Kılıçdaroğlu: Vaizelerle toplantı yaptık
Halk Tv Genel Yayın Yönetmeni Suat Toktaş'ın sorularını yanıtlayan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu gündeme dair değerlendirmelerde bulundu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın CHP'deki başörtülü kadınlara 'vitrin mankeni' sözleri üzerine başörtülü başörtüsüz tüm kadınlardan özdür dilemesi gerektiğini vurgulayan CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, "Partimizde başörtülü kadınların olması işte sembolik değil. Erdoğan vaizelerle toplantı yapmamıştır ama bu kardeşiniz vaizelerle de toplantı yaptı. Biz bunları alıp siyasete malzeme etmiyoruz. Bunu kalkıp televizyonlarda şov için yapmıyorum. Ben inandığım için yapıyorum." dedi.
Halk Tv'ye konuk CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun açıklamalarından öne çıkan kısımlar şöyle:
2021 yılı için ne güzel dileklerde bulundunuz. Aynı dileği Erdoğan’dan da beklerdim. Erdoğan da yılın ilk günü vatandaşlara sıcak sevgi dolu bir mesaj verebilirdi. Ama bir televizyon programındaki tartışmadan yola çıkarak, Cumhuriyet Halk Partisi'ni tekrar başörtüsü üzerinden suçlaması, akıl alacak şey değil.
"Erdoğan gündem yaratamıyor"
Yeni bir yıla girmişiz, bari hiç değilse sevgiden söz et, saygıdan söz et. İnsanlar bir dert ortağım içindeler. Pandemi var, ekonomik sıkıntıları var, geçinemiyor. İnşallah bunları atlatırız de, güzel mesajlar ver. Ama onun üzerinden fırsat bilip, CHP’yi suçluyor. Nedeni şu aslında, Erdoğan gündem yaratamıyor. Erdoğan’ın bütün hayatı Cumhuriyet Halk Partisi ve Kemal Kılıçdaroğlu. Nasıl ben Kemal Kılıçdaroğlu’nu yok ederim, nasıl Kılıçdaroğlu’nu zor duruma sokarım, nasıl CHP’yi zor duruma sokarım. Sokamazsın kardeşim sokamazsın.
Ben yeri geldiğinde Cumhuriyet Halk Partisi'ni de, geçmişteki bazı uygulamaları nedeniyle eleştiren birisiyim. İnsanlar hata alabilirler, insanların eksiği olabilir, insanların yanlış olabilir. Kurumların da eksiği yanlışı olabilir. Hepimiz bir şekilde hayatın bir döneminde görev alıyoruz, görev yapıyoruz eksiğimiz fazlamız olabilir. Ama artık 21. yüzyılda bir başörtüsü sorununu gündeme getirip; siz şöyle yaptınız, böyle ettiniz. Bak bay Kemal konuşmadı. Halbuki ben konuştum. Tabi oradaki sorun şu, buna da girmek istemiyorum ama hadi gireyim. Bizim konuşmalarımızı bizim yaptığımız açıklamaları havuz medyası diye tanımladığımız televizyon ve gazeteler vermiyor. Vermediği için Erdoğan da onları izlediği için benim hiç konuşmadığımı sanıyor. Oysa ben konuştum düşüncemi söyledim düşüncemi açıkladım.
Kılıçdaroğlu, CHP’nin muhalefet partisi olduğu için yandaş medya tarafından da Cumhurbaşkanı Erdoğan'a aktarıldığını belirten Toktaş’a şöyle yanıt verdi:
"Başörtüsü tartışması artık Türkiye’nin gündeminden çıkmalı"
Belki sinirlenmesin diye makaslanıp aktarılıyordur bilmiyoruz. Orası benim için kocaman bir muamma. Çünkü konuşmadı diyor, konuştum. Söylemedi diyor, söyledim. Düşüncemi de rahatlıkla söyledim. Üstelik bu düşünce yeni bir düşünce değil. Öteden beri ifade ettiğim bir düşünce. Başörtüsü tartışması artık Türkiye’nin gündeminden çıkmalı. Türkiye’nin gündeminde, kadının kılık kıyafeti ile uğraşmak diye bir şey olmamalı. Kadınlar arzu ettikleri gibi giyinirler, arzu ettikleri gibi rahatlıkla gezebilirler. Siyasetçi olarak bizim görevimiz de herkese saygı duymaktır. Biz kimsenin kimliğiyle uğraşmıyoruz yaşam tarzıyla uğraşmıyoruz inancıyla uğraşmıyoruz. Dünyanın en zengin kimliğine sahip bir ülkeyiz biz. Her kimlikten insanımız var bu bizim bir zenginliğimiz. Çok farklı inançlar da insanlar var bu da bizim bir zenginliğimiz. Hepimiz aynı Allah’a aynı kitaba aynı peygambere inanıyoruz. Farklı inançlar da olan insanlarımız var. Onlara da saygı duymak zorundayız. Yaşam tarzları farklı olan insanlar var onlara da saygı duymak zorundayız.
