Öztrak: Saray gibi düşünmeyen herkes terörist
CHP Sözcüsü Faik Öztrak konuşmasına Çalışan Gazeteciler Günü vesilesiyle basın özgürlüğünü hatırlatarak başladı. "Türkiye, 180 ülkenin değerlendirildiği Basın Özgürlüğü Endeksi’nde, 2020 itibariyle 154. sırada. Kongo bu ligde bizim dört sıra üstümüzde. Rakiplerimiz Brunei, Ruanda gibi ülkeler. 2020’de de gazetecilerimiz, ciddi baskılarla, karşı karşıya kaldı. 68 gazeteci 2021’e cezaevine girdi" diyen Öztrak'ın konuşmasından öne çıkanlar şu şekilde:
“Saray gibi düşünmeyen herkes terörist”
Son 10 yılda, sorunları çözmek yerine, kaşıyıp, istismar eden, yalanı doğruymuş gibi anlatarak oy devşiren popülist siyaset tarzı, dünyanın her yerinde kutuplaşmayı, ayrışmayı derinleştirdi. Popülist siyasetin kutuplaştıran zehirli diline en aşina ülkelerden biri de biziz. Cumhurbaşkanı koltuğunda oturan, AK Parti Genel Başkanının, birine ya da birilerine hakaret etmediği tek bir gün yok. Saray gibi düşünmeyen herkes terörist. Saray; Bu ülkede gazetecileri terörist ilan etti. Nobel ödüllü edebiyatçılarımızı terörist ilan etti. Soğan deposu sahiplerini terörist ilan etti. Elinde doları, avrosu olan vatandaşlarımızı terörist ilan etti. Anayasa referandumunda “Hayır” oyu verenleri terörist ilan etti. Mahalli İdare seçimlerinde, Millet ittifakına oy veren yurttaşlarımızı terörist ilan etti. Şimdi de Boğaziçi Üniversitesi’nde rektör atamasına tepki gösteren öğrencileri terörist ilan ediyor. Bu gidişle bu ülkede, terörist iftirasına muhatap olmayan kimse kalmayacak. Bu ülkenin geleceği üniversiteli gençlerimizi, terörist ilan edeceğinize, bir de dinlemeyi deneseniz? Gençlerimiz, neden okuyacakları üniversiteye bu şekilde rektör atanmasına karşı çıkıyor? Onlara haksız yere terörist diyerek itibarsızlaştırmaya çalışmak yerine, taleplerine kulak verseniz ne çıkar? Tepesine çıktığınız kibir kuleleriniz mi çatlar? Peki, milletin en az yarısına bu ağır iftiraları atan, milletini “terörist” diyerek bölüp parçalayan kim? Anayasamıza göre; Milletin bölünmez bütünlüğünü korumaya, hukukun üstünlüğüne, ve demokrasiye bağlı kalacağına, görevini tarafsızlıkla yerini getireceğine, namusu ve şerefi üzerine yemin eden, Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturan, AK Parti Genel Başkanı. Peki, bu yeminin gereğini yerine getiriyor mu? Ne gezer… Partisinin kongrelerine katılıyor. Muhalefete, muhalefet liderlerine ağzına geleni söylüyor. Sonra da “Sözde Cumhurbaşkanı” denince alınıyor. Bugün bu ülkede ciddi bir devlet krizi yaşanıyorsa, bunun nedeni, tarafsızlık yeminine sadık kalmayan Cumhurbaşkanının Partisine genel başkan olmayı tercih etmesidir. Madem partili cumhurbaşkanlığı istiyordunuz, o zaman Cumhurbaşkanlığı yeminini de değiştirecektiniz. Hem tarafsız Cumhurbaşkanı zırhını giyip, siyasi eleştirilerden kendinizi münezzeh göreceksiniz, hem de Partili Cumhurbaşkanı olarak, dilediğinize dilediğiniz hakareti savuracaksınız. Türkiye’miz bu ucube tek adam vesayet rejimiyle, anayasal devlet olmaktan çıkmış, kâğıt üzerinde Anayasalı bir devlete dönüşmüştür.
