Şiddete uğrayan kadına 'Eski usule döndü artık, sığınma talep edemezsin' yanıtı
Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın imzasıyla bir gecede İstanbul Sözleşmesi'nden çekildi. 6284 sayılı kanun ve İstanbul Sözleşmesi kadınların yaşam hakkı açısından büyük önem arz ediyor.
Adana ve İstanbul Pendik’te şiddet ve tehdit nedeniyle karakola başvuru yapan kadınlar, “Artık o işlere biz bakmıyoruz, savcılığa ya da aile mahkemesine gidin, kanıt getirin” yanıtları aldı. Tunceli'de hakim, korucunun şiddetine ve tehdidine maruz kalan aile için “Delil yok” diyerek koruma kararı vermedi. Şiddet mağdurlarına verilen cevaplar, halen yürürlükte olan İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı Yasa’nın bizzat kamu görevlileri tarafından ihlal edildiğini gösteriyor.
İstanbul Barosu Kadın Hakları Merkezinden Av. Şükran Eroğlu İstanbul Sözleşmesi’nin ve 6284 sayılı Yasa’nın hâlâ yürürlükte olduğunu hatırlatarak polis ve jandarmaların görevi kötüye kullanma ve ihmalden cezalandırılması gerektiğini savunuyor.
Erkeğin şikayetine koruma kararı, kadının şikayetine 'Mahkemeye git' yanıtı
Evrensel'den Hilal Tok ve Volkan Pekal'ın haberine göre, Adana’da bir kadın, boşanma aşamasında olduğu, çocuklarını istismar ettiği gerekçesiyle yargılanmakta olan erkeğin, çocuk teslimi sonrasında bulundukları evin kapısından ayrılmaması nedeniyle 155’i arayarak ihbarda bulundu. İhbardan yaklaşık bir saat sonra gelen polis memurlarından “Karakola başvurun” cevabını alan kadın karakola giderek şikayetçi olmak istediğinde erkeğin de ondan şikayetçi olduğunu öğrendi. Polisler kadına ondan şüpheli olarak ifade alacaklarını, şikayetçi olamayacağını söylediler. Ama erkeğin şikayeti üzerine kadın hakkında uzaklaştırma kararı verildi. “Asıl şikayetçi benim, ben uzaklaştırma kararı istiyorum” diyen kadına ise verilen cevap “Uzaklaştırma işini artık biz yapmıyoruz, aile mahkemesine başvuracaksınız” oldu.
Av. Sevil Aracı’nın verdiği bilgiye göre, çocuklarını istismar ettiği gerekçesiyle halen yargılanan erkek, mahkeme kararıyla çocuklarını görüş günü olduğu için çocukları aldı. Günün sonunda çocukları anneye teslim ederken, evin kapısında sözlü tartışma yaşandı. Sonrasında erkek evin önünden ayrılmayınca müvekkili polise şikayette bulundu. Kadın, uzun bir aradan sonra gelen polislerin kapısının önünden ayrılmayan erkeği uzaklaştırmasını beklerken, erkeğin de polisi aradığını öğrendi. Polis memurları her iki tarafın da karakola gitmesi gerektiğini söyledi. Bunun üzerine karakola başvuran müvekkiline “hakaret ve tehdit” iddiasından şüpheli olarak ifadesinin alınacağı, şikayetçi olamayacağı söylendiğini ifade eden Av. Sevil Aracı “Müvekkilime uzaklaştırma kararı çıkarmışlar. Kadının şikayetinin alınması için benim karakola kadar gitmem gerekti. Bize kadının şikayetçi olacağı bir durum olmadığını söylediler. Sonrasında uzaklaştırma başvurusu da yapmak istediğimizi söylediğimizde ‘Uzaklaştırma başvurusunu artık biz almıyoruz, aile mahkemesine başvuracaksınız’ dediler. Bizden önce karşı tarafın şikayetini alıp müvekkilime uzaklaştırma kararı vermişlerdi, bunu söyleyip ısrarcı olmamız üzerine bizim başvurumuzu da almak zorunda kaldılar” dedi.
