Buldan: HDP'ye kapatma davası açılması kararını 31 Mart günü verdiler
Pervin Buldan partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmaya Kızıldere Katliamı'nın yıl dönümü sebebiyle Kızıldere'de katledilen Mahir Çayan ve 9 yoldaşını anarak başladı. "Mücadeleleri bizlere yol göstermektedir" diyen Buldan, "Tekçi faşizan bir yönetim anlayışının hukuksuzluğuyla, krizleriyle karşı karşıyayız" ifadelerini kullandı.
Buldan şöyle devam etti:
Bir kaybetme korkusu var bu korkuyla herkesi hedef alan hukuksuzlukta pik yapan, pusulasını kaybetmiş bir saray iktidarının varlığı en büyük kriz nedenidir. AKP-MHP iktidarı sürdükçe bu ülkede hiç kimse güvende değildir. Halkın sorunlarına çözüm üretmesi gereken parlamento üzerinde yürütmenin vesayetini kurdular. Meclis'in denetim yetkisini bu iktidar kaldırdı, kuvvetler ayrılığını sonlandırdılar. Yargıyı sarayın sopası haline getirdiler. Kurallar, anayasaya ve hukuka göre değil tek adamın iki dudağı arasından çıkacak fermana göre alınmaktadır. Milyonlarca kürdün iradesini yok sayarak HDP belediyelerini gasp ettiler. Bunun yarın yıl dönümü. Boğaziçi'ne kayyum atadılar, Gezi Parkı'na el koymak için bir kayyum atadıklarını bir kez daha gördük.
28 Şubatçılar gibi herkesi fişlediler. Bugün Meclis Genel Kurulu'na getirecekleri yeni güvenlik soruşturması yasası bir fişleme yasasıdır ve kamuya yönelik tasfiyenin hazırlığıdır. Halkın ekonomik kaynaklarını tükettiler, insanları işsiz sofraları ekmeksiz bıraktılar. Toplumsal değerlerin içini boşalttılar yalanı yol haritası yaptılar. HDP'ye açılan kapatma davası ve İstanbul Sözleşmesi'nin feshi ile demokratik siyasete darbe süreci başlattılar. Bütün bunlara buldukları çözüm halkı eve, siyaseti HDP'ye kapatmak olmuştur. Günde en az 2 kadın katlediliyor. Çözümleri ise İstanbul Sözleşmesi'nden çıkmak olmuştur. İşkence, çıplak arama ayyuka çıkmışken iktidarın bulduğu çözüm Ömer Faruk Gergerlioğlu'nun vekilliğini düşürmektir. Cumartesi Anneleri adalet mücadelesi veriyor, iktidarın çözümü onları yargılamak hakikatleri karartmaktır. Halk iktidardan kurtulmak için seçim sandığını talep etmektedir. Çözüm erken seçimdedir.
"İntikam davasıdır"
İktidar HDP'yi siyaset dışına itmeye çalışmaktadır çünkü siyasi hesaplarının önündeki tek engel HDP'dir. HDP'ye açılan kapatma davası kararını büyükşehir belediye seçimlerini kaybettikleri 31 Mart akşamı verdiler, 23 Haziran akşamı da kapatma davasını planlayarak takvime bağlayarak bir düğmeye bastılar. Açılan dava siyasi bir intikam davasıdır. Bu dava siyasidir, sandıkta kaybetme davasıdır. Halkın iradesine açılan kumpas davasıdır. AKP-MHP ikilisi seçim kazanmak kendi partilerini açık tutabilmek için HDP'yi kapatmak istemektedir. HDP kolay bir lokma değildir, boğazınızda kalır, düğümlenir ve tıkanırsınız. Kapatma davasından size iktidar çıkmayacak bu davanın sonucunda en büyük kaybeden ve devranı kapanacak olan sizin iktidarınız olacaktır. Kapatma davasıyla sizin HDP'den koparabileceğiniz tek bir parça olsa olsa HDP'nin tabelası olabilir onu da alamazsınız. Tabelamızı bile size vermeyeceğiz.
Toplum olarak yaşadığımız kuşatmanın diğer ayağı ise İmralı'ya yönelik ağırlaştırılmış tecrit hukuksuzluğudur. Devlet, kendi hukukunu İmralı'da yok saymaktadır. Son 10 yılda İmralı'ya yapılan 951 avukat başvurusundan sadece 5'ine, 375 aile görüş başvurusundan 26'sına cevap verilmiştir. En insani talep olan aile görüşü ve hukuki talep olan avukat görüşü iktidar tarafından engellenmektedir. Anayasada yazılı olan hukuk devleti sınırları İmralı kıyısında bitiyor mu, ötesine geçemiyor mu? Bu sorunun cevabını iktidardan, Adalet Bakanı'ndan bekliyoruz.
"Failin biri de sözleşmeyi ortadan kaldıran zihniyettir"
Faşizm kuşatmasının bir diğer hedefi kadın mücadelesidir. Tek adamın kararıyla milyonlarca kadının hayatını ilgilendiren İstanbul Sözleşmesi'nden çıkıldı. Bu sözleşme kadınların ilmek ilmek ördükleri mücadeleyle elde ettikleri bir kazanımdır. 3-5 oy fazla alabilir miyiz diye verilen bu karar, erkek şiddetiyle mücadeleden çekilmektir. İktidarlarının devamı için milyonlarca kadını, LGBTİ+ları, erkek yargıyı cesaretlendirmektir. Bu karardan sonra 2 kadın hunharca katledildi. 2 kadın korunma talebinde bulunmuş olmasına rağmen devlet erkek şiddetini durduramayarak görevini yerine getirememiştir. Sokakları kadınların can verdiği vahşet yoluna çevirdiniz. Her türlü erkek şiddetinde, failin biri cinayeti işleyense diğeri de İstanbul Sözleşmesi'ni ortadan kaldıran zihniyettir. Kadın düşmanı iktidar, bundan sonra her kadın cinayetinin suç ortağıdır, faili ve sorumlusudur. İstanbul Sözleşmesi artık kadınlar için bir mücadele ortaklığıdır. Sözleşmesi savunmak, milyonlarca kadının yaşamını da savunmak anlamına gelmektedir. Kadınları başının örtüsüne, diline, inancına, yaşam tarzına göre ayıran iktidar bilmeli ki biz kadınlar sömürüye karşı biriz ve bu yolda beraber yürüyeceğiz. İstanbul Sözleşmesi'ni kaldıran erkek kararı, biz kadınların nezdinde yok hükmündedir. Kararı tanımıyoruz, haklarımızın kaldırılmasına izin vermeyeceğiz. Tek yapmanız gereken iktidardan çekilip gitmektir.
Kürşat Ayvatoğlu
Cebinde bir lirası olmayan öğrenci intihar ederken AKP ve yandaş azınlıkları korkunç bir zenginlik içerisinde yaşamaktadır. AKP'nin bir büro memuru milyoner oluyorsa tepedekilerin zenginliğini varın siz düşünün. Halkın yoksullaşmasının en büyük nedeni bu iktidarın çürümesidir. Erdoğan'a çağrı yapıyoruz: Yastığın altında altın tutan sadece AKP'lilerdir. İstiflediğiniz paraları siz ve yandaşlarınız getirsin.
Koronavirüs risk haritası salgını yönetemediklerinin belgesidir, başarısızlık haritasıdır. Kırmızı rengin gösterdiği bir diğer gerçek AKP iktidarının bütün Türkiye için risk olduğudur.