Yine hedef gösterdiler!

Yine hedef gösterdiler!
Albayrak Medya Grubu'na ait Gerçek Hayat dergisi, Fethullah Gülen özel ek sayısında Türkiye'deki gayrimüslim toplum temsilcilerini hedef gösterdi.

halktv.com.tr Haber Merkezi

Yeni Şafak gazetesini de çıkaran Albayrak Medya Grubu bünyesindeki Ketebe Yayıncılık’a ait Gerçek Hayat dergisi, FETÖ’nün 100 Yıllık Hikayesi” başlığıyla 176 sayfalık bir özel ek yayınladı.  

Fethullah Gülen özel ek sayısı, “Ben Tayyip’le değil, Tayyip’in Tanrısı ile savaşıyorum” başlıklı analizle başlıyor. 

FETÖ'nün örgütlenme şemasının da yer aldığı sayıda Fethullah Gülen’in Türkiye’deki Yahudi ve Hristiyan toplumlar tarafından desteklenip geliştirildiği iddia edildi. 

Türkiye’deki gayrimüslim toplum temsilcileri ise 9 ve 10 Mayıs tarihlerinde yayınladıkları bildirilerle muhtemel ırkçı saldırılara karşı endişe içinde olduklarını söyleyerek hükûmetten gerekli önlemleri almasını istediler.

Ayrıca ek sayıda gayrimüslim toplum önderlerinin isimleri 'FETÖ'nün ayakları' adlı tabloda yer aldığı ortaya çıktı. İstanbul Rum Ortodoks Patrikhanesi'nden Dimitris Arhondonis, Türkiye Musevileri'nin Hahambaşı İshak Haleva, Türkiye Ermeni Patrikleri arasında en uzun süre tahtta kalan patrik olan Başpiskopos Şınorhk Kalustyan isimleri hedef gösterildi.

Söz konusu tablo şöyle:

gercekha.jpg


Gazeteci yazar Murat Yetkin, "Gayrimüslim vatandaşlar hedef gösterilme endişesinde" başlıklı yazısında gayrimüslim toplum temsilcilerinin tepkilerini değerlendirdi.

https://yetkinreport.com/2020/05/10/gayrimuslim-vatandaslar-hedef-gosterilme-endisesinde/

6-7 Eylül hatırlatması

"TDP açıklamasında üstü kapalı söylenen “yakın tarih” hatırlatmasını deneyimli hukukçu, Prof. Dr. Hüseyin Hatemi Twitter hesabında şu cümlelerle açıktan söylüyordu: “Habaset [kötülük] ve cehalet ittifakından ne vahim sonuçlar doğabileceğini 1955’te ben ve yaşıtlarım 6/7 Eylül olayları dolayısıyla gördük. Gerçek Hayat dergisinin sorumsuzca Hristiyan ve Musevi cemaati dini reislerine iftirası cemaat mensubu yurttaşlarımızı derin acı ve endişeye düşürmüştür.”
Türkiye ve Yunanistan arasında Kıbrıs sorununun yine tırmandığı bir sırada, Atatürk’ün Selanik’te doğduğu evin bombalandığı haberi üzerine başta İstanbul olmak üzere ve öncelikle Rumlar olmak üzere evlerine ve işyerlerine saldırılar düzenlenmişti. İki gün süren saldırılarda resmî verilere göre 30 kişi öldürülmüş, 4212 ev, 1004 işyeri, 73 kilise, 26 okul, 2 manastır ve bir sinagog tahrip edilmişti. Sonradan bombalı saldırının “derin devlet” olarak tabir edilen yapılar tarafından kışkırtma amacıyla yapıldığı, saldırgan kalabalıkların da tesadüfen değil, örgütlenmiş olarak İstanbul’a, özellikle Beyoğlu civarına taşındığı anlaşılmıştı. 6-7 Eylül 1955 saldırıları sonrasında başta Rumlar olmak üzere gayrimüslim Türk vatandaşlarının göçü hızlanmıştı.

