Akşener, Rüzgar Gülü Projesi'ni açıkladı

İYİ Parti lideri Meral Akşener partisinin grup toplantısında konuştu. Akşener, İYİ Parti'nin hazırladığı Rüzgar Gülü Projesi'ni açıkladı. Ayrıca Akşener, Bahçeli'nin 'bölücü kebapçılar' ifadesine ilişkin kürsüyü bir kebapçıya bıraktı.

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin grup toplantısında gündeme dair değerlendirmelerde bulundu.

Akşener'in satırbaşları şöyle:

İstanbul'un Kurtuluşu'nun 98. yıl dönümü

Her yılın 6 Ekim'i İstanbul'un kurtuluşu olarak belirlendi ve kutlanmaya başlandı. Yani 'Geldikleri gibi gittiler'. 15 yıl üniversitede öğrencilere üç devlet adamını anlattım ben. Biri Sultan Alparslan'dı. İkincisi Fatih Sultan Mehmet Han'dı. Üçüncüsü mavi gözlü bozkurt Mustafa Kemal Atatürk. O hem Türk'ün istiklali hem istikbali için çalıştı. Onların şahsında bu ülke için canını vermiş, terini akıtmış her bir şehidimizin, geçmişimizin ve gazilerimin Allah ruhlarını şad, mekanlarını cennet etsin.

'Nerede kalmıştık?'

İYİ Parti olarak bu yılda, bu kutlu çatının altında Milletimizin gür sesi olmaya, dertlere derman olmaya devam edeceğiz. Yeni yasama yılında da doğru bildiğimizden şaşmayacağız, yanlıştan sözümüzü sakınmayacağız. Milletimizi yalandan, dolandan, talandan koruyacak, devletimizi de satıp savanlardan kollayacağız. O sandık geldiğinde aynı söz verdiğimiz gibi Türkiye'yi milletin evinde, milletimizle birlikte yöneteceğiz.

'İktidar için yolun sonu gözüküyor'

İktidar için artık yolun sonu gözüküyor. Mızrak artık çuvala sığmıyor. 3Y'yi yok etmek için iktidara gelen sayın Erdoğan'ın yoksulluğu yöneten, yasakları normalleştiren, yolsuzluğun da üstünü örten yönetim anlayışı artık gün gibi önümüzde duruyor.

Sayıştay'ın raporları

Geçtiğimiz günlerde Sayıştay denetim raporlarını açıkladı. Bu seneki raporlarda da yolsuzluk ve israf hız kesmemiş. Sayıştay'ın Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı'nın raporuna göre Avrasya Köprüsü geçişlerinde kur hesabını yanlış yapmış. Geçiş garantisini de yanlış hesaplamış. Tünelden garanti edilen 25 milyon araç yerine yalnızca 12 milyon araç geçmiş. Pek düşünceli arkadaşlar ihale sahibi şirkete 494.2 milyon lira ödemesi yapsın, millet ağlasın, yandaş gülsün diye. Beceriksizliğin faturası yine milletimize kesilmiş. Bakanlığın rapora verdiği cevap 'Bunlar yalan'. Böyle ciddiyetsizlik olmaz, olamaz.

Bir başka akıl dışı yolsuzluk örneği de Karayolları Genel Müdürlüğü'nden. Toplam maliyeti 1588 lira olarak hesapladığı bir işe tam 8 milyon 646 bin lira ödemiş.

'O atadığın bürokratlar sence kimi örnek alıyorlar?'

Sayın Erdoğan, o atadığın bürokratlar sence kimi örnek alıyorlar? İsraf ve yolsuzluk batağına batmış bu bürokratların ilham kaynağı bizzat sensin. Sayıştay Raporları'na göre bir günde tam 7.9 milyon lira, senede ise 2.8 milyar lira harcamışsın sayın Erdoğan. 6 yıl içindeki harcamalarını da 10 katına çıkarmışsın. Sayın Erdoğan, bu öyle bir israf ki, böylesine israfın dibini böyle sıyırmasaydın, şayet harcamalarını 10 katına değil bari 5 katına çıkarsaydın ne olurdu biliyor musun? Barınma sıkıntısı çekeneler hiçbir öğrencimiz olmazdı. Üretmeyi bırakan çiftçilerimiz, pandemide açıkta bıraktığın için iflas eden esnafımız olmazdı.

