On Kasım, Atatürk ve AKP!
Bir aklı evvel soruyor: “80 milyon nüfuslu Türkiye’de her görüşten insanların olması tabiidir. “Atatürkçüler” de elbette olacak. İyi de, “Atatürkçülüğün bayraktarlığı AK Parti’ye mi kaldı?”
Atatürk Ortak değerdir!
Bu halktan yüzde elliye yakın oy alan bir siyasi hareketin Atatürk’ün bayraktarlığını başkalarına bırakması yanlıştır. Kaldı ki herkes kendisi için Atatürk, Osmanlı, İslam, Türklük, Milliyetçilik, Mevlana herkes içindir. Sizi siz yapan değerlerdir bunlar. Onlara sırt dönerseniz, ister istemez onlara aidiyet duyanlar da size sırt döner!
Türkiye’de siyasi partiler siyasi perakendeciliği terk etmelidir. Kendisini var eden değerlerin bir kısmına sahiplik edip diğerlerini dışlamak her şeyden önce akılcı değildir. Devlet tabiiyette, ümmet dinde, millet kültürde müşterek olan fertlerin toplamıdır. Bu topraklarda yaşayan herkes şu veya bu ölçüde bu üç kavramın da sahibidir. Bu bağlamda biz, Türkiye devletine, İslam ümmetine, Türk milletine mensubuz, deriz. En mukaddes varlığı Hazreti Peygamber; en kahraman insanı Atatürk, en güzel lisanı Türkçe olarak biliriz.
Atatürk sizin, bizim, hepimizin ortak değeridir.
AKP iktidarı döneminde Türkiye’yi kuran iradeye atılmadık iftira, yapılmadık suçlama, edilmedik hakaret kalmamıştır. Atatürk heykellerine yönelik saldırılar, manevi evladına ve ailesine yönelik iftiralar Türk milletinin tahammül sınırlarını aşmıştır.
Bu ülkede bir kendini bilmez şunu söyleyebilmiştir: “Keşke Yunan galip gelseydi. Ne hilafet yıkılırdı. Ne şeriat yıkılırdı. Ne medreseler lağvedilirdi. Ne hocalar asılırdı. Hiç biri olmazdı". Yabancı uşağı olan bu zihniyet Yunanistan’ın başkenti Atina’da bir caminin dahi olmadığını bilmiyor olamaz! İşin garip yanı bu lafları söyleyen zatın devletin en yüce makamı tarafından Saraya davet edilmiş olmasıdır.
Milletimizden Türk Milleti’ne!
Onbeş yıldır iktidar partisinin lideri Erdoğan başta olmak üzere AKP sözcüleri itina ile Atatürk yerine Mustafa Kemal; Türk milleti yerine “milletimiz” diyordu. Pervasızca “İki ayyaş” gibi vahim sözler ediliyordu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Birileri çıkmış biz Atatürk’e Atatürk dedik diye bir sürü senaryolar yazıyor. Adı Gazi Mustafa Kemal Atatürk ise bizim bunu ifade etmemizden daha doğal ne olabilir? Diye soruyor. Doğru, doğru da bundan önce niye Türk Milleti ve Atatürk dememek için özel bir gayret sarf ediyordunuz? O durum bilindiğinden bu duruma farklı anlamlar yükleniyor.
Bu satırların yazarı, TBMM’de AKP sözcülerinin “Gazi Mustafa Kemal” deyip bir türlü Atatürk diyememelerini, “milletimiz” deyip de Türk Milleti diyememelerini çok sert bir şekilde eleştirmiş birisidir. Buna karşın Erdoğan’ın geldiği bu aşamayı ve bu konuda söylediklerini iyi bir gelişme olarak görüyorum. Ne kadar geç kalınmış olsa da, ne kadar oy kaygısına dayansa da ne kadar siyasi istismar için yapılmış olsa da Atatürk konusunda gelinen yer iyi bir yerdir.
“Çözüm Süreci”nin sonucu olarak Türk Milleti’nin biriktirdiği öfke 7 Haziran Seçimlerinde AKP’yi %41’lere çekmişti. Bunun farkında olarak “çözüm süreci” terk edilmiş, onun yerine terörle mücadele almıştır. 1 Kasım seçimlerini AKP, Milliyetçilik ekseninde yürütmüştü.
Gelinen süreçte Türk Milletinin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’e yönelik saldırıların zirveye çıkması, AKP’nin oylarının %40’lar civarına inmesi AKP’yi yeni arayışlara sevk etmiştir. AKP’nin Atatürk’ü keşfi 2019 yılı seçimlerinin yaklaşmasıyla yakından ilgilidir. Erdoğan’a göre Atatürk’le 10 Kasım 1938’de bağlarını koparan CHP’nin elinden 10 Kasım 2017’de Atatürk’le bağını kuran AKP alacaktır.
Her ne sebeple olursa olsun Atatürk’le ilgili olarak 10 Kasım 2017’de Cumhurbaşkanının söyledikleri Türk Milletini mutlu etmiştir. Umarız buradan geriye dönülmez!