Başbuğ, ABD'nin Türkiye'den PKK ile ilgili ne istediğini ilk kez açıkladı...
İşte İlker Başbuğ'un açıklamaları;
Amerika'yı suçluyoruz. Kimi suçluyoruz. Bunu daha önce bir kaç yerde de ifade ettim, sistemler karşınızda. Amerika dediğiniz zaman Beyaz Saray var, iki kongre var. Kongrenin yanında yönetim sisteminin içinde olan bir savunma bakanlığı, dış işleri var. Bunların yanı sıra CIA, FBI var. Şimdi Amerika'ya bir bütün olarak bakmam doğru değil. Amerika'yı suçladığınız zaman hem başkanı hem kongreyi hem Savunma Bakanlığı hem Dışişleri Bakanlığı hem de İstihbarat Örgütünü suçlamış oluyorsunuz. Bu odaklar, güç odakları, her zaman aynı noktadalar mı? Hayır. Bunların arasında da mücadele var. Dolayısıyla bir bütün olarak bakmayalım. Dönemsel olarak TSK ilişkileri olarak baktığınız zaman öyle dönemler olmuştur ki, Savunma Bakanlığı Türkiye'nin yanında olmuştur ama Dış İşleri Bakanlığı farklı noktalarda olmuştur. CIA'in bile tümümün Türkiye karşıtı olduğunu söylemek doğru değil. CIA'de bile öyle grup oluyor ki bağımsız hareket ediyor. Amerika çok büyük bir kavram. Dolayısıyla önemli olan ülkenin tümünü veya bütün kurumlarını suçlayamazsınız. Farklı görüşler var. Size karşı pozisyon olanlar kimlerdir bunlara bakmak gerekiyor. PKK ile TSK'nın mücadelesi var. Şimdi Türkiye ve TSK 84'den beri PKK Terör Örgütüyle mücadele ediyor. ABD'nin bütün kurumlarından istenilen seviyede destek almış mıdır? Alamamıştır. Be kendi dönemimden örnek verirsem 2005 Savunma Bakanlığı olumlu yaklaşmıştı. Savunma Bakanlığı olumlu bakarken Dış İşleri Bakanlığı farklı bir yerde duruyor. Amerikan sisteminde bölge komutanlığı var. Merkez Komutanlığı... Afganistan'dan Irak'tan yani Ortadoğu'dan o sorumludur. Arazide olan Merkez Komutanlı'ğı size karşı olur. Amerika'yı bütüncü olarak görmeyelim. Çok çok değişik şeyler var ve güç ve yetkiler farklı yerdeler. Başkanı etkileme güçlerine bağlı... Başkanlar genellikle arazide olan Merkez Komutanlığın fikrini önemser.
ABDULLAH ÖCALAN VE FETULLAH GÜLEN ARASINDAKİ BAĞ
Bakın Abdullah Öcalan'ın Türkiye'ye teslimi 15 Şubat 1999, peki Fetullah Gülen'in Amerika'ya gidişi 21 Mart 1999... Yani 36 günlük bir fark var. Buna siz takas mı diyorsunuz? Takas dediğiniz zaman bir şey verirsiniz bir şey alırsınız. Bu olay öyle mi? Amerika bir şey kazanıyor ya da kaybediyor mu? ABD burada iki konuda da kazanan durumda. PKK terör örgütü tam olarak Amerika'nın kontrolüne ne zaman geçti? Öcalan, Şam'dayken kimin kontrolündeydi. Rusya'nın... Öcalan, Şam'da yer aldığı zamanda Suriye'nin kontrolündeydi. Abdullah Öcalan'ı, Şam'dan çıkartıp Türkiye'ye gönderip İmralı'ya koyduktan sonra hem Öcalan'ın kontrolünü alıyorsanız asıl olan örgütün kontrolünü alıyorsunuz. Tam kontrolünüz altında. Abdullah Öcalan'ın Türkiye'ye teslim edilmesiyle 99 sonrasında tam olarak kontrolü altına aldığını görüyorsunuz. Rahmetli Bülent Ecevit bir kaç konuşmasında söylemişti. 'Bu Öcalan'ı bize neden teslim ettiklerini anlamıyorum' demişti.
