Coronavirüs hızla yayılırken akıllarda soru: 14 gün karantina yıllık izinden mi düşülecek?
Muharrem Sarıkaya'nın bugünkü yazısında bu soruların yanıtlarına dair çeşitli ipuçları var.
Yazı şöyle:
Hukuk alanında tecrübesine güvendiğim arkadaşım Avukat Murat Keçeciler, bir müvekkilinde karşılaştığı durumu anlatarak söze girdi:
“Yurt dışındaydı yeni döndü, Bakanlık evinde 14 gün karantinada kalmayı zorunlu tutuyor. Ama işyeri bunu yıllık izninden saymak istiyor ve oradan düşeceğini belirtiyor…”
Hukuk karşısında her iki tarafın da haklı olduğunu belirtip ekledi:
“Bunun çözümü için kısa sürede bir kararnamenin çıkması lazım. Yoksa insanlar işe gitmedi diye işsiz de kalabilir, tazminatsız da atılabilir…”
Haksız da değil, çünkü bu konuda yapılmış sözlü açıklama var, hukuki zemin teşkil edecek bir karar yok.
Rapor alınacak yer
Ancak bu da beraberinde bir diğer sorunu üretiyor.
Diyelim ki yurt dışından geldiniz ve evinizde karantinada kalacaksınız...
Bunun için pasaportunuzu ibraz ederek 14 günlük doktor raporu almanız lazım.
Ancak bunun için tam teşekküllü bir hastaneye gitmeniz gerekir, çünkü kanun ve yönetmelikler gereği bir defaya mahsus olmak üzere işyeri hekimi en fazla 2 gün, aile hekimi de 10 gün rapor verebilir.
Bundan daha uzun süreli rapor alabilmek için tam teşekküllü bir hastaneden heyet raporu alınması gerekiyor.
Ya da 10 gün sonunda ikinci kez aile hekimine gitmek lazım; onun da iki kereden fazla ardıl rapor yazma yetkisi yok…
Raporlu belgesi girişte verilmeli
Burada dikkat çekmek istediğim kişinin rapor alması için hastaneye gitme zorunluluğu.
Diyelim ki hastalığın pik yaptığı İtalya’dan döndü.
Henüz Koronavirüs belirtisi de göstermiyor…
Bunun için önce toplu taşıma aracına binmesi, oradan hastaneye ulaşması, doktor, hemşire, hasta dahil çalışanlar ile bir metreden daha yakın mesafeden konuşması gibi yığınla teması söz konusu olacak.
Dolayısıyla bir rapor için hastalık yayıcısı gibi etrafta dolaşacak.
Oysa yurda girerken pasaport kontrol sırasında, kararname ile yetkilendirilmiş bir belge verilse ve evinde 14 gün zorunlu ikamette tutulduğu belirtilse sorun kalmayacak.
Virüs saçıcısı gibi dolaşmasının önüne geçilecek.
Türkiye bu konuda iyi adımlar attı ve bir an önce önlemlerini hızla alarak çevre ülkelerde olmadığı kadar az vakayla karşılaşılıyor.
Pandemik, yani global bir soruna dönüşen Koronavirüste dikkat çeken bir diğer nokta ise bütün dünyanın ilk kez tek sorun etrafında bütünleşik hale gelmesi.
Başka zamanlarda da benzer birlikteliklerle karşılaşılıyordu, ancak onlar bölgesel veya en fazla kıtasal bütünlük arz ediyordu.
Bugün ise dünyanın her bir yanı aynı sorunda buluştu…
Buna karşın meselenin çözümünde ortak paydada buluşulduğunu söylemek olanaksız.
Örneğin İtalya’da bazı firmalar Türkiye’den ithal ettikleri malların parasını Koronavirüs bahanesiyle göndermemeye başlamış, gerekçe olarak da doğal afet mücbir sebebini sunmuş.
Yani Koronavirüs fırsatçılığını sadece perakende piyasası yapmıyor, uluslararası ticarette de aynı aymazlıkta ilerliyor.
Hukuk profesörü tepki gösterdi: 14 gün kuralı yıllık izinden düşülüyor
Hukuk profesörü Turgut Tarhanlı, Sağlık Bakanlığı’nın da açıkladığı ‘yurt dışından dönenlerin korona virüsü önlemi kapsamında 14 gün evden çıkmaması’ kuralının bazı şirketler tarafından yıllık izinden düşürülerek uygulandığını söyleyerek tepki gösterdi.
Tarhanlı, sosyal medya hasabından yaptığı paylaşımda, şöyle dedi:
“Bazı şirketler yurtdışından dönen çalışanlarını 14 gün izinli saymaya başladı. Ama bu izin çalışanın yıllık izin hakkından düşülüyor. Bu öngörülemez zorunlu izin durumunu, şirket maliyetini indirmek için kullanmak insan haklarıyla bağdaşmaz. İlgili şirketler, bireysel olarak bu durumdaki çalışan seyahat tarihi, nedeni, işyerinde çalışma şartlarının iş sağlığı bakımından durumu, buna hazırlılık çabaları vb. birçok faktör var. Yetkili devlet makamlarının net kamusal politikalar, kriterler oluşturması şart. Bakanlıkça yapılan açıklama ‘Vatandaşımızdan beklediğimiz, 14 gün kuralına ve 14 korunma kuralına uyarak bu mücadeleye güç vermesidir.’ şeklindedir. Özellikle çalışanların özlük hakları konusunda genel, düzenleyici objektif bir kamu politikası olmadıkça bireysel bir uygulama riski doğar.”