7 TİP’linin öldürüldüğü ‘Bahçelievler' katliam değil, intikammış!

7 TİP’linin öldürüldüğü ‘Bahçelievler' katliam değil, intikammış!
Bahçelievler Katliamı'ndan hüküm giyen Haluk Kırcı katıldığı bir TV programında Bahçelievler Katliamı için “İntikam” dedi.

halktv.com.tr Haber Merkezi

Bahçelievler Katliamı'ndan hüküm giyen Haluk Kırcı, Haber Global’de Julide Ateş’in sorularını yanıtladı. 8 Ekim 1978 günü Bahçelievler Katliamı'nda 7 TİP üyesi genci öldürmekten hüküm giyen Haluk Kırcı, organize suç lideri Abdullah Çatlı’nın kendisini idamdan nasıl kurtardığını anlattı. Katliama “İntikam” diyen Kırcı şu sözleri kullandı: “Sanki bu ülkede tek bir tane katliam yaşanmış, başka hiçbir şey olmamış gibi insanlara yedirilmeye çalışılıyor. Biz oraya katliam yapmak için gitmedik. Bizim 1 gün önce Ankara'da 2 tane arkadaşımızı öldürmüşlerdi. Bunun intikamı için gittik. Orada 5 kişi değil 2 kişi yaşıyordu. O zamanki İşçi Partisi şimdiki değil bu yanlış anlaşılmasın. O zaman partinin başında Behice Boran vardı. Bana göre Sovyetlerin beşinci gücüydü. Türkiye'de gizlileştirilmiş Komünist partiydi. Katliama giderseniz elinizde makinalar olur. Bizim elimizde 2 tabanca vardı. Biz o şekilde gitmedik. Türkiye'de tek katliam Bahçelievler olmadı. Bunu sağ da yaptı sol da yaptı.

Bahçelievler Katliamı'nı gerçekleştirdiğinize pişman mısınız?

“Ben şahsi olarak hiçbir şekilde iç dünyamda bunun sıkıntısını yaşamıyorum. Çünkü ben gerçekçi bir adamım. O günün ideolojik kavgaları bizi oraya sürükledi. Bir realite var. Bu çağın algoritmasıyla o olaylara bakamazsınız. İki bin den fazla ülkücü şehit oldu. Bizi ideolojik çağın kurbanları yaptılar. Pişmanım desem ne çözülecek. Bizim kavgamız insanları öldürmek olmadı.”

bahcelievler-katliami-hukumlusu-unal-osmanagaoglu-6212096-6390-o.jpg

Bahçelievler’de ne oldu?

9 Ekim 1978 gecesi, Ankara'nın Bahçelievler Semti, 15. Sokak 56 numaralı apartmanın 2 numaralı dairesinde kalmakta olan Türkiye İşçi Partisi üyesi 7 üniversite öğrencisi, Abdullah Çatlı'nın yönettiği ülkücüler tarafından öldürüldü.

Mahkeme kayıtları ve görgü tanıklarının ifadelerine göre katliam şu şekilde gerçekleşti: Milliyetçi Hareket Partisi Genel Merkezinin bulunduğu Bahçelievler semtinin ülkücüler açısından güvenli hale getirilmesi için MHP Genel Başkanı Alparslan Türkeş'ten emir alan Ülkü Ocakları Derneği ikinci başkanı Çatlı, kendine tarafından sevk ve idare edilen bir grup ülkücü ile bölgede çok sayıda eyleme girişti.

Nenehatun Öğrenci Yurdu, ülkücülerin bölgedeki merkezi konumuna geldi. Sol görüşlü öğrencilerin ikamet ettiği Diyarbakır Öğrenci Yurdu'na yönelik eylemler sürdürülürken, bir yandan da solcuların gittiği kahvehaneler tarandı. İbrahim Bozkurt ve Zafer Boz isimli sol eğilimli öğrenciler birkaç gün arayla öldürüldüler. Solcuların elinde olan Eczacılık Fakültesi gibi okullar bombalanarak süresiz tatil edilmeleri sağlandı.

Abdullah Çatlı liderliğindeki ülkücüler Bahçelievler bölgesindeki en önemli eylemlerini 9 Ekim 1978'de gerçekleştirdi. Bahçelievler 15. Sokak girişinde Duran Demirkıran gözcü olarak bekliyordu. 56 numaralı apartmanın kapısında ise Ömer Özcan nöbet tutuyordu. Haluk Kırcı, Ercüment Gedikli, Mahmut Korkmaz ve Kürşat Poyraz 2 numaralı dairenin kapısını çaldıkları sırada Abdullah Çatlı, apartmanın dışında park halindeki araçta beklemekteydi.