Türkiye belki saray bürokratlarının gözünü doyuracak kadar değil ama her vatandaşını doyuracak kadar kaynağa sahiptir.

Biz bu iş bilmezliğin, hoyratlığın, vicdansızlığın karşısındayız. Yapılan tünellere, köprülere, yollara değil plansızlığa, haksızlığa, beceriksizliğe karşıyız. Israrla yandaşını kayıran bu ahlaksızlığa karşıyız. Biz projeye değil ranta karşıyız.

'Milletimizi zam yağmuruna tutmaya devam ediyor'

Daha kış gelmeden ne kadar zorlu bir kış geçireceğimizi iktidarın açıkladığı zamlarla görmeye başladık. 2018'den bu yana elektriğe yüzde 127 zam yapan hükümetin, emekli, asgari ücretli, memur maaşlarına yapmış olduğu zamlar ise yüzde 66 ile 69 bandında kaldı. Milletimizi zam yağmuruna tutmaya devam ediyor.

'Sayın Erdoğan'ın ta kendisidir'

Liyakatın yerini vasatlığını, devlet terbiyesinin yerini ciddiyetsizliğin aldığı bu ucube sistem ülkemizin içinde bulunduğu tüm problemlerin esas sebebidir. Bu durumun bir diğer örneğini Merkez Bankası'nın son kararlarında gördük. Merkez Bankası'nın son faiz indirimi kararı ile dolar 8.90'a kadar yükseldi. İthal ettiğimiz malların maliyeti yüzde 7 yükselirken, dış borç stoğumuz 270 milyar lira arttı. Şimdiden söyleyeyim bu artışların sorumlusu Merkez Bankası başkanı değildir. Aynı çöp öğütür gibi bürokrat öğüten bu sistemin son kullanma tarihi yaklaşan bürokratından fazlası değildir. Bunların asıl sorumlusu Türk devletini ucube bir sisteme teslim eden, Türkiye ekonomisini akıl dışı teorilerine kurban eden ve her olaydan elini yıkayıp çıkmasını bilen sayın Erdoğan'ın ta kendisidir. Eminim ki Merkez Bankası Başkanını yakında harcayacaktır. Şimdiden iş aramasını tavsiye ediyorum.

Sırf sayın Erdoğan memnun olsun diye 270 milyar lira ile neler yapılabilirdi? Son 7 yıl içinde tarıma verilen desteğin üç katı kullanılabilirdi. Pandemi döneminde verilen desteğin 5 katı dağıtılabilirdi. 128 devlet üniversitesine 2020 yılı için verilen bütçenin 5 katı verilebilirdi.

'Guguk kuşu filmini yaşıyor gibiyiz'

Türkiye maalesef sayın Erdoğan ve arkadaşlarının elinde psikiyatrik bir iktidar anlayışı ile yönetiliyor. Yandaş medyaya, cahil televizyon yorumcularına link verebilirim. Memlekete akıl hastalığı, milletimize de akıl hastası muamelesi yapılıyor. Guguk Kuşu filmini yaşıyor gibiyiz. Sayın Erdoğan hemşire Ratched ,bakanları zorba hasta bakıcılar, partili Cumhurbaşkanı Sistemi de milletimize giydirilen deli gömleği.

'Dün itibariyle de kebapçılar terörist oldu'

Her hafta toplumumuzun bir kesimi 'terörist' ilan edilir hale geldi. Dün itibariyle de kebapçılar terörist oldu. İşte o nedenle bu hafta milletin kürsüsünde hem kebapçı hem de aspavacı bir kardeşimizi misafir ediyoruz.

