İstanbul Sözleşmesi çıkışı: Kadınlarımızın haklarını korumayı kağıtlarda arayanlara söyleyeceklerimiz var

AKP 7. Olağan Büyük Kongresi Ankara Spor Salonu'nda geçekleştirildi. Erdoğan, gündemine yeni sivil anayasayı, ekonomiyi aldı. İstanbul Sözleşmesi'nin kaldırılmış olmasına vurgu yaptı.

Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, 7. Olağan Büyük Kongresi’ne katılmak için Ankara Spor Salonu'ndan önce kongre öncesi dışarıda bekleyen partililere hitap etti. "Kar yağışının tüm mikropları temizlediği anlamlı bir buluşmada sizleri en kalbi duygularla selamlıyorum" diyen Erdoğan, 50 kişilik değil 75 kişilik MKYK ile yola devam edeceklerini açıkladı. 

Erdoğan,"75 kişilik bir Merkez Karar ve Yönetim Kurulu ile yola devam edeceğiz. Ayrıca yedek diye bir ifade var. O da 35 kişi ama onlar yedek olarak kalmayacak. Onlar da aynen 35 kişiyle beraber çalışacaklar asıl üyeler gibi" dedi.

'2023 manifestosu açıklanacak' denmişti

Kongrenin sloganı "Türkiye için güven ve istikrar" olarak belirlenmişti. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, kongrede 2023 seçimlerine yönelik bir manifesto açıklayacak. AKP Genel Başkan Yardımcısı Hayati Yazıcı, genel başkanvekili sayısının ikiye çıkarılacağını söyledi.

AKP tüzüğünün de değişeceği kongrede partinin yeni yönetimi belirlenecek. MYK üye sayısı 50'den 75'e çıkarılacak.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 7. Olağan Kongre'de yaptığı açıklamalardan öne çıkanlar şu şekilde:

Erdoğan, kongredeki sözlerine Cumhur İttifakı ortağı Devlet Bahçeli'ye teşekkür ederek başladı. Erdoğan, "MHP'ye ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'ye, büyük ve güçlü Türkiye için bizimle birlikte yürüdükleri için kendilerine şükranlarımı sunuyorum. Milletimizin 15 Temmuz'da meydanlarda kurduğu Cumhur İttifakı'nı Meclis'te koruyup sürdürdük. Cumhur İttifakı'n mensup her bir kardeşime ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Türkiye'yi önce 2023 hedefleri sonra 2053 vizyonuna Cumhur İttifakı ile inşallah kavuşturacağız" dedi.

Erdoğan'ın açıklamalarından öne çıkanlar şu şekilde:

Gündemimizde, yeni ve sivil Anayasa çalışmalarının çerçevesini oluşturacak ilkeler, hukuk ve ekonomi reformlarımızın uygulama programları, aile-eğitim-kültür merkezli yeni milli uyanış ve yükseliş ahdimiz var. Teröriste terörist diyemeyenlerin riyakârlıkları var.

Gündemimizde, kadınlarımızın haklarını korumayı vicdanlarda değil, kâğıtlarda arayanlara söyleyeceklerimiz var. Bizim gündemimizde ülkemizin ve milletimizin bugününe ve geleceğine dair her mesele var. Salgın şartlarında, il kongrelerimiz gibi büyük kongremizi de, hem milletimizin, hem de bu salonda bir araya geldiğimiz sizlerin sağlığını düşünerek gerçekleştirmek durumundayız. Bu yüzden sadece birkaç başlık üzerinde kısaca duracak, diğer hususları, milletimizle bir araya geleceğimiz diğer vesilelere bırakacağız.

"Battık diyenlere inanmayın"

Siz içeride birilerinin “battık, bittik, yıkıldık, öldük” diye terane tutturduğuna, kendi ülkelerini kötüleme yarışına girdiklerine bakmayın… Bunlar kendi ülkelerinin ve milletlerinin felaketinden iktidar devşirme hevesinde olan, gözlerini kin ve nefret bürümüş, kifayetsiz muhterislerdir. Türkiye gücünü, ekonomisinin sağlam altyapısından, üretiminden, yetişmiş insan kaynağından, girişimcilerinden, ihracatçılarından; velhasıl reel ekonomisinden alan bir ülkedir. Dinamik iktisadi yapımızla, mali disiplinimizle, serbest piyasaya ekonomisine bağlılığımızla, her türlü şoka dayanıklı olduğumuzu defalarca ispatladık. Önümüzdeki dönem Türk ekonomisini yatırım, üretim, istihdam ve ihracat temelinde büyüterek, çok daha iyi yerlere geleceğiz.

Sivil anayasa 

Anayasa çalışmalarımızın tamamı, olağanüstü dönemlerde, olağanüstü şartların dayatmasıyla ve olağanüstü yöntemlerle yapılmıştır. Milletin tüm kalbiyle içinde olmadığı bu süreçlerde ortaya çıkan Anayasa metinleri de, daha ilk günden itibaren hep tartışılmalı olmuş, hep değişiklik talepleriyle karşı karşıya kalmıştır.

