Ali Babacan anlattı: 'Mali kural' bir telefonla meclisten nasıl döndü?

Ali Babacan anlattı: 'Mali kural' bir telefonla meclisten nasıl döndü?
DEVA Partisi lider Ali Babacan canlı yayında açıklamalarda bulundu.

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan canlı yayında Halk TV Genel Yayın Yönetmeni Suat Toktaş'ın sorularını yanıtladı. 

Boğaziçi Protestoları

Boğaziçi Üniversitesi kökleri 150 sene önce dayanan çok önemli bir üniversitemiz. Rektör ataması ve gösterilerle ilgili hükümetin katı ve aşırı tutumu bizi açıkçası üzdü ve ağrımıza gitti. Böylesine bir eğitim kurumunda böyle olayların yaşanması, hükümetin, hükümet ortaklarının aldığı tavır üzücü ve kaygı verici.

Hükümetin iki ortağı neredeyse torunları yaşındaki gençlerle uğraşıyorlar, 'terörist' diyorlar. Bizim parti kurucularımız iki tane Boğaziçi Üniversitesi öğrencisi arkadaşımız var. Onlarda bu gösterilerde yer aldılar ama DEVA Partili kimlikleriyle değil öğrenci kimlikleri ile yer aldılar. Olayların en ileriye gitti gece yine Genel Merkez Yönetim Kurulu üyesi arkadaşımız, gerçekten üniversite öğrencisi olanlar için Vatan Emniyeti'nde hukuki destek verdiler.

Biz bunu siyasi alan olarak görmedik. Hak ve özgürlük alanı olarak gördük. Burada gerçekten hükümetin arayıp da bulamadığı bir tablo aslında. Hükümet düşman ve karşıt taraflar üzerinden besleniyor. Ülkenin hiçbir sorununa çözüm bulamadıkları için karşıt taraflar üzerinden siyaset üretiyorlar. 

Son kararı açıkçası ben oldukça tahrik edici bir karar olarak görüyorum. Öğrenciler ve hocaların ciddi bir rahatsızlığı var. Zaten eylemler oldu bugüne kadar ama bundan sonra daha yaratıcı bir pozisyona geçmeleri gerekiyor sanırım. Niteliğin değişmesi daha faydalı olur gibi bir kanaatimiz var. Daha sakin bir döneme geçerken Boğaziçi Üniversitesi açısından böyle bir karar adeta durumu alevlendirmeyi sağlayabilir. Hem öğrencilerimizin hem öğretim üyelerinin tahriğe kapılmaması lazım. Bir sıradanlaştırma çabası görüyoruz. Şehir Üniversitesi'nde de aynısını yaptılar. Kapattılar, yerle bir ettiler.

Tam kontrol edemiyorsam, köklü bir geleneği ve kültürü varsa o kurumu önce bir sıradanlaştırma çabası var. İki bölüm açılmasında yeni hoca ihtiyacı olacak ve muhtemelen benzer profilde insanlar oralarda görevlendirilecek. Arkasındaki oyun planını görmek lazım. 

Pes etmemek lazım ama eylemlerin başka tür olaylara evrilmesini önlemek lazım. Bu olaylar üzerinden hükümetin kamuoyunu istismar edip, kendi çevresinde kenetlememesi lazım. Eğer azınlık olarak nitelendirilecek bir kitle ise bana buradan oy gelir mi gelmez mi diye bakıyor. Ancak negatiflikler, düşmanlıklar üzerinden seçmeni etrafında tutmaya çalışıyor. 

Cuma namazı çıkışı "Benim de istifa etmemi isteyecekler" neredeyse diyor aynı gün sosyal medyada istifa etme kampanyası başlıyor. Bu büyük propagandayı görmek lazım. Ülkem adına üzülüyorum.

"Düşman arıyorsanız işsizlik, yoksulluk ile mücadelede edin"

Ülkenin bir numaralı gündemi işsizlik, yoksulluk ama biz bunları konuşuyoruz. Ülkenin asıl ağır sorunlarının üzerini örtmek için ilgiyi başka yere çekiyorlar buna kimsenin düşmemesi lazım. Gerçek gündemine dönmesi lazım. Kendilerine düşman arıyorlarsa "İşsizlik" karşılarına alsınlar. Hükümete çağrı yapıyorum. Düşman arıyorsanız işsizlik, yoksulluk ile mücadelede edin. 