Ülkücüler 2 numaralı daireye girdiklerinde içeride TİP üyesi 5 genç vardı. ODTÜ Elektrik Bölümü öğrencisi Serdar Alten, Ankara Devlet Mimarlık Mühendislik Akademisi öğrencisi Hürcan Gürses, AİTİA Gazetecilik öğrencisi Efraim Ezgin, HÜ İstatislik Bölümü öğrencisi Latif Can ve Osman Nuri Uzunlar. Ülkücü militanlar evdeki aramalarında silah bulamadıkları için oldukça üzüldüler. İçeriye giren ekibin lideri İdi Amin lakaplı Haluk Kırcı "bu nasıl devrimcilik... evde silah bile yok" diye söylenirken, arkadaşları TİP üyesi 5 genci yüzükoyun yere yatırıp ellerini bağladılar.

Evdekilerin sayısı ülkücülerin beklediklerinden fazlaydı. Yapacaklarını danışmak için dışarıda arabada bekleyen Reis'in yanına gittiler. Çatlı, Kürşat Poyraz'ı yanına alarak gittiği yerden bir şişe eter ve biraz pamuk ile geri geldi. Yerde yatan gençler eter ile bayıltıldıkları sırada kapı çaldı. Eve iki TİP'li daha gelmişti: Faruk Erzan ve Salih Gevence.

“Reis” olarak bilinen Çatlı olaya tekrar müdahale etti. Son gelenler otomobile götürüldüler. Kürşat Poyraz şoför koltuğunda, Çatlı yanında, Kırcı ve iki TİP'li arabanın arkasında oturdu. Son hızla Eskişehir yoluna yönelen araç 13. kilometrede durdu. İki TİP'li yol kenarındaki tarlanın 600 metre içine kadar götürüldüler. Araç Bahçelievler'e dönerken Faruk Erzan'ın ve Salih Gevence'nin kafalarına üçer kurşun sıkılmıştı.

Evde yapılacak katliamın planında küçük bir değişiklik olmuş; Reis "esirler"in Eskişehir yoluna götürülüp öldürülmelerini kararlaştırmıştı. Ancak bölgede gördükleri birkaç polis aracı bu planın değişmesine sebep oldu. İşi evde bitirmeyi kararlaştırdılar. Ama sessiz ve çabuk olması gerekiyordu. Kırcı'nın "ben iple boğarım" teklifi hemen kabul edildi. Kırcı, Osman Nuri Uzunlar'ı tel bir askı ile boğmaya başladı. Bir süre sonra silahını bir havlu ile değiştirdi. Ancak Uzunlar'ın uzun bir süre can çekişerek ölmesi üzerine Kırcı fikir değiştirerek TİP'lileri silahla öldürmeye karar verdi. Herkesi dışarı çıkaran 'İdi Amin', Serdar Alten'in karnına üç, Hürcan Gürses'in kalbine üç, Efraim Ezgin'in başına dört, Latif Can'ın göğsüne iki kurşun sıktı ve evden çıkıp uzaklaştı.

Cesetleri, silah sesini duyarak oturdukları karşı apartmandan olay yerine gelen polis memuru Tuncay Özkul ve Komiser Seyfi Eroğlu buldular. Yerde yatan dört kişi ilk anda ölmüştü. Serdar Alten ise hala can çekişiyordu. Yerde yaralı olarak yatarken saldırganları tarif etti ve Hacettepe Hastanesine kaldırıldı. 8 gün ölümle pençeleşen Alten 17 Ekim 1978'de saat 11.30'da hayatını kaybetti.

Olayda kullanılan otomobil Ülkücü Gençler Derneği İkinci Başkanı Mustafa Mit adına kayıtlıydı ve Mit, polis ifadesinde, aracı Çatlı'ya verdiğini anlattı. Öldürülen gençlerin bayıltılmasında kullanılan eterin ise İbrahim Çiftçi'nin emri ile Numune Hastanesinde görevli bir eczacı tarafından çalındığı ortaya çıktı. Görgü tanıklarının ifadesinin incelenmesi ile Duran Demirkıran yakalandı ve Bahçelievler Katliamı faili meçhul olmaktan kurtarıldı.

501-260.jpg

Dava süreci

Bahçelievler Katliamı ile ilgili yargılamalar, 1986 yılında tamamlandı. Ankara 1 no'lu Sıkıyönetim Mahkemesi kararıyla Haluk Kırcı ve Ahmet Ercüment Gedikli yedişer kez ölüm cezasına; Duran Demirkıran ve Ömer Özcan 28'er yıl ağır hapis cezasına çarptırıldı. Kürşat Poyraz, Mahmut Korkmaz, Abdullah Çatlı, Ünal Osmanağaoğlu, Bünyamin Adanalı hakkında, kararın verildiği tarihte yurt dışında oldukları için gıyabi tutuklama kararı verildi.