"Siyasetçinin görevi ne olmalı?"
Siyasetçinin görevi şu olmalı onun kimliğiyle yaşam tarzıyla başörtüsüyle uğraşacağına kardeşim o kişinin işi var mı yok mu, o aile geçiniyor mu geçinemiyor mu, ailenin talepleri nedir, o talepler karşılanıyor mu karşılanmıyor mu? Neden hala İstanbul’da bazı bölgelerde kişi başına düşen yeşil alan sayısı 1 metreden az. İstanbul’da yaşayan insanlar en çok Ak Parti'ye ak oy veren insanlar. Peki Bu insanların ağaç görmeye hakkıları yok mu, park görmeye hakları yok mu, çocuklarını güzel bir okula göndermeye hakları yok mu, bu mahallede bir kreşin olması bu insanların talebi değil mi? Siyasetin konusu budur, bu sorunu çözecek siyaset. Bunları bırakmışız insanlar evlerinde perişan vaziyette onun gündeminde vay Kılıçdaroğlu vay CHP vay başörtüsü.
"Bütün kadınlardan özür dilemesi lazım"
Daha ağır bir şey söyledi; vitrin mankeni. Bütün kadınlardan özür dilemesi lazım . Başı açık başörtülü bütün kadınlardan özür dilemesi lazım. Hiçbir kadın vitrin süsü vitrin konusu falan değil olmamalı. Her insanın bir gururu her insanın bir onuru her insanın bir beklentisi vardır. Bir insanı kalkıpta bir başka kişi aşağılamak gibi bir hakkı hukuku yoktur.
Partimizde başörtülü kadınların olması işte sembolik değil. İnanan o kadar çok kişi varki. Erdoğan sadece adalet yürüyüşüne baksaydı orayı bir izleseydi, orada görecekti. Erdoğan vaizelerle toplantı yapmamıştır ama bu kardeşiniz vaizelerle de toplantı yaptı. Biz bunları alıp siyasete malzeme etmiyoruz. Zaman zaman bir araya geliyoruz, oturuyorum konuşuyorum. Ne kadar samimi olduğumuzu inanca ne kadar yaklaştığımızı herkesin kişiliğine, kimliğine ne kadar saygı duyduğumuzu anlatıyorum. Ama bunları kalkıp televizyonlarda şov için yapmıyorum. Ben inandığım için yapıyorum.
"Değişik kesimlerinden kanaat önderleri ile de toplantı yaparım"
Başörtüsü bizim geleneksel olarak da taktığımız inancımız nedeniyle de taktığımız bir şey. Kırda da takarız, kentte de takarız, kasabada da takarız. Bu insanların kendi giyimidir, kendi tarzıdır. Benim görevim ona saygı duymaktır.
