Karamollaoğlu: Bölgemiz yeni bir kaosa sürükleniyor
Libya Tezkeresi ve Kasım Süleymani'nin öldürülmesi ile ilgili de konuşan Karamollaoğlu'nun konuşma metni şöyle;
Kıymetli Basın mensupları,
Ekranları başında bizi izleyen aziz milletimiz;
Her birinizi hürmet ve muhabbetle selamlıyorum.
Bugün, 2020 yılının ilk basın toplantısını düzenliyoruz.
2020 yılının, hepimizin geleceğe umutla baktığı, sıkıntılı günleri geride bıraktığı bir yıl olmasını ümit ediyorum diye başladım; ama ne yazık ki; bu sabah hepimizi derinden endişelendiren bir takım gelişmeler oldu.
Hem ülkemizin, hem bölgemizin , hem de dünyanın geleceği için ciddi sıkıntılara gittiğimizin işaretleri belirmeye başladı.
Halbuki biz; 2020 yılı, barışın, huzurun ve adaletin hakim olduğu, karşılıklı saygı, anlayış ve hoşgörünün galip geldiği bir yıl olmasını; bütün insanlık için daha güzel bir dünyanın, yaşanabilir bir Türkiye’nin vesilesi olmasını arzu ediyorduk.
Bölgemiz yeni bir kaosa sürükleniyor
Ne yazık ki; 2020'nin ilk günlerinde anlaşıldı ki, yakın coğrafyamız başta olmak üzere dünyada tansiyon giderek daha fazla yükselecek.
Libya'da yaşanan son gelişmeler ve Kasım Süleymani'nin öldürülmesinin ardından endişelerimiz giderek artmaktadır.
Bu gece, İran'ın, ABD'nin Bağdat'taki Hava Üssü'ni vurması çok önemli bir hadise olarak tarihe geçti.
Burada dikkatimi çeken husus, ABD'nin Bağdat'taki üssünün Patriotlar tarafından korunmamış olması ihtimal dahilinde değil.
Patriotlar bu saldırıyı önleyemedi, geçmişte Patriotlarla ilgi kanaatlerimiz haklı çıkmış oldu.
ABD'nin üsleri dünyanın 80 ülkesinde, Müslüman ülkelerindeve 400'den fazla üsleri var, buralar demek ki ABD'nin zannettiği kadar güvenli değil, bu anlaşılmış oldu.
Bir devletin başka bir devletin üst makamlarındaki bir görevlisini ister asker olsun, ister sivili suikastla katletmesi bir suçtur!
Bu hem uluslarası kurallara göre bir suç, hem de ABD'nin yasalarına göre suç!
Bu gelinen noktada, ABD, eğer dünyada itibarını korumak istiyorsa, eğer savaş çıkmasın istiyorsa Trump'ı azletme ihtimali var.
Trump'ın bu dengesiz gidişatı ABD için de bir tehlike oluşturuyor.
ABD'nin kendisine çeki-düzen verme ihtiyacı vardır.
Düşünmeyenler, düşünmeden karar verenler, şahsi insiyatiflerini, kendi ülkelerinin menfaatlerinin önünde görenler hem kendilerine, hem dünyaya zarar verirler, bu bilinmelidir.
Ümit ediyorum ki; bu hadise burada sonlandırılmış olsun.
Bu arada Tahran'da bir Ukrayna uçağının da düşmüş olması, yeni bir endişe oluşmasına sebep oldu.
Uçak Boeing 737, sıkıntılı bir uçak.
Uçak kalkar kalkmaz ateş topuna dönmüş, parçası bile kalmış mı belli değil!
Teknik bir arıza gibi anlaşılıyor.
İçerisinde farklı milletlerden insan vardı, ister istemez endişeye sebep olmuştur.
Ümit ederim ki; dünyadaki tüm ülkeler daha temkinli olurlar.
Aklı dengesini yitirmiş, hırs küpü olanlar dediklerimizi anlamayabilirler.
Bugüne Kadar Atılan Yanlış Adımlar, Problemleri Giderek Daha Fazla Derinleştirmiştir
Bugüne kadar atılan yanlış adımlar, problemleri giderek daha fazla derinleştirmiş, bölgemiz başta olmak üzere dünyada bir kaos ve çatışma ortamı oluşmuştur.
Biz Saadet Partisi olarak; geç de kalınsa yapılan “Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılması” anlaşmasını önemli bulduğumuzu ve desteklediğimizi ifade etmiştik.
Mesele asker gönderme konusuna gelince de bu konuda çekincelerimizi kamuoyu ile paylaşmış, esas olanın bu endişelerin dikkate alınarak bundan sonraki politikaların yürütülmesi gerektiğini belirtmiştik.
Ancak geldiğimiz durum itibariyle; tezkere Meclis'ten geçti.
Ümit ediyorum ki; Libya, durduk yere kan gölüne dönmez!
Bu nedenle bir kez daha uyarılarımızı yapmayı vazife kabul ediyoruz.