Oğuzhan Aygören açıklaması

Oğuzhan bey görevlendirmeden bir gün önce rektör ile konuşuyor. Rektör bey bu konuyu somutlaştırarak kendisine soruyor. Oğuzhan beyin de cevabı "Şu anda böyle bir görevlendirme doğru değil, benim zaten bir görevim var. Böyle bir görevlendirmeye gerek yok, yanlış olur" diyor. Ertesi gün buna rağmen rektör o görevlendirmeyi yapıyor ve hemen de medyaya veriliyor. Oğuzhan bey o gece aradı. "Ben kabul etmedim, buna rağmen görevlendirme yapılmış" dedi ve uzunca bir açıklama kaleme aldı. Tabii bu süreç içinde kendi parti içimizden de tepkiler geldi. Oğuzhan beyi de arayanlar oldu. Kendi bilgisi dışında olduğunu zaten kendisi de açıkladı. İnsanlar doğru olduğuna inanamadı ama bir tereddüt yaşandı. 

"Kavala'nın karısı" ifadesine tepki

Şu ifade çok üzücü. Bu ülkenin kadınlarına herkesin saygılı olması lazım. "Kavala'nın karısı" ifadesi. 36 yıldır Boğaziçi Üniversitesi'nin en sevilen hocalarından biri. Kimliksizleştirme sorunu var burada. Kadını bir birey olarak görmeme... Zihniyet sorunu var burada. Bu ülkenin temel problemi ülkeyi yönetenlerin zihniyetidir. O zihniyet değişmeden bu ülkenin hiçbir sorununu çözemezsiniz. 2021 yılının dünyası ve Türkiye'sindeyiz. Böyle bir şeyi kabul edemeyiz. 

İlginçtir o ifadeyi kullandığı saatlerde duruşma devam ediyordu, zamanlamaya bakın. Osman Kavala duruşması devam ederken bir ülkenin cumhurbaşkanı yargılamayı direkt etkileyecek bir açıklamada bulunuyor. Hani yargı bağımsızlığı? Taraflı ve partili cumhurbaşkanı olması.

Erdoğan'ın istifa çıkışı

Genelde bu tür rejimlerde hitap edilen bir kitle vardır. O kitleden destek aldığı sürece o rejimin bir süre devam etmesi olur. İş üretemeyince lafla peynir gemisi yürütme diyorlar işte.. Bütün olayları evirip çevirip "Beni indirmeye çalışıyorlar, dertleri benimle" demeye getiriyor. O noktaya getirdiği zaman da seçmen kitlesinden koruma çemberi oluşacağını düşünüyorlar. Bunlar hep eskide kaldı. Muhalefette artık bunlara gelmiyor. Seçmen üzerinde artık bu ifadelerin etkisi yok. Onun kitlesinin de gözleri artık açılmaya başlıyor. 

Bu ülkenin gerçek sonuçlarını çözebiliyorlar mı çözemiyorlar mı vatandaşlarımız artık bunu görüyor. Ülkenin tamamen gerçek gündemine dönmesi gerekiyor. İktidarın sürekli memleketin önüne attıkları gündemin peşine düşülmemesi gerekiyor. 

Parlamenter sistem çalışması

Biz ne yaptık? Ülkenin önemli sorunlarından biri yönetim sorunudur dedik. Gündem ne olursa olsun bunu çalışalım dedik. Yönetim sistemi ile ilgili kendi iç hazırlıklarımızı tamamladık. Siyasi partilerin bize ilk ziyaretlerinde sayın Kılıçdaroğlu, sayın Akşener, sayın Karamollaoğlu'na ve diğer liderlerin hepsine "Biz çalışıyoruz, sizler de çalışırsanız bir noktada ekipleriniz çalışsınlar bir görüş alış verişinde bulunalım" dedim.

Çalışmamızda altı tane unsur var. Birincisi anayasadaki yasama, yürütme ve yargı ile ilgili maddeler. Anayasada olmamasına rağmen üç ayrı yasal düzenleme alanı var. Bunlardan bir tanesi Meclis İç Tüzüğü, Siyasi Partiler Yasası ve Seçimle İlgili Yasal Düzenlemeler. Altı alan var çalışılması gereken. 

Bu aşamada partiler ile ikili bazda görüşeceğiz. Gerekçelerini anlamaya çalışacak. 