İbrahim Çetinkaya şunları söyledi:

"Biz modern çağın Halil İbrahim Sofrası'nı kuran, bu devletin, milletin esnaflarıyız. Ben bir esnaf kardeşiniz olarak bu kürsüde bizimde bir söz hakkımız olduğu için hepinize teşekkür ederim. Gerek kısıtlamalar, gerekse pandemide biz çok zorluklar çektik. 'Sadece paket yapacaksınız' dediler, ellerine metre alıp, 'Masa aralıkları böyle olacak' dediler, geldiler tam akşam yemek saatinde 'Kapatın' dediler. Hepsine saygı duyduk. Bizler kebap satan, pide satan, çorba satan insanlarız. Bizden külhanbeyi de terörist de olmaz. Biz soframızı Hz. Halil İbrahim bereketi ile misafirsiz oturmayan neslin temsilcileriyiz. Buyursunlar gelsinler soframızda kebap yesinler, bölüşelim ama bölücü olmayalım.

Bizler her zaman etnik köken, din, dil, ırk gözetmedik. Kimseye saygıda kusur etmedik, kapılarımız herkese açıktır. Buyursunlar gelsinler kebap yesinler. Bize terörist, bölücü yakıştırmasını hiçbir zaman kabul etmiyoruz. Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün dediği gibi bu ülkenin sanatkarlara, zanaatkarlara her zaman ihtiyacı vardır. Biz de bu ülkenin emrinde olmaya her zaman devam edeceğiz. "

Akşener devam ediyor:

Bu ülkeyi yönetenlere tavsiyem ağızlarını açtıkları zaman her sözlerinin nereye tekamül ettiğini düşünmeleridir. Canı isteyenin konuştuğu Türkiye'de at izi it izi birbirine karışır. Köpeklerden ve atlardan özür diliyorum.

Akşener'in ziyaretleri

Meclis'imizin tatilde olduğu son 2.5 ayda tam 20 il gezdim. Vatandaşlarımız anlattı ben dinledim. Sayın Erdoğan ve bakanları yan gelip yatarken biz milletimizle buluştuk. Sayın Erdoğan'ın hayal dünyasında her şey yolunda olsa da, milletimizin durumu hiç öyle değil.

Milletimizin gerçeklerini oturduğun Saray'dan göremezsin. Makyajlı Saray raporlarından okuyamazsın. O yüzden gel bir kez olsun beni dinle. Akşam evde ne pişireceksin diye sorduğumda patatesten başka cevap veremeyen kadınları, işler nasıl diye sorduğumda her şeye rağmen sözlerine şükür ile başlayan esnafın sesini dinle. Bu umursamazlığın artık kabak tadı veriyor sayın Erdoğan. Ya çık işini yap, milletin derdini çöz ya da milletin önüne sandığı getir yetkiyi alalım biz gelelim, biz çözelim.

'Partili cumhurbaşkanlığı sisteminin milletimize reva gördüğü bolluk, bereket...'

TÜİK verilerine göre gıdaya ayda 150 lira harcayamayan 16 milyon vatandaşımız var. Bu ülkede günde 3 simit almaya bile gücü yetmeyen 16 milyon vatandaşımız var. Daha vahim olanı ise şu, ülkemizde tam 5 milyon 800 bin kişi açlık sınırının altında yaşıyor. TÜİK verilerine göre 3 yaşından küçük her 100 bebeğimizden 45'i, 13-14 yaşındaki her iki evladımızdan biri en yoksul yüzde 27'lik kesimi oluşturan ailelere mensup. İşte size partili cumhurbaşkanlığı sisteminin milletimize reva gördüğü bolluk, bereket...

Biz milleti açlığa mahkum edip, kendimizi zenginleşmeye değil ülkemizi zenginleştirip refahı adil şekilde bölüştürmeye geliyoruz.

Rüzgar Gülü Projesi

İYİ Parti olarak ülkemizdeki derin yoksullukla mücadele planı kapsamında hazırladığım projelerimizden ilkini bugün sizlerle paylaşmak istiyorum. Okul çağındaki her çocuğumuza, her gencimize kahvaltı ve öğle yemeğini ücretsiz olarak sunacağımız Rüzgar Gülü Proje'miz milletimize hayırlı olsun.

Ankara, İzmir ve İstanbul'da düşük ve orta gelirli ailelerin çocukları ile yapılan araştırmaya göre Türkiye'de çocukların en çok değiştirmeyi istedikleri şey Adaletsizlik ve Eşitsizlikti. Rüzgar Gülü, sağlıktan eğitime istihdamdan yerel ekonomiye yoksulluktan gelir eşitsizliğe kadar çok yönlü bir kalkınma projesi olarak tasarladık.

