Diyanet'in din görevlisi Diyanet'i anlattı... “Diyanet İşleri Başkanlığı Ali Baba’nın Çiftliğine döndü”

Diyanet İşleri Başkanlığı; yöneticilerinin konforlu yaşamları, lüks makam araçları, beş yıldızlı tatil köylerindeki kurum içi eğitimler ve tabii ki 7 bakanlığı aşan bütçesiyle tartışmaların merkezinde yer aldı hep. Peki hiç düşündünüz mü acaba tüm bu tartışmalara Diyanet personeli ne diyor diye? Bu sorunun yanıtını ben hep merak ettim, Yunus Emirhan Kılıç ile tanışana kadar...

Diyanet İşleri Başkanlığı'nda yaşananlar zaman zaman iddia zaman zaman da belgeli haber olarak kamuoyunun önüne geldi. Ama hiçbir zaman Diyanet’in içinden ses çıkmadı. Acaba bu tartışmalara Diyanet personeli ne diyor? sorusunun yanıtını hep merak ettim Yunus Emirhan Kılıç ile tanışana kadar. İlk görüşmemizin üzerinden yaklaşık 6 ay geçti. Belki daha bile fazla. Diyanet’te görev yapan bir kişinin anlattıkları çok etkileyiciydi. Yaşadığı baskılar, üstü kapalı tehditler, soruşturmalar…

Tabii bir de kamuoyuna yansıyanların Diyanet içinde, personel üzerindeki etkisi… Büyük rahatsızlık duyulduğunu söyledi Kılıç. İsyan noktasına gelindiğinin altını çizdi. O zaman ‘Konuşun’ dedim. Bu soruya olumlu yanıt almam dediğim gibi yaklaşık 6 ay sürdü. Kolay değildi tabii 13 yıllık memuriyeti yakabilecek bir adım atmak. Yunus Emirhan Kılıç da konuştuğu taktirde neler olabileceğini tahmin ediyordu. Bunca yılda ne bir birikim yapabilmiş ne bir ev alabilmiş, birçok Diyanet emekçisi gibi.

Tereddütleri oldu, üzerine çok konuştuk. Açıkçası ‘artık konuşmayacak’ diye düşündüğüm bir anda ‘konuşacağım’ dedi. ‘Emin misin’ diye sordum. Olabilecekleri söyledim, ‘Korkmuyorum’ dedi. ‘Birilerinin konuşması gerekiyor’ diye ekledi. Sonrasını sordum, ne yapacağını… Bana bir kart gösterdi. Taksi şoförlüğü yapabilmesine imkan veren bir kart. ‘Taksi şoförlüğü yaparım’ dedi.

Röportaj uzun sürdü ama uzunluğunu bittiğinde fark ettik. Kameraman arkadaşım Murat Kibar da ben de hala din görevlisi Yunus Emirhan Kılıç’ın anlattıklarının etkisindeydik. Tüm ayrıntılarını az sonra okuyacaksınız. Bir dip not daha eklemek istiyorum öncesinde. Röportajı 1,5 ay önce yaptık aslında. 6 Şubat’ta yaşanan depremlerin ardından ortak bir karar ile yayın tarihini erteledik.

yunus-emirhan-kilic.jpeg
Yunus Emirhan Kılıç

Beştepe’de ezan, Millet Camii’nde sabah namazı…

Yunus Emirhan Kılıç 13 yıldır Diyanet’te çalışan bir din görevlisi. İstanbul’un en önemli camilerinde görev aldı hep. Hala da öyle, Kadıköy’de bir camide görevli. İşindeki başarısı kurum içinde de biliniyor. Bu yüzden davet üzerine Ankara’da Beştepe’de bulunan Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda sabah ezanını okudu, namaz kıldırdı. Bu kadarla sınırlı değil görevleri. Aynı zamanda Adalet Bakanlığı’na bağlı Denetimli Serbestlik Müdürlüklerinde uyuşturucu ile mücadele konferansları veriyor. Konuşmalarından işini ne kadar sevdiği ne kadar titiz davrandığını anlayabiliyorsunuz. Bir anlamda bu isyanının sebebi de bu aslında.

“Diyanet İşleri Başkanlığı Ali Baba’nın Çiftliğine döndü”

Kurum personeli, eğer bir torpili yoksa, siyasilerden tanıdığı bulunmuyorsa derdini bile dile getiremiyor. Oysa kadrolaşma ve torpilli atamalar onlar için büyük sıkıntı. Sadece adalete olan güvenleri gitmemiş, yaşama dair umutları da bu yüzden azalmış.