Kılıçdaroğlu ziyareti

Sayın Kılıçdaroğlu'nu ziyarete gittiğim zaman bunu konuştuk ve bir süreç başlattık heyetlerimiz arasında. Görüşme sonrasında da bunu kamuoyuna açıkladık. Bu görüşmenin ardından Cumhurbaşkanı hemen dedi ki "Hadi gelin yeni anayasayı konuşalım" Sonra anladık ki aslında başkanlık sisteminden falan vazgeçme yok. Tam tersi bunu nasıl daha köklü hale getirebiliriz çalışması. Açıkçası pek bir ümit yok. Bizim çalışmamıza karşı başka bir gündem ortaya atıp, bizim çalışmamızı gölgeleme çabası olarak gördük. 

"Yeni anayasa" tartışması

Henüz bir metin görmedik. Bugüne kadar sayın Erdoğan ve Bahçeli'nin söylediklerine bakarsak anladığımız başkanlık sisteminin daha da kök salması için yapılan düzenlemeler. Nesini savunacağız bunun? Konuşacak bir şey olmaz ki bu durumda. Metin ortaya çıkmadan da tamamen kapalı kapı ile gitmek istemeyiz. Bu memleketin yarınları için ne iyiyse biz onun çabasındayız. Bizim yolumuz bu memleketin yarınları ile ilgili bir yol. 

İktidara hazırlık çalışması da yapıyoruz. Bunun sonu geliyor. Biz hep planlı, programlı gitmeye alışkanız. Hep uzun vadeye bakarak ilerleriz. Hazırlıklı olmak zorundayız. Bu iktidarın artık sürdürülemeyeceğini görüyoruz. İktidar değişikliği olduğu zaman hem bizim hem de muhalefet partilerinin bu tür hazırlıkları yapması gerekiyor. DEVA Partisi sürekli muhalefet için kurulmadı. 

Liderlerin sistem görüşmeleri

Biz bu aşamada ikili görüşmeler ile devam edeceğiz. Sayın Kılıçdaroğlu ve sayın Akşener kendi aralarında ikili bazda görüşebilir belki bilemiyoruz. Birbirimizi anlama ve istişare etmek istiyoruz. Hepimiz parlamenter sistem diyoruz ama ne anlıyoruz? Parlamenter sistemden bizim anladığımız farklı başka partinin anladığı farklı olabilir.

Bizim ittifaktan anladığımız seçim ittifakı. O da seçim kararı alındığı an oluşacak bir ittifak. Seçimlerden sonra ittifakın bir anlamı kalmıyor. Bizim çalışmalarımız şu an bir seçim ittifakı çalışması değil. Bu aşamada bir ittifaktan bahsetmiyoruz. Seçim kararı alındığında ona bakılır. 

Üçüncü ittifak tartışmaları

O kadar erken ki bunları değerlendirmek için. Seçimin ne zaman olacağını bilemiyoruz. Siyasi partilerin bugünkü duruşları var, seçime yaklaştığımızda nasıl olacak bilemiyoruz. Dolayısıyla şu andaki içinde bulunduğumuz sürecin anahtar kelimelerini diyalog ve istişare olarak görüyoruz. Çok değişken bir zemin bu, zamanı geldiğinde konuşulur. Çok çok erken bir şey söylemek için.

Erken seçim

Normalde cumhurbaşkanının yüzde yüz kendi iradesine kalsa erken seçim yapmak istediğini ben düşünmüyorum. Ekonomik şartlar bu kadar kötüyken ülkeyi seçime götürüp o seçimden başarı ile çıkma ihtimalinin çok zayıf olduğunu kendi de görüyordur herhalde. Kaybedeceği seçime neden götürsün? Elindeki yetkileri neden riske atsın? 

Anayasa'da bir madde var. Seçilen Cumhurbaşkanının ikinci döneminde eğer bir erken seçim kararını Meclis alırsa o zaman cumhurbaşkanının görev süresi bir dönem daha uzar diyor. Bu madde belki 2021'de, 2022'de kullanılmak istenilebilir. Bir tartışma da cumhurbaşkanının birinci dönemi mi ikinci dönemi mi? Bu tür durumlarda kim ne söyler hangi duruşu ortaya koyar bilemiyoruz. Hukukun üstünlüğü çok önemli diyoruz. O zaman güçlü kurumlara ihtiyacımız var. Şu anki hükümetin en sevmediği şey de bu. Asıl ülkede ihtiyaç olan kavram bir zihniyet değişikliğidir. Bu zihniyet değişmeyeceğine göre iktidar değişmelidir. 