Zaman zaman toplumun değişik kesimlerinden kanaat önderleri ile de toplantı yaparım. Derim ki bize zaman zaman televizyonlardan izlersiniz. Ya Kılıçdaroğlu’nu keşke bir görseydim de şu soruyu sorsaydım diyebilirsiniz. Bakın ben geldim rahatlıkla bana her türlü soruyu sorabilirsiniz, her türlü eleştiri yapabilirsiniz. Siz ne kadar samimi olursanız ,ben de samimi olarak sizin bütün eleştirilerinizi sorularınıza yanıt vermeye çalışırım. Bizim bu toplantılar genelde 2,5 saat süren toplantılar. Yirmi yirmibeş saygın kanaat önderi olur Ve oturur onlarla tartışırız, konuşuruz. Benim de öğreneceğim çok şey var. Dolayısıyla birbirimizi daha iyi anlıyoruz önyargılardan arınmak lazım. Siyaset ön yargı üzerinde gitmez. Siyaset adamının temiz olması lazım, siyaset adamının kirli olmaması lazım. Siyasetin rüşvetle, fakir fukaranın lokmasıyla işinin olmaması lazım. Onun ağzındaki lokmayı anlaması lazım. Siyasetçinin işi bu ülkede sorunu olan vatandaş var mı var o sorunu ben nasıl çözerim. Hakkari’de de olabilir Rize’de de olabilir. Açlık çeken işsizlik çeken insanlar olabilir. Dolayısıyla bunların hepsi ile siyaset insanının uğraşması lazım.Siyaset insana kalkıpta niye böyle giyindin ayakkabı niye böyle elbisen niye böyle başörtü niye böyle eteği niye böyle. Bunlarla siyaset uğraşmaz bu siyasetin dışındaki bir alandır.
Başörtüsü tartışmaları
Başörtüsü ve kadın meselesi benim için kapanmış bir konuydu. Boşuna tartışıyoruz yani. Neden ben senin giyimine inancına kimliğini yaşam tarzına saygı duyuyorum. Seni bu Eğer üzerinden bir toplum ötekileştiriyorsa gel bana haber ver kardeşim. Beraber yürüyeceğiz.
Halk TV Genel Yayın Yönetmeni Suat Toktaş'ın, "Sayın Erdoğan iktidara geldiğinizde başörtüsünü tekrar yasaklayacaksınız gibi uygulamalar yapabileceğiniz yönünde açıklamaları olmuştu iktidara geldiğinizde bugün için uygulanan her şey devam edecek mi?" sorusunu CHP lideri Kılıçdaroğlu şöyle yanıtladı:
Aman sakın ha CHP’li belediyelere oy vermeyin. Bunlar gelince sosyal yardımı kesecekler demişlerdi. Hiç de öyle bir şey olmadı. Ne oldu daha insani yapıldı. Ekrem Bey İstanbul’da süt dağıttığı zaman bunu siyasete malzeme etmedi. Yoksul insanlara yardım yaparken medya önünde yapmadı. Erdoğan dedi ki, hani bunlar süt dağıtacaktı ne oldu bu sütler? Oysa o sütler aylardır dağıtılıyordu ama onun haberi bile yoktu. İşte gerçek inançlı insanların yapması gereken de budur. Sağ elin verdiğini sol el görmeyecek..
"Düzgün, ahlaklı bir siyaset anlayışı egemen kılmak istiyoruz"
İktidara geldiğinizde kılık kıyafet gibi bir gündeminiz yok mu?
İktidara geleceğiz. Dostlarımızla beraber iktidara geleceğiz. Bizim kişinin inancıyla kimliğiyle yaşam tarzıyla uğraşacak zamanımız da yok uğraşmayacağız. Herkesin kimliğine kişiliğine yaşam tarzına saygı duyacağız. Ne yapacağız o insanların sorunları varsa o sorunlara kilitleneceğiz. Diyelim ki başı açık veya başı kapalı çocuğu işsiz. Ayrıcak mısınız onları? Onlar ayırıyorlar biz ayırmayacağız. Herkesin işi olacak. Eğer bu memlekette huzur isteniyorsa herkesin işi herkesin aşı olacak. Bu memlekette bereket isteniyorsa israfa son vereceksin. İsraf olmayacak yolsuzluk olmayacak.
Balık baştan kokar diye bizim güzel bir atasözümüz vardır. Baştaki kokarsa altta felaket olur. Bugün geldiğimiz tablo budur en baştan en aşağıya kadar halkına hesap veren vatandaştan topladığı verginin her türlü hesabını vatandaşa veren. Düzgün ahlaklı bir siyaset anlayışı egemen kılmak istiyoruz. Bizim hedefimiz bu.
