Cemil Taşçıoğlu'nun oğlu babasıyla son konuşmasını anlattı

Cemil Taşçıoğlu'nun oğlu babasıyla son konuşmasını anlattı
Koronavirüs nedeniyle hayatını kaybeden ilk sağlık çalışanı Prof.Dr. Cemil Taşçıoğlu'nun oğlu Onur Taşçıoğlu babasını anlattı. Taşçıoğlu, "Her babalar gününde sabah ilk babamı arardım. " dedi. 

Koronavirüs salgını nedeniyle hayatını kaybeden ilk sağlık çalışanı Prof. Dr. Cemil Taşçıoğlu’nın  oğlu, Onur Taşçıoğlu babası için "Vefatı bile insanlara bir şeyler öğretti, herkes bu hastalığın ciddiyetinin farkına vardı" diye konuştu. 

Cemil Taşçıoğlu'nun öğrencileri tarafından neden bu kadar sevildiğini Taşçıoğlu şu sözlerle yanıtladı: "Babamın hastalığı ilk nüksettiği zaman ben İstanbul Tıp Fakültesi Öğrenci Birlikleri ile görüşmeye başladım. Kaldı ki ben onlara değil, onlar bana ulaştılar. O kadar üzgündüler ki, sanki elbirliği ile hocalarını kurtarmaya çalışıyorlardı. Bu sayede ben de de öğrencilerine karşı, babamın öğrencilerine karşı da ne kadar duygusal olduğunu anladım.  Baktığınız zaman hoca kelimesi ya da doktor kelimesi insanlara biraz uzaktır. İnsanlara kaç tane hocanız, kaç tane doktor tanıdığınız var diye sorduğunuz zaman insanın aklına bir iki kişi gelir. Çünkü hoca veya doktorlar mesafeli gelebilir ya da insanlar onlara mesafeli durabilir. Babam öyle bir insandı ki, öğrencilerine karşı kesinlikle bir mesafesi yoktu. Öğrencileri de ona hem sevgi, hem saygı duyarlardı. Baktığınız zaman tıp kitapları binlerce sayfadan oluşuyor ama babam kitaba bağlı kalmazdı. O insanlara öğretirken bile farklı yollardan öğretirdi. Bundan dolayı da öğrencileri babama hayran kalırlardı. Öğrencilerle öğrenci olurdu. Aslında babamın sırrı buydu. Hastalarla hasta olması veya öğrencilerle öğrenci olması, dostlarıyla hakikaten dost olmasıydı. Bu onun içinden gelen bir şeydi. O yüzden öğrencilerinin babamı bu kadar sevmesi son derece doğal. Benim de öğretmenim olsa, herhalde en iyi öğretmenim olurdu"   

 

 

Fular merakı

Babasının fular merakını ise Taşçıoğlu, şu sözlerle anlattı:  

"Babamın bir fular takışı bile, öğrencilerinden biri olduğunu gösterirdi. Fular merakı benden geliyor, eskiden ben çok fular takardım. Daha sonra kendisi takmaya başladı. Benden daha çok yakıştığını görünce ben çıkarttım o devam etti. Taktığı fuların renginden bile o günkü ruh halini anlayabilirdiniz. Ama ne şükür ki, taktığı fularların çoğu renkli. Rengarenk bir kişilikti. Ben vefatından sonra hocalarımla ve öğrencilerle çok fazla diyalog haline girdim. Babam bir kere bile ne öğrencilerine, ne yanındaki asistanlarına, ne doktorlara bir kere bile sesini yükseltmeyen bir insanmış. Bu çok önemli. Bir ses tonu vardır babamın, bir 'Alo' dediği zaman bile, bir 'Yürü be koçum!', 'Haydi aslanım!' dediği zaman bile o insanın bütün günü pozitif geçer. Babam işte bunu sağlıyordu, babamın çevresindekiler bu yüzden mutluydu"

 

Babasıyla son konuşmasını ise Taşçıoğlu, şöyle anlattı: 

"Salı günüydü koronavirüse yakalandığını öğrendiğimizde ve kötüye gidiş vardı. Çarşamba günü yoğun bakıma girdi. 'Kahvaltı yapmak istiyorum ve Onur bana iç çamaşırı gönderebilir mi?' dedi. O iç çamaşırı veya kahvaltısını istemesiyle dünyalar bizim oldu. Çok garip bir şey ama mutluluk vardı içimizde. Bir torba yaptık, babama iç çamaşırı koydum, içine fular koydum ve son olarak da babama bir mektup yazdım. "Baba, bir an önce iyileş, seni sevdiğimi unutma, iyileş ve daha sık vakit geçirelim. Fuları gönderiyorum, öğrencilerinin karşısına fularsız çıkma' diye bir yazı yazdım. Asistanı babama bunu verdikten sonra babam beni aradı ve 'Oğlum mesajını aldım, çok teşekkür ederim. Ne olacağımız belli değil, kendinize iyi bakın' dedi ve son konuşmamız bu oldu. Annem, eşi ve torunlarıyla da konuştu"

Etiketler :