Bundan sonraki süreçte;
-Atacağımız adımlarda her zamankinden daha fazla dikkatli olmalı,
-Yeni kaoslara sebebiyet verecek tutumlardan uzak durmalı,
-Çatışmalarda taraf olmaktan kaçınmalı, provokasyonlara dikkat etmeli,
-Sağduyu ve tüm taraflarla diyalogtan asla vazgeçmemeli,
-Dönemsel çıkarları değil, uzun vadeli istikrarı dikkate almalıyız.
Şartlar ne olursa olsun, barış için, diplomatik kanallar sonuna kadar zorlanmalı,
Sadece Libya’da değil tüm bölgede barış ve istikrar ortamının silahla değil taraflar arasında yapılacak diyalog ve müzakere ile sağlanacağı asla unutulmamalıdır.
Suriye'de yaşananlardan ders çıkartmalıyız!
Bu hadiseler birden bire ortaya çıkmadı!
Bundan 18 yıl önce bu bölge sadece Filistin meselesi ile ilgileniyordu.
Unutmayalım ki; BOP'un uygulanabilmesi için ilk adımı ABD'nin Irak'ı işgalidir.
Ardından Suriye meselesi çıktı. Suriye kan gölüne döndü, şehirler tarumar edildi, kardeş kardeşi katletti.
Şimdi de Libya!
Halbuki biz, arabulucu olabiliriz, biz ağabeylik yapabilirdik!
Çünkü Türkiye, Ortadoğu'daki ülkelerin içinde herşeye rağmen en gelişmiş ülke, hem NATO müttefiki, hem de İslam İşbirliği'nin dönem başkanı.
Şimdi aslında Sayın Cumhurbaşkanı'nın alelacele birlikte ülkelerin başkanları ile bir araya gelmesi gerekir.
Tek başına çıkışlar, kahramanlık..kimseye fayda sağlamaz.
Hele de, bir devlet ileri geleninin söylediği gibi; sonunu düşünmeden karar almak kahramanların işiymiş!
Allah akıl, fikir versin!
Sonunu düşünmeden karar almak bir devlet adamına yakışmaz!
Trump kahraman oluyor, ama 10 para etmez dünya nezdinde!
Bundan dolayıdır ki; Suriye'de iç savaşa müdahil olmanın ortaya çıkardığı durum ve edinilen tecrübenin ışığında, Türkiye'nin, Libya konusunda attığı her adımın bir değil, bin kez düşünülmesi gerekmektedir.
Temennimiz ve duamız; Bağdat ve Trablus'un, Halep ve İdlib gibi olmamasıdır!
Bugüne kadar yaşadıklarımızı ve yaşanan acı tecrübeleri göz önünde bulundurarak, bundan sonraki süreçte daha dikkatli, kararlı ve tutarlı bir dış politika belirlemeliyiz.
İsmet Özel'in ifadesiyle; “Eğer şimdiye kadar başımıza gelenler bize bir şey öğretmediyse, bundan sonra bildiklerimiz hiç işe yaramayacaktır.”
İsabetli ama üzücü bir tespit!
Adalet olmadan olmaz!
Bizim problemlerimiz daha fazla.
Bizim önce iç barışı tesis etmemiz gerekmektedir.
Allah aşkına, bir kucaklaşmayı deneyelim.
Bunu Sayın Cumhurbaşkanı birkaç kez denedi, ama hep göstermelik oldu.
Bu böyle laf olsun diye yapılan bir kucaklaşma ile olmaz.
Biz bu memlekette birlikte yaşayacağız.
Adalet olmadan olmaz!
Adalet olmadan ne huzur, ne barış, ne de güven olur!
Dilimizde tüy bitti, ama söylemekten vazgeçmeyeceğiz!
Bu memleket bizim, hepimizin!
Trollere bakmayın! Para karşılığında insanlara küfredenlerin on paralık kıymeti yoktur.
Maalesef, şu anda bir takım medya bile troller gibi hareket ediyor, bu olmaz!
Güzel ahlak olmadan olmaz!
Şunu görüyoruz; toplum giderek sözlerimize kulak veriyor.
Yeni yıla yeni zamlarla uyandık
Değerli arkadaşlar; ekonomi gündemi yeni yılda da ilk sırada yer alıyor, diğer tüm problemler, ekonomik sorunlar yanında gölgede kalmış durumdadır.
Herkes günlük ihtiyaçlarını karşılayamamaktan muzdarip!
Milletimizin şu anda ilk sorunu nedir diye sorsak; cevabı çok net:
-Ekonomi, ekonomi, ekonomi!
Ekonomide plansızlığın acı faturasını milletimiz ödüyor, çünkü bu fatura, milletimizin cebine, mutfağına yansımış, çarşı-pazar fiyatları her gün daha fazla can yakar hale gelmiştir.
Yeni yılla birlikte yeni zamlar da hayatımıza girdi.
Osmangazi Köprüsü ve Yavuz Sultan Selim Köprüsü geçiş ücretlerine yeni yılda yüzde 14 zam yapıldı.