"Erdoğan Saray'ında oturuyor, kendi hayal dünyasında yarattığı bir Türkiye var"
Erdoğan’ın bir amacı var. O maçı ben biliyorum. Amaç, devletin zenginleşmesi insanların işsiz olmaması, insanların karnının doyması, insanların özgür bir ortamda haber yapmaları, insanların adalet kurumundan adalet beklemeleri. Erdoğan’ın bunlarla bir ilgisi yok. Erdoğan bunları tamamen bırakmış vaziyette. Erdoğan tümüyle sarayında oturuyor. Kendi hayal dünyasında yarattığı bir Türkiye var. Saraya baktığın zaman herkesin karnı doyuyor, herkesin ,üç dört maaşı var. Hatta istiyorsa yeniden bir yerde bir yönetim kurulu üyeliği bulabiliriz yedinci sekizinci maaş da olabilir. Bir elleri yağda bir elleri balda. Bakıyor Türkiye burası diyor burada hiç kimsenin bir sorunu yok diyor. Sarayın dışına çıkabilir mi Erdoğan?
"Fırından ekmek almaya 3000 polisle gidiyor"
Herhalde benim eleştirilerim üzerine, geçen fırından ekmek alıyor. Fırından ekmek almaya giderken kaç araçla gidiyor. Kaç polisle gidiyor. 3000 polisle gidiyor. Yüzlerce araç, helikopter. Allah aşkına bu israf nedir ya? Bir düşman ülkesine gitsen böyle bir koruma ordusuyla git. Burası senin vatanın, senin Ülken kardeşim. O fırıncı da senin fırıncın. O fırıncının derdini sordu mu acaba? Fırından ekmek alırken bir fotoğraf işte Erdoğan Türkiye gerçeği.
Hayal aleminde geziyorlar. Emin olun o kadar çok insanımız var ki kuru ekmeye muhtaç. O kadar çok şımaran bir kesim var ki. Egosunu tatmin ederken fakirlerden intikam almak gibi bir düşünceyi ifade eden bir anlayış bir siyaset anlayışı. Bakın aşağıya yansıyan nedir sarayda yaşananlar aşağıda yaşanan arasında hiçbir fark yok.
Bütçe görüşmeleri sırasında insanlar kuru ekmek yiyorlar deyince bir Ak Parti milletvekili demekki aç değiller diye bir ifade kullanmıştı. Geldiğimiz nokta budur bu noktadan Türkiye’yi çıkarmamız lazım. Bu gerçekleri aslında hepimiz biliyoruz ben de biliyorum vatandaşla biliyor fakiri fukarası da biliyor zengin de biliyor herkes biliyor. Sorun Biz bu ülkeyi nasıl düzlüğe çıkaracağız. Bu ülkeyi düzlüğe çıkaracağız. Nasıl düzlüğe çıkaracağız? Bu ülkeyi düzlüğe çıkarmanın birinci yolu, dünyanın her tarafında böyledir; herkese can ve mal güvenliği vereceksin, yani adalet olacak. Yani kimse kimsenin malını zorla almayacak. İnsanlar yatırım yaparken yarın birileri gelip el koyabilir mi diye kaygıya kapılmayacak veya bir şey söylediğim zaman beni hemen alıp hapse mi atacaklar diye bir kaygı duymayacak. Can ve mal güvenliği yani adalet.
"Bir ülkede adalet olmazsa devlet olmaz"
2021’in ilk günlerindeyiz gönlümüzde yatan ne bu ülkede adalet olsun. Kainatın düzeni bile adalet üzerine kuruludur. Şimdi biz bu güzel ülkede bana söyler misiniz yargının en tepesindeki insan bile adalete olan güvenin yüzde 30'lara indiğini söylüyor. Bir ülkede adalet olmazsa devlet olmaz. Devletin temeli adalet değil mi. Siz adaleti dinamitlediğiniz zaman devleti dinamiklemiş oluyorsunuz. Devlete olan güven sarsılmış oluyor. Oysa devlet insanın can ve mal güvenliğini sağlayan kocaman bir tüzel kişiliktir. Hakimi ile savcısıyla ekonomisiyle yargıcıyla bütün bunların hepsiyle beraber adaleti sağlıyorsunuz. Adalet sadece mahkemede değil. Kişi açsa karnını doyurmuyorsanız orada bir adaletsizlik vardır. 'Bir yer biri bakar kıyamet ondan kopar' bu sözlerin tamamı tarihte yaşanan olayların bıraktığı izdir. Ve gelecek kuşaklara bunu yapmayın demektir aynı zamanda.
