Öğretmenlerden 'kölelik düzeni' vurgusu: Kuru ekmeğe çalıştırıyorlar

Öğretmenlerden 'kölelik düzeni' vurgusu: Kuru ekmeğe çalıştırıyorlar
Salgın gölgesinde ekonomik krizle boğuşan özel okul öğretmenleri insanca bir yaşam ve ücret için seslerini duyurmaya çalışıyor. Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası Yönetim Kurulu Üyesi Umut Erkurt özel sektör öğretmenlerinin yaşadığı sorunlar hakkında halktv.com.tr'nin sorularını yanıtladı.

Ülkenin içinde bulunduğu kriz tüm iş kollarına darbe vururken, eğitim alanında yaşanan sorunlar da ülke gündeminde büyük ses getirdi.

Ekonomik sorunları göğüslemek zorunda kalan mesleklerin en başında özel okul öğretmenleri yer alıyor.

Özel sektör öğretmenleri, hakları ve yaşadıkları mağduriyetler konusunda özellikle son dönemde yaptıkları eylemler ve sosyal medyada yürüttükleri kampanyalarla seslerini duyurmaya çalışıyor.

Halktv.com.tr olarak özel okul öğretmenlerinin zam ve çalışma koşullarının iyileştirilmesine yönelik taleplerinin neler olduğu konusunda Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası'nın görüşlerine başvurduk.

Yönetim Kurulu Üyesi Umut Erkurt, öğretmenlerin yaşadığı sorunları ve çözüm önerilerini Onur Durmuş'a anlattı.

Özel sektör öğretmenleri düşük ücretler nedeniyle imza kampanyası başlattı. Nedir özel okul öğretmenlerinin talebi?

Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası olarak 5 Ekim Dünya Öğretmenler Günü’nde başlattığımız “Taban Maaş Kampanyası" tam da bu aşamada yaptığımız bir girişim ve bu süreç kazanımla sonuçlanıncaya dek sürecek.

2007 yılında yok edilmiş yaşamsal bir hakkımız vardı. Şu anki adı 5580 olan eski adıyla 625 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu’nun 33. maddesi “Özel okullarda yöneticilik ve eğitim - öğretim hizmeti yapanlara, kıdemlerine göre (emekliler hariç) dengi resmi okullarda ödenen aylık ile sosyal yardım kapsamındaki ek ödeme tutarlarından az ücret verilemez” biçimindedir. Bu yaşamsal hakkımız, 5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu’nda yapılan değişiklikle elimizden alındı. Bizim temel taleplerimizden bir tanesi “Eşit işe eşit ücret” ilkesinin eğilip bükülmeden uygulanmasıdır. Verdiğimiz emek, kamuda çalışan hiçbir eğitim emekçisinden bir nebze dahi az olmamasına karşın aldığımız ücret, harcadığımız emekle uzaktan yakından ilgisi olmayan bir ücrettir. Bu bağlamda bizim birincil muhatabımız zaten MEB’in ta kendisidir çünkü bütün denetim ve eğitime ilişkin yasal süreç doğrudan MEB’in sorumluluğundadır.

Aldıkları maaşa itiraz eden bazı öğretmenlere okul yönetimleri tarafından “Beğenmiyorsanız bırakın!" dediklerini öğrendik. Peki özel okul öğretmenleri yeterli haklara sahip mi?

4 Şubat 2022’de yaptığımız genel kurulumuzda ön plana çıkardığımız temel sorun güvencesiz çalışma koşullarıydı. Bu yüzden “Güvencesizliğe son!” diyerek bu bağlamda çalışmalara başladık.

Evet, kurum sahipleri yöneticileri sektörde gördükleri devasa öğretmen kaynağına güvenerek yıllardır “Nasılsa senin yerine birini bulurum.” kirli anlayışıyla hareket ediyor ve özellikle burada sırtımızı dayayabileceğimiz yasal bir dayanağımız yok çünkü “eşit işe eşit ücret" hakkımız, tam da yasaları yapanların eliyle yok edilmiş yaşamsal bir haktır.

Bizler, tüm özel sektör eğitim emekçisi dostlarımız için oluşturduğumuz hukuk komisyonumuzda, çeşitli illerden gönüllü avukat arkadaşlarımızla bu sektördeki hukuki boşluğu doldurmak adına çalışıyoruz. Kıdem tazminatı, haksız nedenle işten atılma, alacaklarını tazmin etme, mobing gibi konularda bugüne dek çok sayıda arkadaşımıza bire bir destek oluyoruz ve bu desteği geliştirerek sürdürüyoruz.