Asgari ücretliye, emeklilerimize, memura, işçiye kaşıkla verilen zamlar, daha yılın ilk gününden itibaren kepçeyle geri alındı.
Pazarda, markette fiyatlar ateş pahası.. Millet faturalarını, kirasını ödeyemiyor, kredi kartları borçları almış başını gidiyor.
Sürekli gelen zamlar, insanımıza nefes aldırmıyor.
Durum öyle bir noktaya geldi ki; market yetkilileri, sürekli gelen zamlardan dolayı, etiket değiştirmek için özel personel istihdam etmeye başladıklarını söylüyor.
Allah bize yardım etsin!
Sibel Ünli intiharı
Tüm bu zamların yanında, İstanbul Üniversitesi'nin yemekhanelerde aldığı karar ve bu karara, zamlara tepki gösteren öğrencilerimizin yaşadıklarına da değinmek istiyorum.
Zaten binbir türlü güçlükle mücadele eden, geleceğe dair umutları her gün daha da tükenen öğrencilerimize yeni zorluklar çıkarmak olacak iş midir?
Bugünkü şartlarda en azından öğrencinin yanında olmayı benimsemeliydi üniversite yönetimi!
Yemeklere yapılmak istenen zam ve indirimli öğünlerin teke düşürülmesi kararını protesto eden öğrencileri coplatmak hangi aklın işidir, hangi vicdan bunu kabul edebilir?
İşin en acı tarafı da intihar eden bir gencimizin durumudur.
Ailesi bazı açıklamalar yapsa da; ancak Sibel'in son twitinde; ''Yemekhane kartımda 1 lira kalmış'' diyen, yaşadığı bunalım sonucu intihar eden Sibel Ünli kızımızın acısı hepimizi derinden sarsmıştır.
Dünya'da intihar olayları giderek artıyor.
Tüm bu acı olaylar yaşandıktan sonra İstanbul Üniversitesi geri adım atmış; madem bu karar alınabiliyordu, gerek var mıydı bunca acıya, haklarını talep eden gençlerimizi vicdansızca coplatmaya?
Yazık, çok yazık!
Artan intiharlar
Sadece intiharlar değil, kadın cinayetleri de giderek artıyor. Tedbir alınamıyor, çıkan kanunlar bunları önleyemiyor.
Adaletin olmadığı, fikir hürriyetinin olmadığı bir yerde bu olaylar ister istemez ortaya çıkıyor.
Bu psikolojik bir ortam, emirlerle, talimatla, polis zoruyla düzelmez!
Allah muhafaza etsin!
Her gün ekranlarda, gazetelerde, geçinemediği, iş bulamadığı, işsiz kaldığı için intihar eden insanlarımızın haberlerini görüyor, duyuyoruz.
Bu gördüklerimiz buz dağının sadece görünen kısmı, medyaya yansımayan daha nice acı olaylar var, Allah bilir!
Çözüm nedir / ne değildir?
Peki, biz nasıl olur da ülke olarak düzlüğe çıkar, insanımızın rahat bir nefes alır hale gelmesini sağlarız?
Önce sosyal konulardaki adımları atılmalıdır.
Adalet olmadan, huzur olmaz!
Bugün Adalet Sarayları inşa edildi ama adalet tesis edilemedi!
Kutuplaşmanın ortadan kaldırılması ve kucaklaşmanın sağlanması gerekiyor.
Şeffaflık olacak, denetlenebilir olacak yönetim!
İtibar kazanmak için yapılan para, israfın ta kendisidir!
İsraftan, yolsuzluktan, rüşvetten uzak durulmalıdır.
Çözüm;
-Paramızı betona gömen ''çılgın projeler'' yapmakta ısrar etmek değildir!
-Bütçe açığını kapatmak için her gün yeni vergi kalemlerini vatandaşın sırtına yüklemek değildir!
-Onlarca yılın birikimi, yüzlerce fabrikalar yıkıldı, bunların yerine yenileri ve daha modernleri yapılmalıdır.
-Gösterişe, şatafata milyonlarca lira harcarken, asgari ücretliye yapılan 300 lira zammı jestmiş gibi sunmak değildir!
Asgari ücretin, çalışan bir insanın karnını doyuracak bir seviyede tutulması bir zulümdür!
Sanayicinin, üreticinin elinden tutulmadan bu ülke ayağa kalkmaz!
Çözüm;
-Üretim, üretim, üretim!
-Hiç kimseye özel muamele edilmemelidir, ihaleler şeffaflıkla yapılmalıdır.
-İsrafa, yolsuzluğa, şatafata dur demektir!
-Ülkemizin kaynaklarının har vurup, harman savrulmasına göz yummamaktır!
-En öncelikli hedefimiz, şu derin ekonomik kriz ortamında, suni gündemlerle vakit kaybetmeden, birbirimizle değil, yoksullukla, işsizlikle ve hayat pahalılığı ile mücadele etmek olmalıdır.