Yunus Emirhan Kılıç söylüyor bunları:

“Efendim, Diyanet İşleri Başkanlığı, Ali Baba’nın çiftliğine döndü. Açık ve net konuşuyorum kimse kusura bakmasın. Maalesef öyle hale getirdiler ki, artık insanlar bunu söylemek zorunda kalacak yani. Ben 13 yıllık devlet memurluğumu yakma pahasına büyük bir risk alarak çıkıp bu gerçekleri Türk milletine anlatıyorum. Diyanet İşleri Başkanlığı Ali Baba’nın çiftliğine dönmüştür efendim. Beyefendinin (Ali Erbaş) kızı vaize, damadı müftü, kuzeni müşavir, yeğeni müezzin vs… Efendim İslam ahlakında böyle bir kadrolaşma söz konusu olamaz. Kuzeni Neşet Bodur, şu anda bir balkan ülkesinde yüksek maaşla müşavirlik yapmaktadır. Bunlar kamuoyuna çıktı, yansıdı. Efendim Neşet bey diyor ki, “Ben tırnaklarımla geldim” yahu beyefendi siz tırnaklarınızla geldiniz de biz uçarak mı geldik. Doktor olduğunu söylüyor, uzmanlık alanı olduğunu söylüyor, gitsin üniversitede hocalık yapsın efendim. Yani 8 bin euro, 10 bin euro aylık maaş alacaksınız, Türk parasına çevirdiğiniz zaman devasa bir rakam… Bu ahlaki değil, bu yüzden kurum içeresinde çok büyük sıkıntılar var.

“Ziyaret edecekseniz kurslarınızda istismara uğrayan çocukların ailelerini ziyaret edin”

Yunus Emirhan Kılıç, Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın eşi Seher Erbaş ile ilgili kamuoyuna yansıyan ve yalanlanmayan haberlerin de kurum personeli içindeki rahatsızlığı arttırdığına vurgu yaptı. Seher Erbaş’ın Antalya’da, beş yıldızlı otellerdeki kurum içi eğitimlere katıldığını söyledi. “Ziyaret edecekseniz kurslarınızda istismara uğrayan çocukların ailelerini ziyaret edin” dedi.

“Başkan beyin eşi çantasını polise taşıttırıyor… Bu kuruma ihanettir”

“Bundan evvel hiçbir Diyanet İşleri Başkanı'nın eşinden böyle bir şey duyulmadı, görülmedi. Akla hayale gelmezdi. Yani eski başkanlar, merhum Rıfat Börekçi, merhum Ahmet Hamdi Akseki, Lütfü Doğan hocalar Ömer Nasuhi Bilmenler… Bunlar Diyanet'in o zor günlerde, zor şartlarda cefasını çekti bugünküler maalesef kaymağını yiyor. Yani bedelini birileri ödedi, sefasını bugün birileri sürüyor. Hem de etik olmayacak, İslam ahlakına uygun düşmeyecek şekilde bunu yapıyorlar. Yani başkan beyin eşini ben tanımam etmem. Tahsili nedir? Ama bir resmi görevi olmadığını biliyorum.

Resmi görevi olmayan birisinin sırf diyanet işleri başkanının eşi olduğu için Diyanet görevlileri ile devamlı dolaşması, boy göstermesi, efendim çantasını polise taşıtması, Diyanetin bir vaizesinin, bir vaize hanımın kendisine özel kalem olarak tayin edilmesi… Bunlar basına çıkan haberler, hiçbir yalanlama gelmedi efendim, tekzip etsinler. Aynı şekilde İstanbul’un gözbebeği Sultanahmet Camii’ni basıp oradaki müezzini yumruklamak, karakolluk olmak bunlar hiç hoş şeyler değil.

Ben anlayamıyorum acaba devleti yöneten büyüklerimiz bunları görmüyor mu? Bu kuruma ihanettir, bu kabul edilebilecek bir şey değildir. Bakıyorsunuz oranın müezzini, Ali Erbaş’ın akrabası, Ankara’da müezzinken hakkında soruşturma açılıyor, Sinop’a sürülüyor ama ne hikmet ise İstanbul’a, Sultanahmet gibi büyük bir camiye alınıyor. Ali Erbaş’ın eşi de din görevlileri ile birlikte dolaşırlarken o müezzinle görüşmek istiyor ve orada yumruklaşma, itişme oluyor. Bunlar maalesef diyaneti toplum nezdinde çok küçük duruma düşürdüler ve hala istifa etme erdemini de göstermiyorlar.”