6-7 Eylül hatırlatması dikkat çekici. Zaten son zamanlarda İstanbul’daki bazı kiliselerin kapılarına tehdit niteliğinde yazılar yazıldığı, hatta bir kilisenin kapısının yakılmaya çalışıldığı şikayetleri Emniyet’e iletilmiş durumda. Patrikhanelere bu işlerin bir kısmından akli dengesi yerinde olmayan bir kişinin sorumlu olduğu bildirilmiş. Ama minareyi çalan kılıfı hazırlar diyen bir sözümüz de var, endişeyi azaltmıyor."

Türk Yahudi Toplumu sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, "Hahambaşı’mızı gerçek dışı ithamlarla kullanan yayınların yarattığı ayrımcılığı ve provokasyonu kınıyoruz. Bu nefret yayınlarının, ayrılmaz bir parçası olduğumuz Türkiye’mize de verdiği zararların eğitim ve hukuk yolu ile gecikmeden çözümünü bekliyoruz." dedi.

 

Türkiye Ermenileri Patriği yaptığı açıklamada, "habercilik özgürlüğü şemsiyesi altında kullanılan bu ifadeler hem çok acı verici olup hem de çok vahim sonuçlar doğurabileceğinden bu sorumsuz davranış ve ileri sürülen gerçek dışı iddialar Türkiye Ermeni Patrikliği ve Cemaati açısından son derece endişe verici olarak algılanmaktadır." ifadelerini kullandı.

Açıklamanın tamamı şu şekilde:

“Gerçek Hayat” isimli bir dergide, müteveffa Türkiye Ermenileri Patriği Şnorhk I. Hazretleri’nin adının da içinde bulunduğu bir iftira ve karalama yazısı kaleme alınmış olduğunu üzülerek öğrenmiş bulunmaktayız.

Bunun yanı sıra, aynı yazı Rum ve Yahudi Cemaati’nin Dini Önderleri’ni de hedef alarak Türkiye’deki farklı inanç gruplarına haksız, mesnetsiz iftiralarda bulunmak yoluyla siyasi bölücülük atfederek Dini Liderleri ve onların üzerinden Cemaatleri’ni alenen hedef göstermektedir.

Türkiye Ermenileri gibi diğer Hristiyan ve Yahudi Cemaatleri mensuplarının da son derece müteessir olduğu, üzüldüğü, hakarete uğramış hissettiği aksi düşünülemez mutlak bir gerçektir.

Habercilik özgürlüğü şemsiyesi altında kullanılan bu ifadeler hem çok acı verici olup hem de çok vahim sonuçlar doğurabileceğinden bu sorumsuz davranış ve ileri sürülen gerçek dışı iddialar Türkiye Ermeni Patrikliği ve Cemaati açısından son derece endişe verici olarak algılanmaktadır.

 Dünyanın birçok yerinde görüle gelen ırkçı zihniyetler, bu bağlamdaki ifade ve eylemler maalesef Ülkemizde de görülmektedir. Bu tür ırkçı propagandaların menfi sonuçları kaçınılmazdır. Bu bağlamda, bir kaç gün önce bir kilisemiz benzeri nefret söylemlerinden etkilenen bir saldırgan tarafından benzin döküp yakılmak istenmiştir.

Cumhuriyet dönemi Patriklerinin tümü gibi günümüz Patrik Hazretleri, Cemaatimizin tüm kurumları ve cemaatimiz mensupları Türkiye Cumhuriyeti’ne ve Yüce Devletimize sadece vatandaşlık bağıyla bağlı olmayıp gönül bağları ile Vatan’a bağlı bulunan sadık ve kadim Anadolu Halkları’ndandır.

Basın ahlak prensiplerine aykırı ve basın özgürlüğü ile izah edilemeyecek  böylesi asılsız, karalayıcı ve hiçbir bahanesi olmayan bir ithama maruz kalmak Patrikliğimizi ve Cemaatimizin her bir mensubunu en hafif tabiri ile derinden yaralar.

Bu konuda Yüce Devletimizin her türlü adaletsizliğe, ötekileştirmeye ve iftiraya “Dur” diyecek makamlarının gereğini en süratli şekilde yapacağından, Ülkemizin bütünlüğüne ve insanların birlik ve beraberliğine kasteden bu gibi kurum ve şahıslara karşı kanunların gereğinin icra edileceğine dair ümidimiz tamdır."