AYM Eski Başkanvekili Paksüt: Yerel mahkemenin kararı bir hukuki saptırma
Halk TV'de Günaydın Türkiye'ye konuk olan Anayasa Mahkemesi Eski Başkanvekili Osman Paksüt, Enis Berberoğlu hakkında AYM'nin verdiği hak ihlali kararını tanımaya 14. Ağır Ceza Mahkemesi'ne ilişkin açıklamalarda bulundu.
"AYM'nin görevini tam olarak yapmasında hükümetin de yardımcı olması lazım"
Anayasa Mahkemesi'nin işlevinden bahseden Paksüt, durumu şöyle anlattı:
"Anayasa Mahkemesi'nin buradaki işlevini AK Parti iktidarı döneminde halk yoluyla yapılan anayasa değişikliği ile milletimiz kabul etti. Burada asıl soru şu. Bu düzeni koruyacak mıyız? Yoksa bu olmadı, işe yaramadı hatta zararlı oldu denilecek. Bana kalırsa halkımız Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuru işini çok sevdi ve bunu temel bir hak arama yolu olarak görüyor. O halde bunu korumak lazım. Bunu örselememek, sıkıntıya sokmamak, milletin yargıya düşük olan inancını iyice düşürmemek lazım diye düşünüyorum. Genelde temel hak ve özgürlüklerin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ndeki standartlara uygun olarak yerel mahkemelerce yerine getirilmesi gereği 2014 yılında Anayasanın 90'ncı maddesinde yapılan değişiklikle kabul edilmiştir. Fakat maalesef uygulamada mahkemelerimiz ürkek ve çekingen davrandılar. Anayasa Mahkemesi'nin varlığı, AYM'nin bireysel başvuruya bakma hakkı ve buradaki tam yetkisi kabul ediliyorsa bunu korumak, yıpranmasına izin vermemek lazım. Eğer bu sistem yürümüyorsa, Türkiye'nin milli menfaatlerine aykırıysa o zaman hepsini kaldıralım gibi bir düşünce ortaya çıkar. Bunu da millete sormak lazım. Eğer bunlar faydalıysa, gerekliyse o zaman AYM'nin görevini tam olarak yapmasında hükümetin de yardımcı olması lazım."
Muhalefetin AYM'ye başvurularının çoğu zaman ret ile sonuçlandığını anımsatan Paksüt, "TBMM'den çıkan kanunların iptali için açılan davaların yarıdan çoğu ret ile sonuçlanıyor ama muhalefet demiyor ki anayasa mahkemesine gitmeyelim ya da anayasa mahkemesi kaldırılsın demiyor." ifadesini kullandı.
Savaş Kerimoğlu'nun "Denetleme mekanizmasında AYM'nin olmaması ne anlama gelir?" sorusuna da cevap veren Paksüt, "Bir eksik olur Türkiye için. Türkiye'de olursa çok büyük tartışmalara yol açar." dedi.
Yerel mahkemenin Enis Berberoğlu hakkında verdiği karara ilişkin tespitlerde bulunan Paksüt, "Anayasa Mahkemesi, Enis Berbeoğlu kararında milletvekili dokunulmazlığının esas olduğuna hükmetti" ifadesini kullandı ve şöyle konuştu:
"Yerel mahkemenin bu kararı vermesi bir hukuki saptırma, çaptırma"
"Anayasadaki temel ilke bir milletvekili seçildiğinde dokunulmazlığı kazandığıdır. Anayasa mahkemesi o günkü meclis kompozisyonundaki hakkında fezleke milletvekillerinin topyekün dokunulmazlığını kaldırılması o dönemi bağlar, ilelebet geçerli olmaz. Çünkü ilelebet geçerli olması dokunulmazlık kurumunu çok zayıflatır, Anayasal anlamının içini boşaltır şeklinde bir değerlendirme yaptı. Enis Berberoğlu tekrar seçildiği zaman dokunulmazlığı kazanmış olması gerekir. Mahkemeler bunu kabul etmeyerek, yargılamaya devam etmek hatta bir kısım tutukluluk sonra da milletvekilliğinin düşmesi gibi sonuçlara yol açtığından temel hakları ihlal edilmiştir. Hem serbest kalma hakkı ihlal edilmiş hem de siyaset hakkı ihlal edilmiştir. Bunun da nasıl giderilmesi gerektiğini diğer kararlarından çok daha açık bir şekilde belirtti. Yerel mahkemeye yol gösterdi. Yerel mahkemenin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin de ihlal kararı vermesi de yeniden yargılanma sebeplerinden biri. Bu kararlarda mahkemenin bir inceleme yapması, yeniden yargılanma koşulu olup olmadığına bakması gibi yetkileri var ama Anayasa Mahkemesi'nin ihlal kararı üzerine yapılan yeniden yargılanmada böyle bir hakkı yok. Yerel mahkemenin bu kararı vermesi bir hukuki saptırma, çaptırma. Böyle başvuruların yüzlercesi geldi Anayasa Mahkemesi'ne, şimdiye kadar hiçbir yerel mahkeme böyle bir yorum yapmadı. Acaba bu başvurucu muhalefet siyasetçi değil de, sıradan biri olsaydı bu karar verilecek miydi? Yerel mahkemenin bu kararı tekrar gözden geçirmesi ve geri almalarını bir hukukçu olarak ben temenni ederim. Anayasa mahkemesinin kararını kişiselleştirip, siyasallaştırıp direnmenin hiçbir izahı yok. "
Anayasa Mahkemesi'nin yerel mahkemeye karşı bir yaptırımı da olabileceğini vurgulayan Paksüt, "Adil yargılanma hakkının ihlalini teşkil eder. Adil yargılanma hakkı demek hukuka uygun yargılanma ve sonunda elde edilen hakkında hukuk düzeni tarafından teslim edilmesi demek. Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı uygulanmadığı zaman adil yargılanma hakkı da yerine getirilmemiş olur. Dolayısıyla adil yargılanma hakkının da ihlali gündeme gelmiş olur bu benim şahsi düşüncem." diye konuştu.
'Işıklar yanıyor' meselesinden de söz eden Paksüt, darbe imalarına ilişkin şu ifadeleri kullandı:
"TSK'nın bugün için darbe yapması söz konusu değil, darbe yapması uzaktan yakından ihtimal dahilinde değil. Darbeciler TSK'dan tamamen tasfiye edilmiştir. Bunu ışıklar meselesi ile bir darbe kışkırtmacılığı mümkün değil tabii. Siyasi bir mesaj olarak algılanabilir ancak."