“Seher Erbaş hangi sıfatla huzur dersleri yapıyor?”

“Antalya’da 5 yıldızlı otellerde İl Müftüleri istişare toplantıları yapılıyor. Hanımefendi Seher Erbaş da İl Müftülerinin eşleri ile yan locada huzur dersleri yapıyor. Hangi sıfatla? Siz ziyaret edecekseniz sizin kurslarınızda istismara uğramış çocukların ailelerini gidin ziyaret edin”

yunus-emirhan-kilic1.jpeg

“Bir siyasi bir camiye geleceği zaman ezanı 10 dakika geç okutur bunlar”

13 yıllık diyanet personeli Yunus Emirhan Kılıç, yaşanan sorunların en temel nedeni olarak, siyaset ile diyanetin iç içe olmasını gösterdi.
“Siyaset öyle ima filan değil, direkt müdahale ediyor Diyanet İşleri Başkanlığı’na. Atamalardan tutun kurum içinde yapılan soruşturmaların üstünün örtülmesine kadar… Bir mahalle camisinin imamının, müezzininin atanmasına kadar siyaset maalesef Diyanet’e müdahale içerisindedir. Bir siyasi, bir camiye geleceği zaman ezanı 10 dakika geç okutur bunlar. Bir siyasi bir camiye geleceği zaman dışarıda çıkar el pençe dururlar.”

“Sultan’a yakın olanın ateşi çetin olur”

“Kurb-i sultan ateş-i suzan yani Sultan’a yakın olanın ateşi çetin olur. Bizim tasavvuf anlayışımızda, bizim İslam anlayışımızda devlet adamlarında yakın durmak hoş görülmez efendim. Siyasetin elini Diyanet’in üzerinden çekmesi lazım çünkü Diyanet İşleri Başkanlığı partiler üstü bir kurumdur. Yani Diyanet İşleri Başkanlığı herhangi bir siyasi görüşün arka bahçesi konumuna getirilemez. Siyasete feda edilemez. Ama maalesef bunun son yıllarda artış göstermesinin sebebini ben kurum içerisindeki bir görevli olarak, personel olarak yine bu kurum içinde yetişmemiş, üniversitelerden transfer edilen akademisyenlere bağlıyorum. Çünkü bu beyefendiler, üniversitelerde öğrenci yetiştirmesi gereken beyefendiler, kendilerine Diyanet İşleri Başkanlığı’nı adeta bir rant kapısı olarak görmüşlerdir.

“Zengin semtlerin lojmanı güzel camileri, sınav ilanına konmuyor, peşkeş çekiliyor”

“Bu profesörler öyle zulümlere imza attılar ki İstanbul’un zengin semtlerindeki lojmanı güzel, nezih mahallelerdeki camiler sınav ilanına konmuyor. Prosedürü aşıyorlar efendim. Her şeyi kılıfına uyduruyorlar. Teklif usulü atama diye bir rezalet var Diyanet İşleri Başkanlığı içerisinde. Bu şekilde hiç sınava çıkartılmadan, sınav ilanına konmadan Kadıköy’de en güzel camiler, en önemli camiler birilerine peşkeş çekildi.”

YARIN:
“BİR LOJMANDA 3-4 TANE MÜFTÜ MUAVİNİ OTURUYOR İSTANBUL’DA 3’Ü DE 4’Ü DE AYRI MAKAM ARABASIYLA İSTANBUL MÜFTÜLÜĞÜNE GELİYOR”
“CUMA YARDIMI MESELESİNİN MUTLAKA DİDİK DİDİK İNCELENMESİ VE İBADETHANELERİN BU REZALETTEN KURTARILMASI LAZIM”
“20 YAŞINDAKİ BİR İMAM NİYE KENDİSİNİ CAMİNİN AVİZESİNE ASAR DA İNTİHAR EDER. 35 YAŞINDAKİ BİR MÜEZZİN NİYE EVİNİN LOJMANINDA KENDİSİNİ AV TÜFEĞİ İLE VURUR DA İNTİHAR EDER”
“NİSA SURESİ 58. AYETİ MEVCUT DİYANET YÖNETİCİLERİNİ ÇARPACAKTIR EFENDİM”

Kaynak:halktv.com.tr