Financial Times kaçan yatırımları yorumlarken Türkiye'yi ayrı yere koydu

Financial Times kaçan yatırımları yorumlarken Türkiye'yi ayrı yere koydu
Son 5 ayda riskli olarak görüldükleri için gelişmekte olan ülkelerden 38 milyar doların çıktığına dikkat çeken Financial Times gazetesine konuşan Absolute Strategy Research ekonomisti Adam Wolfe, “Endişe duyulan tek büyük gelişmekte olan ülke Türkiye çünkü lirayı desteklemek için alınan önlemlerin maliyeti çok yüksek. Dış finansman ihtiyacı olursa bu sistemler bozulur” dedi.

İngiliz Financial Times gazetesinde bugün yayınlanan haberde, resesyon korkusu ve artan faiz oranları nedeniyle yabancı yatırımcıların riskli olarak gördükleri gelişmekte olan ülkelerden sermaye çıkışını hızlandırdığına dikkat çekilerek, buna rağmen endişe duyulan tek gelişen ülkenin Türkiye olduğu belirtildi.

Haberde, Uluslararası Finans Enstitüsü raporuna göre yabancı yatırımcıların gelişmekte olan ülkelerden son bir ayda 10.5 milyar dolar olmak üzere son 5 ayda 38 milyar doların üzerinde çıkış yaptığına dikkat çekildi. Bu çıkışların gelişmekte olan ekonomilerde giderek artan mali krizi daha da derinleştirebileceğine dikkat çekilen analizde, geçen 3 ay içinde Sri Lanka’nın borçlarını ödeyemez hale geldiği ve Bangladeş ile Pakistan’ın yardım için IMF'ye başvurduğu belirtildi. Brezilya, Meksika, Hindistan ve Güney Afrika gibi büyük gelişmekte olan ülkelerin borçlanma maliyetlerinin bu yıl daha az arttığı belirtilerek, “Birçok ülke enflasyonla mücadele etmek için erken davrandı ve kendilerini dış şoklardan koruyacak politikaları uygulamaya koydu” denildi.

‘Kur korumalı mevduatın maliyeti çok yüksek’

Haberde görüşlerine yer verilen Absolute Strategy Research'te gelişmekte olan ülkeler birimi ekonomisti Adam Wolfe, büyük gelişmekte olan ekonomiler içinde tek endişe duyulan ülkenin Türkiye olduğunu belirterek, “Hükümet faiz oranlarını artırmayı reddederken lirayı desteklemek için aldığı önlemlerin maliyeti çok yüksek çünkü yerel mevduat sahiplerine para birimine bağlı kalmanın değer kaybı maliyetini ödemeyi (kur korumalı mevduat) vadediyor” dedi. Bu tür önlemlerin ancak Türkiye cari fazla verdiği sürece işe yarayabileceğine ancak bunun da nadir görülen bir durum olduğuna dikkat çeken Wolfe, "Eğer dış finansmana ihtiyaç duyulursa, eninde sonunda bu sistemler bozulacaktır" yorumunu yaptı.

Kubilay: Türkiye kriz için potansiyel aday olarak görülüyor

Haber hakkındaki görüşlerini aldığımız Dr. Murat Kubilay, küresel piyasalarda Türkiye’nin yeni bir kriz için potansiyel aday olarak görüldüğünü vurgulayarak, “18 Ağustos’ta faiz kararını açıklayacak Para Politikası Kurulu toplantısının ardından gelişmeler Türkiye aleyhine olmak üzere hızlanabilir” dedi.

Pandemi sonucu artan küresel talep ve Ukrayna Savaşı’nın yarattığı enerji fiyatlarındaki artış nedeniyle; gelişmiş ülke merkez bankalarının hem faiz artırım hızlarını hem de tutarlarını değiştirdiklerini, bu durumun da yüksek riskli piyasalardan hızlı sermaye çıkışına neden olduğunu belirten Kubilay, şunları söyledi:

“Enerji ithalatçısı olan ve pandemide döviz rezervlerini yitirmiş ülkeler olumsuz olarak ön plana çıktılar ve Sri Lanka dış borçlarını dahi ödeyemeyecek hale geldi. Daha öncesinde de Lübnan için benzer bir durum gerçekleşmişti. Yine aynı coğrafyada aynı olumsuz duruma doğru farklı ölçülerde Pakistan, Mısır, Tunus ve Türkiye yaklaşıyor. Türkiye’nin asıl farkı ise döviz ve altın rezervlerinin yükümlülük ile ödünçler düştüğünde -55 milyar dolara gerilemesi ve artan enflasyona rağmen düşük faiz politikasında ısrar etmesi. 12 ay içinde 183.3 milyar dolarlık dış döndürülmesi ve buna ek olarak 40 milyar dolarlık cari açığın da finanse edilebilmesi gerekiyor. CDS primleri 850 baz puanı aşmış bir ülkenin gelişmiş ülke merkez bankalarının faiz artırdığı bir ortamda yüzde 10 düzeyindeki dolar cinsi getiriyle bile borç bulmak kolay değil. Üstelik mevcut politikalardan geri dönüş yapılacağına dair bir beklenti ve ima da henüz yok. Dahası bu durumun nedeni olarak yerli şirket ve yatırımcıların dövize olan talebi görünüyor; ancak işin aslı sürdürülebilir olmayan dış açıklar ile düşük faiz politikasının yarattığı döviz yoksunluğu. Yani teşhis de hatalı.”