Susurluk Kazası'ndan sonra Bahçelievler katliamı ile ilgili dava yeniden açıldı. 1987 yılında Mahmut Korkmaz'ın İstanbul'a sahte pasaportla giriş yaparken yakalandığı ancak serbest bırakıldığı ortaya çıktı. Mahkeme halen aranmakta olan sanıkların bulunması için kırmızı bülten çıkarılmasına karar verdi. 10 Ocak 1999'da Bünyamin Adanalı, yanlışlıkla serbest bırakıldığı için aranan Haluk Kırcı ile birlikte yakalandı. Yine Nisan 1999'da Ünal Osmanağaoğlu yakalandı. 1 Kasım 1999'da Ankara 3. Ağır Ceza Mahkemesi Adanalı ve Osmanağaoğlu'nu 7'şer kez idam cezasına çarptırdı. Mahkeme ayrıca Susurluk kazasında ölen Abdullah Çatlı'nın davasını düşürdü. 12 Temmuz 2000 tarihinde Yargıtay 9. Ceza Dairesi temyiz incelemesi sonucunda Adanalı ve Osmanağaoğlu'nun cezalarında suçun asli failleri olmadığı gerekçesi ile indirim yapılması gerektiğini kararlaştırdı. Ankara 3. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 15 Şubat 2001 tarihinde eski kararında direnmesinin ardından Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 21 Haziran 2001 tarihinde 5'e karşı 18 üyenin onayı ile Adanalı ve Osmanağaoğlu hakkında verilen 7'şer kez idam kararını onayladı.

  • Abdullah Çatlı: Yakalanamadı. 1996 yılında Susurluk kazasında öldü.
  • Haluk Kırcı: Yedi kez idama mahkûm edildi. 1996'da yakalandığı gün emniyetten kaçtı. 1999'da yeniden yakalandı. 18 Mart 2004 tarihinde tahliye edildi. Ekim 2004'te Ukrayna'da yakalandı. 27 Mayıs 2010'da tekrar tahliye edildi.8 Şubat 2011 tarihinde tekrar tutuklandı ve 4 Şubat 2015 tarihinde tahliye oldu.
  • Ünal Osmanağaoğlu: 1999 yılında Kuşadası'nda yakalandı ve yedi kez idam cezasına çarptırıldı. Kemal Türkler'in öldürülmesiyle ilgili sanık olarak yargılandığı dava 1 Aralık 2010 tarihinde zaman aşımı nedeniyle ortadan kaldırıldı. "3. Yargı Paketi" olarak bilinen yasal düzenleme doğrultusunda 10 Temmuz 2012'de tahliye edildi. Osmanoğlu, 30 Haziran 2014 tarihinde ölmüştür.
  • Bünyamin Adanalı: 1999 yılında Pendik'de yakalandı ve yedi kez idam cezasına çarptırıldı. "3. Yargı Paketi" olarak bilinen yasal düzenleme doğrultusunda 10 Temmuz 2012'de tahliye edildi.
  • Ercüment Gedikli: 1980 yılında yakalandı. Aldığı idam cezası müebbete çevrildi ve 1991 yılındaki afla salıverildi.
  • Mahmut Korkmaz: Yakalanamadı.
  • Kadri Kürşat Poyraz: Yakalanamadı.
  • İbrahim Çiftçi: Ankara Cumhuriyet Savcısı Doğan Öz’ün öldürülmesi olayından, Ankara Sıkıyönetim Mahkemesi’nde dört kez ölüm cezasına çarptırıldıktan sonra beraat etti, bu karara paralel olarak Bahçelievler Katliamı davasında da beraat etti.
  • Osman Engin: 15 Nisan 2013 tarihinde Adana'da yakalandı.

Haluk Kırcı muamması

Ağırlaştırılmış ömür boyu hapis cezası almış olan Haluk Kırcı, avukatlarının infazın Terörle Mücadele Yasası kapsamında yapılmasına ilişkin itirazlarının Ödemiş Ağır Ceza Mahkemesi tarafından haklı görülmesi üzerine serbest bırakılmış, ancak TİP’li gençlerin ailelerinin avukatı Erşen Sansal’ın Salihli Ağır Ceza Mahkemesi’ne itirazı üzerine tahliye kararı kaldırılmış, yurtdışına kaçmış olan Haluk Kırcı, 24 Ekim 2004’te Ukrayna’nın başkenti Kiev’de yakalanmıştı. 28 Mayıs 2010’de Bahçelievler Katliamı’ndan ve ardından Susurluk davasından mahkum olan Haluk Kırcı, “Yanlışlıkla” tahliye ederek cezası infaz edildikten sonra serbest bırakıldı.