Çocuklarım günlük ihtiyaçları olan protein ve vitamini almakla kalmayacak Sağlık Bakanlığı tarafından her yaş grubuna göre ayrı ayrı hazırlanacak beslenme programı ile sağlıklı bireyler olarak yetişecek.

Bugün ülkemizde çocuklarımız, yetersiz beslenmeyle olduğu kadar, aşırı ve sağlıksız beslenme sorunuyla da, karşı karşıya. Yapılan araştırmalara göre; Okul öncesi ve okul çağındaki çocuklarımız, üst solunum yolu enfeksiyonları, ishal, obezite, ağız ve diş sağlığı gibi problemlerden müzdarip.

Rüzgârgülü Projesi ile; Çocuklarımızın doğru beslenmesini sağlayarak, Okul öncesi çağda, 235 bin, Okul çağında ise, tam 2 milyon çocuğumuzu, bu hastalıklara karşı korumamız mümkün. Projeyi hayata geçirdiğimizde, Çocuklarımız, sadece sağlıklı bireyler olmakla kalmayacak. Ayrıca son 20 senede, devamlı geriye giden, eğitim alanında da, önemli başarılar elde edeceğiz. Hem okullaşma oranımız, hem de çocuklarımızın başarıları, ciddi şekilde artacak. Yapılan araştırmalar; Okulda, ücretsiz gıdaya erişim olduğu takdirde, okula gitmeyen, her 10 çocuktan 1’inin, okula kaydolacağını gösteriyor.

Bu durumda; okul öncesinde, tam 230 bin, ilkokulda ,41 bin, ortaokulda, 21 bin, lisede ise, 73 bin öğrencimiz, okula kaydolacak, eğitimden geri kalmayacak. Üstelik Rüzgârgülü’yle, yalnızca okullaşma oranını yükseltmekle kalmayacağız. Öğrencilerimizin, mevcut başarılarını da artıracağız. Hepinizin bildiği üzere, ülkemiz PISA skorlarında, maalesef, “başarısız öğrenci” grafiği çiziyor. Oysa bizim çocuklarımız, bu başarısızlığa mahkûm değil. Rüzgârgülü sayesinde, doğru ve dengeli beslenen öğrencilerimiz, derslerinde daha başarılı olacaklar.

Yaptığımız hesaplamalara göre, projeyle birlikte; matematikte yüzde 10, dil bilgisinde ve fen bilgisinde ise, yüzde 9’a varan, bir eğitim kalitesi artışını yakalayabileceğiz. Biz bu artışı yakaladığımızda, ülkemiz PISA skorlarında, matematikte, 35’inci sıradan, 17’inci sıraya, dil bilgisinde ve fen bilgisinde ise, 33’üncü sıradan, 7’inci sıraya yükselecek. Değerli milletvekilleri, Okullarda her gün, iki öğün yemeğin, ücretsiz olarak verilmesinin, öğrencilerimize olan faydalarından bahsettik.

Ancak Rüzgârgülü Projesi, yalnızca çocuklarımızın sağlıklarını, ve eğitimdeki başarılarını geliştirmekle kalmayacak, bunun yanında, istihdamı da artıracak. Benzer projelerin uygulandığı, diğer ülkeleri incelediğimizde, her 50 çocuğun beslenmesi için, 1 kişinin istihdam edilmesinin gerektiğini görüyoruz. Yani bu ne demek?

Bu; Rüzgârgülü Projesi’ni uygulamaya geçirdiğimiz anda; 303 bin yeni iş imkânı ortaya çıkacak demek. Bu yeni iş imkânlarının, yüzde 78’inde, kadınları istihdam ettiğimizdeyse, şu an işsiz olan, 236 bin kadın, iş sahibi olacak demek.

Hele ki; Mevcut durumda zorunlu olmayan, okul öncesi eğitimi de zorunlu hâle getirir, ve üstüne Rüzgârgülü Projesi’ni uygularsak, tam 720 bin yeni iş yaratabiliriz. Bu işlerin, yine yüzde 78’inde, kadınları istihdam ettiğimizdeyse, 561 bin kadına, istihdam sağlamış oluruz.