Hiçbir suçu olmamasına karşın arkadaşlarımız bu aşamada “istifa”ya zorlanarak işten çıkarılıyor. Biz, hiçbir arkadaşımızın “istifa” gibi bir seçeneğe asla gitmemesini salık veriyoruz çünkü istifa, “Çalışanın haklı neden bildirmeden işten ayrılması” anlamına geliyor ki bu da başta kıdem tazminatı olmak üzere eğitim emekçisinin kurumdan alacağı bütün haklarından feragat etmesi demektir.

"Okulların yüzde 80'i usülsüz iş yapıyor!"

Günümüzde, ne yazık ki özel eğitim/öğretim kurumlarının neredeyse yüzde 80’i bir biçimde usulsüzlük ile iş yapıyor. Bankaya yatmayan, elden verilen maaşlar, asgari ücretin altında çalıştırma, mobing, fazla mesaiye verilmeyen ek ders ücreti, rehabilitasyon merkezlerinde gelmeyen öğrenci için zorla attırılan imzalar gibi türlü usülsüzlükler; her eğitim emekçisi arkadaşımız için “haklı neden” anlamına gelir. Biz, bütün arkadaşlarımızın bunları bilerek hareket etmesini ve bu aşamada baskılara boyun eğmemesini istiyor; bütün arkadaşlarımıza, sendikal mücadele ile bu usülsüzlüklerin hepsinin üzerine haklarımızı sonuna dek alacak biçimde gideceğimizi anlatıyoruz.

Görüşlerine başvurduğumuz bazı öğretmenler işini kaybetmekten korkuyor ama şartlardan da şikayetçi. Bu ikisi aynı anda nasıl çözüme kavuşacak? Sizin sendika olarak çözüm önerileriniz nelerdir?

Az önce de belirttiğimiz gibi Öğretmen Sendikası olarak en önemli amacımız güvencesiz çalıştırılmaya son vermek ve bunun yorucu, yıpratıcı ancak sonucunun çocuklarımızın geleceğine doğrudan etki edecek bir kazanım olacağını biliyoruz. Eğitim, köle pazarı olmaktan, ranttan, piyasadan, vahşi piyasa kurallarından tamamen bağımsız bir alan olmak zorundadır. Eğitim emekçileri olarak işimiz, yalnızca günümüzü kazanmaya çalışmaktan çok çok ötesi. Bizim geleceği kurmak, yapılaştırmak gibi asli bir görevimiz var ve bu durumda önce kendi sömürü koşullarımızı yok etmek için birbirimize güvenmek ve birlikte hareket etmek zorundayız. Tarihteki en büyük sömürü sistemlerinden biriyle iç içeyiz ve artık buna dayanacak gücümüz yok. Açlık sınırında çalıştırılıyoruz ve bunun bir adım ötesi açlığın ta kendisi. Öyleyse sendikal mücadelede etkin görev almaktan, dayanışmaktan başka hiçbir çıkar yolumuz yok.

Bazı özel okul öğretmenleri pandemi sürecinde çalıştıkları okullar tarafından gerekli ekipmanların sağlanmadığını belirtiyor. Bu konuda size şikayetler geliyor mu?

Bu dönemde, insanlar evlerinde kendi internet ağı, kendi bilgisayarı, tableti, telefonuyla günlerce çalıştı. Birçoğumuz, bu materyallere ya da sağlıklı bir internet altyapısına sahip olamadığımız için işlerinden oldu ya da pandeminin sağlıksız koşullarında evlerinden çıkıp kurumlarına gelerek buradaki akıllı tahtalar, bilgisayarlar vs. ile çalışmak zorunda kaldı.

Burada çok daha önemli bir konu, eğitim emekçilerinin neredeyse %80’i pandemi döneminde, altını çizerek söylüyorum, “Kısa çalışma ödeneği” (KÇÖ) ile çalıştırılıp yarım maaş ve eksik sigortalara boyun eğdirildi.

Şu anki temel gündemlerimizden biri de pandemi döneminde KÇÖ ile mağdur edilen her eğitim emekçisinin haklarını kuruşu kuruşuna almak üzerinedir.

Milli Eğitim Bakanlığı Özel Öğretim Kurumları Yönetmeliğinde yapılan değişiklikle özel okul öğretmenlerinin sözleşmelerinin haziran ayında yapılmasını öngören düzenleme kaldırıldı. Bu değişiklik neyi ifade ediyor?

Gazete Memur’un bu konuda yaptığı kısa ve öz yorumu paylaşmak isterim: “Sözleşmelerin haziran ayı içerisinde yapılmasını öngören düzenleme yürürlükten kaldırılmıştır. Bir başka deyişle maaş zammının belirlenmesi için haziran ayını beklemeye gerek bulunmamaktadır.”

