Tully Canavarı'nın 70 yıllık gizemi sonunda çözüldü mü?
Resmi adı Tullimonstrum gregarium olan ve Tully Canavarı olarak bilinen 300 milyon yıl önce yaşamış tarih öncesi tuhaf su yaratığı ilk 1958 yılında Illinois’te bir amatör fosil koleksiyoncu tarafından keşfedildiğinden bu yana, bilim adamlarını şaşkına çeviren bir tür olmuştur.
Araştırmalar, çeşitli şekillerde bu canlının bir omurgalı olduğu, bir omurgasız olduğu sonucuna vardı ve bu git-gelli durum yıllarca sürdü.
Araştırma sırasında Tokyo Üniversitesi’nde, şimdiyse Japonya’daki Ulusal Doğa ve Bilim Müzesi’nde görevli olan paleontolog Tomoyuki Mikami, “Bu canlının omurgalı ya da omurgasız olmasının gizeminin çözüldüğüne inanıyoruz" dedi.
Hiçbir familyaya mensup değil
“Pek çok kanıta baktığınızda, Tully Canavarı’nın omurgalı olduğu hipotezi savunulamaz" diyen Tomoyuki Mikami, "Buradaki en hayati nokta, Tully Canavarı’nın baş bölgesinde vücudundan ileri uzanan bir çıkıntıya sahip olması. Herhangi bir omurgalı soyunda bu niteliğin varlığı daha önce gözlemlenmemişti; dolayısıyla, bu durum, omurgasızlarla bir yakınlığı olabileceğini düşündürüyor" bilgisini paylaştı.
ABD’li fosil avcısı Francis Tully’nin 1955'te Illinois eyaletinde bulunan Mazon Deresi fosil yatağında ilk örneğine rastlamasından bu yana pek çok fosilleşmiş Tully Canavarı örneği bulundu; buluntular, gerçekten de çok garip bir deniz canavarı portresi çizdi. Boyu 15 santimetreye ulaşan canlı, kuyruğunda mürekkep balığınınkileri andıran yüzgeçler bulunan bir gövdeye, alnında bir çubuğu andıran uzantılardan fırlayıveren gözlere, üzerinde resimdeki gibi görünen dişli bir ağız ya da pençe bulunan uzun ve ince bir hortuma sahipti.
Bu şeyin tartışmasız tuhaflığı, en temel düzeyde dahi sınıflandırmayı akıl almaz düzeyde güçleştirdi. Hiçbir fosilde kemikli bir yapıya rastlanmasa da bu olgu tek başına teşhis edici olamaz. Kimi omurgalı balıklarda bulunan ve kıkırdaktan oluşan iskeletler, kemikle aynı biçimde korunmaz.
Tully Canavarı'nın bazı özellikleri, lamprey’ler (taşemenler) gibi çenesiz kıkırdaklı deniz omurgalılarında bulunan yapılarla tutarlı gibi görüldü. Diğer bilim insanları ise bu özelliklerin kesin biçimde ‘omurgalı-benzeri’ diye yorumlanamayacağını ileri sürdü. Bahsi geçen, yıllardır bir alevlenip bir sönen bir tartışma.
Modern teknoloji bazı sırları açığa çıkardı
Meseleyi kesin ve tartışmasız bir şekilde çözmeyi amaçlayan Mikami ve meslektaşları, geniş kapsamlı bir araştırma yaptı. Mazon Deresi fosil yatağından olağanüstü derecede ayrıntıya sahip 150’den fazla Tully Canavarı örneği ve diğer canlılara ait 70’den fazla fosil topladılar ve bunları yüksek çözünürlüklü 3 boyutlu lazer tarama ve x-ışını mikro bilgisayarlı tomografi işlemlerinden geçirdiler. Omurgalı özelliklerini andırdığı ileri sürülen yapılar üzerinde dikkatli bir inceleme yaptılar. Üç loblu bir beyin, kıkırdak ve yüzgeç uzantıları, ‘miyomerler’ ya da ‘iskelet kas dokusu blokları’ diye yorumlanan özelliklerdi.
Araştırmacıların ortaya çıkardığı özelliklerin hiçbiri omurgalılarda bulunan özelliklerle karşılaştırılamazdı. ‘Miyom’ diye yorumlanan şey, omurgalılarda bulunan yapılardan bariz biçimde farklıydı ve omurgalı-benzeri beyin, solungaç keseleri, kıkırdaklar ve yüzgeç uzantıları tam anlamıyla mevcut değildi. Bunlara ek olarak, hortumda bulunan ‘dişler’, daha önceki kıyaslamaların aksine, lampreylerin sahip olduğundan ziyadesiyle farklıydı.
Bir sonraki güçlük: Peki, ne tür bir omurgasız?
Günümüzde Tully Canavarı dünyada yaşamını sürdüren hiçbir yaratığa benzemediğinden, bilim insanlarının onun nereye uygun olduğunu anlamakta güçlük çekmeleri şaşırtıcı değil. Onun bir omurgasız olduğunu keşfetmesinin ardından, ekip için bir sonraki güçlük ne tür bir omurgasız olduğunu bulmak: ‘Lancelet’** gibi omurgalı benzeri bir omurgasız mı? Yahut solucan ve salyangozlara daha yakın bir tür mü?
İki şey fazlasıyla açık: Tully Canavarı tüm sırlarını açık etmenin yakınından bile geçmedi. Gezegenimiz de öyle: Acaba Tully Canavarı gibi başka kaç tuhaf canlı daha zaman değirmeninde öğütüldü?
Mikami, “Hiçbir zaman fosil halinde korunmayan pek çok ilginç hayvan mevcuttu” dedi ve ekledi: “Bu anlamda, Mazon Deresi’nden elde edilen fosiller üzerinde yapılan araştırmalar önem taşıyor; çünkü burası, diğer bölgelerde elde edilemeyen paleontolojik kanıtlar barındırıyor. Yaşamın evrimsel tarihini anlamak doğrultusunda Mazon Deresi fosillerinden mühim ipuçlarına ulaşmak için çok daha fazla araştırma yapmak gerekiyor.”
Araştırma Palaeontology adlı bilimsel dergide yayınlandı.