Popülizmin kaybetmeye mahkum doğası

Popülizm, ilk olarak ABD'de "Amerikan Hatçı Halkçı Partisi" ile gündeme geldi. Rusya'da Narodnikler, Çin'de "halka yürüyenler" gibi popülist hareketler ilk olarak halkı iktidara getirmekten bahsetti. Popülizmi sosyalizmden ayıran şey : Halk iktidarıyla sınıf iktidarı ayrımıdır. 

Bu ayrımdan ve başkalaşmadan yaklaşmayınca meseleye, popülizm eleştirisi yaptığımızda kimi sol çevreler bizi eleştirir. Popülizmin temel sloganı : " Milleti iktidara getirme " iddiasıdır . Sosyalizm ise "sınıfı" iktidara getirmekten bahseder. Peki iktidarda kim vardır? 

Popülistlere göre iktidarda elitler-monşerler vardır ve temsili olarak millet adına iktidara gelmelidirler. Sömürü ve Kanun düzeni temel çelişki değildir. Popülist; halkı mutlaka böler. Bir mutlak "millet" tanımı yapar. Bu tanıma uymayan "hain-ajan"dır. 

Değerler sömürülür. Her toplumsal farklılık ezilir. Popülist fırsatçıdır. Kutuplaşmayı tesis için her fırsatı kollar. Göçmen düşmanlığı popülizmdir ya da göçmen seviciliği. Aslolan "göçmen olmaması"dır. Yani huzur ve barıştır. Ama popülistin kitabında "barış" yoktur. Gerilim, çatışma, yarılma ile iktidarını korur.

"Diktatör Devirme Sanatı" adlı kitabımın konusu bu. Gramsci'nin kültürel hegemonyası üzerinden çeşitli çözüm önerilerim var. Türkiye, popülizm çukuruna düştü. Ancak bir açmazı belirtmek boynumun borcu. Popülist lider, manşetlerde "milletin adamı" diye raks ederken bir kültürel hegemonya inşa edemez. Mevcut kültürel alanı yok eder. Baskı ve sindirmeyle düşünceyi zindana atar. Ama yerine kültür ve düşünce koyamaz. Çünkü bir tarihsel bakışı ve nesnel bir çelişkiyi esas alan ideolojik temeli yoktur. Kof, boş, hantal ve ekran bağımlısıdır. 

Dolayısıyla kültürün çürümesi toplumu çürütür. Popülist, kitleleri nihai olarak yönetemez. Nefret limitlerini aşan bir beslenme bozukluğu yaratır. Ve yaşayan , etkileşen halk; resmedilen düşmanın gerçek olmadığını tespit eder. Büyü bozulur. 

Popülist liderler, tarihin en büyük felaketine yol açtılar. Hitler, hala yaraları sarılmamış ızdırapların sebebi oldu. Trump ABD'de "Biz vergilerini ödeyen namuslu Amerikalılarız" dedi. 

Meksika sınırındaki "duvar" üzerinden ABD halkını ikiye böldü. Erdoğan ise iş başına gelir gelmez hazine ile maliye arasındaki avans hesabı kaldırdı. Parayı ve emeği kontrol altına aldı. İlk iş, siyaseti sokaktan çekti. Sokak siyasetsizleşti ve sokaktan çektiği siyaseti "devlet içine" sıkıştırdı. 17 yıldır "devlet içi" hesaplaşmalar üzerinden yürüyen emek ve yaşam pahalılığını gündeme almayan bir siyasal gündemimiz var. 

İşte bu durumun panzehiri siyaseti sokağa indirmekti. CHP, ekonomi, pahalılık, üretim dedi. Yaşayan çelişkiler, sahte ayrışmaları boğdu. Halk, gerçek hainin "komşusu"olmadığını , cüzdanına göz dikenler olduğunu yaşayarak öğrendi. Ve popülist lider yenildi.

Bu bilincin şimdi " kültürel hegemonya" ile yaşamın gerçek tezatlarını kavraması gerekir. Bunun için en ideal güç "belediyeler"dir. Seçilmiş tüm belediye başkanları, Gramsci'nin hegemonyasını okumalı. Kültürel alan yeniden yeşerirse 2023'te popülist lider %20'leri dahi bulamayacaktır.Popülizm kağıttan kaplandır.Bir kez kaybederse "gemiyi terk etmeyin" diye ağlamaya başlar.Yaşanan bu değil mi? Şimdi esas mesele şu: Farklı bir popülizm mi inşa edeceğiz? Yoksa köklü bir restorasyon ve bilinç mi? Tercih bizim elimizde. Ben, çetin yolu seçmekten yanayım. Bir kültür devrimi...

Siyasetin temel çelişkisi ne? Bir parti niçin iktidarı ister? "Erdoğan olmasın " diye mi? Yoksa kendi ekonomi-politiği ile yaşayan çelişkiyle mücadele için mi? Şimdi tam bu noktada bir ekonomik-politik hat inşa etme zamanı. Ortaklaşmacı, kamucu, paylaşımcı bir üretim ekonomisi. Ve bu hat, popülizmin köksüz, yoz , istismarcı dilini yok edecektir. Yaşayan krize , yaşayan çözümleri "pratiğiyle" getirme zamanı. Büyükşehirlerde, 2023'te yönetimini devralacağımız ülkemiz için nasıl bir hayal kurduğumuzu gösterme imkanımız var. 

Öncelik, popülist zırvaların şeytani bir aldatma olduğunu, bu halkın yarısının millet, yarısının hain olmadığını, tüm inanç, kimlik ve farklılıklarıyla bir tek halk olduğumuzu ve bir arada eşit olarak yaşayacağımızı, devletin hiçbir inanca taraf ve hiçbir fikre,kültüre karşıt olmayacağını, herkesin huzur ve refahını tesis edeceğimizi açık,aleni, yaşatarak göstermeli. 

Ve hepimizin, tamamımızın düşmanının, emeğimize ve alın terimize göz dikenler olduğunu, birlikte üretip birlikte paylaşacağımız adil bir geleceği kuracağımızı göstere göstere ortaya koymalıyız.

Gelişmiş bir demokratik kültürü, belediyelerden başlayarak "yerleştirmeliyiz".

Hukuku, adaleti savunmalı, gemisinden kaçan mürettabata serzenme noktasına gelmiş şahsı görmezden gelerek, polemikten uzak, icraat odaklı bir dönem inşa etmeliyiz. 
İşte panzehir budur ...
                                                                                                     

Önceki ve Sonraki Yazılar
Eren Erdem Arşivi