Değerli dava arkadaşlarım, Tüm bunların yanında, Rüzgârgülü Projesi’yle, Yoksulluğu ve gelir eşitsizliğini de azaltacağız. Ülkemizde aileler, artan gelir eşitsizliği ve yoksulluk altında, çocuklarını okutmaya çalışıyor. Ne yazık ki; bugün Türkiye’de, her 3 çocuktan 1’i, yoksullukla ve yoksunlukla mücadele ediyor.

Rüzgârgülü Projesi, yoksulluk ve gelir eşitsizliği üzerinde, nakit transfer programlarına benzer bir etki yaratacak. Çünkü artık aileler, çocuklarını, kahvaltı ve öğle yemeğinde, nasıl doyuracaklarını düşünmek zorunda kalmayacaklar. Bilecekler ki; Yavruları, gittiği okulda, ihtiyacı olan proteini ve vitamini alıp, karnını doyuruyor. Bu da, çocuğu olan ailelere, Çocuk başına, yıllık 1000 lira yardım yapılması ile eşdeğer bir destek, anlamına gelecek.

İşte bu sayede, Rüzgârgülü Projesi uygulandığında; Tam 1,6 milyon insanımız, yoksulluktan kurtulacak, Gelir eşitsizliği de, yüzde 1,6 oranında azalacak. Rüzgârgülü ile; Çiftçimiz ve kooperatiflerimiz de kazanacak.

Çünkü, projenin operasyon boyutunu yüklenecek olan belediyelere, bölgedeki küçük ölçekli çiftçiler ve tarım kooperatifleriyle çalışmalarını, şart koşacağız. Böylece, arzu ettiğimiz kırsal kalkınmanın da, ilk temellerini atmış olacağız. Çiftçimiz, hem para kazanacak, hem de, ürettiği ürünün, bölgesindeki öğrencileri, doyurmak için kullanılacağını bilerek, mutlu olacak.

Tabii biz, ne zaman bir projemizi tanıtsak, başta Sayın Erdoğan olmak üzere, iktidar mensupları, “Bu işin maliyeti ne olur? Kaynağı nasıl bulacaksınız?” diye sorar. Biz artık buna alıştık. Kendilerinin her işi, hesapsız kitapsız olduğu için, bizi de, kendileri gibi sanıyorlar. Hemen söyleyelim… Farklı eğitim seviyelerinde, devlet okullarında okuyan, tam 15,1 milyon çocuğumuza, okulların açık olduğu, 9 ay boyunca, haftada 5 gün, hem kahvaltı, hem de öğle yemeğini, ücretsiz olarak sunmanın maliyeti, 23 milyar lira. Bu ne demek biliyor musunuz?

Bu; Merkez Bankası’nın, yanlış kararı sonucunda oluşan, dış borcumuzun, onda biri demek. Yani bu; 5’li çeteye, yıllardır verilen toplam ihalelerin, yalnızca onda biri ile, 15 milyon çocuğumuzun, doyması demek.

Yani; Bir yanda, doymak bilmeyen 5’li çetenin rant iştahı, diğer yanda ise, 15 milyon çocuğumuzun, sağlıklı beslenmesi, sınıfa aç girmemesi var. İktidardakiler, seçim yapmakta zorlanabilir ama, biz tercihimizi, elbette çocuklarımızdan yana kullanıyoruz. Çünkü biz; “Türkiye paylaştıkça eşitlenecek, eşitlendikçe büyüyecek!” diyoruz. Bu vesileyle, başta Kalkınma Politikaları Başkanlığımız olmak üzere, projede emeği geçen, tüm paydaşlarımıza teşekkür ediyor, Rüzgargülü’nün milletimize, memleketimize hayırlı olmasını diliyorum.