Sözleşmeden çıkıldı, ihlaller arttı
Aracı “Çeşitli hukukçu meslektaşlarından da kadınların karakollara başvurduklarında geri çevrildikleri haberlerini alıyoruz. Daha önce de karakollarda görev ihmalleri yapılıyordu. Ancak İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılmasından sonra ihlaller arttı. Unutulmasın ki 6284 sayılı Yasa hâlâ yürürlükte. Tüm başvuruların bu yasaya göre ele alınması gerekiyor. Kadınlar bunun bilincinde olarak başvurularında ve taleplerinde ısrarlı olmalılar. Anlaşılan o ki kadınlar koruma kararını daha güçlükle alabilecekler ve bu kadına yönelik şiddeti arttıracak bir sonuç doğuracaktır” dedi.
"O eskidendi..."
Pendik’te kocasının şiddetinden kurtulmak için karakola sığınan ve sığınma evine gitmeyi talep eden kadına, polisler “Darp raporu ve tehdit edildiğine dair kanıt lazım” cevabı verdi. Oysa şu an yürürlükte olan 6284 sayılı Şiddetin Önlenmesi Yasası’na göre ilk başvuruda şiddet gören kadının böyle bir kanıt sunmasına gerek yok. Başvurucu kadın yasayı hatırlatmasına rağmen, polisler kadını Şiddeti Önleme ve İzleme Merkezine yönlendirmedi. Esenyalı Kadın Dayanışma Derneğine başvuran kadının yaşadıklarını aktaran Dernek Başkanı Adile Doğan şunları söyledi:
Kadın kocasından şiddet gördüğü için karakola gidip sığınma evi talep ediyor, kadına ‘Eski usule döndü artık, tehdit edileceksin, darp raporun olacak ki seni sığınma evine gönderelim’ demişler. Yasaya göre kadınların şiddet ve darp raporu olmadan ŞÖNİM’e yönlendirilmesi gerekir. Kadın bunu hatırlatınca ‘Artık öyle değil, yanlış biliyorsun, başına ciddi bir şey gelmeden sığınma talep edemezsin’ demişler. Yasaya göre şiddet gören kadınlar böyle geri çevrilemez, şikayeti neyse alınır, hastane kontrolleri yapılır, sığınmaevi talep ediyorsa ŞÖNİM’e yönlendirilir. Zaten 6284’ün uygulanmasında ciddi sorunlar yaşıyorduk, İstanbul Sözleşmesi’nin kaldırılma kararının ardından daha da kötüye gideceği görülüyor böyle örneklerle. Görüyoruz ki karakollar İstanbul Sözleşmesi kararından sonra 6284 sayılı Şiddeti Önleme Yasası da kaldırılmış gibi davranmaya başlıyor. Soruyoruz; İstanbul Sözleşmesi’ne saldıran çevrelerin şimdi de ‘Sıra 6284 sayılı Yasa’ sözleri mi talimat kabul edildi? İçişleri Bakanı, Aile Bakanı bu ihlaller karşısında bu devletin var olan yasasının gereklerinin yerine getirilmesi için ne yapacak? Bu muameleyle karşı karşıya kalan kadın, bizzat devlet eliyle şiddet gördüğü eve geri gönderildi. Bu kadının başına daha kötü bir şey geldiğinde çıkıp ‘sıfır tolerans’ açıklaması yapmasın kimse, yasaları uygulasın.
Koruma kararına 'Delil yetersiz' dendi
Tunceli'de Çemişgezek ilçesine bağlı bir köyde köy korucusunun silahlı tehdidine ve şiddetine maruz kalan aile, hakimden 6284 sayılı Yasa’da yer alan korucunun silahına tedbiren el konulması ve uzaklaştırma kararı verilmesini talep etti. Ancak hakim “Deliliniz yok” diyerek koruma kararı vermedi. Dersim Yenigün Kadın Derneği Üyesi Avukat Çağla Yolaşan anlatıyor:
Çemişgezek ilçesinde bir köy korucusu tarafından tehdit ve hakarete uğrayan aile, 6284 sayılı Yasa çerçevesinde önleyici koruma tedbiri talep ediyor. Ancak yetkili ve görevli hakim, konuta ve aile bireylerine yaklaşmama ve görev gereği kullanılan silahın teslim edilmesi yönündeki talepleri reddediyor. Gerekçe ise mağdurların beyanından başkaca bir delil bulunmaması. Son günlerde İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararının alınmasından sonra kolluğun şikayet almadığı, mahkemelerin tedbir kararı verirken kanuna aykırı şekilde şiddet eyleminin gerçekleştiğine ilişkin delil aradığı örnekler pek çok yerden gelmeye başladı. Sözleşme’den çekilme kararıyla, şiddet faiilerinin avukatları arayıp sevinçle ‘Cezamı iptal ettirebilir miyiz’ demesi, şiddet olaylarının özellikle LGBTİ’lere karşı gözle görülecek şekilde artmış olması, şiddet mağdurlarının zaten zorlukla ulaştıkları önleyici ve koruyucu tedbirlere ulaşmanın iyice zorlaşacağını gösteriyor. Telafisi imkansız sonuçlar doğmaması için Sözleşme’den çekilme kararının geri alınmasını, Sözleşme’nin gereklerinin yerine yetirilmesini ve 6284 sayılı Yasa’nın etkin uygulanmasını istiyoruz.
