CHP'li Bayır: "Asıl Haram 250 bin müslümanı katleden Sırplardan et almaktır"

CHP'li Bayır: "Asıl Haram 250 bin müslümanı katleden Sırplardan et almaktır"
Helal Akreditasyon Kurumu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı görüşmelerinde, CHP Grubu adına söz alan İzmir Milletvekili Tacettin Bayır, terör, işsizlik, eğitim, sağlık gibi başlı sorunların çözülmediği bir...

Helal Akreditasyon Kurumu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı görüşmelerinde, CHP Grubu adına söz alan İzmir Milletvekili Tacettin Bayır, terör, işsizlik, eğitim, sağlık gibi başlı sorunların çözülmediği bir ortamda bu kanun tasarısı görüşmelerinin zaman kaybı olduğunu ifade etti ve 17-25 Aralık operasyonu üzerinden "Helal" ve "Haram"’ın tanımını yaptı. Bayır, "Neyin helal neyin haram olduğu noktası, sizin aldığınız ürüne alın teri ve emeğinizle kazandığınız para helal paraysa, aldığınız ürün helaldir, ama ayakkabı kutularındaki dolarlarla alıyorsan o haramdır" dedi.

[caption id="attachment_243021" align="alignnone" width="508"]Tacettin Bayız, CHP İzmir Milletvekili Tacettin Bayız, CHP İzmir Milletvekili[/caption]

Meclis Genel Kurulda konuşan Bayır, şunları söyledi:

"BU NASIL MÜSLÜMANLIK?"

"İhracatın helal, ithalatın haram olduğunu da belirten Bayır, Sırbistan’dan alınacak 5 ton löp et için,  "Asıl haram, 250 bin Müslümanı öldüren Sırplardan et almaktır" çıkışında bulundu. Bayır, "5 bin ton et, karkas et kararı aldı iktidar. Nereden getiriyor, biliyor musunuz? Sırbistan'dan, 250 bin Müslüman'ı katleden, Müslüman'ları (Boşnak halkını) yok eden bir ülkeden getiriyor. Bu nasıl Müslümanlık? Şimdi bu et helal mi, haram mı? Böyle şey olur mu? Bunun neresi helal?"

ÜLKEMİZİ İTHALATA MAHKÛM EDEN TEK NEDEN ‘’PLANSIZ ÜRETİMDİR’’

"2002’deki et, süt, ekmek, altın fiyatları, vatandaşların icralardaki dosya sayısı ve kredi kartı borçlu sayıları ile 2017’deki fiyatlarının karşılaştırmasını elindeki örneklerle milletvekillerine göstererek, ‘’Bu rakamlar ekonominin çöktüğünün göstergesidir. Bugün birçok tarım ürününü ne yazık ki ithal ediyoruz. Bugün Türkiye'yi ithalata mahkûm eden tek neden plansız üretimdir.1980 senesinde Türkiye'nin nüfusu henüz 45 milyon iken hayvansal varlığı 80 milyonun üzerindeydi. Türkiye artık 1980'lerde ve 1990'larda ilkokul kitaplarında anlatıldığı gibi tarımda kendi kendine yetebilen, üretimin artanını ise ihraç eden bir ülke değil ne yazık ki, bu gerçekle yüzleşmemizin zamanı geldi de geçiyor bence. Türkiye artık sığır, koyun, keçi, buğday, mercimek, kuru fasulye gibi kalemlerde ithalat yapan bir ülke. Samanı bile ithal hâle getirdik. Ülkemizi ithalata yönlendiren etkenlerin başında plansız üretim gelmektedir. Çiftçimize hiçbir destek sağlanmadan bilinçsizce üretim yapılıyor. Ürün ihtiyacından çok fazla üretilip tüketilemiyor, ihraç da edilemiyorsa bu sefer ürün para etmiyor. Çiftçimizi de bu şekilde mağdur ediyoruz."

TARIMIN KURTULUŞ REÇETESİNİ AÇIKLIYORUM

"İktidar kanadının, ‘’Muhalefet hep eleştiriyor, soruna çözüm önermiyor’’, söylemlerine de cevap veren Bayır; iktidara, tarımın içinde bulunduğu kötü durumdan çıkarmanın kurtuluş reçetesini de açıkladı. ‘’Türkiye'nin tarımda şu anda bulunduğundan çok daha iyi bir noktaya gelebilmesi için çok aşamalı bir planla hareket edilmesi gerekmektedir. Bunlardan birisi zorunlu kalemler dışında ithalatı durdurmak olmalıdır. Üreticiye destek olmadan, onu korumadan tüketiciye destek olamazsınız. Öncelikli olarak ilk aşamada derhal, sulama, iklim, ürün ve hayvan haritası yapılmalıdır.

İkinci aşamada, hangi bölgede il, ilçe, köy, hangi ürünler kaliteli ve verimli olarak yetiştirilebiliyorsa sadece o bölgelere destek verilmelidir. Üçüncü aşamada, çiftçi, köylü, toprak sahibi tespit edilmeli, verilecek olan destek gerçek çiftçilere doğru bölgelerde verilmelidir. Kayıt dışılığı ortadan kaldırarak neyi ne kadar ürettiğimizi bilmeliyiz. Sonra, ülkemizin hangi ürüne ne kadar ihtiyacı var, hangi ürünlere dış pazarda talep olduğunu bilmeliyiz. Türkiye'nin hangi ürünleri iç talep için, hangi ürünleri dış talep için üreteceğini netleştirecek ve bölge, çiftçi, ürün desteği bütünleşmesini sağlamalıyız. Çiftçimizin bilinçli üretim yapabilmesi için her ilde eğitimler verilmeli. Ziraat fakültelerinde, bölgede hangi ürünün verimli olduğu tespiti yapılarak buna uygun tohum ve gübre çeşitleri üretilmesi konusunda çalışılmalıdır.  

Özellikle gençlerimizi tarıma yönlendirmek, özendirmek için çalışma yapmalıyız. Türkiye'de maliyetlerin düşürülmesi, kayıt dışılığın önlenmesi, gıda güvenliğinin sağlanması, tüketici ve üreticinin korunması gibi tüm yapısal sorunların çözümü için kooperatifleşmek gerekiyor. Ülkemizin şirket tarımcılığı zihniyetinden tamamen vazgeçmesi gerekmektedir. Çözüm, kendi tarım programlarımızı uygulamaktan geçiyor. Çiftçiye para veren değil, para kazandıran bir Tarım Bakanlığı istiyoruz, çiftçiye para kazandıran Tarım Bakanlığı istiyoruz.

Üretimi artırmadan, ithalatla, gümrük vergisini düşürerek enflasyon sorununa çözüm bulamazsınız. Kısa vadede fiyatları düşürebilirsiniz fakat kapıları açarak, ülkeyi ithalat cennetine dönüştürerek tarımı bitiriyorsunuz. Sadece tarımı değil, yerli üretimi ve üreticiyi, buna bağlı olarak yerli sanayiciyi de bitiriyorsunuz. İthalat yapmak bu kadar büyük zenginliklere sahip ülkemize yakışmıyor. Hedefimiz, ihracat yapan bir Türkiye olmalıdır. İthalat işsizliği körükler, ihracat ise işsize iş bulur, yerli malı piyasaya canlılık getirir.’’