Zeynep Bilgehan'dan 28 farklı kişinin kesişen hayat hikayesi

Zeynep Bilgehan'dan 28 farklı kişinin kesişen hayat hikayesi
Gazeteci Zeynep Bilgehan, Hürriyet Gazetesi'nde 5 ay boyunca yazdığı "Hey Gidi Yıllar" köşesindeki yazılarını kitap haline getirdi. Bilgehan, kitabına dair halktv.com.tr'nin sorularını yanıtladı.

19 Temmuz 2020'den 10 Ocak 2021'e kadar 28 farklı ismin fotoğraf albümleriyle dolu köşesinde, kişilerin hayat hikayelerini anlatan Zeynep Bilgehan, kitabına "Toplumda tanınan, sevilen, alanında başarılı 28 ismin hikayesini bulacaksınız" diyerek giriş yaptı. 

Bilgehan, kitapta yer alan kişilerin farklı şehirlerde doğup yetiştiğini belirtirken, "Bambaşka maceralar yaşayıp başka alanlarda çalışan, tanınan isimler. Ancak kitabı okuduktan sonra bunun aslında 28 farklı kişinin değil, kesişmiş hayatlardan oluşan tek bir hikaye olduğunu göreceksiniz" diyor. 

Bilgehan, karakterlerin ortak bir noktası olduğunu söylerken, "Kitapta yer alan kişilerin hayal kuran, azmeden, inat eden, inanan, çalışan ve başarın insanların yetiştiği, yaşadığı bir ülkenin hikayesi" dedi. 

Kitap, Türkiye’nin farklı konularında çalışma yapan 28 kişinin hayatını anlatıyor. Böyle farklı bir çalışma yapma fikri nasıl oluştu?

Her şey 19 Haziran 2020 tarihinde Vedat Milor’un sosyal medya hesabından 1979 yılında çekilmiş, gençlik yıllarına ait bir fotoğrafını paylaşmasıyla başladı… Meşhur birinin henüz tanınmadığı, hatta belki bir gün ünlü olacağını aklının ucundan bile geçirmediği döneme ait fotoğrafı büyük ilgi uyandırdı. Buradan da Hürriyet Gazetesi’nde Pazar günleri yayınlanan ‘Hey Gidi Yıllar’ köşesi doğdu… Bu kitapta, 19 Temmuz 2020-10 Ocak 2021 tarihleri arasında köşede eski fotoğraf albümlerini karıştırdığımız toplumda tanınan, sevilen, alanında başarılı 28 ismin hikayesi yer alıyor;  Alpay, Altan Öymen, Prof. Dr. Arif Verimli, Bedri Baykam, Cemal Enginyurt, Cemil Çiçek, Coşkun Aral, Cüneyt Arkın, Doğan Hızlan, Erol Evgin, Ezel Akay, Fatma Şahin, Güneri Cıvaoğlu, Hakan Bayrakçı, Haldun Dormen, İdil Biret, Prof. Dr. İlber Ortaylı, Prof. Dr. Mehmet Ceyhan, Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu, Muazzez İlmiye Çığ, Prof. Dr. Naci Görür, Nevzat Aydın, Nilgün Belgün, Oya Eczacıbaşı, Selda Bağcan, Prof. Dr. Şener Üşümezsoy, Vedat Milor ve Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen.

Kitaptaki kişilerin tamamı Türkiye’nin tanınan simaları, çoğu insan onların hayatlarına dair bilgileri sizin eseriniz sayesinde öğreniyor. Size en farklı gelen, şaşırtan ve etkileyen kişiler kimlerdi?  

Hepsinin hikayesinde etkileyici pek çok farklı şey var. Ancak beni en etkileyen farklı isimler olsa da hepsinin hikayesindeki ortak yanlardı... Bu ortak özellik de alanlarında başarılı olmalarını çalışkanlıkları, işlerini ve memleketlerini, insanları, insanlığı sevmeleri sağlıyor. Bulundukları her ortamdan fayda sağlamaya, olumlu yanlarını görmeye çalışarak hedeflerine ulaşmak için bir katma değer olarak birikim ve deneyim elde etmişler.