Bahçelievler katliamında yeniden yargılama talebi

Sedat Ergin 1999 yılında “Haluk Kırcı'yı yakından tanıyalım” başlıklı yazısında Bahçelievler Katliamı’nı şu ifadelerle anlatmıştı:

“Bundan tam yirmi bir yıl önce, 9 Ekim 1978 gününün gecesi saat 22.00 sularında Haluk Kırcı Bahçelievler 15. sokaktaki 56 numaralı apartmanın kapısından içeri girdi. Yanında kendisi gibi Ülkü Ocakları'na üye olan Ercüment Gedikli, Mahmut Korkmaz ve Kürşat Poyraz vardı.

Katliamın planlayıcısı olan Abdullah Çatlı sokağın girişinde bir otomobilin içinde beklemekteydi. Bodrum katındaki iki numaralı dairenin kapısını çaldılar. Kapının aralanmasıyla birlikte silahlarıyla içeri daldılar.

Evde Türkiye İşçi Partisi'ne üye beş genç vardı. Silahsızdılar. Saldırganlar evdekilerin ellerini arkadan bağlayıp yüzükoyun yere yatırdılar. Evde üç kişinin olduğunu tahmin ediyorlardı. Beş kişi olunca nasıl öldürecekleri konusunda kararsız kaldılar. Kırcı, talimat almak üzere dışarıda bekleyen Çatlı'nın yanına gitti. Çatlı, eter ve pamuk bularak eve getirdi; ardından yine otomobile döndü.

Kırcı ve ekibi, beş genci de eterle bayılttılar. Tam bu sırada kapının zili çaldı. Evdekilerin iki arkadaşı daha gelmişti. Bu da hesapta yoktu. Kırcı ve Poyraz, bu iki genci silah tehdidiyle otomobilde bekleyen Çatlı'nın yanına götürdüler. Çatlı'nın sürdüğü otomobil İstanbul yoluna çıktı. Çatlı, Balmumcu yolunun 13. kilometresinde otomobili durdurdu. Kırcı ve Poyraz, iki genci yol kenarındaki tarlanın içine götürdüler. Gecenin karanlığı altında Faruk Erzan'ın kafasına üç, Salih Gevence'nin kafasına da üç kurşun sıktılar. Cesetleri tarlada bırakarak Bahçelievler'e döndüler.

Sıra evde baygın yatan beş gencin imha edilmesine gelmişti. Aralarında yöntem tartışması çıktı. Kırcı, ‘‘Ben iple boğarım’’ dedi. Kırcı, önce baygın haldeki Osman Nuri Uzunlar'ı sürükleyerek mutfağa götürdü. Telle boğazını sıkmaya başladı. Bu şekilde boğamayacağını anlayınca, banyodan bir havlu getirdi. Uzunlar'ın yüzüne havluyu olanca gücüyle bastırdı. Uzunlar'ın vücudu direniyor; can çekişiyordu. Son nefesini vermesi dakikalar aldı. Kırcı yorulmuştu. ‘‘Bu böyle olmayacak. Siz evden çıkın, ben hepsinin kafasına sıkıp çıkarım’’ dedi. Diğerleri çıktılar.

Kırcı, odada yerde baygın yatan dört gençle tek başına kalmıştı. Ondörtlüsünü sırayla her birinin üzerine boşalttı. Serdar Alten'in mide ve bağırsaklarına üç kurşun. Hürcan Gürses'in kalp ve böbreğine üç kurşun. Efraim Ezgin'in başına dört kurşun. Latif Can'ın akciğerini iki kurşun parçaladı.

Kırcı, 8 Kasım 1980 tarihinde İstanbul'da Kadıköy iskelesinde dolaşırken sivil polisler tarafından yakalandı. Sıkıyönetim Mahkemesi'nde 7 ayrı idam cezasına çarptırıldı. Kırcı, 1989 yılında düzenlenen sahte bir şartlı tahliye evrakının yardımıyla serbest bırakıldı. Ardından şirket kurup işadamı oldu. 1994 yılında İstanbul'da yakalandıysa da, bazı polislerin yardımıyla serbest bırakıldı. Çünkü o tarihte devlet tarafından istihdam edilmişti ve cinayetlerine devam ediyordu. Bu devlete de böyle bir katili istihdam etmek yakışırdı.”