TMMOB, Kanal İstanbul projesi için hazırlanan plan değişikliğine dava açtı
Kanal İstanbul projesi için hazırlanan; doğal ve yapay çevreye büyük yükler bindirerek, İstanbul Metropoliten Alanının ve Trakya bölgesini tüm ekosistemlerini baskılayan, su havzaları, tarım ve mera alanları, orman alanları, doğal, tarihi ve arkeolojik sit alanları üzerinde önemli tahribatlara yol açan, adeta bir ekolojik yıkım öngören İstanbul İli Avrupa Yakası Rezerv Yapı Alanı 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı Değişikliği”nin ekolojik sürdürülebilirlik, şehircilik ve planlama teknik, ilke ve esasları ve kamu yararına aykırılığı taşıması, plan değişikliği ile öngörülen kararların ve işlemlerin açıkça hukuka aykırı olması ve uygulanması halinde telafisi mümkün olmayan zararlara neden olacağından “Yürütmenin Durdurulmasina ve İptali” istemiyle TMMOB ve Odalar tarafından dava açıldı.
Açılan davada; değişikliğin dayanağı olarak gösterilen 1 no’lu Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi, 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüşümü Hakkında Kanun ve ilgili 5393 sayılı Belediye Kanunu ile Anayasa açısından, dava konusu plan değişikliği işleminin Çevre ve Şehircilik Bakanlığının yetkisinde olmadığı dolayısıyla dava konusu işlemin yetki yönünden hukuka aykırılığı belirtildikten sonra söz konusu plan değişikliğinin Planlama Tekniklerine, Şehircilik İlke ve Esaslarına ve Planlama Mevzuatına Aykırılığı ortaya kondu.
Dilekçede dava konusu plan değişikliğinin Anayasa ve yasalarda belirtilen bir kamu yararı içermediği gibi, orman alanlarını, kıyıları, su havzalarını, tarım ve mera alanlarını, yani İstanbul’un ve Trakya’nın tüm yaşam kaynaklarını tüketecek, Karadeniz ve Marmara Denizi’nin ekosistemini bozacak, hassas ekosistemler üzerinde yoğun bir yapı ve nüfus baskısı oluşturacağı belirtilerek; mevzuat gereği uyulması gereken üst ölçekli planlara aykırılıklar ifade edildi.
Bununla birlikte 2009 oranlı 1/100 000 ölçekli Çevre Düzeni Planında “Kuzeydeki hassas ekosistemlerin korunması amacıyla kuzeye gelişme eğilimi gösteren kent gelişiminin kontrol altına alınarak, doğu batı aksında ve Marmara Denizi boyunca kademelendirilmiş çok merkezli ve sıçramalı gelişimin sağlanması”ndan söz edilirken, yani kentsel gelişmenin durdurulması ilkesi benimsenmişken; dava konusu plan değişikliğinin ise, Kuzey –Güney ekseninde bir gelişme aksı tanımlayarak, kentin tüm kuzey bölgesini ve hassas ekosistemlerini kentsel gelişme baskısı altına aldığı ve bu durumun hukuka aykırılığı vurgulandı.
Yine dilekçede, Plan değişikliğine esas Kanal İstanbul Projesinin yaratacağı çevresel risk ve etkiler; su havzalarına, denizler ekosistemine, bölgenin ekosistemine, bölgenin gerek mikro klimasına ve gerekse de iklimine, tarım, orman ve mera alanlarına, planlama alanı içerisinde kalan doğal ve arkeolojik sitlere etkileri belirtilerek; ilgili Kanun ve Yönetmelikler ile uluslararası anlaşmalar bakımından hukuka aykırılığı ortaya kondu.
Son olarak gerek dava konusu plan değişkliğinin gerekse de plan değişikliğine konu Kanal İstanbul Projesinin kamu yararı içermediği vurgulanarak doğal ve yapay çevreye büyük yükler bindirerek, İstanbul Metropoliten Alanının ve Trakya bölgesini tüm ekosistemlerini baskılayan, su havzaları, tarım ve mera alanları, orman alanları, doğal, tarihi ve arkeolojik sit alanları üzerinde önemli tahribatlara yol açan, adeta bir ekolojik yıkım öngören İstanbul İli Avrupa Yakası Rezerv Yapı Alanı 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı Değişikliği”nin ekolojik sürdürülebilirlik, şehircilik ve planlama teknik, ilke ve esasları ve kamu yararına aykırılığı taşıması, plan değişikliği ile öngörülen kararların ve işlemlerin açıkça hukuka aykırı olması ve uygulanması halinde telafisi mümkün olmayan zararlara neden olacağından Yürütmenin Durdurulmasina ve İptaline karar verilmesi talep edildi.