"83 milyonun ödediği vergiler, Londra’daki bir avuç tefeciye gidiyor"
Bugünkü tablo geçtiğimiz tablodan biraz daha ağır. Her geçen gün biraz daha ağırlaşıyor. Bu ülkede 83 milyonun ödediği vergiler, Londra’daki bir avuç tefeciye gidiyor. Milyarlarca dolar gidiyor. Anne çocuğun altına bez alırken vergi öder, musluğu açarken 4 çeşit vergi öder, elektrik düğmesine bastığı zaman 5 çeşit vergi öder, kefen bezi alırken vergi öderler. Yani devlete hepimiz vergi veririz. Peki bu vergiler nereye gidiyor? O bir siyasi tercihtir. Vergilerin nerelere harcandığını bir siyasi tercihtir. Siyasi tercihi gösteren ana belge nedir bütçedir. O bütçe de paralar nereye gidecek?
Yıllar yılı bu milleti aldattılar. Kamu özel işbirliği yapıyoruz. Ey Kılıçdaroğlu sen bundan anlamazsın. Buradan vatandaşın cebinden 5 kuruş para çıkmayacak dedi. Ben de her seferinde yanlış söylüyorsun dedim. Kim haklı çıktı, ben haklı çıktım. Neden ben 27.5 yıl maliye bakanlığı da çalıştım. Vergi nasıl toplanır, bütçe nasıl yapılır, paralar nasıl harcanır, bunlar sıradan konular değildir. Bu konularda birikimli insanlar gelirler devletin kademelerini aşama aşama geçerek gelirler. Ne oldu şimdi hepsine para ödüyoruz. Kimin parasını ödüyoruz. Erdoğan cebinden mi ödüyor hayır. Bizim paramızı ödüyor. Bu milletin fakir fukaranın boynuna biniyorlar, ağzındaki Lokmadan alıyorlar o Vergiyi.
"Çocuğu işsiz olan bilir"
Türkiye’de herkes ekonomik sorunu yaşıyor ve sorunda görüyor, srounu biliyor zaten. Sorun ne yaşadığı, sorunu nasıl aşabileceğimiz. Bu sorunu nasıl çözebiliriz. Biz bunu anlatıyoruz. Türkiye’nin faiz döviz ekseninden kurtarılması ekonomisinin yatırım üretim istihdam eksenine dönmesi lazım. En çok işsizlikten kim dert yanıyor biliyor musunuz? Kırsalda lokmasının yarısını çocuğu okusun diye gönderen, ona zor koşullarda üniversiteyi bitirten, her türlü fedakârlığı katlanan ve döndükten sonra da çocuğu işsiz olan baba. Onlar çok büyük bir acı yaşıyorlar. Diyor ki, ben çiftçilik yaptım, babam çiftçilik yaptı, biz karnımızı doyuramadık. Çocuğumuzu gönderdik üniversiteye zor bela okuttuk, bitirdi geldi mühendisi oldu, ekonomist oldu ve çocuğum şu anda işsiz. Bu ailenin dramını kim bilir? Erdoğan bilmez, sarayda yaşayanlar bilmezler. Çocuğu işsiz olan bilir. Çocuk işsizse o evde huzur yoktur o apartmanda da huzuru yoktur. Eğer bugün 10 milyonu aşkın işsiz varsa, siyaset kurumunun nereye odaklanması lazım o işsizliğe odaklanması lazım. Ne yapacak istihdam alanı yaratması lazım.