Gazeteci yazar Doğan Hızlan: “O ‘Güzel Dönem’den ‘Nefes Nefese’ Çağı’na yolculuk”

“Sevdiklerinizi yapın. Kendinizi o mesleği adarsanız, başarılı olursunuz. İnsan en iyi sevdiği şeyi yapar. Kendimi geçmişime bakıp yargılamamaya çalışırım. Bunu yaparsanız gelecek için yaratıcılığınızı kaybedersiniz. Yunus’u hep anımsarım: Her dem yeni doğarız, bizden kim usanası!”

*

Usta tiyatrocu Haldun Dormen: “Bir bulutun peşinde tiyatroya esir düştüm”

“Aklımda oyunculuktan başka şey yoktu ama bunu aileme söyleyemiyordum. 11. sınıftan sonra artık ‘Bu çocuk ne olacak?’ diye telaş etmeye başladılar. Onlar ‘Avukat mı yoksa doktor mu?’ diye tartışırlarken ben gizlice Yale Üniversitesi’ne başvurumu yapmış ve kabulümü almıştım bile! Babam, ‘Her ne olacaksan en iyisi ol!’ dedi. Ben de hayat boyu babama layık olmaya çalıştım.”

Usta oyuncu Cüneyt Arkın: “Bozkırda saf çocuktum, ‘Artiz’ oldum, herşey değişti!”

“İlkokulda aileme destek olmak için bostan bekçiliği yaptım. Üç ay tek başıma doğada kaldım. Bu tecrübe yüreğime öylesine zenginlik, engin düşünme farkındalık gücü verdi ki.. Tabiatın içinde üç ay herkese hasretken köpeklerimden dostluğu, nezaketi, vefayı öğrendim. Sabrı ve dayanıklılığı da sıpadan öğrendim.”

*

Eskişehir Belediye Başkanı Prof. Yılmaz Büyükerşen: “Yılmaz Hoca’nın yaşam treni; her makas bir macera!”

“1937’de bir göçmen evinde doğmuşum. Göçmen çocukları yoklukta büyüdükleri için oyuncaklarını kendileri yaratmak zorundaydılar. Çorak toprakla yumurta akını karıştırıp bilye, tellerden ve tahta parçalarından kaba saba arabalar, kışın buz tutan Porsuk Nehri’nde tek ayakla kaymak için uyduruk paten kızaklar yapardık.”

*

Tarihçi yazar Prof. Dr. İlber Ortaylı: “En güzel yıllarım; öğrenciliğim…o zaman da muhitim genişti!”

“Ben ilk tercih olarak ‘Hukuk Fakültesi’ni yazdım. Sonra tarih, arkeoloji diye sıraladım. ‘Erkek çocuk mühendis, avukat, doktor, hukukçu olur’ düşüncesi vardı. Hukuku da seviyordum aslında, yatkınım. Sonunda gittim, girdim. Çok da iyi puanla kazandım ama okul beni çok sıktı.”

*

Jeolog Prof. Şener Üşümezsoy: “Dağlarda mineral, toplumda dönüşüm arıyordum”

“Delikanlı olmanın yolu sokakta, karşıda kaç kişi olursa olsun kavgadan kaçmamaktı. Çocukken kavgada cesur olunca kendine güven geliyor, titremiyorsun. Bunun faydasını hayatım boyunca gördüm. Deprem tartışmalarında 10 üniversitelinin karşısına çıkabiliyorum! Bunun sonucunda karar aldılar; “Şener varsa biz gelmeyelim” diyorlar. Tabii jeolojik birikimim hepsinden fazla olduğundan da benle tartışamazlar.”

*

Foto muhabiri Coşkun Aral:  “Herkesin kaçtığı yere koşan adam”

“Çubuk gibi bir adamdım ama yaşama azmim çok fazlaydı. Memleketin Siirt’te, dayım doktordu. Köylerden insanlar tedavi olmak için gelirdi. Bir sefer eşkıyalar kaçırmıştı. 1960ların meşhur üç eşkıyalarından Hamido, Hekimo ve Koçero. Ben de onun gibi idealist bir doktor olmak, bilmediğim coğrafyaları keşfetmek istiyordum.”

*

Sanatçı Selda Bağcan: “Festivallerin aranılan fizik mühendisi!”

“15 yaşındayken yine meşhur oldum; ‘Küçük Selda’ diye! Fakat o sene lisede Fizik dersinden çaktım! Sınıfta kalınca müziği bıraktım, lanet okudum! Hocalarda da ‘Bu şöhretli ya derslerine çalışamaz’ diye bir önyargı vardı. Bir sene sonra iftihara geçip sonra da fizikçi oldum!”