Mevcut Anayasamız, 1960 darbesiyle ilk şekli verilen, 1980 darbesinin ardından da yeniden yoğrularak milletimizin önüne konan bir metindir. 1982 yılında kabul edilen mevcut anayasamızın üzerinden 29 yıl geçti. Yani bu Anayasa, tarihi periyodu içinde de artık geçerliliğini kaybetmiştir. Üstelik bu süre zarfında, Anayasanın neredeyse değişmeyen maddesi kalmadığı halde, yine de ortaya ülkedeki herkesi kucaklayacak bir metin çıkmadı. 

Türkiye’nin yeni ve sivil bir Anayasa’yı tartışması, hem kendi tarihimizin, hem de gelişen ve değişen dünya şartlarının kaçınılmaz bir gereğidir. Nitekim, yeni ve sivil Anayasa teklifimiz, fikri temeli olmadığı için dikkate almayı gerektirmeyen kimi sığ itirazlar dışında, her kesimde olumlu yankı bulmuştur. Peki, biz nasıl bir yeni Anayasa istiyoruz? Bizim baktığımız yerden, bu sorunun tek bir cevabı vardır: Milletimiz nasıl bir Anayasayla yönetilmek istiyorsa, biz de işte öyle bir Anayasa istiyoruz.

Dolayısıyla, bu yeni Anayasanın özü, tüm değerleriyle, farklılıklarıyla, zenginlikleriyle, hayalleriyle 84 milyon vatandaşımızın tamamını içermelidir. Türkiye’nin bugün, yeni bir Anayasa için, hiç olmadığı kadar hazır olduğuna inanıyoruz. Bu çerçevede, Cumhurbaşkanlığı bünyesinde, AK Parti Genel Merkezinde, akademi dünyasında, çeşitli sivil toplum kuruluşları nezdinde yürüyen, hepsini de yakından takip ettiğimiz çalışmalar var. Aynı şekilde diğer partilerin ve ilgili kuruluşların da benzer hazırlıkları olduğunu biliyoruz. Bunlar, önce ilkeler, sonra somut metinler düzeyinde belirli bir olgunluğa geldiğinde bir araya getirilecek ve milletimizin gözü önünde tartışmaya açılacaktır. Bir başka ifadeyle, yeni Anayasa, açık ve şeffaf bir sürecin ürünü olarak hazırlanacaktır. Yeni Anayasa çalışmalarında bu safhaya önümüzdeki yılın ilk diliminde ulaşmayı hedefliyoruz. Mümkün olan en geniş mutabakatla ortaya çıkacak yeni Anayasa metni de, mutlaka milletin onayına sunulacaktır.

Aile vurgusu

Üzerinde önemle durmak istediğim ikinci husus, önümüzdeki dönemde politikalarımızın lokomotifi olacak aile, eğitim ve kültür başlığıdır. Aile değerleri zayıflamış veya ortadan kalkmış toplumların sadece medeniyetin maddi unsurlarıyla varlığını idame ettirmesi mümkün değildir. Milletimizin, asırlardır maruz kaldığı onca saldırıya rağmen ayakta kalışının en önemli sırrı ise aile yapımızın mukavemetidir.

Bir veya en fazla iki çocuklu aile yapısı giderek yaygınlaşıyor. Ebeveynlerin her ikisinin de çalıştığı ailelerde, şayet yakında ikamet eden bir aile büyüğü yoksa, çocuklar evdeki veya kreşteki bakıcılar tarafından yetiştiriliyor. Sadece ve sadece aile içinde kazanılabilecek değerlerin, ücreti mukabili alınan hizmetler yoluyla ikame edilemeyeceği açıktır. Aklı ve kalbi rehber edinmek yerine, sadece nefis ve zekâ üzerine kurulu bilginin çocuklarımıza aktarıldığı bir eğitim sistemi bizi, haktan, hakkaniyetten, irfandan, hikmetten uzaklaştırıyor.

Medeniyet nöbetini devralacaksak, işe önce buradan başlamamız gerekiyor. Elbette dünyadaki teknolojik, siyasi, sosyal, kültürel gelişmelere sırtımızı dönecek kadar hakikatlerden kopuk değiliz, asla da olamayız. Bizim söylediğimiz; insanı nesne değil, kalbi ve aklıyla özne olarak ele alan kadim medeniyet değerlerimizi, ilhamını geçmişimizden alan yenilikçi bir anlayışla yükseltmemiz, yüceltmemiz gerektiğidir.

Taklit eden değil üreten, özenen değil özenilen, hevâyı değil fıtratı önceleyen, vakte teslim olan değil yönünü geleceğe dönen, maziden atiye köprüler kuran nesiller yetiştirmek için önce aileyi sağlama alacağız. Türkiye’nin 2053 vizyonunun hamurunu, diğer her şeyin bunların arkasından geldiği bilinciyle aile, eğitim ve kültürle yoğuracağız.