Doğanın evrimine açılan savaş: Kanal İstanbul
Haber: Ali Isıyel
Ulaştırma Bakanlığı bugün yaptığı açıklamayla Kanal İstanbul projesinin takvimini açıkladı. Açıklamaya göre 75 milyar liraya mâl olacak projenin 2023'e kadar yüzde 60'ının tamamlanması bekleniyor. Kanalın 40 kilometre uzunluğunda, 150 metre genişliğinde ve 25 metre derinliğinde olacağı da belirtilirken; projenin hayata geçmesiyle birlikte Boğaz'ın da tanker trafiğine kapatılacağı aktarıldı.
İstanbul Havalimanı örneği
Jeoloji mühendisleri ise bunun akıl dışı bir proje olduğunu belirtiyor. Kanal İstanbul'un etkilerini sorduğumuz Jeoloji Mühendisi Tahir Öngür, "Doğanın kendi evrimini, gelişmesini yok sayıp bir şeyler yapmak mantıklı değil" diyerek doğaya karşı açılan savaşın kaybedilmeye mahkûm olduğuna vurgu yaptı.
Öngür, benzer bir örneğini eski kömür ocaklarının üzerine kurulan İstanbul Havalimanı'nda da yaşandığını ve aksaklıkların devam ettiğine işaret etti. İstanbul Havalimanı, hizmete açıldığı günden bu yana ardı arkası kesilmeyen aksaklıklar yaşıyor.
Öngür'ün açıklamaları şöyleydi:
Akıl dışı bir şey. Doğanın kendi evrimini gelişmesini yok sayıp bir şeyler yapmak mantıklı değil. Eski kömür ocaklarının üzerine, Karadeniz kıyısına havalimanı yapıldı. Kuşlar geliyor, uçaklar bir saat havada dolaşıyor. Uçak iniyor 35-40 dakika yerde dolaşıyor. Bu tarz şeyler çok boyutlu mühendislik ve toplumsal tartışmalardan sonra yapılması gereken şeyler. Hiç güvenmiyorum Kanal İstanbul projesine. Söylenenlerin bir kısmı da fazla doğru değil ama açıkçası zararı olacağından hiç kuşkum yok.
2 yarım ada ve bir ada oluşacak söylemi
İstanbul'da yarım ada ve ada oluşması şekil olarak yakıştırma. Gemi değil bu, ada oldu diye yüzecek hâli yok. Ada da olmayacak üstelik dört tarafında deniz var diye. Anakara orası. Bir kanal üzerinden geçiyor diye hemen ada sayılmaz. O benzetmenin yanlış olduğunu düşünüyorum.
Depremi tetikler mi?
Depremin tetiklenmesi gibi bir durum kesinlikle söz konusu değil.
Beklenen 'Büyük İstanbul Depremi' gerçekleşirse ne olur?
Öte yandan geçtiğimiz hafta Kanal İstanbul projesini değerlendiren Sedimantoloji ve Deniz Jeolojisi konularında uzman olan Prof. Dr. Naci Görür, projenin yaratacığı risklere dikkat çekerek ,“Kanalın kazılması esnasında zemin özelliklerine göre fazla kayma, heyelan ve göçmeler olacaktır. Beklenen deprem gerçekleşirse Kanalın Marmara ağzı 9-10 şiddetinde etkilenebilecektir ve ciddi hasarlar görmesi mümkündür” demişti.
Karadeniz'in iklimsel dengesine karşı tehdit
Kanal İstanbul projesinin ÇED raporunu değerlendiren Türkiye Erozyonla Mücadele Ağaçlandırma ve Doğal Varlıkları Koruma Vakfı (TEMA) ise raporda birçok konuya yer verilmediğini belirtmişti. Vakfın Yönetim Kurulu Başkanı Deniz Ataç, "Kanal İstanbul’un sadece bir deniz yolu ulaşımı projesi olarak değerlendirilmemesi gerekir. Çünkü projenin şehrin tüm karasal ve denizel yaşam alanlarını, yer altı suyu sistemini ve ulaşım sistemini tamamen değiştirmesi söz konusudur. Bu nedenle Kanal İstanbul Projesi’nin üst ölçekli mekânsal planlama ve stratejik çevresel değerlendirme çalışmalarının mutlaka yapılması gerekmektedir. Projenin bu süreçler dışında tutularak sadece ÇED süreci ile hayata geçirilmesi, gelecekte karşılaşılması muhtemel risklerin ve yaşanacak olumsuz sonuçların toplumla ve projeden doğrudan etkilenecek olan kesimlerle paylaşılmaması anlamına gelmektedir” diyerek planlama sürecinin önemine dikkat çekmişti.
Ataç öte yandan Karadeniz'in iklimsel dengesine de vurgu yaparak, "Karadeniz’in iklimsel dengesi tümüyle bu sisteme bağımlıdır ve bu sistemdeki herhangi bir değişim, uzun vadede Karadeniz’in iklimsel dinamiklerine olumsuz yansıma olasılığını ortaya çıkartmaktadır" ifadelerini kullanmıştı.
AKP'nin doğa talanı
AKP'nin sebep olduğu veya göz yumduğu doğa talanları Kanal İstanbul'la da sınırlı değil. Hasankeyf'i 12 bin yıllık tarihi ve Dicle Vadisi'nin üstün biyo-çeşitliliği ile birlikte sular altında bırakacak olan hidroelektrik santralini durdurmaması da örnekler arasında. Öte yandan; İstanbul Havalimanı, 3. köprü, otel yapılmak için yakılan ormanların faillerinin cezasız kalması, Cerattepe'deki altın madeni gibi saymakla bitmeyen doğa katliamlarının altında yine AKP iktidarının imzası vardı.
AKP iktidarının doğayla savaşı bitmedikçe, Türkiye'nin rahat bir nefes alması zor görünüyor.