İstanbul’un Efsane Kültür Mekanları Şimdi Ne Durumda?

İstanbul’un Efsane Kültür Mekanları Şimdi Ne Durumda?
Genç yaşlı hemen herkesin dilindedir ‘Ah o Eski İstanbul!’ Değil ki on, yirmi yıl; üç beş yıl öncesi bile özlenir İstanbul’un. Zaman debisi yüksektir nedense. Her şey çok hızlı değişir. Her sabah işe gitmeden uğradığınız...

Genç yaşlı hemen herkesin dilindedir ‘Ah o Eski İstanbul!’ Değil ki on, yirmi yıl; üç beş yıl öncesi bile özlenir İstanbul’un. Zaman debisi yüksektir nedense. Her şey çok hızlı değişir. Her sabah işe gitmeden uğradığınız o pastane, bir sabah uğradığınızda yerinde olmayabilir. Ya o uzun masalar kurulup eş dost sohbete daldığınız restoranlar, dans ettiğiniz o kulüp, onca yaşanmışlığınız olan başka başka mekanlar… Hani bir Kemancı vardı mesela, ne oldu o? Hayal eski Hayal mi hala?

Kültür Sanat dedi mi İstanbul’un kalbinin attığı Atatürk Kültür Merkezi. Sonra Emek Sineması vardı bir de, bir sabah uyandık ve yoktu artık! İşte içimizde böyle bir vefa duygusu ve  hasretle, onca zaman hatıralarımızı taşıyan İstanbul mekanlarının halini hatırını sormak istedik… “Nasılsınız? Ne durumdasınız?” dedik. İşte cevapları…

1- ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ

Sadece İstanbul’un değil Türkiye Cumhuriyet döneminin en simge adreslerinden biri oldu hep. Öyle az bir zaman değil, tam 46 yıldır hayatımızda. Düşünün ki, 1969 yılında açıldığında, dünyanın dördüncü büyük sanat merkezi olarak hizmet vermeye başlamıştı. O zamanki adı İstanbul Kültür Sarayı’ydı. Tabiri caizse açıldığı günden itibaren çok badireler atlattı. 27 Kasım 1970’te Arthur Miller’in ‘Cadı Kazanı’ adlı oyunu oynanırken, o esnada çıkan yangında harap oldu. Çok zor toparladı kendini sonra ve ancak 1978 yılında, yeniden hizmet vermeye başlayabildi. Defalarca tadilata girdi, çıktı. Defalarca binanın ‘ekonomik ömrü tamamlandığı’ gerekçesiyle yıkılması dile getirildi. Ama o hep en mağrur haliyle, bir şekilde ayakta durmayı başardı. Yıllarca opera, bale, tiyatro ve kongrelere ev sahipliği yaptı. Sonra hepsini hafızasına aldı, bir kez daha çalışması durduruldu. İdari İşler Müdürlüğü’ ile görüştüğümüzde, bize verilen yanıt “Biz de hiçbir şey bilmiyoruz, sadece bekliyoruz!” oldu.

2- EMEK SİNEMASI

 Cumhuriyet tarihinin en eski sinemasından bahsediyoruz. 1924 yılında, Beyoğlu,Yeşilçam Sokak’ta ilk kez kapılarını açtığında, adı Melek Sineması’ydı. Mimari yapısı, tarihi kimliği ve 875 kişilik salonuyla diğer sinema salonlarından çok farklıydı. Varlık vergisi yıllarına gelindiğinde bina ve külliyesi belediye tarafından satın alındı ve 1957 yılında Emekli Sandığı’na devredilince, Emek Film’in de sahibi olan Emekli Sandığı, sinemayı yenileyerek Emek Sineması adıyla yeniden hizmete açtı. Tüm bu tarihi öneminin yanı sıra başka türlü bir duygusal bağ ve yaşanmışlığı vardı elbette İstanbullularla. Hani biri sorsa, bir insan gibi tasavvur edebilirdiniz. O kadar hayatımızın içinde, o kadar bizimleydi. Romantikti, entelektüeldi… O hep, en eski ama; anılarımızda hep yeni kalabilendi! 20 Mayıs 2013’te, binanın devredilmesi ve restorasyon çalışmaları kapsamında tamamen yıkıldı ve iki yıl aradan sonra, restorasyon çalışmaları şimdi tamamlanmak üzere. Cercle d’Orient, İskentinj Apartmanı, Melek Apartmanı, Emek Sineması, İpek ve Rüya sinemalarını kapsayan yapı adası, eylül ayında ‘Grand Pera’ adıyla yeni bir pasaj kompleksi olarak açılacak. Emek Sineması Grand Pera’nın en üst katında hizmet verecek.

 

3- HAYAL KAHVESİ

 ‘Duvarların dili olsa da konuşsa’ denecek kadar hatırayı omzunda taşıyan bir diğer mekan da hiç şüphesiz Hayal Kahvesi. O hala dimdik ayakta; ama o da çok ciddi bir değişim süreci geçirdi. 1992 yılında, Beyoğlu, Afrika Pasajı’nda ilk açıldığı zaman, rockseverler için tam anlamıyla hayallerin gerçeğe dönüşmesi gibiydi. Benzerlerinden hep farklıydı. Anadolu’dan iki günlüğüne gelenlerin bile mutlaka bir gecesini ayırdığı bir konser mekanıydı. Her gece canlı müzik vardı ve yola yeni çıkan pek çok solisti ve grubu kendiyle birlikte yükseltti. O kadar ki, mekanla neredeyse özdeşleşen gruplardan Bulutsuzluk Özlemi’nin solisti Nejat Yavaşoğulları’nın da deyimiyle, adeta bir okul görevi gördü ve onlarca öğrenci mezun etti. Uzun yıllar boyunca İstanbul gece hayatına yön vermeye devam etti; ancak 2012 yılında, Afrika Han’ın restore edileceği gerekçesiyle han boşaltılınca, Hayal de Meşelik Sokak’taki bugünkü yerine taşınmak zorunda kaldı. Hayal, artık o eski Hayal mi? Ona siz karar verin.