AKP'de ne değişti?

İktidarı kullanma gücünün süre ile hukukla sınırlı olması gereği. Bu karar uygulanmadı. Biz başta AK Parti'nin kuruluşunda tüzüğe bunu vurgulayarak yazdık. Süre sınırı koyduk, 3 dönem. Sayın Erdoğan 3 dönem sınırını aslında 2015 yılında doldu. 2014'te cumhurbaşkanı seçildi tamam ama bir siyasi parti genel başkanı olarak süresi doldu. Güç zehirlenmesi bir gerçek. O tarihlerde gerçekten kuruluş kuralları uygulansaydı Türkiye bugün başka bir farklı durumda olabilirdi. Kuruluşta ilkeler ve değerler vardı bunlar ayaklar altına alındı. Kimse onlara dönüp bakmıyor, tam bir fırsatçılık var. 

Babacan'ın kopma noktası

Tek bir nokta ya da olay değil. Bu bir süreç. 2012, 2013'te başlayan. Ben ve benim gibi düşünen birçok arkadaşımız yanlışları düzeltmek için çok mücadele verdi. Benim kamuoyu önünde yaptığım pek çok açıklama var. Ekonominin en iyi olduğu dönemde "Eğer Türkiye'de gerçek anlamda bir hukuk devleti yaşatamazsanız ve gerekli olan eğitim adımlarını atamazsanız bu ülke orta gelir batağına düşer" dedim bakanlık dönemimde. Bunların hepsi oldu. 

Bakanlık döneminde muhafaza ettiğim tek dosya kamu yönetimi. Yolsuzlukla nasıl uğraşacağız? Biz parti içinde yaptık etik değerlere ilişkin. Seçilmişler ve atanmışlar için. Biz bunu devlette yapmak için çok mücadele ettik. Bütün bunlar olumsuzluk karşılandı ve engellendi. Bunlar kopuş noktasını hızlandırdı. Öyle bir noktaya geldik ki kesinlikle ümit yok. O noktadan sonra artık yolları ayırıp kendi ülkelerimizin yarınları için yepyeni bir çalışma başlatmayı yepyeni bir sorumluluk olarak gördük. 

Yeni sistem ne getirdi?

Güçler ayrılığının tamamen yok olduğu, bir kişinin ve bir makamın hem yargı, yasama üzerinde neredeyse yüzde yüze varan bir kontrol oluşturduğu. Denge ve kontrol sisteminin tamamen ortadan kalktığı bir rejim haline geldi. Kişileştirilmiş bir yönetim anlayışıdır bu. Buradan başarı elde etmek asla mümkün değil. Biz zaten bunu çok net gördüğümüz için yepyeni bir çalışma başlatmaya karar verdik. 

"Siyasete yeni kattığımız insan sayısı çok fazla"

Biz bir partiden parça olarak kopmuş bir parti değiliz. Kurucularımız, yöneticilerimizin içinde belli bir siyasi partiden gelenlerin oranı çok düşük. Siyasete yeni kattığımız insan sayısı çok fazla. Yepyeni bir siyasi parti inşa ediyoruz. Onun için şu an çok farklı kesimlere hitap etme şansımız var. Şu anda herhalde en önemli kelime bizim için 'merak'. İnsanlar merak ediyor. Bizi anlamaya çalışıyorlar. Siyasette bu iyi bir başlangıç noktası. Bizim bundan sonra kendimizi daha iyi tanıtmamız gerekiyor. 

"TRT iktidarın medyası haline geldi"

Şu anda hükümetin kontrol ettiği ya da devlet medyası bizim partimizi hiç görmemeye çalışıyor. Hele hele TRT, Anadolu Ajansı. TRT iktidarın medyası haline geldi. Evrensel hukuka aykırıdır. TRT'nin propaganda aracı olması yanlış. TRT yaptığı affedilemez. 

Anketler

Biz hiç anket yaptırmıyoruz. Yapılan anketler bize geliyor biz sadece inceliyoruz. Biz kendi ev ödevimizi henüz tamamlamadık. 38 ilde henüz kongre yapmadık. Medya blokaji var diye mazeret üretecek halimiz yok. Normalde 3 ayda elde edeceğimizi görünürlüğü belki 12 ayda sağlayacağız ama yapacağız. Biraz daha zaman istiyor. Bütün süreci tamamladıktan sonra başlangıç noktasına geldikten sonra belki bir ölçüm yaptırırız.