"Milletin payına askıda kuru ekmek, yandaşların payına ballı börek"
Millet işsizlikten kırılıyor. Bugün Ekim ayı işsizlik verileri açıklandı. Son bir yılda 896 bin yurttaşımız işini kaybetmiş. Bunun 684 bini hizmet sektöründe… Son 24 ayın 22’sinde istihdam kaybı var. Böyle bir durumla daha önce hiç karşılaşmadık. Salgından çok önce millet işini kaybetmeye başlamış. TÜİK, iş bulma ümidini yitirdiği için, iş aramayanları, işsiz saymıyor. Millet işini kaybetmiş, ama işsiz sayısı, TÜİK ’e göre, 391 bin kişi azalmış. Milletin yaşadığı işsizlikle, TÜİK’in açıkladığı işsizlik arasında korkunç bir uçurum var. Bir diğer dikkat çekici husus, bedensel özür, hastalık gibi nedenlerle, iş göremez hale geldiği için, iş aramayan yurttaşlarımızın sayısı, son bir yılda 1 milyon 112 bin kişi artmış. Son altı aydır iş göremez hale geldiği için, iş gücü piyasasından çekilen yurttaşlarımızın sayısı, 1 milyonun üzerinde artıyor. Bu, iş gücümüz üzerinde, pandeminin yıkıcı etkisini de gösteriyor. Peki, Saraydakilerin bunlardan haberi var mı? Hayır! Çünkü Saray’da oturanların keyfi yerinde… Onların evlerine üçer beşer ballı maaşlar giriyor. Sarayın yandaş havuz müteahhitleri, Dolarlı, Avrolu garantili projelerden paraların tıkır tıkır tahsil ediyor. Bu saray rejiminde, Milletin payına askıda kuru ekmek, yandaşların payına, milletin kesesinden ballı börek…
(Erdoğan ile Lübnan’ın eski Başbakanı Hariri’nin fotoğrafı)
"Sorumlu vurguna göz yuman Saray'dır"
Bu fotoğrafta; tek kuruş borcu olmayan, kasasında milyarlarca lirası olan Türk Telekom’u soyan, Lübnanlı Hariri ailesinin bir ferdi var. Bu aile Hazine’ye, Telekom’un özelleştirme bedelini, Türk bankalarından borç alıp ödedi. Sonra milyarlarca dolarlık temettü gelirini, Türkiye’den Lübnan’a kaçırdı. Bizim bankalara 3,5 milyar dolarlık kredi borcu taktı. Bu borcu, Türk Telekom’un üzerine yıkıp, kaçıp gitti. Yani Hariri ailesi; tek bir kuruş ödemede “Tarlanın taşıyla, Tarlanın kuşunu vurdu.” Ve tarlayı korumakla görevli Yönetim Kurulu üyelerinin hepsi, Bugün Beştepe Sarayında. (Fuat Oktay, Yiğit Bulut). Bugün milyonlarca öğrencimiz internete ulaşamıyorsa, Avrupa’nın en düşük internet hızına sahip ülkelerinden biriysek, sebebi işte bu vurgundur. Bir sorumlusu da bu vurguna göz yuman Saray’dır.
Sayıştay raporları
Sayıştay’ın Ziraat Bankası hakkında yazdığı raporla ilgili bir hususu gündeme getirmiştik. “Çiftçinin bankası Ziraat’in, zor durumdaki çiftçiyi görmezden gelip, olağanüstü şartlarda vergi cennetindeki bir firmaya verdiği 1 milyar 637 milyon dolarlık krediyi” kime ve neden verdiğini sormuştuk. Bu konuda Ziraat bankasından bir açıklama geldi. Ama bu açıklama beraberinde yeni soruları da getirdi. 2014 yılında verilen, 3 yıl geri ödemesiz toplam 10 yıl vadeli, 1 milyar 637 milyon dolarlık kredi için, 2020’nin Mart ayına kadar, doğru dürüst bir ödeme yapılmadığını Sayıştay söylüyordu. Ziraat Bankası ise bu kredinin Turkcell’in Varlık Fonuna geçtiği Ekim 2020’de tahsil edildiğini açıkladı. Yani Ziraat Bankası, 6 yıldır tahsil edemediği kredi alacağını, şirket Varlık Fonu’na geçince birden bire tahsil etmiş. Ancak Varlık Fonu’nca devralınan hissenin İsveçli yabancı firmaya ait yüzde 24’lük pay olduğunu biliyoruz. Bunun için İsveçli firmaya ödenen tutar 530 milyon dolar. Böylece Türkiye Varlık Fonu’nun Turkcell’deki toplam payı yüzde 26 ya çıkmış. Ziraat Bankası’na, 1 milyar 637 milyon dolarlık kredi karşılığında, Teminat olarak verilen Turkcell hisse payı ise yüzde 13,8. Şimdi İsveç firmasının elindeki; yüzde 24 Turkcell hissesi ancak 530 milyon dolar ederken, Ziraat Bankası’ndak yüzde 13,8 hissenin değeri nasıl 1 milyar 637 milyon dolar ediyor? İsveçli firmaya verilen rakam ile Ziraat Bankası’nın teminata esas aldığı değerleme arasında dağlar kadar fark var. Hisselerin fiyatlamasında bu kadar fark normal değil. Ya yüzde 24’lük pay için ödenen 530 milyon dolar çok ucuz ya da Ziraat Bankası krediyi verirken, teminata aldığı payların değeri çok şişirilmiş. İkincisi İsveç firmasından gelen pay yüzde 24. Ziraat Bankası’ndaki teminattaki pay da yüzde 13,8. Varlık Fonu’nun Turkcell’deki hissesi ise yüzde 26. Nasreddin Hoca fıkrası gibi… “Kedi buradaysa ciğer nerede, ciğer buradaysa kedi nerede?”