"Ekonomik başarınızın tılsımı, yarattığınız istihdamdır"
Devleti yöneten bir siyasi partinin ekonomik başarısı neyle ölçülür? Devlet yönetiyorsunuz ekonomik başarınızın tılsımı nedir? Yarattığınız istihdamdır. İzlediğiniz ekonomik politikadır, yaptığını siyasi tercihler işsizliği önlüyorsa işsizlik sorunu yoksa sizin ekonomik politikanız başarılıdır. Eğer izlediğiniz ekonomik politika aldığınız bütün o vergiler istihdam yaratmayan alanlara gidiyorsa istihdam yaratmıyorsa ve 10 milyon işsiz bir kitle çıkıyorsa sizin ekonomik politikanın iflas etmiştir.
Koronavirüs salgını ve işsizlik
Vatandaşın, dükkanı kapatıyorsun. Nasıl geçinecek? Ona para vereceksin. 40 yıldır ondan vergi alıyorsun, 40 gün bakacaksın kardeşim. Yaygınlaşmasını istemiyorsunuz. Belli alanları kapatıyorsunuz. Sokağa çıkışı yasak diyorsunuz. Ama sonunda sosyal devlet dediğimiz kurum bu insanlara yardım edecektir. Bu kadar basit. Dünyanın her tarafında böyle oldu. Amerika’da, Japonya’da Güney Kore’de, Hindistan’da ve Çin’de böyle oldu. Sosyal devlet harekete geçti. Sizden sürekli vergi alıyordum ama böyle bir olay çıktı ben şimdi sizlere yardım edeceğim dedi. Biz ne yaptık. IBAN numarası verdik, bize para verin diye. Vergi alıyorsun zaten, biraz da para verin. Öyle bir noktaya getirdiler ki, IBAN numarası vermenin dışında yapacakları bir şey yoktu. Çünkü para yoktu. Bir devlet borcunun faizini ödemek için borçlanırsa, o devletin o partinin o yönetimin o ülkeye vereceği hiçbir şey yoktur. Ders dışında. Faizi ödemek için bile borçlanıyorsun.
"Erdoğan kimi dinler?"
Erdoğan ayrı bir dünyada yaşıyor. Halkın arasına gittiği yok halkı dinlediği yok. Erdoğan kimi dinler? Kurmaylar danışmanlar Erdoğan’a tozpembe bir tablo çiziyorlar. Çok mükemmel bir karar verdiniz çok iyi yaptınız. Faizler düşünce enflasyon düşecek yatırımlar artacak. Merkez Bankası başkanını görevden alırsan bunlar olur hepsini yaptı ne oldu. Felaket bir tablo şimdi tersini yapıyor tefeciler kazandı.
"18 yılda ne oldu?"
Devleti yönetmek bir planlama işidir. Devlette herkesin bir görevi vardır. Aslında devlet yönetmek kadar kolay bir şey yoktur. Valinin görevi belli kanunla yazılı zaten. Tıp fakültesi dekanının görevi belli rektörün görevi bellidir. Devlet dairesinde odacılık yapanın görevi bellidir. Daktilonun görevi bellidir. Herkesin görevi bellidir yasalar bunları tanımlar zaten. Siz bu yasal kuralların çerçevesi içinde bir devleti yönetmeye kalkarsınız hiçbir sorun çıkmaz. Toplanan vergiler nerelere harcanıyor bunun planlamasını yapacaksınız planlamayı yapan ayrı bir kurumdur. Türkiye’nin dünyanın gidişine göre 20 yıllık 50 yıllık bir planlamasını yapacaklar. Dengeli büyüme nasıl olur işsizlikle nasıl mücadele edilir. Bütün bunların hepsini yaparken bunları siyasi tercihler yapacaksın. Neden vatandaş size oy verdi sizi iktidara getirdi. Geldin 18 yıl ne oldu? Olmadı.
"Türkiye’nin bir üretim seferberliğine girmesi lazım"
Bunların hepsini çözmek mümkün. Birincisi halka doğruları söyleyeceksiniz. İkincisi halktan topladığınız verginin hesabını halka vereceksiniz. Bu parayı nereye harcadın ve kimin için harcadım. Üçüncüsü Türkiye’nin bir üretim seferberliğine girmesi lazım. Neyi üreteceğini bilmesi lazım. Çünkü ürettiği şeyi hem içerde hem dışarda satacak. Dördüncüsü katma değeri yüksek üretme konusunda özel Teşvikler getireceksiniz. Yani yükte hafif pahada ağır dediğimiz aklın mantığın teknolojinin buluştuğu ürünleri üreteceksin ve dünyanın her tarafına satacaksın.
