İstanbul'un 60 günlük suyu kaldı
Barajlar kuraklık nedeniyle son 10 yılın en kötü ikinci dönemin yaşıyor. Barajlardaki doluluk oranı yüzde 44’ün altına indi. 7 Temmuz’da yüzde 60.78 olarak ölçülen doluluk oranı, dün yüzde 44’e kadar geriledi.
‘İstanbul’un su toplama havzaları imara açıldı’
İstanbul’da sonbaharın sıcak ve yağışlı geçeceğini ancak yağış dengesizliği nedeniyle yağışların verimli olmayacağını belirten İstanbul Teknik Üniversitesi(İTÜ) Meteoroloji Mühendisliği Bölümü’nden Prof. Dr. Orhan Şen şunları söyledi:
“Şiddetli, hızlı ve yüzeysel akışla boşa gidecek yağışlar su havzalarını yeterince besleyemiyor. İstanbul’un su toplama havzaları imara açıldığı için yağışlar, toprağa karışamıyor. Şehirde yeşil alan kalmadı. Yağmur suyu yüzeysel akışla denizlere, kanalizasyon sistemine gidiyor. Kuraklıkla böyle mücadele edemeyiz. Melen Barajı ivedilikle tamamlanıp, hizmete girmeli. Melen Barajı faaliyete geçmediği takdirde büyük sıkıntı yaşanır. İstanbul’un su kaderi bir anlamda Melen Barajı’na bağlı. Yeni barajlara da ihtiyaç var ancak baraj yapacak yer kalmadı. Eldeki barajlar ancak 5 milyon kişiye yetecek suyu biriktiriyor. Melen’den gelen su da 5 milyon kişiye yetecek düzeyde. Kentin gerçek nüfusu 20 milyon ve aslında mevcut potansiyelin iki katı daha su gerekiyor. Tek kaynağımız yağmur. Kuraklık devam ederse, önümüzdeki yaz su seviyeleri dibe vurur. İstanbul’un günlük su ihtiyacı 3.2 milyon metreküp. Su tasarrufu, kayıp, kaçakların önlenmesiyle bu oranı 2.5 milyon metreküp seviyesine düşürmemiz mümkün.”
‘Büyük bir su riski var’
Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi Meteoroloji Laboratuvarı Başkanı Prof. Dr. Adil Tek, İstanbul ve çevresi için önümüzdeki dönem ciddi meteorolojik kuraklık yaşanacağı uyarısında bulunarak, “İklim modellemeleri önümüzdeki Ekim ve Kasım aylarının da kurak geçeceğini gösteriyor. Sıcaklıklar bir miktar düşse de, yağışları sel şeklinde göreceğiz. Bu tür yağışlar toprağa ve su kaynaklarına karışmadan yüzeyden akıp gidiyor. Son yıllarda ortaya çıkan yağış rejimi toprağı doldurmadığı gibi yeraltı suları da beslenemiyor. İstanbul açısından büyük su riski var ama kimse görmek istemiyor. Kent genelindeki barajların doluluk oranı yüzde 40’lara gerilemiş vaziyette. Melen’den gelen su dahil olmak üzere her gün barajlardaki suyun yüzde 0.8’i azalıyor. Bu oran 0.6’ya çekilmeli. Şayet hiç yağmur yağmazsa bugünden itibaren 60 günlük suyumuz kaldı. Düzgün su politikaları hayata geçirilmezse birkaç yıl içinde ciddi sıkıntılar yaşanır” dedi.
‘İstanbul susuz kalır’
Devlet Su İşleri (DSİ) Eski Daire Başkan Yardımcısı ve Su Politikaları Derneği Başkanı Dursun Yıldız, Melen Barajı’nın önemine dikkat çekerek şu uyarılarda bulundu: “Umarım kuraklık tablosu Melen havzasında ortaya çıkmaz. Önümüzdeki yıl İstanbul’da ciddi bir su krizi yaşanabilir. Bu tablonun 2021, 2022’ye sarkması durumunda çok açık söylüyorum, İstanbul susuz kalır. Suyun çok verimli kullanılması gerekiyor. İstanbul, çevresindeki su kaynaklarını sünger gibi emiyor. Vatandaşların su kullanım bilincini arttıracak eğitim ve tanıtımlar yapılmalı. Suyu verimli kullanan tesislere geçilmeli. Araba yıkama, halı yıkama gibi hoyratlıklara son verilmeli. Bulaşık, çamaşır yıkarken suyu çok dikkatli tüketmeliyiz.”
Baraj gövdesinde çatlaklar var
Melen Barajı inşaatı geçtiğimiz yıl tamamlandı. Ancak baraj gövdesinde yaşanan çatlaklar nedeniyle, barajın su tutmadığı belirtilirken, sorunun güçlendirilme çalışmalarıyla giderilmesi planlanıyor. Milliyet'en Mert İnan'a konuşan Dursun Yıldız şunları söyledi: “Barajın aslında geçen yıl tamamlanması gerekiyordu. Zemindeki oturmalar nedeniyle baraj gövdesinde çatlaklar oluştu. Bunun üzerine DSİ mevcut barajı güçlendirmek için hızla yeni bir proje hazırlattı ve inşaat işini 28 Şubat 2020’de ihale etti. Şimdi mevcut barajın arkasına bu barajı destekleyecek bir yapı yapılacak ve önceki barajın memba yüzüne jeo-membran denilen geçirimsiz bir malzeme serilecek. DSİ yeni inşaat için yer teslimini 1 Haziran 2020’de yaptı ve işin bin gün içinde tamamlanmasını istedi. Ancak bu yeni projenin de sorunu çözemeyip tekrar sürenin uzaması ve maliyetin çok artmasına neden olma ihtimalinden söz ediliyor. DSİ ve İSKİ arasında daha yakın bilgilendirme ve işbirliği gerekli.”