Müge Anlı'dan 'Aleyna Çakır' açıklaması: Bu işin peşini bırakmayacağız
Müge Anlı, 'Aleyna Çakır' olayıyla ilgili hakkındaki eleştirilere canlı yayında yanıt verdi. "Ben gazeteciyim. Hiç kimsenin tarafı değilim. Ne anneyi-babayı tanırım, ne Ümitcan'ı tanırım. Ne hanımefendinin adını ne fotoğrafını vermişim." diyen Müge Anlı, "Ne söylerseniz söyleyin, ne yaparsanız yapın ben bu yolumdan dönmeyeceğim. Kim ne kadar tehdit ederse etsin... Onlarca genç kızın şantaj ve tehditle, dayakla kötü yollara sürüklenmesi ve onların üzerinden para kazanılması doğru bir şey değildir ve bunların cezalandırılması gerekiyor." ifadelerini kullandı.
Ankara'da, Aleyna Çakır'ın evde ölü bulunması olayı ile ilgili gözaltına alınıp serbest bırakılan Ümitcan Uygun'un annesi Gülay Uygun (48), silahla başından vurulmuş halde dağlık alanda ölü bulundu. Yapılan ilk incelemede Gülay Uygun'un, intihar notu bırakarak yaşamına son verdiği belirlendi.
Aleyna Çakır'ın ölümü ile ilgili bir televizyon kanalındaki programa canlı olarak katılan kişi, anne Gülay Uygun'un, yurtlarda kalan kız öğrencileri kötü yola düşürdüğünü iddia etmişti.
Annesinin cesedinin bulunduğu yere gelen Ümitcan Uygun ise annesi hakkında ortaya atılan iddialara sert tepki göstermişti. Ümitcan Uygun, "Ben her zaman sessiz kaldım. Fakat bu saatten sonra sessiz kalamam. Benim annem, sizin suçlamalarınız yüzünden kafasına sıktı. Ben hepsinden şikayetçiyim" demişti.
Ünlü sunucu sosyal medyadaki eleştirilerin ardından canlı yayında açıklama yaptı.
ATV'de yayınlanan programında konuşan Müge Anlı, şunları söyledi:
"Allah rahmet eylesin. Devletin kurumları önemli kurumlardır. Soruşturmayı ben onlara bırakma taraftarıyım. Devlet de soruşturmayı başlattı, müfettişleri görevlendirdi. Çok sayıda kız bizi aradı bununla ilgili.
Hatta 2 gün sonra da hanımefendinin ifadesi alınacakmış. Kızlar, 'Rahmetli hanım bize Whatsapp grubu kurdu. 'Benim hakkımda soru sorarlarsa iyi şeyler söyleyin' diye yazdı." dediler. Fakat konu onun üzerinde değilken dün şüpheli şekilde hayatını kaybetti. Allah rahmet eylesin.
Hep böyle bir tehdit var. Bu olayın ardından da yine suçlu olan ben oldum. Ben bu suçlamaları kabul etmiyorum. Ben gazeteciyim. Hiç kimsenin tarafı değilim. Ne anneyi-babayı tanırım, ne Ümitcan'ı tanırım. Ne hanımefendinin adını ne fotoğrafını vermişim. Röportajları yayınlama durumum olmasına rağmen kurumları zedelemek adına yayınlamadım. Ben tarafsızım. Benim kalbime Rabbim ne verdiyse ben kalbimin doğrusunda gitmeye çalışıyorum. Allah gönlümü biliyor.
Bu yayına başladığımdan beri de hep aynı şeyi söylüyorum. Ne söylerseniz söyleyin, ne yaparsanız yapın ben bu yolumdan dönmeyeceğim. Kim ne kadar tehdit ederse etsin benim için önemli olan Aleyna'nın o gece intihar etmesi ya da öldürülmüş olması Adli Tıptan gelecek rapora bağlıdır. O ayrı bir konudur. Ama onlarca genç kızın şantaj ve tehditle, dayakla kötü yollara sürüklenmesi ve onların üzerinden para kazanılması doğru bir şey değildir ve bunların cezalandırılması gerekiyor. Ne söylerseniz söyleyin. Ben bunu söylemeye devam edeceğim. Başka Aleyna'lar ölsün istemiyorum.
Bu bir yıldırma politikası, biliyorum. Keşke hanımefendi hayatta olsaydı. O kadar üzüldüm ki... Keşke hanımefendi bizi arayıp 'Yüzleşebilirim o kızlarla' deseydi. Ben hanımefendiyi bilmem. Konuyu devlete bıraktım, gerekli soruşturma açıldı."