Devletten yoksulluğunu giderme talebinde bulunma hakkı"
Güçlü bir sosyal devlet kuramazsınız o ülkede huzuru sağlayamazsınız. Biz neden Aile Destekleri Sigortası olsun diyoruz. Kişi devletten yoksulluğunu giderme talebinde bulunma hakkı olsun diye. Bir hak olarak algılasın diye. Gelişmiş ülkeler ne yapıyorlar? Çocuğun doğumundan ölümüne kadar bütün yaşamı sigorta altında, güvence altında. Analık sigortasından tutun, aile destekleri sigortasına kadar. 1974 yılında Türkiye cumhuriyeti devleti aile destekleri sigortasını getireceğini taahhüt etmiştir Yasayla.. Biz getireceğiz ama hiçbir çocuk bu coğrafyada yatağa aç girmeyecek.
"18 yılda değil, beş yılda Türkiye bütün bu sorunlarını aşabilir"
Çok güzel şeyler hazırlıyoruz şu anda. Öyle ki hazırladığımız şeyler afaki olmasın. Uluslararası finans kuruluşları bile bu proje uygulanabilir hiçbir finansman sorunu olmaz diyeceklerdir. Biz halkın önüne böyle çıkacağız. Bu ülkeyi temiz siyasete getireceğiz ahlaklı Siyaseti getireceğiz. En küçüğünden en büyüğüne kadar hesap vermenin bir siyasi için görev olduğu anlayışını getireceğiz. Ben vergi alıyorsam ona hesap vermek zorundayım. Vatandaşı soyan düzene benim hayır demem lazım. Vatandaşı soyan düzeni devam ettirirsen, benim onlardan ne farkım olacak.
"Bu vergi 83 milyona hizmet için vardır"
Devletin soyulmasına engelleyeceğiz. Bir gruba belli bir Siyaseti finanse eden ve o siyasetin ayakta kalması için her türlü melaneti çeviren o gruba diyeceğiz ki, kardeşim kusura bakmayın. Ben Türkiye Cumhuriyeti’nin bir vatandaşı olarak kendi devletimin soyulmasını istemiyorum. Fakir fukaranın devlete ödediği vergiyi beş kişiye vermem arkadaş. Bu vergi 83 milyona hizmet için vardır.
Medya birden fazla araçla kontrol edilmeye çalışılıyor bunlardan bir tanesi RTÜK. En ağır cezaları verebiliyor. En büyük şikayeti alan havuz medyasının televizyonunu ise hiçbir şey yapılmıyor. İkincisi Basın İlan Kurumu (BİK) aracılığıyla yapılıyor. Bazı gazeteler cezalandırılıyor. Bir ay boyunca reklam alamıyorlar. Üçüncüsü medya patronları maliye bakanlığı aracılığıyla denetleniyor.
"Siz hiç yolsuzluk yapanların korunduğu bir ülke gördünüz mü?"
Büyükşehir belediye başkanımız Ekrem Bey bazı yolsuzluk dosyalarını ortaya çıkardı. Yargılanmak üzere gönderdi. O haberlere erişim engeli getirildi mahkeme kararıyla. Siz hiç yolsuzluk yapanların korunduğu bir ülke gördünüz mü. Ama korunuyorlar kim tarafından iktidar tarafından korunuyorlar.
Devletin içinde temiz ve dürüst insanlar var. Bu gidişten büyük rahatsızlık duyan insanlar var. Elbette o insanlar devletin içinde maaş alırken devletin gözleri önünde soyunmasını kabul etmiyorlar. Bir şekilde bu bilgiler bize de geliyor medyaya da yansıyor.
Tank Palet Fabrikası özelleştirilmedi dedi. Tank Palet Fabrikası bedava verildi. 1 cent bile alınmadı. Türk silah Silahlı kuvvetleri tank üretmesin diye Katar ordusuna verdiler. Ordu’nun Tank Palet Fabrikası, Avrupa’nın en büyük entegre tesisi. 1milyon metrekare arazi üzerinde inşa edilmiş. F-16 uçaklarının camlarını yapıyorlar. Uzun yıllardan beri alınteri ile büyütülen bir yer. Ethem sancak ne üretti bu ülkede. Neden verdiniz ona?
