Can BESLEN - Hırsızlar Kasabası

Can BESLEN - Hırsızlar Kasabası
Hırsızlar KasabasıBir zamanlar uzak diyarlarda bir kasaba varmış.Adı 'Hırsızlar Kasabası'.Suç oranının yüzde yüz olduğu bu kasabada herkes tam aksine çok mutlu çok huzurluymuş.Kasabada istisnasız herkes hırsızmış.Ama hırsızlar...

Hırsızlar Kasabası

Bir zamanlar uzak diyarlarda bir kasaba varmış.

Adı 'Hırsızlar Kasabası'.

Suç oranının yüzde yüz olduğu bu kasabada herkes tam aksine çok mutlu çok huzurluymuş.

Kasabada istisnasız herkes hırsızmış.

Ama hırsızlar kendi aralarında o kadar muhteşem bir sistem kurmuşlar ki herkes çok huzurlu çok mutluymuş.

Bu kasabada gece yarısı olduğunda herkes ışılarını kapatır, maymuncuklarını alır, o gün kendi haklarına düşen eve hırsızlık yapmaya girerlermiş.

Ali Ahmet'in evine Ahmet Mehmet'in Mehmet de Ali'nin evine girince çark muntazam bir şekilde işliyor, kimse kaybetmiyormuş.

Bir gün bu diyarda bir dürüst çıkmış.

Saat geceyarısı olduğunda herkes ışıklarını kapatıp maymuncuklarını yanına aldığında bu dürüst ışığını açık bırakıp evde oturuyormuş.

Haliyle o gün dürüstün evine girmesi geren kişi hırsızlık yapamıyor, o geceyi zararla kapatıyormuş.

Zamanla hırsızın evine girmesi gerekenler hep eksi yazmaya başlamış.

Bu durum ahalinin canını sıkmaya başlamış ve bir gün dürüstün yanına gitmişler.

Ahali dürüste yüklenmeye başlamış.

"Kardeşim sen dürüst olabilirsin, hırsızlık yapamayabilirsin ama milletin hakkını yemene hakkın yok. Sen evden çıkmayınca Senin evine girmesi gereken arkadaşımız o gün aç kalıyor."

Dürüst buna karşılık : Ne yapabilirim? diye sormuş.

Onlar da " gece yarısı olduğunda sende ışığını kapatıp sokağa çıkacaksın. İster hırsızlık yap ister yapma. Ama gece yarısı olduğunda sende ışığını kapatacaksın."

Dürüst,bu tehditler karşısında zor durumda kalır.

Ve o da diğerleri gibi kasabayı gece yarısı karanlığına bürür.

Tabi hırsız, dürüst hırsızlık yapmayınca bir hafta on gün içinde evinden her şey gitmiştir.

Dürüst de bu duruma fazla dayanamayıp kasabayı terk etmiş.

Kasabada sonradan sonraya iyi hırsızlık yapanlar kendileri hırsızlığa çıkmak yerine daha kötü hırsızlık yapanları kiralamaya başlamış.

Her gün hasılatı iyi gelen büyük hırsızlar çok zenginleşmiş.

Ve kendi aralarında bir devlet kurup kurallar getirmiş, kanunlar getirmişler.

Zenginlerin evine girmeyi yasak ilan etmişler.

Evlerini kolluk kuvvetleri ile korumaya almışlar

Zamanla zenginlerin evine giremeyen halk iyice fakirleşmiş.

Fakirleştikçe fakirleşmiş.

Bu kasabada bir kaos ortamı olmuş.

İnsanlar birbirini öldürmeye başlamış.

Zenginlere saldırmaya başlamış.

Bu durum karşısında devleti yöneten zengin hırsızlar bir araya gelip bir karar almışlar.

Ahali; "eskiden mutlu ve huzurluyduk çok iyi bir sistemimiz vardı, Ne oldu bize? Nasıl birbirimize düştük?" Sorularını sormaya başlamış.

Cevap basit.

Kasabada bir Dürüst çıktıktan sonra çark bozulmuş,sistem çökmüş.

İktidar kavgası başlamış.

Kriz ortamında devleti yöneten zenginler bir fikir bulmuşlar.

Bizim muhteşem sistemimizi bozan dürüstü bulalım dürüst akıllı bir adammış gelsin o bizi yönetsin diye karar almışlar.

Dürüstü aramaya koyulmuşlar.

Başka bir kasabada dürüstün evini bulmuşlar.

Adrese gittiklerinde onları kapıda şu yazı karşılamış.

"Eğer bir gün bir yerde dürüstlüğümden dolayı bir kişiye bir ihtiyaç varsa orayı hızla terk et."

Yıllar öncesine ait bu anonim öykü, yazıldığı günlerin en önemli trajikomedilerinden olsa da bugün ülkemizde yaşananlara bakıldığında çağımızın en güzel ironisi olacaktır.

Şimdi bu hikayeyi sözde bugün ki Türkiye'nin penceresinden izleyelim.

At gözlüklerimizi çıkarıp sözde 'yeni' Türkiye gözlüğü takalım.

Bu siyah beyaz bir filmi renklendirip HD kalitede izlemek gibi olsa gerek.

Neden mi?

2002 yılından sonra Türkiye de çok iyi bir yolsuzluk sistemi kuruldu.

Bu muhteşem sistem 17 Aralık sürecinde artık her şey gün yüzüne çıktığında bile faillerine dokundurmadı.

Sistem öyle başarılı ki nüfusun büyük bölümü yoksullukla savaşırken hırsızlıkları belgelenmiş haramzadeler hala tepemizde.

Hem de o yoksulların isteğiyle.

Tıpkı 'hırsızlar kasabası'nda olduğu gibi.

Baksanıza duygular aynı, sitem aynı, sadece mekan ve kahramanlar farklı.

Bizim kasabamızda kahramanları tahmin etmek zor olmasa gerek.

Bugün hükmedenler o günkü gibi en büyük hırsızlar.

Öyle ki onlara hırsız demek bile suç...

Ama unutulan bir şey var.

Bu devletin birde dürüstü var.

Evet dürüst olarak kimden bahsettiğimi anlıyorsunuzdur.

15 senelik milletvekilliliği sırasında Başbakan Yardımcılığın da dahil hiçbir zaman millet vekilliği maaşı almayıp maaşını şehit ailelerine bağışlayan o liderden bahsediyorum.

Başbakan yardımcısı olduğu dönemde devletin kendine verdiği harcıdakları kullanmayıp yurt dışı gezilerine bile kendi giden o Genel Başkandan.

Bugüne kadar ismi hiçbir yolsuzluğa karışmamış hakkında soruşturma dosyası olmayan tek adam.

DEVLET BAHÇELİ!!!

Şimdi 'Yeni' Türkiye de umutsuzluğa kapılmış milyonlara sesleniyorum.

Dik durun. Hazır olun.

Tıpkı bu hikayede olduğu gibi artık sistem çürümüş , kokuşmuş ,sona yaklaşmıştır.

İnsanlar umutsuzca bir çıkış yolu aramakta, bir kahramana ihtiyaç duymaktadır.

Öyküde de olduğu gibi

Bizim kasabamıza yani Türkiye'ye bir dürüst lazım.

Zaman artık çok daraldı

Önümüzdeki ilk yerel seçimlerde Türk Milleti o dürüstü başa getirecektir.

UMUDUNUZU YİTİRMEYİN…