Fetullah Gülen 21 Mart 1999 tarihinden Amerika'ya gidiyor. Herhalde çağırdılar. Kendi kendisine gittiğini zannetmiyorum. Gittikten sonra da bir noktadan sonra o da Amerika Birleşik Devletleri'nin kontrolüne girdi. Bu bence çok önemli bir olay. 99 sonrasında kontrolün ABD'ye geçtiği...
1 MART TEZKERESİ
Benim 1 Mart tezeresi ile ilgili duruşum net. Ben 1 Mart tezkeresinin geçmesinin daha uygun olduğunu savunanlardan bir tanesiyiz. Bunu ifade ettik. Bizim özellikle üzerinde durduğumuz PKK terör örgütüyle mücadelede bize büyük bir avantaj sağlayacağı görüşümüz vardı. Neticede bu tezkere kabul edilmedi. Bir gün Amerikalı bir yetkili bir teklif getiriyor. Siz belirli bir yere kadar gireceksiniz. Bir hat var orada... Orada söylenen PKK'lılar size ateş etmedikçe siz de ateş etmeyeceksiniz. Bakın bu çok önemli. Orduyu ve askeri aslında rahatsız eden bu. Bu kaldırıldı ama bu çok önemli. Öyle hatırlıyorum. Bu kabul edilir mi? Bu teklif alındığı anda Deniz Bölükbaşı toplantıyı kesti. Bitti dedi. Bazı başka sorunlarda var. Yerleşim yerleriyle ilgili falan... Bu önemli bir nokta. TSK'nın karşı çıkması yani Amerika'nın çok çirkin bir tavrı yani... Ben bunun için giriyorum bu bölgeye yani, PKK ile mücadelede edeceğim ama sen bana o ateş etmeden etme diyorsun. Bu ciddi bir rahatsızlık yarattı. Diğer konularda var ama esas konu bu ama... Bu konuyu açıklığa kavuşturalım. 1 Mart 2003 tezkeresinin reddedilmesi hem TSK'yı hem de Deniz Baykal'ı hedef yaptı.
AKP VE FETÖ İLİŞKİSİ
Türkiye'de sorun şu hep bütüncül bakılıyor. Aslında bütüncül değil, sistematik bakmak gerekiyor. Şimdi 2002-2007 dönemini ben birinci safha olarak ilişkilendiriyorum. AKP - FETÖ ya da Gülen Örgütü... Nedir bu safhanın özelliği. Siyasi iktidar özellikle bürokrasideki gücünü kullanıyor. Bir iş birliği var. 2002-2007 arasında siyasi iktidarın Fetullah Gülen Cemaati ile ilişkileri iyi gidiyor. Fakat aynı zamanda 2007 yılına gelen kadar siyasi iktidar TSK ile direk çatışma ortamından kaçınıyor. Bu işi dengeli götürmeye çalışıyor. 2007'de değişecek bir durum. 2006 yılı biraz özellikle arz ediyor. 2006'da biliyorsunuz Sauna ve Atabeyler davaları başlayacak TSK'ya karşı... Suikast iddiaları var. İlk defa askeri şahıslar sivil mahkemelerde yargılanacak. Bakın bu önemli. Denemeler başlıyor ufak ufak... Aslında TSK'ya ilk hamle 2005 Şemdinli olaylarıyla başlıyor. Hedef kim Kara Kuvvetleri Komutanı Yaşar Büyükanıt...
Olaya şöyle bakmak lazım. Gülen'in 18 Haziran 1999 yani Amerika'ya gittikten sonra çok meşhurdur TV'lerde ilk yayınlanan bantlardan. Türkiye'de devlet yapısı ölçüsüne göre bütün anayasalar kurumlardaki güç ve kuvvetleri yanımıza çekeceğimiz her adım erken sayılır. Yani bunlar olmadan bir adım atmak yanlış diyor yani. 2004 yılında yazdığı bir kitap var diyor ki; 'İslamcıların orduya sızdığı yerlerde yani ülkelerde darbeyle iktidara gelmek bir olasılıktır' diyor. Biz olayları zamanında göremiyor ya da okuyamıyoruz.