4- KEMANCI

İlk açılışı 1986’da, Galata’da, köprü altındaydı. 1992’de Galata Köprüsü yanınca Taksim, Sıraselviler’de yeniden açıldığı zamanı, kime sorduysak ‘muhteşemdi’ cevabını aldık. İstanbul sınırlarını aşan bir şöhreti vardı Kemancı’nın. Ankaralısı da bilir, gitmediyse duyar; İzmirlisi de bir dost sohbetinde, orada geçen bir anısını anlatırdı muhakkak. O dönem için çok büyük bir sahnesi, çok iyi bir ses sistemi ve barı vardı. Tabir caizse rock bar değil, neredeyse bir rock center’di. Bütün alternatif müzikseverleri bir araya getiren bir birleştirici gibiydi. Rock’çısı, rap’çisi, popçusu, metalcisi oradaydı. Ayrıca bugün severek, hayranlıkla dinlediğimiz, şarkılarını ezbere bildeğimiz pek çok sanatçı, sesini ilk oradan duyurdu. Kendilerini hep ‘Kemancı kültüründen geliyoruz’ diye tarif ettiler. Teoman, Şebnem Ferah, Ogün Sanlısoy, Özlem Tekin, Pentagram grubu, Kargo bizim ilk aklımıza gelenler. Ama nedense her güzel şey gibi o da zamana yenik düştü. 2000’li yılların başında eski popülaritesini kaybetmişti artık. 2006’da kapanarak iki bina yanına taşındı ama bir daha asla o eski Kemancı olamadı ve bir süre sonra orası da zamana tamamen yenik düştü. Artık o da yok!

 

5- MARKİZ PASTANESİ

İstiklal Caddesi’nde bulunan Şark Pasajı girişinde, 1940 yılında, hem kafe hem pastane hem de restoran olarak hizmet vermek üzere kapılarını açan Markiz, O yıllarda dönemin edebiyatçılarını, üniversite hocalarını ağırlayan, onlarla özdeşleşen bir mekandı. Gördüğü ilgide, nefis çikolatalarının, yemek kalitesinin yanı sıra, tarihi dokusu ve mimari yapısı da hiç şüphesiz çok belirleyici olmuştur. Öyle ki, Salah Birsel, kitaplarında “40 kuşağının Markiz’i” diye bahseder anı yazılarında.  Ne var ki 1970’te bir oto yedek parçacısına satılan bina, Haldun Taner başta olmak üzere pek çok edebiyatçı ve sanatçının çabasıyla, Gayrimenkul Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu tarafından korunması kararı alınsa da, eş zamanlı olarak devam eden tahliye davası sonucunda, 1980’de kapanmak zorunda kaldı. 1990’da Aksoy Grubu tarafından satın alınınca, hem bina hem de pastane aslına uygun bir şekilde restore edilerek tam 23 yıl sonra, 2003 yılında yeniden hizmete açıldı. Ancak hiçbir zaman eski duygusu ve ruhuna kavuşamadı ve 2013’te tamamen veda etmek zorunda kaldı. Şu an mekanın yerini ‘Yemek Kulübü’ işletiyor.

 

 6- ARKA BAHÇE

2000’li yılların başlarında, Rumelihisarı, Kalabahçe Sokak’ta, Bebek’e doğru uzanan ağaçları seyrederek hayallere daldığınız, hamaklarında kitabınızı okuduğunuz, masalarında uzun soluklu kahvaltılara oturduğunuz bir masal diyarı gibiydi Arka Bahçe. Şehrin ortasında kendinizi gerçek hayattan izole edilmiş hissedeceğiniz çok nadide bir ‘arka bahçe’ydi. Sinemacılar, tiyatrocular, edebiyat camiası ve Boğaziçi Mezunlar Derneği’ne çok yakın olması sebebiyle belki de, Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerinin uğrak yerlerinden biriydi. Kısaca okulu kıran gençler oradaydı. Doğum gününü kutlamak isteyen oradaydı. Naim Dilmener ve Murat Meriç DJ set kurar, o plak senin bu şarkı benim, duygudan duyguya geçerdiniz… Arka Bahçe, Ekim 2008’de tamamen kapandı. Anılar mı? Onlar zaten yolu Arka Bahçe’den geçmiş herkesin hafızasında saklı.

 Rumelihisarı’ndaki Arka Bahçe bir zamanlar çok popülerdi. Ancak ne yazık ki 2008 yılında kapandı.

7- İNCİ PASTANESİ

1944 yılında girmişti İstanbulluların hayatına. İsmiyle müsemma, Beyoğlu’nun inci pastanesiydi o. Sabah işe giderken uğrayıp sıcak poğaçasını aldığınız, ayaklarınızın yerini gözü kapalı bulacak kadar ezbere bildiği, o alışkanlığınız da Emek Sineması’yla aynı kaderi yaşamak zorunda kaldı maalesef. Emekli Sandığı’nın kiracısı olarak yıllarca hizmet veren pastane, binanın devredilmesiyle yıkıldı ve Şehit Muhtar Mahallesi, Mis Sokak’a taşınmak zorunda kaldı.