Bunun yanı sıra aynı zaman dilimindeki düzenlemeye ile işten hangi nedenle olursa olsun istifa eden eğitim emekçisinin MEB’e bağlı tüm kurumlardan 1 yıl süreyle men edilmesini içeren madde de yürürlülükten kaldırılmıştır. Bu da örgütlü mücadelemizin en değerli kazanımlarından biridir.

Pek çok zincir okulun öğretmenleri imza kampanyalarıyla seslerini duyurmaya, zorlu çalışma koşullarını kamuoyuyla paylaşmaya çalıştı. Peki bu süreçte velilere de görev düştüğünü düşünüyor musunuz?

VELİ-DER, Özel Okul Velileri Platformu gibi örgütlerle sürekli iletişim halindeyiz. Kendimizi kamuoyuna doğru, istikrarlı, süreklilik gösteren bir biçimde aktardığımızda yalnız olmadığımızı gördük. Yalnızca birkaç ay içinde, özel sektör eğitim emekçileri ile ilgili sorunları kamuoyunun hiç azımsanmayacak yüzdesi hem ulusal hem yerel basında çıkan haberler ve röportajlar ile tanıdı, kavradı.

Bu süreçte, bize gelen sorun iletileri yanı sıra günce onlarca destek iletisi var. Okullar önünde, içinde; yine il/ilçe MEB’ler önünde yaptığımız eylemlerde, basın açıklamalarında kamuoyunun artık özel sektör eğitim emekçisine karşı bambaşka olumlu bir bakış açısı oluştu.

Eğer örgütlü, sendikal mücadele olmasa, el ele omuz omuz omuza verilerek çaba ve emek büyütülmeseydi bugün bunların hiçbirini göremezdik ve inancımız, umudumuz tam: Haklarımızı alacağız, sömürüyü ve güvencesizliği yok edeceğiz!

Art arda gelen zamlar, yıl sonu enflasyon rakamları bütün sektörleri olduğu gibi özel okullarda çalışan öğretmenleri de etkiledi. Sendikanıza başvurularda son dönemde artış söz konusu mu?

Dört buçuk aylık kısa geçmişimizde üye sayımız hızla arttı. Bu, özel sektördeki eğitim emekçisinin dayanışmaya, birlikteliğe ve hakları için mücadele etmeye ne denli aç olduğunun çok açık bir kanıtı. Bizi neredeyse kuru ekmek parasına çalıştırmak için uğraşıyorlar. Meşru taleplerimizle karşılarına itiraz ederek çıktığımızda bizi işimizle tehdit ediyorlar ve bizi işten çıkarttıklarında başka kurumlarla anlaşmamamız için kendi gruplarında bizleri fişliyorlar.

"Dayanılamayacak boyuta ulaştı"

Bunca baskı, hak gaspı, belirli süreli sözleşmelerle güvencesiz çalışma ve böyle bir ekonomik kriz içinde asgari ücretin bile altında çalıştırılmak, her birimiz için artık dayanılmayacak bir boyuta ulaştı ve her geçen gün nice eğitim emekçisi sendikamıza katılıyor ve sosyal medya hesaplarımızda her gün yüzlerce sorun/bilgi edinme iletisiyle karşılaşıyoruz

Sendikanıza özel okul öğretmenleri neden üye olsun?

Çok emek veriyoruz, çok değerli bir mücadele içindeyiz. Yaptığımız her işi, tabandan gelen ve bütünüyle demokratik bir anlayışla yapmak için uğraşıyoruz.

Yürütme kurulumuz dışında bir temsilciler meclisimiz var. Bu mecliste, örgütlendiğimiz tüm illerden ikişer arkadaşımız var. Sıkça yaptığımız toplantılarda yaşadığımız sorunlar üzerine etkin çözüm önerileri tartışıyor ve hızlı biçimde uygulamaya geçiyoruz.

Son dönemde silsile halinde ilerleyen kolej öğretmenlerinin dayanışmasını birinci elden örgütledik. Bu doğrultuda bu kolejlerdeki arkadaşlarımızla hakları için toplantılar yaptık. Çok büyük iki twitter etkinliği düzenledik (#ÖğretmeninHakkınıVer - #TabanMaaşİstiyoruz).

Mücadeleyi büyüttüğümüz sürece, sermayenin bu dayanışmaya, bu örgütlü güce baskı kurabilecek hiçbir gücünün olmadığını yaşadığımız örneklerden çok iyi biliyoruz ancak sendikal haklar bir günde, bir haftada, bir ayda kazanılabilecek haklar değil. Bu aşamada bütün eğitim emekçilerinin sabır, dayanç ve mücadeleye olan inançla omuz omuza vermekten çekinmemelerini istiyoruz.