Finansman tamamen bağışlar ile. Yeni kurulan bir parti olduğumuz için hazineden bize destek verilmiyor. Ancak ilk seçimden sonra. Bizim finansmanımız tamamen bağışlar ile yürüyor. 

Ekonomi

Biliyorsunuz bir Merkez Bankası başkanı ile bir bakan değişti. Daha hiçbir şey yapılmadan piyasada bir rahatlama oldu. Düşünün ki toptan bir iktidar değişikliği olsa. Önce bir numara özgürlükler. Özgürlüklerden başlamak gerekiyor. Çözüm buradan başlıyor. Özgürlük bir duruş meselesi. Yeni kurulan bir hükümet, "Gazetecilerimiz, STK'larımız bizden size baskı gelmeyecek" diye açıkladığı an başlayacak. Bu bile ülkeyi çok rahatlatacak. Ekonomi için buralardan başlayacağız. Bir diğer husus ise yargının bağımsızlığı, tarafsızlığı. Gerçekten adil bir yargı mekanizmasının olması. 

TÜİK'in verileri

Devletin açıkladığı verileri yan yana koyun tutarlılık yok ki. Bir veri başka bir şeyi bir veri bambaşka bir şeyi gösteriyor. Veri toplanırken hangi market zincirinin hangi şubesinden veri toplayacağı önceden ayarlanabiliyor. Nihayetinde bunlar toplandıktan sonra subjektif değerlendirme kısmı var. Hangi noktada ne yapıyorlar, veriler ile ne kadar oynuyorlar kısmında sadece duyduklarımız var. 

Enflasyon gerçeği 

Vatandaşa soruluyor kamuoyu yoklamalarında enflasyon kaç diye. Metropoll'ün bir açıklaması var. Resmi açıklanan rakam yüzde 15, vatandaşımızın tam yüzde 80'i bundan fazla diyor. Yüzde 51 ise enflasyonun yüzde 30'dan fazla olduğunu söylüyor. Benim aldığım cevap ise yüzde 30, yüzde 40, yüzde 50. Ülkenin gerçeği bu. Bunlar tutuyor yüzde 15 diye açıklıyor. Buna inanan yok. Böyle yanlışlar üzerinden ekonomi yönetimi düşünülemez.

"Güçlü, sürdürülebilir ve kapsayıcı ekonomi"

Ekonomiyi düzeltmek istiyorsak önce özgürlükler ile başlayacağız. Hukukla devam edeceğiz. Ülkenin yönetim sisteminin parlamenter sistem olmasını sağlayacağız. Döneceğiz dış politikaya bakacağız. Bizim ekonomi modelimiz "Güçlü, sürdürülebilir ve kapsayıcı ekonomi" Güçlü bir büyüme yeniliğe, teknolojiye dayanacak. İyi eğitilmiş bir nüfusa, çalışan kesime dayanacak. Ekonomide işsizlik sorunun çözülmesinin sorunu önce yatırım olacak ülkeye. 

Sürdürebilir olması gerekiyor. Çevre ile dost, finansal açıdan sürdürülebilir olması gerekiyor. Kapsayıcı büyümeden kastımız, büyümenin nimetlerinden toplumun adetli şekilde yararlanabilmesi demektir. Bunda ilkeler lazım. Öncelikle bir kadronuz olacak işi bilen. İyi bir ekonomi politikanız olacak. Kural bazlı bir ekonomiyi yönetimi olacak. Mali kural bunlardan bir tanesi. 

"Mali Kural'ı Erdoğan engelledi"

Bir ülkenin mali politikalarının uzun vadeli kural silsilesine bağlanması. Dolayısıyla her sene sürpriz bir bütçe çıkmıyor. Bu ülkeye büyük bir fayda sağlıyor. Avrupa pandemide 3 trilyon euro para bastı karşılıksız. Hiçbir şey olmadı. Çünkü mali kuralları var. 

Biz 2008-2009 döneminde Mali Kural derken, Plan Bütçe Komisyonu'ndan oy birliği ile geçirdim ben onu. Bütün siyasi partilerinin desteği ile geçirdim ben onu. Genel Kurul'da üç saat kala o zamanın başbakanı şu andaki cumhurbaşkanı sayın Erdoğan engelledi bunu. Çünkü kuralla kendini bağlamak istemeyen bir yönetim zihniyeti. İleriye doğru gelir ve harcama riskini keyfi olarak harcamayı sıfırlıyordu. Keyfiliği önlüyordu. Kuralla bağlılığın istemediğini gördük. 