Bunların yatacak yeri yoktur. Kendi ordusu tank üretme noktasına gelmişken, bütün yetkileri Ordu’nun elinden alıyorsunuz, özelleştiriyorsunuz başka bir yere peşkeş çekiyorsunuz. 2018’de tank üreteceklerdi, 2021 yılındayız, nerede bu tank?
"Tefecilerin taleplerini yerine getirdiler"
Şu anda var olan siyasi yapı siyasi anlayış uluslararası sermaye çevreleri tarafından teslim alınan bir anlayıştır. Faizi düşürüceğiz dediler, dolar gelecekti, geldi mi, gelmedi. Yükselteceksiniz dediler ve yükselttiler. Kimin talebini yerine getirdiler vatandaşın mı tefecilerin mi? Tefecilerin taleplerini yerine getirdiler.
Bizim Büyükşehir belediyelerimiz uluslararası piyasadan finans çevrelerinden yatırım için borç alıyorlar. Bizim belediyelerden daha düşük faiz alıyorlar, Türkiye cumhuriyeti devletinden daha yüksek faiz alıyorlar. Bizim belediyelere bütün çevrelerin güveni var. Türkiye cumhuriyetini temsil eden Erdoğan’a güven yok.
Erken seçim konusu
Toplumun talebini siyasetçilerin dinlemesi lazım. Toplum ağır bir sürecin içine girerse. Elbette bir çıkış arayacaktır. Demokrasilerde bu çıkışın yolu da sandığı ortaya koyup vatandaşın tercihini beyan etmesini sağlamaktır. Demokrasinin özünde yatan da zaten seçimdir. Dolayısıyla vatandaşın oyuna her zaman başvurabilirsiniz. Türkiye iyi yönetilmiyorsa ve bu iyi yönetilmemenin faturası doğrudan halka çıkıyorsa, halk bir bunalım içindeyse bir çıkış yolu bulmak gerekir bu çıkışın yolu da demokrasilerde seçimdir.
Önümüzdeki seçimler bir siyasi parti seçimi değil. Vatandaşlar oy kullanırken, Demokrasiden yana olanlarla demokrasiye karşı olanların seçimi olacaktır. Demokrasiden yana olanları Millet İttifakı temsil edecek. Otoriter rejimden yana olanları, tek adam rejiminden yana olanları Cumhur İttifakı temsil edecektir.
STK'lara kayyum atanması
Sivil toplum örgütlerinin, siyaset kurumunu sorgulamasından rahatsızlık duyuyorlar. STK'lara buralara kayyum atayıp bizim lehimize söylem geliştiren bir yapıya dönüştürebilir miyiz arayışı da olabilir. Ne yaparlarsa yapsınlar, Türkiye yönetemiyorlar, baskı kuruyorlar, toplumun her kesimi ne baskı kurmaya çalışıyorlar, toplumun sessiz kalmasını, her karara koşulsuz uymasını bekliyorlar. Ama böyle bir toplumu 21. yüzyılın Türkiye’sinde yaratmak mümkün değil.
Pınar Gültekin'in babasını arayan CHP'li iddiası
Milletvekilimiz HTS kayıtlarını istedi. Geldiği zaman bütün gerçekler ortaya çıkacak. Milletvekilimiz gayet açık gayet net bir şekilde, aradım 1,5 dakika konuştuğunu ve başsağlığı dilediğini söyledi. Eğer kanıtlarlarsa öyle bir görüşme, partiden ve milletvekilliğinden istifa edeceğini söyledi. Biz de bu konuyu büyük bir dikkatle takip ediyoruz.
İlgili Haber: Kılıçdaroğlu'ndan Erdoğan'ın 'vitrin mankeni' sözlerine tepki: Bir kadına bundan daha ağır hakaret edilemez
İlgili Haber: CHP'li Sevgi Kılıç'tan Erdoğan'ın 'vitrin mankeni' sözlerine yanıt