İstanbul Barosu Kadın Hakları Merkezi Başkanı Avukat Şükran Eroğlu da bu gibi keyfi uygulamaların tespit edilmesi ve gereğinin yapılması için çalışmalara başladıklarını aktarıyor:
Türkiye Barolar Birliği Kadın Hukuku Komisyonları Birliği olarak bu konuda bir raporlama çalışmasına başlayacağız. İstanbul Sözleşmesi 3 ay daha yürürlükte. 6284 sayılı Yasa da var zaten. Kolluğun yasal zorunluluğu bu tarz başvuruları almak ve 6284’teki koruma tedbirlerini de uygulamak. Kadına geçici barınma sığınmaevi sağlanması, aynı şekilde hayati bir tehlike varsa hemen korunmaya alınması gibi geçici koruma, şiddet uygulayanın uzaklaştırılması gibi önlemler alınmalı. Avukat istiyorsa avukata yönlendirmek, sığınma evine gitmek istiyorsa ŞÖNİM’e göndermek yasal olarak mecburi bir görev, kafasına göre ‘Sen git şuraya’ diyemez. Bunu yapmaktan imtina etmeleri açıkça görevi ihmaldir. Bunu yapmayan polis memurları hakkında suç duyurusunda bulunmak gerekiyor.
"Sözleşme kalktı, şikayetler azaldı'nın yolu mu yapılmaya çalışılıyor?"
Başvuruların alınmaması, koruma kararlarının uygulanmaması, iktidarın ‘İstanbul Sözleşmesi’ni kaldırınca şikayetler azaldı’ gibi göstermeye çalışmasının bir yansıması mı?” sorusuna Eroğlu şöyle yanıt veriyor: “Bu bir ihtimal. Kadınlar karakola gittikten sonra böyle bir mağduriyet yaşadıktan sonra, tekrar cesaret bulup savcılığa, baroya, aile mahkemesine gidemiyor. Cesareti kırılıyor çünkü. Bu görev ihmallerini tespit edip bakanlığa raporlamak gerekiyor. Bakanlık genelge yayımlıyor ha bire, ‘şiddete karşı sıfır tolerans’ diye. Bu genelgeler uygulanmayacaksa, uygulanmasını takip etmeyecekseniz, o genelgelerin ne anlamı var? Hem ‘sıfır tolerans’ deyip hem böyle uygulamalara izin verilmesi, bu genelgelerin göstermelik olduğunu düşündürüyor.
Av. Eroğlu yapılması gerekenleri şöyle sıralıyor:
İstanbul Sözleşmesi, kadının insan hakları sözleşmesidir. Cumhurbaşkanı kararıyla Sözleşme’den çıkılamaz. Anayasaya aykırı bir işlem söz konusu, en azından bu aykırılığı nazara alarak Danıştayın kararı iptal etmesini bekliyoruz. 6284 hâlâ yürürlükte, İstanbul Sözleşmesi temmuz ayına kadar hâlâ yürürlükte, dolayısıyla bu keyfi uygulamalardan vazgeçilmesi lazım. Yasaların uygulanması konusunda gerekli denetimi yapacak olan İçişleri Bakanlığı ve Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığıdır. Her iki bakanlık da bu konuda gerekli denetimleri yapmalı ve görevi kötüye kullananları tespit edip, bunun suç olduğunu vurgulayıp cezalandırmalıdır. Biz de bunun tespitini yapmaya çalışıyoruz, adli yardım bürolarından aldığımız sonuçlara göre bir açıklama yapacağız. Görevini yapmayan polisler hakkında suç duyurusunda bulunmak ve bakanlıklara gerekli uyarıları yapmak konusunda çalışıyoruz.