ile Kuzey Çevre Otoyolu’nda şirkete, 2020 yılının ilk yarısı için Temmuz ayında 1 milyar 750 milyon TL düzeyinde garanti ödemesi gerçekleştirildi. Yavuz Sultan Selim Köprüsü için yıllık 49 milyon 275 bin aracın geçeceğinin garantisi verilmiş şirkete. Oysa 2019’da 13 milyon 271 bin araç geçmiş. Ama biz halk olarak vergimizde, borçla harçla geçmeyen 36 milyon 4 bin aracın da parasını şirkete ödedik.
Hiç gidilmeyen havalimanlarında yüzde 5’i dahi gerçekleşmeyen, 1 milyon yolcuyu aşan garantiler verilmiş. Ama kalan tutar Hazineden tıkır tıkır ödeniyor.
Şirketler hangisiymiş, kiminmiş, bizi o hiç ilgilendirmiyor. Bizi ilgilendiren kamunun kaynaklarının ne için kullanıldığı. Kim yürütüyor olursa olsun, kamuya zarar veren, Hazine kaynaklarını halkın kaynaklarını, iltimasla, kayırmacılıkla, ahbap çavuş ilişkileriyle kendi cebine aktaran tüm projelere aynı şekilde yaklaşacağız.
Bu iktidarın bilerek ve isteyerek yaptığı yanlışları, yüzde 99’u hiçe sayarak ülkenin kaynaklarını yüzde1’e tahsis etme tercihini sürdürecek değiliz.
Hepsi ortaya çıkacak
Peki bunu nasıl yapacaksınız? İmzalanan anlaşmalar var, nasıl olabilecek?
Saray düzeninde bize unutturulan çok önemli bir şey oldu. Bu ülkenin kurumları, o kurumların bağlı olduğu müsteşarından, bakanından bile emir almayan denetim kurulları vardı. Hazine’nin, Maliye’nin, Başbakanlığın, Cumhurbaşkanlığının. Bu kurullarda konusunda uzman, detaylı analiz ve hesap yapan teftiş uzmanları, denetim elemanları vardı. Bu raporlar Türkiye tarihinin en büyük kamu zararlarını ortaya çıkardılar. Yap İşlet Devret sistemiyle ya da Yap İşlet sistemiyle yapılmış bir çok projenin gerçekte bu ülkeye verdiği zararı ortaya koydular.
Bu ülkede AKP’nin daha ilk geldiği yıllardan başlayarak yaptığı işlerden biri bu denetim sistemini çökertmek oldu. Bu kurulları kapattı, işlevsizleştirdi. Yok etti. Denetimi ortadan kaldırdı. Denetim kadrolarını kızağa çekti. Şimdi yapılacak şey öncelikle bu denetim sistemini yeniden oluşturacağız. Bu çok kolay, ülkenin bu konuda büyük bir birikimi ve uzmanları var.
Bizim iktidarımızda bu projeler hemen incelenecek. Tüm detayları anlaşılacak. Kamu zararı ne, ne kadar ödenecek, şimdiye kadar ne kadar ödenmiş, tüm detayları çıkacak ortaya. Başka iltimaslar olmuş mu? Hangi maddelere imza atılmış, hangi istisna ve muafiyetler tanınmış, bunların kamuya zararı ne olmuş? Toplamda yapılması taahhüt edilen işlerle bunlara sağlanacak kazanç arasında kabul edilemez farklar mı var? Ki böyle olduğu daha bütçeden ayrılan ödeneklerden anlaşılıyor. Hepsi ortaya çıkacak.
Burada işte bu noktada tek gereken siyasi iradedir. O irade de bizde var. Bunu dünyanın birçok ülkesi yaptı, yapıyor, bunu ilk biz keşfetmedik. Yapılması gereken budur. Biz de böyle yapacağız. Tespit edilen gerçeklere uygun şekilde, bu projelerde kamu zararını ortadan kaldıracak, ne yapılması gerekiyorsa onu yapacağız.
Yapacaklarınızı biraz daha somutlaştırabilir misiniz?
Örneğin, bu projeler kapsamında yapılan işler ile nemaları arasındaki kabul edilemez farkı ortadan kaldıracağız. Bu aşamada detaylara girecek kadar bilgi yok. Ama net olan şey şu: Bizim iktidarımızda hiçbir proje bugüne kadar AKP’nin sağladığı gibi, halkın olan Hazine’nin parasını birilerine aktarma yolu olmayacak. Bizim iktidarımızda Türkiye rant ekonomisi olmayacak. Üretim ekonomisi olacak. Kamu da bir grup azınlığa rant aktarma mekanizmasının aracısı olmayacak. Üretici ve üretken sosyal devlet olacak. Dediğimiz tam olarak da budur.
Bu yaklaşımınız rövanşist bir yaklaşım olarak görülmez mi seçmende?
Tam tersine yüzde 99’u koruyan ve içine alacak bir düzen kuracağız. “Halkın olacak” dediğiniz zaman halkın içine tüm siyasi partilere oy veren kitleler giriyor. Bugün Türkiye’de hakkı yeniyor olan toplumun yüzde 99’u. Halkın hakkını tesis etme hedefiyle hareket ediyoruz. Sosyal devlet kapsayıcıdır. Tüm halkı içine alır. Bunun içinde her bir partiye oy veren vatandaşlar var. Biz bilakis ayrımcılığa son vereceğiz. Herkesin eşit paydaşı olduğu, kurallı işleyen bir düzen kuracağız. Bu düzen halkın düzeni olacak. Halk dediğinizde de elbette tüm halktır kastettiğimiz. Halkın olacak dediğimizde de tüm halka ait olur.