Geleceği nasıl garantiye alacağız. Bunun yolu mali kuraldan geçiyordu ama maalesef engellendi bu. Meclis'e telefon "Durdurun şunu" bu kadar. Genel Kurul'un gündemine girdiği halde gündemden çıkarıldı. Hem de görüşülmesine çok az bir süre kala. Harcamacı bakanların bir kısmı da karşı çıktı buna. Onlardan şikayet gitti ve çalışmamız durduruldu.

"İstişare çok önemli"

Tutarlı ve şeffaf olmanız lazım. İstişareye açık olmanız lazım. Ben Plan ve Bütçe Komisyonu öncesinde muhalefet vekillerini de davet ederek bir toplantı yapardım. Daha sonra birkaç gün sonra toplantının aslını yapardık. Özellikle muhalefet vekillerinden güzel fikirler gelirdi. Ekonominin temel ilkeleri bunlar. Ekonomik büyüme modeli yatırım, üretim, ihracat. 

"İçeride zorlandığımı biliyordum"

Eğer bugünün ekonomik sorunları benim altı yıl önce ayrıldığım bir göreve bağlanıyorsa açıkçası burada rasyonelliğin ötesinde bir şey var. Biz o günlerde açıklama yaptık. Bunların hepsini o zaman söyledik. İmar rantları ile ilgili kaygımı defalarca ifade ettim. Uyarıyordum. İçeride zorlandığımı biliyordum. Hiç olmazsa kamuoyunu bilgilendireyim diye uyardım. Yolsuzlukla mücadele konusunda gerekli adımlar atılmazsa bu beka meselesi haline gelir diye açıklamam var. Bütün uyarılarıma rağmen olayların akışı yanlış yere gitti ve biz geri çekildik. 

Aslında hükümet her şey çok iyi ifadesini artık kullanamıyor. "Reform yapacağız" diyor. Sorunları görüp acaba ne yapabiliriz diye şu anda bir bocalama var. Hazine ve Maliye Bakanı'nın değişmesi, Merkez Bankası Başkanına "Faizi arttır" demesi. "Faiz sebeptir, enflasyon sonuçtur" diyordu. Sayın Erdoğan'ın şu an dönüp Merkez Bankasına "Faizi düşür bak enflasyon nasıl düşecektir" demesi gerekiyor. Yıllarca bunu dayatmadı mı?

"Bir özür borçları yok mu bu millete?"

Akraba bakan ortadan kaybedildi, o gün bugündür ortada yok. Merkez Bankası'nın faizi yükseltildi ve devam ediliyor. Bu ülkenin ödediği bedelin hesabı sorulmayacak mı? Rezervler neden çar çur edildi? Yedek akçeler bu ülkenin kötü gün parasıydı. Akraba bakan döneminde bir günde yıllarca biriktirilen yedek akçeler harcandı. Bunu çıkıp da bir anlatmayacaklar mı?  Bir özür borçları yok mu bu millete?

Şu anda tek imza ile birçok kararı alabiliyor. Merkez Bankası başkanının yaptığı işine gelmiyorsa yarın değiştirebilir. Kimi kime şikayet ediyor. "Ben düşük faizden yanayım, arkadaşlarla anlaşamıyoruz" diyor. Öyle anlaşamama lüksü yok. Düşük faizden yana ise dönsün Merkez Bankası'na söylesin. Sonucu hep birlikte görelim. Bu koskoca ülke bir kişinin deneme tahtası değil. Bu ülkenin vatandaşları da kobay falan değil kimse kusura bakmasın.

Ekonomide gerçek tablo 

Yoksulluk intiharları başladı bu ülkede. Yazık değil mi? Bir hesap vermeleri lazım. En azından şu anda bir açıklama borçları var. Daha önce neden düşük faiz diye bastırıyordu. -45 milyar dolarda şu an Merkez Bankamız. Bir açıklama yapmayacaklar mı? İnsanlar bir kuruş daha az fiyata ekmek almak için ekmek kuyruğuna giriyorsa bunun yüzündendir. Rasyonel olmayan ekonomi politikaları, kötü yönetimdendir. Pandemi falan değil bakın. Pandemi gelmeden önce ekonominin büyüme hızı yüzde 1. Kötü yönetim yüzünden. Aklı başında işin ehli bir yönetim gelsin ama eş zamanlı olarak hukukla, yargı ile özgürlükler ile siyasi revizyon inanın bu ülke kanatlanıp uçar gider. Sorunlar büyük ama çözümleri inanın kolay. Bu ülkenin şu an içinde bulunduğu şartlar bu ülkenin kaderi değil. Akraba bakan yok olduktan sonra yapılan tek şey Merkez Bankası'nın faizi arttırması. 

