İstanbul Baro Başkanı Durakoğlu: Barolar yok olursa hukuk devleti olmaz
İstanbul Baro Başkanı Mehmet Durakoğlu, Avukatlık Yasası’nda ve baroların seçim usullerinde önemli değişiklikler olacağına ilişkin açıklamaların ardından başlayan tartışmalara ilişkin bir yazı kaleme aldı.
Durakoğlu, "Barolar olmazsa ya da hak ettikleri etkinlik noktasının ötesine taşınırsa yargı bağımsızlığı olmaz. Barolar yok olursa olmaz demokrasi... Kimse insan hakları ihlalleri karşısında kılını kıpırdatmaz. Hukuk devleti olmaz, hukukun üstünlüğü olmaz. O yüzden susamaz, sinemez barolar" diye yazdı.
Durakoğlu'nun Cumhuriyet‘te kaleme aldığı yazının bir bölümü şöyle:
"Açıklamalar, bakanlık ve TBB kaynaklı olunca manipüle edilmiş bir soyut gündemle meşgul olduğumuzu düşünmekte iken – daha bu açıklamaların mürekkebi bile kurumadan – ertesi gün bu kez Cumhurbaşkanı çok net bir açıklama yaptı.
Bu açıklamaya göre, 'mevcut hazırlık' güncellenecek ve 'bir an önce' TBMM’ye sunulacaktı. Bu yazının konusunu oluşturan Avukatlık Yasası değişikliğinin birkaç tümce ile dışına çıkıldığında, iki günlük gelişmenin 'ülke yönetimine' dair değerlendirmelerinin mutlaka yapılması gerektiği kanısındayım. Lütfen arkanıza yaslanın ve bir an düşünün: Bu ülkede Avukatlık Yasası değişikliği bir kısım basın tarafından gündeme getirildiğinde Adalet Bakanı böyle bir değişikliğin gündemlerinde olmadığını söylüyor. TBB Başkanı bu yapay gündeme katkı verenleri suçlayan açıklamalar yapıyor.
Ertesi gün Cumhurbaşkanı, bir çalışmadan söz ederek TBMM’ye getirileceğini söylüyor. Bakanın haberi yok. TBB Başkanı’nın haberi yok. 'Tek adam rejimini' bu somut örnekten daha iyi hangi uygulama anlatabilir ki…
Daha da önemlisi bu “arka odada” hazırlanan çalışma, öteden bu yana yargı içinde varlığından söz edilen ikili yapıları da afişe etmesi bakımından çok önemli bir başka okumayı da gereksindiriyor.
Bundan kısa bir süre önce, yargıya kendince şekil vermeye çalışan bazı gazeteciler üzerinden 'maklubeye birlikte kaşık sallayanlardan' söz eden Adalet Bakanı ile 24 Şubat 2018 tarihinde Ankara’daki toplantıda, bu değişikliklerden 'FETÖ projesi' olarak söz eden TBB Başkanı’nın bu beyanları, bazı adresleri tespit etmek bakımından çok önemli konumlar atıyor. Evet doğrudur: Bu bir FETÖ projesidir.
Bu tümcenin sonundaki nokta işareti, onun tartışılmaz gerçekliğinin de izidir."
'Biz yasamızın bize verdiği görevle insan hakları ihlallerinin üzerine gideriz'
"Bir somut 'eksen kaymasının' gözlenmediği zaman dilimlerinde Başbakan/ TBB Başkanı, Cumhurbaşkanı/TBB Başkanı veya Cumhurbaşkanı/Tabip Odası tartışmaları, bu FETÖ projesinin raflardan inmesini sağlamış, her defasında da rafa yeniden kaldırılmıştı. Bu proje hiç yok edilmedi, yırtılmadı, hiç unutulmadı, tam tersine başka bazı uygulamalarda da gözlendiği gibi 'kıymetlendirildi.'
Biz avukatız. Biz Montesquieu’dan bu yana siyasal iktidarların kendilerini hukukla sınırlamak istemediklerini biliriz. Hukukun evrensel ilkelerini ve özellikle de adaleti savunan bir mesleğin mensupları olarak, bu idealleri, reel politiğin ve ideolojilerin tartışmalı değerlerine feda edemeyiz. Siyasal iktidarın kim olduğu, kimlerden oluştuğu, başında kimin olduğu bizim meşguliyet alanımız değildir.
Biz yasamızın bize verdiği 'görevle' insan hakları ihlallerinin üzerine gideriz. Biz itiraz ederiz.
Barolar susarsa, sinerse, olup bitene rıza gösterirse, boyun eğerse, ram ederse, daha muktedir olduklarını sanırlar. Gerçek bu değildir oysa… Öyle olmadığını biraz hukuk tarihi okuyanlar bilir.
Avukatlar susmaz. Susarlarsa avukat olamazlar. Onların örgütlü gücü olan barolar sinmez. Sinerlerse baro olamazlar. Tarih barolara sadece ve yalnız 'mücadele' yükümlülüğü vermiştir. Barolar bu yükümlülükten vazgeçemezler. Üstelik bu özgün duruş, kendileri ya da sadece meslektaşları için de değildir.
Korunması gereken değer, halkın kendisidir. Barolar olmazsa ya da hak ettikleri etkinlik noktasının ötesine taşınırsa şiddete uğrayan kadını kimse savunamaz. İstanbul Sözleşmesi de yürürlükten kalkar, 6284 uygulamaları da… Barolar olmazsa ya da hak ettikleri etkinlik noktasının ötesine taşınırsa istismara uğrayan çocuklar da sahipsiz kalır. Onların cezasızlığı da sağlanır, çocukların istismarcıları ile evlendirilmeleri de.."
'Barolar olmazsa halkın hak arama özgürlüğü kalmaz'
"Barolar olmazsa ya da hak ettikleri etkinlik noktasının ötesine taşınırsa özgürlükler dünyası yok olur. Yoğun bakıma girer. Soluduğunuz nefesteki darlık, entübe edilerek de açılmaz. Düşünebilirsiniz belki ama ifade edemezsiniz.
Barolar olmazsa ya da hak ettikleri etkinlik noktasının ötesine taşınırsa yoksullar için başvurulacak hukuki yardım müesseseleri kalmaz. Yoksulluğun yazgı olduğu kabulü, adaletsizliğin de gerekçesi olur. Barolar olmazsa ya da hak ettikleri etkinlik noktasının ötesine taşınırsa halkın hak arama özgürlüğü kalmaz.
Giderek kısılıp kısıtlanan seslerin gücüne bakılır sadece… Hukukun üstünlüğünden değil, üstünlerin hukukundan söz edilir. Barolar olmazsa ya da hak ettikleri etkinlik noktasının ötesine taşınırsa adil yargılanma hakkı lafta kalır. Masumiyet karinesi yok olur. Lekelenmeme hakkını kimse savunamaz. Barolar olmazsa ya da hak ettikleri etkinlik noktasının ötesine taşınırsa işkence başlar, kötü muamele hortlar. Yargı kararları güvencesini yitirir.
Barolar olmazsa ya da hak ettikleri etkinlik noktasının ötesine taşınırsa yargı bağımsızlığı olmaz. Barolar yok olursa olmaz demokrasi…
Kimse insan hakları ihlalleri karşısında kılını kıpırdatmaz. Hukuk devleti olmaz, hukukun üstünlüğü olmaz…
O yüzden susamaz, sinemez barolar… O yüzden, tanımlanmış görevlerine rağmen, iktidarlara duydukları sempatiyle şekillenemezler. Mış gibi yapamaz barolar…"