'İyileştirilmiş ve Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’in, ilk Başbakanı olmaya talibim'

Sözlerimin son bölümünde, son dönemdeki tartışmalara değinmek istiyorum. Biliyorsunuz, katıldığım bir televizyon programında, “Ben Başbakanlığa talibim.” dedim, ve çarşı karıştı…

Tam bir haftadır, televizyonlarda, “öyle mi olacak, böyle mi olacak?”, “Onu mu dedi, bunu mu dedi?” tartışmaları var… Oysa söylediğim, çok açık. Millet İttifakı olarak, bir Cumhurbaşkanı adayı göstereceğiz. ve bu aday da, Türkiye’nin 13’üncü Cumhurbaşkanı olacak. Ama, Cumhur ittifakı paydaşlarının aksine, biz, yeni bir Sayın Erdoğan seçmeyeceğiz. Çünkü biz biliyoruz ki; aday göstereceğimiz kişi, dünyanın, en becerikli, en muteber insanı bile olsa, Türkiye, bu ucube sistemle yönetilemez.

Çünkü sorunumuz sadece, Sayın Erdoğan’ın kötü bir Cumhurbaşkanı olması değil. Yetkilerini kötüye kullanması, sürekli olarak yanlış tercihler yapması da değil. Sorunumuz, bir sistem sorunu. Sorunumuz, tarafsız olması gereken Cumhurbaşkanının, bir partiden yana taraf olması. Sorunumuz, millet ile devletin arasındaki bağların, koparılmış olması. Sorunumuz, kuvvetler ayrılığının ortadan kaldırılıp, tüm yetkinin tek bir kişide toplanması.

Nitekim, bu durumun sonuçlarını, ekonomiden eğitime, sağlıktan hukuka kadar, her alanda görüyoruz. İçine sokulduğumuz devlet krizini, her yeni olayda tekrar tekrar yaşıyoruz. Bu sistemin, milletimize yükten başka bir şey getirmediğine, ibretle şahit oluyoruz.

İnsanlık tarihinin hiçbir döneminde; Anti demokratik yönetim biçimleriyle, adaletli ve özgür bir toplum inşa edilememiştir. Çünkü, tek bir kişiye bağlı olan tüm düzenler, zamanla yozlaşmaya mahkûm olmuştur. Aksini iddia etmek, insanlığın, binlerce yıllık kültürel birikimini hiçe saymaktır. Tam olarak da bu nedenle; demokrasi tarihi, her dönemecinde, gücün, tek bir kişide toplandığı değil, gücün dağıtıldığı sistemlerle ileriye gitmiştir. Kişiler yerine, kurumları güçlendirerek gelişmiştir. Kuvvetler ayrılığı ile gelişmiştir. İşte bu yüzden; İster 2023, ister daha önce yapılacak olan bir seçimde, Millet İttifakı’nın adayının, yani Türkiye’nin 13’üncü Cumhurbaşkanı seçilecek olan kişinin, öncelikli görevi; Türkiye’yi hızla, bu çağdışı sistemden kurtarmak, ve kuvvetler ayrılığına dayalı bir demokrasiyi, hayata geçirmek olacaktır.

Evet ben, bu ucube sistemdeki Cumhurbaşkanlığına talip değilim. Ama seçimlerden 1’inci parti olarak çıkmaya, ve bunu hep birlikte başardığımızda, İyileştirilmiş ve Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’in, ilk Başbakanı olmaya talibim. Millet ile devlet arasındaki bağları, yeniden kurmaya, Türkiye’yi güçlendirmeye, milletimizi zenginleştirmeye talibim. Avrupa’nın en yoksul milletini, hak ettiği zenginliğe kavuşturmaya, sermaye ve beyin göçünü, tersine çevirmeye talibim. Özgürlüklerin doyasıya yaşandığı, adaletinden şüphe duymayacağımız, bir hukuk düzeni kurmaya, yolsuzluğu, hırsızlığı, haksızlığı bitirmeye talibim.

Bu vesileyle, Saray Medyası’na da bir tavsiyede bulunmak istiyorum. Son üç buçuk yılda, Türkiye’yi hızla fakirleştiren Sayın Erdoğan yerine, Cumhur İttifakı’nın kendine acilen, çok daha güçlü bir aday bulması gerekiyor. O nedenle, bir zahmet, gidin, Cumhur İttifakı adayını tartışın. Sayın Erdoğan yerine, kim aday olursa, daha fazla oy alır, gidin bunu konuşun. Sayın Erdoğan yerine, kim aday olursa, Millet İttifakı ile arayı kapatabilir, gidin bunu tartışın. Millet İttifakını da, artık rahat bırakın…