Alman medyasından FETÖ analizi

Alman medyasından FETÖ analizi
Alman yayın kuruluşu Deutsche Welle’nin Türkiye ayağı, Fethullah Gülen’i ele alan geniş bir analize imza attı.

Alman yayın kuruluşu Deutsche Welle’nin İstanbul muhabiri Hülya Schenk tarafından kaleme alınan analiz şu şekilde:

Yetmişli yılların ortalarında varlık göstermeye başladıktan sonra yıllar içinde giderek güçlenen ve Türk siyasetinin Frankenştaynı haline gelen Gülen cemaatinin lideri Fethullah Gülen, Türkiye'nin son 40 yılında derin izler bıraktı. Bıraktığı derin izlerin arkasında da sessiz sessiz uygulanan uzun soluklu bir strateji yatıyordu. Ilımlı bir İslam hareketi olarak ortaya çıkıp küresel bir ağa dönüşen ve okullarında yetiştirdiği gençleri Türkiye’nin geleceğinde söz sahibi olabilecek kadrolara yerleştirmeye çalışan cemaat, İslam’ın Türkiye’de siyasallaşmasında önemli rol oynayan aktörlerden biri.

Ancak Gülen cemaati bugün Türkiye'de yıllardır uygulamaya çalıştığı söylenen stratejinin sonuna gelmiş görünüyor. Kadroları dağıtılıyor, okulları kapatılıyor ve Fethullah Gülen de yargı kıskacına alınmaya çalışılıyor. 15 Temmuz’un baş sorumlusu olarak ABD'den iadesini isteyen hükümet, öte yandan ise Gülen’i vatandaşlıktan çıkarma hazırlığı içinde. Ancak bunun gerçekleşmesi durumunda Gülen’in Türkiye’ye dönüşü oldukça zorlaşacak.

"Dokunan yanıyordu"

Oysa henüz kısa bir zaman öncesine kadar devlet içindeki cemaat kadroları gücünün doruğundaydı. Tam da İmamın Ordusu adlı kitabının hazırlıklarını yaparken tutuklanan gazeteci Ahmet Şık’ın dediği gibi "dokunan yanıyordu".

Kitabında Gülen cemaatinin polis içindeki örgütlenmesini anlatan Ahmet Şık’ın bu sözleri, Gülen yapılanmasının yakın geçmişine bakıldığında bir gerçekliğe dönüşüyor. Ergenekon soruşturması kapsamında evi basılarak gözaltına alınan Ahmet Şık, henüz kitabı basılmamışken tutuklanmıştı. "Kumpas davası" olarak anılan Ergenekon kapsamında 274 sanıkla birlikte yargılanan Ahmet Şık, bu davadan daha sonra beraat etti.

Ahmet Şık, sonradan basılan ve 15 Temmuz ardından güncellediği kitabında Gülen cemaatinin Türk Silahlı Kuvvetleri içinde de örgütlendiğine değiniyor ve 2000’li yıllarından ardından gücünün doruğuna nasıl çıktığını gözler önüne seriyor. Şık’ın kitabındaki; "Cemaatlerin, dini sivil toplum örgütleri olduğunu öne sürenler olsa da Gülen hareketi için bu tespiti yapmanın ne kadar doğru olduğu tartışmalı. 1970’lerden başlayarak özellikle eğitim alanında yaptığı yatırımlarla, geleceğin yönetici kadroları olacağını düşündükleri ‘Altın Nesil’ tam da hesaplandığı gibi 2000’li yıllarla birlikte artık bürokrasiye yerleşmiş durumda" ifadesi çarpıcı.

Cemaate karşı açılan ilk soruşturma

Cemaatin Türkiye gündemine girmesi de özellikle eğitim alanında dikkat çeken faaliyetleri oldu. "Laik ve cemaat karşıtı kesimleri tasfiye etmek amacıyla Gülen’e yakın polis ve yargı mensuplarının girişimi" ile açıldığı savunulan Ergenekon davasının sanıklarından biri olan CHP milletvekili İlhan Cihaner, Gülen cemaatine karşı ilk soruşturmayı açan savcı. Cihaner’in eski Erzincan Başsavcısı iken yaşadıkları, yargı içinde görünmez bir elin nasıl yavaş yavaş uzadığının da bir kanıtı gibi. 2010 yılında makam odası basılarak gözaltına alınan Cihaner, başına gelenleri DW Türkçe’ye anlatırken, Ergenekon dosyası kapsamında tutuklanmasının ardından Gülen cemaati ile ilgili yürüttüğü soruşturmanın kapatıldığını söylüyor. "İrtica ile Mücadele Eylem Planı" adlı belge ile ilgili bağlantılı olarak tutuklanan ve yargılama sonucunda beraat eden İlhan Cihaner bugün artık bir hukukçu olarak değil, siyasetçi olarak hayatına devam ediyor.

CHP Denizli Milletvekili İlhan Cihaner’in Gülen cemaatinin izini sürmeye başlaması 1990’ların sonlarına uzanıyor. Erzincan Başsavcısı iken Erzincan'da İsmailağa olarak bilinen bir cemaatle ilgili soruşturma açan Cihaner,  "Başlattığım soruşturma özellikle küçük yaştaki çocukların devşirilerek medrese türü okullarda kanuna aykırı eğitim verilmesi suçu ile başladı. Ancak soruşturma sırasında İsmailağa cemaati olarak bilinen bu yapının, Türkiye'yi adeta bir ağ gibi sardığını adeta paralel bir milli eğitim gibi çalıştığını gördüm" diyor.

Cihaner, ancak soruşturmayı başta Fethullah Gülen grubu olmak üzere benzer yapılanmaları kapsayacak şekilde genişletmişken baskılarla karşılaşmış. Adalet Bakanlığı, dosyayı sonlandırmasını veya Erzurum’a gönderilmesini istemiş. İsmailağa dosyasını Erzurum’a gönderen Cihaner, Gülen soruşturmasına devam etmiş. Ancak Gülen soruşturmasını sürdürürken gözaltına alınan Cihaner tutuklanmış, dosyası da yine Erzurum’a gönderilmiş ve dosya daha sonra kapatılmış.

Cihaner, "Ben, sonradan yalan tanıklık yaptıkları açığa çıkan gizli tanık ifadeleri ve bir dizi hukuk dışı prosedürle tutuklanınca Fethullah Gülen dosyası Erzurum savcılığına gitti ve soruşturma takipsizlikle kapatıldı" diyor.

Haberin devamı için tıklayın...