'FETULLAH GÜLEN'İN HEDEFİ İSLAM DEVLETİ KURMAKTI'
Fetullah Gülen'in hedefi İslam devleti kurmak. İran'ı örnek alıyor çok belli. Silahlı Kuvvetleri kontrol altına almak gerekiyor bunun için... Orduya ne zaman sızmış buna bakmamız gerekiyor. Cemaatler hala var mı? Var. Belgeler ve kitaplar var. Geçmişte yaşadıklarımız tekrar yaşamayalım diye anlatıyoruz. Tarihsel olarak bakarsak birincisi Fetullah Gülen örgütü kendi yapılanmasına ne zaman başlıyor. 1974 senesinde... 1974 önemli bir yıl. Esas 1980'lerde askeri yönetimle ufak ufak başlıyor. 1980'den itibaren sınırlı sayıda eleman kazandığını görüyoruz ve sistematik bir yapılanmaya girdiğini görüyoruz. 86 yılı TSK'ya sızmak için çok kritik bir yıl. Özellikle askeri liselere Gülen Örgütü'nün hedef aldığını görüyoruz. 1994'te Harp Okulu'ndan mezun oluyorlar. 89 tane kurmay çıkarmışlar bunların 66 FETÖ'cü... 94'ten sonra Harp Okulu'ndan mezun olanlardan FETÖ'cü tehdidiyle karşı karşıyasınız ne zamana kadar 15 Temmuz'a kadar... Ben bunu da yazdım. Öyle bir durum var ki bu FETÖ'cüler bütün sorulara doğru cevap veriyor ya. Kimse de ne oluyor demiyor. Bütün sorulara doğru cevap verilince kimse bir şey yapmıyor. 90'lardan itibaren istihbarat sistemine girdiklerini görüyoruz. 2000'li yıllara geldiğimiz zaman askeriyeden sivil kaynaklara... ÖSYM mesela. FETÖ "Çatı" iddianamesi'nden okuyorum. FETÖ'nün bütün zorlamalarına rağmen askeri öğrencilerin zihinlerinde sorular oluşuyor. O zaman sivil liselere ağırlık verelim. İlginçtir, son 5 yılda 2016'dan 2011'e kadar ve 15 Temmuz Darbe girişimi sonrası TSK'dan İlişkisi kesilen General ve Amiraller büyük çoğunluğu sivil lise kaynaklı... Bu da gözüküyor. 2005 yılına geldiğini zaman personel, atama ve istihbarat birimlerinden tam bir kontrol sağladığını görüyorsunuz. 2007'de ise Emniyet'in tümünü kontrol altına aldığını görüyorsunuz. 2007 yılına gelindiği zaman TSK'daki kadroları komplolarla kadroyu atayım ve kendi adamlarımı getireyim diyor. Bu tehdidi madem ciddi görüyorsunuz neden bunu kamuoyu ile paylaşmadınız. 2005 Genelkurmay İkinci Başkanıyım. Fetullah Gülen ile ilgili bir soru soruluyor ben de 26 Ocak 2005 tarihinde, "Adam hakkında bir kamu davası açıldı ama bir sonuç çıkmadı. Gülen'in ne ile suçlandığı önemliydi. Laik devlet yapısı değiştirerek yerine dini kurallara dayalı devlet kurmak yasa dışı örgüt kurup bu amaç doğrultusunda faaliyette bulunmak" bu 15 Temmuz öncesinde 2005 yılında var. 5 Mayıs 2006'da bu konuşmadan 4-5 ay sonra 1. Ağız Ceza Mahkemesi beraat kararı veriyor. Davası devam ederken bunları söylüyoruz ama beraat kararı veriliyor.