Sıcak para ülkeye yeni yatırım, yeni istihdam getirmiyor. Şu andaki tablo bu ülkenin kaynaklarının yurt dışına transferinden ibaret. Ben bıraktığım zaman bütçedeki faiz ödemesi 51 milyar lira, bu yıl ise 179 milyar lira. Gerçekten içimiz kan ağlıyor. Türkiye bu tabloyu hak etmiyor. 

Cari açık

Cari açığı düzeltme ihtimali yok çünkü kur düştükçe ithalat ucuzlar. Kısa vadede ithalatı ucuzlaştıran bir iş dolayısıyla ithalatı arttırır kur düşünce. Cari açığa hiçbir faydası yoktur. Eş zamanlı Türkiye'de hukuk, eğitim reformu lazım. 

"Zihniyet değişikliği olmadan ekonomi düzelmez"

Biz onun için ülkenin iktidarına talibiz. Çünkü biz iktidardaki zihniyet değişikliği olmadan ekonominin düzeleceğine inanmıyoruz. Başka alanlarda da reform yapılacağına inanmıyoruz. 10 tane Nobel ödüllü iktisatçıyı ekonominin başına koyun 3 ay dayanamazlar. "Sadece bizim elimizde değil. Yargınız işlemiyor, hukuk yok" derler. Öncelikle kendi vatandaşlarımız güvenecek bu ülkeye yatırım yapacak ki işsizliği çözebilelim. 

Türkiye'nin en önemli sorunu "eğitim" deyince o çok uzun iş denilip kısa vadeye odaklanılması. Halbuki eğitimin ciddi şekilde ele alıp reformlar yapmak gerekiyor.

Eğitim ve Ekonomi

Ekonominin iki kanadı vardır. İş gücü ve sermaye. Sermaye hiç sorun değil güven olduğu zaman döner dolaşır gelir. İnsan kaynağı, iş gücü çok önemlidir. İş gücünüz ne kadar iyi yönetilirse, ne kadar yüksek katma değer üretecek niteliklerle yetişirse ekonomiye katkısı çok büyük olur. 

"Mecburi eğitim 3 yaşında başlamalı"

Artık eğitim sisteminin öğrenmeyi öğretme olarak değişmesi lazım. Özellikle internet aleminde doğru bilgi ile yanlış bilgiyi ayırt etme becerileri başlatılmalı. Artık hayat boyu öğrenim var. Üniversitelerin hayat boyu öğrenme merkezleri haline getirilmesi gerekiyor. Tıp ilerledikçe insanlar daha çok yaşıyor. Hızlı değişime ayak uydurmak bilgiyi, beceriyi yenileyerek mümkün. Bizim eğitim sistemini buna göre kurmamız lazım. Kişiye özel hale getirilmesi, seçmeli derslerin çoğaltılması lazım. Müfredatın esnekleştirilmesi gerekiyor. Eğitim siyasetin baskın kaldığı bir alan olduğu şimdiye kadar. Eğitim tamamen kendi içinde yürüyen politika ile yürümek zorunda. 

Özellikle kız çocukları bazı alanlardan uzak duruyor da tutuluyor da. Bu alanlarda kız çocukları teşvik edilmeli. Hayat boyu kadın-erkek adaletini sağlamak açısından da önemli. 

Öğretmenliğin itibarlı bir meslek haline getirilmesi gerekiyor. O da çok önemli bir alan. Öğretmenin çocuk üzerindeki etkisi hayat boyu başarısındaki önemli faktörlerden biri. İnternet gençler ve öğrenciler için hızlı ve ücretsiz olmalıdır. Çok hızlı bir şekilde yapılabilir, hızlı ve ücretsiz internet gençlerimiz ve öğrencilerimizin ihtiyacı. 