*

Sanatçı Erol Evgin: “Popun zamansız prensi”

“Müziğimiz ülkemizin değerleriyle evrensel yapıları buluşturuyordu. Dünyanın öbür ucuna bakarak şarkı söylemek bize göre değildi. Türk pop müziğinde ‘kilometre taşı’ diye söylediğimiz şey buydu. Hep övünürüm bununla. Çok şiirsel sözleri ben de doğru bir Türkçeyle okumaya çalıştım.”

Sanatçı Nilgün Belgün

“Piyano hocası Ermeni madam geliyor, ‘Do basacaksın, si basacaksın!’ diye bana klasik Batı müziği çaldırıyordu; Beethoven, Mozart… O kapıdan çıkar çıkmaz ben ‘Gözleri aşka güleeen taze söğüt dalısın, gözleri aşka güleeeen, gel bana her gece sen..’ diye kendi sevdiğim müziği çalmaya başlıyordum!’

*

Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Prof. Mehmet Ceyhan: “Çayda çıradan virüs avcılığına”

“Genelde çok ders çalışan bir öğrenciydim ama Elazığ’dan itibaren halk danslarına ilgim vardı. Yurt dışına gidip Türkiye’yi temsil eder hep de birinci olurduk! İngiltere’de Kraliçe Elizabeth’e çayda çıra oynamışlığımız var.”  

*

Psikiyatrist Prof. Arif Verimli: “İşler hiç de öyle değilmiş Freud!”

“İnsanlar kulak doktoruna gider, kulaklarını gösterir tedavi için ama kişilik sırlarını açıklamaktan çekinirler çünkü psikiyatrik sır, toplumsal varoluşu etkiler. O kadar süzgeç koyarsın ki, bilinçli konuşman, süzgeci geçebilenlerden ibarettir. Benim işim süzgeci geçemeyenlerledir…”

*

Meteoroloji Mühendisi Prof. Mikdat Kadıoğlu: “Fırtınaları kovalayan bir sel göçmeni”

“Üniversite için ilk sıralara mimarlık ve inşaat bölümlerini yazmıştım. Laz müteahhit olacaktım! Ama hava durumuna da merakım vardı. Köydeyken, bir gün bir yağmur yağdı ama ne yağmur! Bu kadar yağmur gökte nasıl duruyor, bu suları aşağı kim diyor diye büyük bir merak içine girdim.”

*

Gaziantep Belediye Başkanı Fatma Şahin: “Ömrüm ‘Olur, olur, bal gibi olur’ demekle geçti!..”

“Fabrikadaki 150 mühendis müdürün biri ben olmak üzere yalnızca ikisi kadındı. Yemekhanede çaycılar yalnızca erkek mühendislere servis yapardı. Bize de çay getirmesi için epey uğraştık. Bir bardak çay aslında büyük bir mücadeleyi simgeliyordu. Sonunda kazandık. Bugün, yüzlerce kız çocuğumuz okullarda, kadın mühendisimiz çok başarılı şekilde özel sektörde çalışıyor.”

*

Vedat Milor

“Galatasaray Lisesi damak tadı iyi olan çok insan çıkartır. Birçok arkadaşım yemeğe benden daha meraklıydı. Yıllar sonra farklı bir kimlikle ortaya çıkışım sınıfımdakileri çok şaşırtmıştır; ‘ulan bu adam hiçbir şeyden anlamazdı’ deseler haksız olmazlardı!”

Sanatçı Bedri Baykam: “Yaşıtları Cin Ali Çizerken o sergi açıyordu”

“Fotoğraf çektirmek, televizyona çıkmak güzeldi ama çocukken katıldığım sergi açılışlarında kafamda tek bir şey var; işler bitse de yarın şu oyuncakçıya bir baksam!”

Yemeksepeti kurucusu Nevzat Aydın: “Bir zamanlar internet yokken…”

“Dededen miras, küçüklüğümden itibaren Trabzonsporluydum ama Bursaspor’un da hiçbir maçını kaçırmazdım. Amatör kümenin maçlarına da gider, izleyip beğendiği futbolcuların isimlerini faks ile Trabzonspor’a bildirirdim!”