Ahmet Davutoğlu'ndan Kerkük için 10 maddelik öneri
'Hiçbir taraf bu kadim ve zengin şehirde başlatılacak bir yangının Kerkük’le sınırlı kalacağı ve bir tarafın mutlak surette kazanacağı bir senaryonun gerçekleşebileceği vehmine kapılmamalıdır' diyen Eski Başbakan Ahmet Davuoğlu, "Kerkük’te çıkacak bir çatışma Arap-Kürt, Kürt-Türkmen, Sünni-Şii çatışmalarını körükleyecek ve bir tsunami etkisiyle yayılmasına yol açacaktır" ifadesini kullandı.
Ahmet Davutoğlu'nun Facebook hesabından yaptığı açıklama şöyle;
Asırlarca Ortadoğu’nun kadim kültürünün kesişim alanında bütün etnik ve mezhebi renkleri ve aidiyetleri bünyesinde barındıran Kerkük’ün statüsü etrafında süren tartışmalar ve yapılan askeri yığınaklar sadece bu aziz şehirde yaşayan kardeşlerimizi değil bütün Irak’ı ve bölgeyi kaosa sürükleyecek bir potansiyel taşımaktadır. Kerkük’teki gelişmeler bu şehrin, kardeş Irak’ın ve bir bütün olarak bölgenin geleceği ile ilgili iki zıt senaryonun çatışmasına yol açacaktır. Ya Kerkük’te bütün kesimlerin hak ve hukukunu gözeten ve sahip olunan zenginliği hakça paylaşan bir çözüm bulunacak ve bu çözüm Ortadoğu’da kalıcı bir barışa da güzel bir örnek teşkil edecek ya da bu şehirde başlayacak etnik ve mezhebi yangın hızla Irak’ın diğer şehirlerine ve bütün bölgeye yayılacaktır.
Hiçbir taraf bu kadim ve zengin şehirde başlatılacak bir yangının Kerkük’le sınırlı kalacağı ve bir tarafın mutlak surette kazanacağı bir senaryonun gerçekleşebileceği vehmine kapılmamalıdır.
Kerkük’te çıkacak bir çatışma Arap-Kürt, Kürt Türkmen, Sünni-Şii çatışmalarını körükleyecek ve bir tsunami etkisiyle yayılmasına yol açacaktır.
Bu çerçevede; aşağıdaki hususları ve atılmasını gerekli gördüğüm adımları paylaşmayı tarihi bir görev addediyorum.
1. Irak savaşı sonrasında Türkiye Cumhuriyeti hükümetleri olarak benimsediğimiz “Irak küçük bir Ortadoğu, Kerkük küçük bir Iraktır” ilkesi mucibince Kerkük’te bütün etnik ve mezhebi tarafların katılımı ile bir sonuç bulunması gerektiği ilkesi benimsenmeli ve tek taraflı eylemlerden ve emrivakilerden kaçınılmalıdır.
2. Bu çerçevede Kerkük’ün statüsü de dahil olmak üzere 25 Eylül referandumunun ortaya çıkardığı bütün sonuçlar müzakerelere fırsat tanımak üzere dondurulmalıdır.
3. Şehir etrafındaki bütün askeri hareketlilikler ve hangi yönden olursa olsun güç kaydırmaları durdurulmalıdır.
4. Askeri yöntemlerle Kerkük’ün tek taraflı olarak IKBY’ye bağlanması ya da kendine has özellikleri yok sayılarak sıradan bir vilayet olarak merkezi hükümete bağlanması yönündeki talepler askıya alınmalıdır.
5. Bugünkü siyasi gerçeklikler Kerkük’te kalıcı bir çözüm için bu şehre has özel bir düzenlemenin yapılmasını gerekli kılmaktadır. Bu özel düzenleme Kerkük’ün Irak’ın toprak bütünlüğü içinde ayrı bir statüye kavuşması ile sağlanabilir.
6. Kerkük’te referandum öngören Irak Anayasası’nın 140. maddesinin uygulanması tek taraflı çözüm dayatması şeklinde değil taraflar arasında uzlaşmaya varılan bir teklifin referanduma sunulması şeklinde uygulanmalıdır.
7. Bu uzlaşının farklı çıkar alanlarının çatışmasını engellemek için yerelden başlaması ve şehrin ilgili bütün taraflarının temsil edildiği bir müzakere formatında yürütülmesi esas olmalıdır.
8. Esasen daha önceki müzakereler bağlamında müteveffa Irak Cumhurbaşkanı Sayın Talabani ile bizzat bulunduğum görüşmelerde etnik grupların eşit temsili ile (%33 Türkmen, %33 Kürt ve %33 Arap) oluşacak bir Meclis temelinde özel bir statüye geçme fikri kabul edilmişti. Bu veya benzeri formatlarla alanda yaşanabilecek etnik çatışmaları durdurabilecek yerel bir platform oluşturulmalıdır.
9. BM denetiminde yürütülecek bu müzakerelere Irak Merkezi Hükümeti ve IKBY asli olarak, katkıda bulunabilecek komşu ülkeler ise gözlemci olarak katılabilmelidir.
10. Bu müzakereler sürerken tansiyon düşürülmeli, güç kullanımından ya da güç projeksiyonundan kaçınılmalı ve rasyonel müzakere ortamının oluşmasına izin verilmelidir.
Aziz şehir Kerkük, kardeş Irak ve bütün bir bölge son otuz yıldır büyük acılar, katliamlar ve sürgünler yaşadı. Ancak, bilelim ki bugün Kerkük’te yeniden alevlendirilecek bir yangın şu ana kadar yaşanan acıları dahi unutturabilecek bir bölgesel yıkıma sebebiyet verebilir. Buradan bölgede sorumluluk sahibi ve duyarlı bütün devlet adamlarına, kanaat önderlerine ve başta BM olmak üzere bütün uluslararası örgütlere Kerkük’te tansiyonu düşürme amacıyla soğukkanlı bir müzakere ortamı oluşturmak için çaba sarf etme çağrısında bulunuyorum.