"Ülke yönetilmiyor adeta savruluyor"
Sarayın kibirlisi somut adımlar atmak yerine, hala 2023’e mektup yazıyor. “2023 hedeflerini tutturmaktan” bahsediyor. Yalanın bu kadar kuyruklusu da artık fazla. 2023’e ulaşmamıza 2 yıldan az süre kaldı. İlk hedef neydi? “2023’de dünyanın en büyük ilk 10 ekonomisi arasına girmek.” 2021’de, n büyük 20 ekonomi arasından düşme riskiyle karşı karşıyayken, 2023’te Türkiye’yi en büyük 10 ekonomi arasına nasıl girdireceksiniz? Bir anlatın. Milli geliri 702 milyar dolardan, 2023 için vadettiğiniz 2 trilyon dolara, iki yılda nasıl çıkaracaksınız? Kişi başına gelir 8 bin dolarlara düşmüşken, iki yılda 25 bin dolara nasıl çıkaracaksınız? Şu anda yüzde 12,7 dediğiniz işsizliği, iki yılda yüzde 5’e nasıl indireceksiniz? Bunları size millet adına soruyoruz. Bunlara cevap verebilirler mi? Hayır! 2023 hedefleri öldü. Adı kaldı yadigâr. Şimdi “Söyle yalanı, bulunur inananı” diyerek gerçekleri gizlemeye çalışıyorlar. Tencereler boş, borçlar gırtlağı aştı. Milletimiz işsizlikten kırılıyor. Hayat pahalılığı mutfakları yangın yerine çevirmiş. Salgın yönetilemiyor. Dünya üzerinde 50 ülke aşılamaya başladı. Bazı ülkelerde nüfusun aşılanan kısmı yüzde 20’ye yaklaştı. Bizde tık yok. Ortada doğru dürüst bir aşılama programı yok. Tüm testlerden geçmiş, üçüncü faz çalışmaları tamamlanmış aşılardan Türkiye’ye gelen yok. Gelen Çin aşısı da halen incelemede… Türkiye’nin alacağı Çin aşısı için, Brezilya ve Endonezya’daki üçüncü faz çalışmalarını açıkladı. Türkiye’de kendi çalışmasını açıkladı. Aşının etkinliği konusunda rakamlar birbirinden farklı…
Ama kaybedilen zamanla her gün insani kayıplarımız artıyor. Yönetim kabiliyetini yitiren bu hükümetin elinde ülkemiz yönetilmiyor, adeta savruluyor. Ekonomi başta olmak üzere her alanda büyük sorunlar birikti. Bir şeyler yapılmazsa çığ gibi üzerimize düşmesi an meselesi… Saray ise çalgılı, türkülü eğlencede, biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak, 2021’de Millet İttifakı ortaklarımızla, ülkemizi, ekonomimizi, hukuk devletini ve demokrasiyi, milletimizle birlikte yeniden ayağa kaldırmak için hazırız. Bunun bir partiyi, bir siyasetçiyi sevip sevmemekle ilgisi yok. AK Parti’ye oy veren vatandaşlarımız dâhil, herkes artık şunu açıkça görüyor: Ülkemizin kaybedecek bir dakikası bile yok. Yeni diye getirilen bu ucube sistem, Türkiye’ye dar geldi. Bu rejimi değiştirmemiz, Yepyeni Güçlendirilmiş bir Parlamenter Demokrasiyi hep birlikte kurmamız gerekiyor. Bu temel üzerinde yeniden, çağın tüm gelişmelerini dikkate alan bir üretim ekonomisini yükseltmemiz şart. Bunun sonucunda ürettiğimiz refahı adil paylaşmamız çevresel ve ekonomik sürdürülebilirliği tesis etmemiz gerekli. Biz milletimize Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılı yaklaşırken, herkesin rahat bir nefes alacağı yepyeni bir sistem, çalışanın alın terinin karşılığını alacağı, üretimle yükseleceğimiz yepyeni bir ekonomi, bu ülkenin hiçbir ferdini yalnız bırakmayan tüm vatandaşlarını kucaklayan yepyeni bir devlet anlayışı vadediyoruz. Milletimiz söyleneni duyuyor, tapılanı görüyor. Önüne gelecek ilk sandıkta kendisini unutanlara notunu vermek için Sabırsızlıkla bekliyor.