CHP'nin kamulaştırma açıklaması

Biz kamu özel ortaklıkları hakkında bir projenin sürekli nakit akışı varsa o proje için kamu özel ortaklığı uygulanmalı diyoruz. Nakit akışı olmayan projelerde olmamalı diyoruz. Bir havaalanı, bir köprünün nakit akışı olur. Dolayısıyla burada uygulanabilir ama diğer projelerde yapmayacağız diyoruz. 

O projelerdeki en önemli problem, zamanında ihale edilirken geniş katılım ile açık yapılmadı. Çok dar şirketler çağrıldı. Şeffaf değildi süreç. Dolayısıyla bu süreç çok pahalıya mal oldu. Garanti ücretleri çok yüksek rakamlar olarak karşımıza çıktı. Ben o büyük projelerinin yanlışlığını iddia etmiyorum, büyük proje ülke için önemlidir. Bugün olmazsa bundan 5 sene sonra o köprü çalışır. 

Bu projelerinin ihalelerinin şeffaf, katılımcı ve açık yapılması lazım. Sözleşme hukukuna aykırı bir iş yapmamak lazım. Ülkenin itibarını korumanız lazım. Uzun vadeli çıkara zarar vermemek lazım. Bunların denetlenmesi gerekecektir mutlaka. İdari ve yargı denetiminin sonunda sorunlar bulunup, tespit edildiğinde denetim sonundaki süreç işletilmelidir. Özel sektöre karşı duran bir yönetim anlayışı da ülkeye zarar verir. Biz, bütün bu projeler idari ve yargı denetimine tabii tutulacaktır diyoruz. 

ABD ve Türkiye

2021 yılının yeni özelliği ABD'de demokratların iş başına gelmesi. Biden ve ekibinin iç siyasette sıkıntıları var. Pandemi, ekonomi sorunu var. Bölünmüş bir toplum ile karşı karşıyalar. Kurumlar çok zayıflatıldı orda da. ABD'de bile Trump, Merkez Bankası'na baskı yaptı. İç siyaset çok önemli olacak onlar için. Dışarıda da farklılıkları olacak. Demokrasiyi önemsiyorlar. 

Rusya bizim komşumuz çok önemli bir ülke. Rusya ile de ortak çıkarlar bazında yapılacak çok iş var. Komşuluk ilişkileri önemli ama öte yandan Türkiye'nin dünya ile olan ilişkilerini onarmak adına bir fırsat penceresi açılmış durumda. Eğer Türkiye demokratik dünya ile ilişkilerini onarmak istiyorsa iyi olur.

Türkiye'nin Dış Politikası

Hükümete, dış politika ve dış güvenlik meselelerini içerideki sıkıntıların üzerini kapatmak için kullanmayın çağrısını yapıyorum. Tamamen hükümetin elinde. Akıllı işler yaparsa, Türkiye için çok iyi sonuçlar çıkar. Çünkü o fırsat var. Düşmanlık ile ilerlerse yazık olur. Şu anda Dış Politika yok Dış İlişkiler var. O da bir kişinin duyguları ile dürtüleri ile yürüyen bir alan. "Ben onun elini sıkmam, ben onun masasına oturmam" Bu ülkenin ulusal çıkarları siyasi diyalog ile sağlanır. Sürekli savaş uçağı, savaş gemisi gönderirseniz ülkeyi ölçülebilir hale getirirsiniz. En çok üzüldüğüm nokta son dönemde Türkiye'nin askeri açısından caydırıcılığının örselenmiş olmasıdır. 

EYT

Emekli maaşlarına bakmak gerekiyor. Bu işin finansal sürdürülebilirliğine bakmak gerekiyor. Adalet ve hakkaniyet, bir de finansal sürdürülebilirlik yönünden bakıp bu soruna kesinlikle bir çözüm üretilmesi gerekiyor.

KHK'lılar

Özellikle toplumdaki itibar kaybı. Devletteki işten hiçbir gerekçe olmadan çıkarılması adeta o damga ile birlikte özel sektörde de iş bulamayacak duruma gelmiş olmaları toplumda da yara açtı. Burada yapılacak çok şey var. Yargı kararını vermiş, buna rağmen iade edilmemesi kabul edilebilir değil. Devletin kuşkusuz kendini koruması olacaktır. FETÖ tehdidi ortadan kalkmış değildir. Çok sinsi ve gizlice çalışan bir örgüt bu. Öte yandan devlet kendi vatandaşına zulmetmeyecek. 

Etiketler :